Batı, Rusya’yı enerji alanında Ortadoğu’dan hareket ederek mi kuşatmayı planlıyor?

Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği arasındaki, gaz ihracatıyla ilgili ‘üçlü anlaşma’ bazı soruları gündeme getirdi

Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği arasında Avrupa’ya doğal gaz tedariki konusunda yapılan ‘üçlü anlaşma’ Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında siyasi ve ekonomik mesajlar içeriyor. (AFP)
Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği arasında Avrupa’ya doğal gaz tedariki konusunda yapılan ‘üçlü anlaşma’ Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında siyasi ve ekonomik mesajlar içeriyor. (AFP)
TT

Batı, Rusya’yı enerji alanında Ortadoğu’dan hareket ederek mi kuşatmayı planlıyor?

Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği arasında Avrupa’ya doğal gaz tedariki konusunda yapılan ‘üçlü anlaşma’ Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında siyasi ve ekonomik mesajlar içeriyor. (AFP)
Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği arasında Avrupa’ya doğal gaz tedariki konusunda yapılan ‘üçlü anlaşma’ Rusya-Ukrayna savaşı bağlamında siyasi ve ekonomik mesajlar içeriyor. (AFP)

Tarık Fehmi   
Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği arasındaki, gaz ihracatıyla ilgili ‘üçlü anlaşma’ bazı soruları gündeme getirdi. 
Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği (AB) arasında Avrupa’ya doğal gaz tedariki konusunda yapılan anlaşma, Avrupa’nın ‘petrol piyasasındaki çalkantıları’ atlatmaya yönelik bir girişimi olarak değerlendirilebilir. Petrol ve gaz konusunda Ortadoğu’ya ağırlık verilmesinin başlıca mesajı ise Rusya’ya yöneliktir.
Söz konusu üçlü anlaşma, Avrupa Birliği’nin ‘alternatif enerji kaynakları’ arayışı çerçevesinde gerçekleşti. Ukrayna savaşının kış aylarında da süreceği tahmin edilirken, bahsi geçen anlaşmanın Rusya’yı ekonomik ve siyasi olarak çevreleme politikaları çerçevesinde mi gerçekleştiği merak ediliyor. Atılan adımların Rusya ve Batı arasındaki çatışmadan bağımsız olarak değerlendirilemeyeceği açıktır.  

Önemli öncüller
Mısır, İsrail ve Avrupa Birliği arasındaki doğal gaz ticareti anlaşması, Doğu Akdeniz Gaz Forumu (daha sonra bölgesel bir örgüte dönüştü) şemsiyesi altında gerçekleştirildi. Bu anlaşma, Rusya’nın Avrupa’ya yönelik ‘gaz savaşı’ diye adlandırılan uygulamaları başlatmasının ardından imzalandı. Gazprom, 14 Haziran’da yaptığı açıklamada, Kuzey Akım Boru Hattı üzerinden Almanya’ya yapılan gaz sevkiyatının 167 milyon metreküpten 100 milyon metreküpe düşürüldüğünü bildirmişti. AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının ardından AB'nin Rusya'dan fosil enerji alımını azaltma ve enerji kaynaklarını çeşitlendirme kararı aldığını duyurmuştu. Mısır’ın başkenti Kahire’de, Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak amacıyla Avrupa Birliği (AB), İsrail ve Mısır üçlü doğal gaz anlaşması imzaladı. Üçlü enerji mutabakat muhtırası, bir çerçeve anlaşma mahiyetinde ve Ortadoğu ülkelerindeki gazın Avrupa Birliği üyesi ülkelere aktarımı için yol ve yöntemler üzerinde çalışılmasını öngörüyor. İlk etapta İsrail'den Mısır'a doğal gaz boru hattı kurulacak ve Mısır'da sıvılaştırılan doğal gaz Avrupa'ya ulaştırılacak.  
Söz konusu üçlü mutabakat üç yıl süreli olarak öngörülmüş ve bu süre bittiğinde sözleşme iki yıllığına kendiliğinden yenilenecek. Sözleşmenin taban süresi dokuz yıldan az olarak belirlenmiş, çünkü Avrupa Birliği fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltma kapsamında uzun süreli bir anlaşmaya imza atmak istemiyor. Ayrıca fiyatların düşmesi umuduyla AB sabit fiyattan uzun süreli enerji satın almak da istemiyor.  
Anlaşma uyarınca AB, Avrupalı şirketleri, İsrail ve Mısır’daki gaz arama ve çıkarma ihalelerine katılmaya teşvik edecek. Anlaşmaya göre Mısır’dan Avrupa’ya ihraç edilen sıvılaştırılmış gaz miktarlarında artış kaydedilecek. Ciddi bir artışın yaşanmasının ise iki yılı bulabileceği tahmin ediliyor. Mısır halihazırda bir doğal gaz üreticisi, ancak iç piyasa talebinin yüksek olması ihracat miktarlarını düşürüyor. Mısır birçok Avrupa ülkesine halihazırda doğal gaz ihraç ediyor. Mısır’ın Türkiye’deki sıvılaştırılmış doğalgaz piyasasında 906 milyon dolar değerinde yüzde 23,28’lik bir payı bulunuyor. İtalya’ya her yıl 408, İspanya’ya ise 349 milyon dolar değerinde doğal gaz ihraç ediyor.  
Üçlü anlaşma çerçevesinde Mısır’ın sıvılaştırılmış doğal gaz ihracatının 2022'de 2,5 ile 3 milyar metreküp arasında değişeceği, ardından 4 milyar metreküpe çıkacağı değerlendiriliyor. Mısır’ın bu ihracatının Avrupa’nın Rusya’dan ithal ettiği doğal gaz miktarlarıyla kıyaslanması mümkün değil. Avrupa’nın Rusya’dan ithal ettiği gazın yıllık 155 milyar metreküp olduğu tahmin ediliyor. Ancak Mısır ve İsrail’in dışında, Avrupa’nın alternatif enerji kaynakları olarak Azerbaycan ve başta Nijerya olmak üzere bazı Afrika ülkelerine de yöneleceği biliniyor. İtalya, Cezayir’den ithal ettiği gaz oranlarını yükseltmek için girişimde bulunurken, Almanya Katar’la sıvılaştırılmış gaz ithalatıyla ilgili temaslarda bulunuyor.  
Avrupa’nın 2022’de Mısır’dan toplamda 7 milyar metreküp sıvılaştırılmış doğal gaz ithal etmesi bekleniyor. Daha önce kararlaştırılan miktar yaklaşık 5 milyar metreküp civarında idi. Bu miktarın bir sonraki yıl iki katına çıkarılması için çalışma yapılması üzerinde uzlaşıldı. Son aylarda Mısır’ın Türkiye ve Avrupa’ya ihraç ettiği gaz seviyelerinde ciddi artışlar gözleniyor.  

