Melilla’dan Trablusşam’a kadar, Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilerin trajedisi sürüyor

Melilla’daki sığınmacılar için hazırlanan geçici bir merkezde bir göçmen duvarın arkasından konuşuyor (AFP)
Melilla’daki sığınmacılar için hazırlanan geçici bir merkezde bir göçmen duvarın arkasından konuşuyor (AFP)
TT

Melilla’dan Trablusşam’a kadar, Avrupa’ya geçmeye çalışan mültecilerin trajedisi sürüyor

Melilla’daki sığınmacılar için hazırlanan geçici bir merkezde bir göçmen duvarın arkasından konuşuyor (AFP)
Melilla’daki sığınmacılar için hazırlanan geçici bir merkezde bir göçmen duvarın arkasından konuşuyor (AFP)

Fas’tan, İspanya’nın Melilla bölgesine geçmeye çalışan bir grup mülteci ile güvenlikler arasında yaşanan çatışmada 18 Afrikalı hayatını kaybetti.
Bu Afrikalı mülteciler, 45 Lübnanlı ve Suriyeli gibi bu yaz göç yolunda hayatını kaybeden kurbanların arasına katıldı.
Ölü sayısı yüksek olmasına rağmen, 18 kişinin yaşamını yitirmesi medyanın dikkatini çekmek için yeterli olmadı.
Fas’tan Melilla’ya geçmek isteyen ve telleri keserek polisle çatışan binlerce mülteciden yaklaşık 200’ü yaralandı.
Nisan 2021’de, İspanya’nın Kuzey Afrika’daki toprağı Ceuta şehrine yaklaşık on bin mülteci yasadışı bir şekilde girmeye çalışmıştı.
Ceuta sınırını aşma girişimi, Fas’ın, Polisario Cephesi lideri İbrahim Gali’nin İspanya’da tedavi edilmesine yönelik öfkesinin bir ifadesi olarak kabul edilmişti.
Lübnan’ın Trablusşam şehrinde Mayıs ayında boğulan 32 mültecinin cesetleri, hâlâ denizin dibinde.
O gün, iki yılı aşkın bir süredir Lübnan’ı vuran sosyo-ekonomik felaketten etkilenen Lübnanlı ve Suriyeli mülteciler yaşamını yitirdi.
Batan teknenin gömüldüğü suların derinliği nedeniyle yetkililer cesetleri çıkarmak için hiçbir irade göstermedi.
Kurbanların aileleri ve onları temsil eden çok sayıda hukukçu, teknenin batırılmasında Lübnan ordusuna ait bir savaş gemisinin de yer alması nedeniyle konunun askeri yargıdan geri çekilmesi çağrısında bulunuyor.
Sonuç olarak, soruşturmanın askeri amirleri ile boğulan mültecilerin aileleri arasında hukuki bir anlaşmazlık yaşandı.
Lübnan otoritesinin ilgisizliği sürerken, konuyu bir doğal afet olarak değerlendiren medya da kayıtsız kaldı.
Medyada, tanınmış simsarlar ve kaçakçılar tarafından yürütülen yasadışı göçün, aslında ekonomik krizin büyüklüğünü yansıttığı ve bu krizin, suçun yayılması, uyuşturucu, her türlü hırsızlığın artması ve güvenliğin çökmesi gibi ciddi sosyal yansımaları olduğu konusunda uyaran çok az ses vardı.
Lübnan’daki yönetici grubun, yoksulluğu ve açlığı halk üzerindeki baskıyı sürdürmek için kullandığına, toplum ve devlet üzerindeki kontrol mekanizmasında bu tür olgulardan faydalanıldığına da değinilmedi.
Durum her ne olursa olsun, Melilla ve Trablusşam’da yaşananlar ve kaçakçılığın milisler tarafından korunan kurumlarla bir ‘sanayi’ haline geldiği Libya gibi ülkelerde yaşananları göz önünde bulundurursak, günümüz dünyasının ibret verici imajı ortaya çıkıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Nisan ayında yayınlanan bir rapora göre, 2021’de denizi geçerek Avrupa’ya ulaşmaya çalışan üç bin kişi hayatını kaybetti.
Meksika ile ABD arasındaki kara sınırı veya Avustralya ile Güney Asya’daki komşuları arasındaki deniz sınırı gibi dünyanın diğer bölgelerinde ölen kurbanların sayısı eklenirse bunun katlanarak artması muhtemeldir.
Öte yandan, zengin ülkelere göç etmek, iş veya konut sahibi olmak ve her zaman hayal ettikleri başarı hikayesine ulaşmak isteyenlerin gerçekleştirdiği girişimlerin sayısı konusunda yeterli veri yok.
Bu göçmenlerin trajedilerini görmezden gelmek, sadece onların bireysel durumlarını değil, Kuzey ve Güney arasındaki bütün bir işlevsiz ilişkiler sistemini de vurguluyor.
Güneydeki ekonomik ve siyasi başarısızlıkların artması ve Kuzey’de dar görüşlü ve anlık politikalar ışığında, uluslararası kuruluşların deyimiyle yasadışı göç mağdurlarının artacağı açık.



Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
TT

Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)

Galler İşçi Partisi Lideri Vaughan Gething, Galler Bölgesel Başbakanı olarak seçilmesinin ardından dört kurucu ülkeden (İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda) oluşan Birleşik Krallık'ın (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığ) üç ülkesi göçmen kökenli isimler tarafından yönetilmeye başlandı. Gething, Galler'in başkenti Cardiff’te hükümetin dümenine geçerken, Rishi Sunak İngiltere Başbakanı olarak Londra'da, Hamza Yusuf ise İskoçya Başbakanı olarak Edinburgh'da iktidarı ellerinde bulunduruyor.

Babası Güney Galler'den bir veteriner olan 52 yaşındaki Vaughan Gething’in annesi ise Zambiya'da bir kümes hayvanı çiftliğinde çalışıyordu. Eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela'nın hikayesi, Gething’i henüz 17 yaşındayken İşçi Partisi'ne katılmasında etkili oldu. Gething, 2011 yılında Cardiff'te meclis üyesi seçilerek siyasi kariyerine başladı.

Cardiff hükümetinde 2013 yılından bu yana çeşitli görevler üstlenen Gething, 2014 yılında Kalkınma Bakan Yardımcılığı, ardından Sağlık Bakan Yardımcılığı, ardından 2016-2021 yılları arasında Sağlık Bakanı olarak görev yaptı. Birkaç gün önce rakibi Jeremy Miles'ı kıl payı mağlup ederek Galler İşçi Partisi'nin lideri olan Gething, 2021 mayısında Mark Drakeford hükümetinin ekonomi bakanlığı görevini üstlenmişti.

Gething, özelde Galler’in genelde ise Avrupa’nın ilk siyahi lideri oldu. Birleşik Krallık tarihindeki bu yeni durum, ‘artık göçmenlerin çocukları ve torunları sahada ve yerel meclislerden hükümete kadar çeşitli siyasi makamlar için ülkenin yerli halkıyla rekabet ediyor’ yorumlarına neden oldu.

Galler’de bir göçmenin başbakan olarak seçilmesinden önce Hint asıllı Budist Rishi Sunak, 2022 yılında İngiltere’nin başbakanlık koltuğuna oturmuştu. Pakistan asıllı bir Müslüman olan Hamza Yusuf ise 2023 yılında İskoçya hükümetinin başına geçti. Böylece Birleşik Krallık'ı oluşturan ülkelerden üçü artık her zaman beyazların seçildiği makamlara partileri tarafından seçilen göçmenlerin getirildiğine tanık oldu.

Birleşik Krallık'ta farklı milletlerden üç ismin iktidara gelmesinin ve göçmenlerin çocuklarının ve torunlarının siyasetin tüm kademelerinde yer almasının yolu açıldı. Yerel halkla belediye ve meclis sandalyeleri için yarışan göçmenlerin çocukları ve torunları, hükümetlerde çeşitli görevler alırken bakanlık görevlerinde bulundular ve iç siyasi sahnede etkili oldular.

Birleşik Krallık'taki dördüncü ülke olan Kuzey İrlanda da liderlik konusunda bir istisnaya tanık oluyor. Kuzey İrlanda tarihinde ilk kez ‘Birleşik İrlanda’ fikrini destekleyen Katolik bir kadın siyasetçi olan Sinn Fein, 2023 yılında Belfast parlamento seçimlerinde rakibi Demokratik Birlik Partisi'nin (DUP) 1998 yılında imzalanan barış anlaşmasının temelini oluşturan güç paylaşımı hükümetine yönelik boykotunu sona erdirmeyi başararak iktidara geldi.