Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelerden göç girişimleri arttı

Suriyeli Mültecilerin ve Yerinden Edilmiş Kişilerin Geri Dönüşü Konferansı’nın takibi konulu Suriye-Rusya Ortak Toplantısı’nın çalışmaları başladı

6 Haziran'da Şam'ın el-Kadim mahallesindeki bir demirci dükkanında çalışan iki Suriyeli (AFP)
6 Haziran'da Şam'ın el-Kadim mahallesindeki bir demirci dükkanında çalışan iki Suriyeli (AFP)
TT

Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelerden göç girişimleri arttı

6 Haziran'da Şam'ın el-Kadim mahallesindeki bir demirci dükkanında çalışan iki Suriyeli (AFP)
6 Haziran'da Şam'ın el-Kadim mahallesindeki bir demirci dükkanında çalışan iki Suriyeli (AFP)

Suriye hükümetinin kontrolü altındaki bölgeler bir süredir dikkat çekici bir duruma; zorlu hayat şartları nedeniyle ülke dışına göç etme girişimlerinde önemli bir artışa tanık oluyor. Öte yandan Moskova ve Şam, tutuklu muhalifler dosyasında olduğu gibi mülteci dosyasını da uluslararası toplumun gündeminden düşürmek için bir girişimde bulunarak Suriyeli mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşü konulu yeni toplantılara başladılar.
Şarku’l Avsat, haftalarca Şam’daki son durumu yerinde gözlemledi. Şarku’l Avsat ekibi, başta gençler olmak üzere pek çok vatandaşın, ailelerin hayat şartlarının her geçen gün daha da kötüleşmesiyle birlikte maliyeti ne kadar yüksek olursa olsun göç etme ve başarılı göç yolları hakkında dikkat çekici açıklamalarını dinledi. Başkent Şam'ın batısındaki bir mahallede yaşayan kırk yaşlarındaki bir kadın, oğlunun göçmenlik masraflarını karşılayabilmek adına satışa çıkardığı evi için mümkün olan en iyi fiyatı almak amacıyla yaklaşık bir aydır emlak ofislerini dolaştığını söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan kadın, yaşadıkları trajediden kurtulmak için tek oğlunu Avrupa'ya göndermek için evini satmak istediğini söyledi. Emlak ofisi sahiplerinin, evini hemen satmak isteyenlerin durumundan yararlanmak için düşük fiyat önerdiğini söyleyen kadın, oğlunun göç etmesi için sahip olduğu mücevherlerin yanı sıra evini ve içindeki tüm eşyaları satmaya hazır olduğunu belirtti. Kadın, “Neden burada kalalım? Neden her gün aynı yemeği yiyelim? Bir somun ekmeğin, otobüs ücretlerinin ve bir bidon gazın peşinden koşmak için mi? Ne pahasına olursa olsun oğlumla birlikte buradan gideceğim” ifadelerini kullandı.
Şam'daki bir kundura atölyesinde çalışan genç bir adam, aylık maaşının 300 bin Suriye lirası (bir ABD doları yaklaşık 4 bin liraya eşittir) olduğunu ve bunun kendisine dahi yetmediğini belirterek Şarku’l Avsat’a şunları söyledi:
“Bu bekarken ki durumum, peki ya evlenirsem? Evin kirasını nasıl ödeyeceğim? Nasıl mobilya alacağım? Hadi bunu başardım diyelim ailemi nasıl geçindireceğim? Gelecek karanlık. Burada bir geleceğimiz yok. Bir gencin sigara, ulaşım, bir sandviç ve bir kutu meyve suyu temel ihtiyaçlarına yaptığı aylık harcaması bir milyon lirayı aşıyor.  Bir ailenin geçinebilmesi için aylık 2-3 milyona ihtiyacı varken, buradaki en iyi çalışanın maaşı 125 bini aşmıyor. Tek çözüm göç etmek. En kötü şartlara sahip ülkelerde yaşamak bile buradan daha iyidir.”
Genç adam, göç etmelerine yardım etmeleri için Mısır'daki akrabaları ve arkadaşlarıyla neredeyse her gün iletişim halinde olduğunu söyledi.
