İsrail ordusundan Lapid’e İran ile nükleer anlaşmayı desteklemesi için baskı

İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid (solda) ve Başbakan Naftali Bennett.
İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid (solda) ve Başbakan Naftali Bennett.
TT

İsrail ordusundan Lapid’e İran ile nükleer anlaşmayı desteklemesi için baskı

İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid (solda) ve Başbakan Naftali Bennett.
İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid (solda) ve Başbakan Naftali Bennett.

İsrail’de bu hafta geçici hükümete başkanlık edecek olan İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in, ABD'nin İran'la yeni bir uluslararası nükleer anlaşmaya varma çabalarına ilişkin resmi tutumuyla ilgili olarak ordu liderliği ve Mossad yönetimi tarafından birbiriyle tamamen zıt baskılara maruz kaldığı öne sürüldü.
Tel Aviv'deki siyasi kaynakların iddiasına göre ordu, Lapid’den bu anlaşmaya karşı mevcut pozisyonu değiştirmesini isterken, Mossad mevcut pozisyonun sürmesini ve daha katı olmasını talep ediyor.
Sağcı çizgideki İsrail Hayom gazetesinin aktardığına göre söz konusu kaynaklar dün, İsrail ordu liderlerinin inin çoğunun nükleer anlaşmaya dönüşü desteklediğini bildirdi.
Kaynakların aktardığına göre nükleer anlaşmaya dönüşü destekleyenler arasında önde gelen isimler ise şunlar:
İsrail Genelkurmay Başkanı Aviv Kohavi, İsrail Askeri İstihbaratı (Aman) Başkanı General Aharon Haliva, Aman araştırma departmanı başkanı Amit Saar, Stratejik Tugay Başkanı Oren Sitter, İran Tümeni Komutanı Tal Kalman ve Savunma Bakanı Benny Gantz.
Söz konusu isimler, İran'la nükleer anlaşmaya geri dönmenin bir yandan ABD yönetimiyle ortak bir tutumu sürdüreceğine bir yandan da İsrail'e İran nükleer projesine karşı gerçek bir askeri seçenek hazırlamasını ve inşa etmesini sağlayacak bir süre vereceğine inanıyorlar.
Ancak Mossad yönetimi, ordunun Lapid'in pozisyonunu dolayısıyla anlaşmaya karşı çıkan resmi İsrail pozisyonunu değiştirmesinden endişe ediyor. Mossad yönetimi bir yandan anlaşmaya karşı çıkmanın, diğer yandan İran nükleer projesine yönelik sahada operasyonlar yürütmenin Tahran üzerinde daha etkili bir baskı mekanizması oluşturduğunu savunuyor.
Naftali Bennett liderliğindeki yönetimin, eski Binyamin Netanyahu hükümetinin İran meselesine ilişkin resmi yaklaşımından farklı bir yaklaşım benimsediği biliniyor.
Netanyahu hükümeti, Başkan Joe Biden yönetimi ile anlaşmazlığa girdi ve Washington'ı Tahran'la iş birliği yapmakla suçlamaya başladı. Bu da ABD'nin bölgedeki müttefiklerinin çıkarlarıyla çelişti.
Bennett hükümeti, Washington ile olan anlaşmazlıkları gizli tutmayı tercih etti. Yıl içinde ABD'nin İran meselesinde İsrail'e, buna karşılık İsrail'in de Suriye konusunda ABD'nin tutumuna yaklaştığı kaydedildi.
Geçen yıl ABD Merkez Komutanlığı'na (Centcom) katılan İsrail ordusu, Washington'la yakınlaşmanın önemini keşfettiği için İsrail'in konumunun değiştirilmesine önemli ölçüde katkıda bulundu. Komutanlık, Irak, Suriye, Afganistan ve Körfez'deki operasyonlar da dahil olmak üzere teröre karşı küresel savaşı yönetmekten sorumlu. Centcom, İsrail'e İran ve saldırgan planlarına karşı bölgesel bir ittifak içinde yer alma fırsatı verdi. Bu katılımın ilk yılında, İsrail ordusu ABD kuvvetleriyle çeşitli düzeylerde düzinelerce askeri tatbikata iştirak etti, onlarla deneyim alışverişinde bulundu. Bu adım İsrail'in İran'a karşı askeri operasyonlarına doğrudan ve dolaylı ABD desteği için yeni ufuklar açtı.
Söz konusu iş birliği İsrail'e ABD desteğini artırmak için çatışmanın olmaması tercihini sunuyor. Bu nedenle ordu liderleri, Bennett ve Lapid'i İran nükleer anlaşmasını desteklemenin gerekliliği konusunda ikna çalışmalarına başladılar. Bu durum, İsrail'in katı tutumunun herhangi bir şekilde gevşetilmesine karşı çıkan Mossad liderleri arasında çekincelere yol açtı. Yabancı kaynakların aktardığına göre Mossad, İsrail'e atfedilen başarılı askeri operasyonlardan sorumlu. Bu operasyonlarda, bir dizi İranlı nükleer bilim adamı ve İsrail'e karşı askeri operasyonlardan sorumlu Devrim Muhafızları liderleri öldürüldü.
Mossad liderleri yakın zamanda geçici hükümetin başına geçmesi beklenen Lapid'e yöneldiler ve özellikle müzakerelerin yeniden başlamasıyla birlikte nükleer dosyada veya nükleer anlaşma konusunda mevcut pozisyonda herhangi bir değişiklik yapılmamasını talep ettiler. Kaynaklar, Lapid'in hükümetinin bu konudaki tutumunu, ABD Başkanı Joe Biden'ın 13 Temmuz'da yapılması planlanan ziyaretinden önce netleştireceğini belirtti. Lapid bu amaçla iki farklı güvenlik teşkilatının yani ordu ve Mossad'ın liderleriyle de istişarelerde bulunacak.
Mossad liderlerine göre ‘İsrail'in mevcut resmi politikasını değiştirmek ne profesyonel ne de ahlaki olarak caiz değil. İsrail, yürürlüğe girmesi uzun sürmeyecek kötü bir anlaşmanın ortağı olamaz.’
Diğer kaynaklara göre Mossad liderleri hükümetin iç siyasi işlerine müdahale etmekten çekinmiyorlar ve Naftali Bennett'ın Lapid hükümeti çatısı altında İran dosyasının sorumluluğunu üstlenmesini istediklerini ifade ediyorlar.
Kaynaklar, Bennett'ın alternatif başbakan olacağını, ancak geçiş hükümetinde pratik ve idari sorumluluk üstleneceğini vurguluyor. Bennett, ‘İran Dosyasından Sorumlu Bakan’ pozisyonunu istiyor. Mossad ise Bennet’ın bu pozisyonda görmekten memnun olacaği kaydediliyor.
Kaynaklara göre Bennett'ın İsrail ordusunun Lapid üzerindeki baskısından korktuğu için İran meselesinin sorumluluğunu elinde tutmayı talep etmiş olması ihtimal dışı değil.



HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.


Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.