Bazı kaynaklar, Mısır’a göçün maliyetinin bin 500 ile 2 bin dolar arasında, bir Avrupa ülkesine kaçak yollarla gitmenin maliyetinin ise 15 ile 20 bin dolar arasında olduğunu söylediler. Şam’daki birçok ailenin sohbetlerinde Avrupa ülkelerinde ve Mısır’da Suriyeli mültecilerin “lüks içinde yaşadıkları” ifadeleri hakim. Aileler, 11 yılı aşkın bir süre önce savaşın başlamasından bu yana halen göç etmemiş ya da çocuklarını yurtdışına göndermemiş olmalarından yakınıyorlar. Aynı sohbetlerde sık sık, “Avrupa'da rahat rahat yaşıyorlar”  ve “Umarım bu çöplükten kurtulabiliriz!” gibi ifadeler kullanılıyor. Bazıları ise şimdi göç etmenin ne kadar zor olduğunu vurguluyorlar.
Bir yandan Suriyeliler arasında göç eğilimi artarken diğer yandan Suriye’nin resmi haber ajansı SANA'ya göre Suriyeli Mültecilerin ve Yerinden Edilmiş Kişilerin Geri Dönüşü Konferansı’nın takibi konulu Suriye-Rusya Ortak Toplantısı’nın çalışmaları dün Şam Uluslararası Havalimanı yolu üzerindeki Konferans Sarayı'nda başladı.
Bundan yaklaşık bir buçuk yılı aşkın bir süre önce aynı yerde Suriyeli Mültecilerin ve Yerinden Edilmiş Kişilerin geri dönüşü konulu uluslararası bir konferans yapılmıştı. Moskova ve Şam arasında yapılan ve bu konferansı takip eden toplantılarda, Suriye içinde bir milyon 373 binden fazla yerinden edilmiş insan ve yurtdışında 952 bin mülteci olmak üzere geri dönenlerin sayısının iki milyon 326 bin olduğunu belirtildi.
Ancak mülteciler dosyasını takip eden gözlemciler, isimlerinin açıklanmaması şartıyla Şarku'l Avsat'a yaptıkları açıklamalarda, Moskova ve Şam'ın ülkeye dönen mültecilerle ilgili açıkladıkları rakamların ‘yanlış’ olduğunu vurguladılar. Gözlemcilerden biri “Bunlar (mülteciler) geri dönecek kadar deli değiller. Neden geri gelsinler? Burada geri dönmeleri için ne var ki? Gerçek, Şam ve Moskova'nın söylediklerinin tam tersini gösteriyor. Bazılarının haklarında sınır dışı edilmesi yönünde karar ya da tedbir alınan ülkelerdeki Suriyeli mülteciler, sınır dışı edilmemek için ellerinden geleni yapıyorlar” şeklinde konuştu.
Bir diğer gözlemci, Moskova ve Şam'ın binlerce Suriyeli mültecinin dönüşüne ilişkin açıklamalarının, ülkenin güvenli ve istikrarlı olduğu mesajı vermek olduğunu belirterek, “Burada amaç, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen tarafından övgüyle bahsedilen son cumhurbaşkanlığı affından sonra tutuklular dosyasında olduğu gibi, Suriyeli mültecilerin dosyasını da uluslararası toplumun gündeminden düşürmektir. Yaklaşık bin 200 tutuklunun serbest bırakılmasına ve 125 binden fazla tutuklunun akıbetinin halen bilinmiyor olmasına rağmen dosya üzerinde herhangi bir tartışma yapılmadı” ifadelerini kullandı.
Suriye’deki olaylar, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana dünyanın en büyük mülteci krizini körükledi. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne göre 2011 yılından bu yana yurt dışına kaçan ve yurt dışında yaşayan kayıtlı Suriyeli mültecilerin toplam sayısı 31 Ocak 2022 itibarıyla 5 milyon 689 bin 538'e ulaştı. Suriye'den kaçan Suriyelilerin çoğunluğu komşu ülkelerde (Türkiye’de 3 milyon 700 bin, Lübnan’da 839 bin 788, Ürdün’de 673 bin 188 ve Irak’ta 256 bin 66 kişi) yaşıyor. Ayrıca, Suriye'de 6,2 milyon kişi de ülke içinde yerinden edilmiş durumdalar. Şu an savaştan önce Suriye'de yaşayan 23 milyon insandan sadece 9 ila 10 milyonu ülkelerinde kalmaya devam ediyor.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.