Ciddi problemler 
1-Üçlü anlaşmayla üzerinde uzlaşılan arz miktarları, Rusya ve Batı ülkeleri arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklı sorunların Batılı perspektiften çözümü için yeterli olmayacaktır. Son anlaşma Mısır’dan Avrupa’ya sağlanacak sıvılaştırılmış doğal gazın arttırılmasıyla ilgili bir takvimi netleştirmiş değildir. Ayrıca, İsrail’den Mısır’a uzanacak doğal gaz boru hattının yapımına ne zaman başlanacağı da belirsizliğini korumaktadır. Bu da Rusya’nın Avrupa’daki enerji piyasalarına uzun bir süre daha hakim olacağını göstermektedir. Rusya Ukrayna ile ilgili planlarını sürdürecek ve Avrupa’ya ‘enerji kartıyla’ baskı yapmaya devam edecektir.  
2-Üçlü gaz anlaşmasının, EastMed (Doğu Akdeniz doğal gaz boru hattı) olarak isimlendirilen, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasında 2020’de üzerinde anlaşılan doğal gaz boru hattına alternatif olup olmadığı merak konusu. Akdeniz’de inşa edilecek boru hattının tahmini maliyeti 6 milyar dolar olarak gösteriliyordu. Avrupa’nın gaz ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayabilecek bu projenin önünde ise çok sayıda engel bulunmakta.  
3-Orta Doğu’daki gaz taşıma projeleri oldukça karmaşık. Katar dünyadaki doğal gaz rezervinin yaklaşık yüzde 14’üne sahip. Katar doğal gazını Avrupa’ya taşımak için Suudi Arabistan, Suriye ve Türkiye’den geçecek bir doğal gaz boru hattı inşa etmeyi planlıyordu. Mısır ve İsrail arasında da yeni bir doğal gaz boru hattı inşa edilmesi planlanmaktaydı. Mısır Ariş ile İsrail Aşkelon arasındaki doğal gaz hattının da geliştirilmesi planlanıyor. İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ise Akdeniz boyunca devasa bir boru hattının inşasını kararlaştırdı. Avrupa Birliği 2025’te tamamlanması planlanan projeye destek sunacağını duyurdu ancak henüz somut bir gelişme kaydedilmedi. Ayrıca ilk etapta 200 kilometre mesafede İsrail ile Güney Kıbrıs, sonrasında da İtalya’ya uzatılması planlanan bir doğal gaz taşıma hattı projesi de söz konusu ve bu projenin maliyetinin 6 milyar dolar olması tahmin ediliyor.  
4-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Mısır arasında doğal gaz boru hattı inşası için 2018’de bir anlaşma imzalandı. Akdeniz’de su altından ilk uzun boru hattının inşasını öngören anlaşmaya göre, Kıbrıs’ın doğal gazı Mısır’da sıvılaştırılarak ihraç edilecekti. Anlaşma uyarınca, Kıbrıs'taki Afrodit sahasından Mısır'a gaz aktarılması öngörülmekteydi. Ürdün Enerji Bakanlığı da İsrail gazını ithal etmek için bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya göre İsrail ile Ürdün arasında 64 kilometre uzunluğunda bir boru hattının inşa edilmesi gerekiyor.   
5-Avrupa Birliği, EastMed (Doğu Akdeniz doğal gaz boru hattı) ve diğer hatları desteklemek konusunda tereddütler yaşıyor. Bunun sebebi, denizden geçecek hatların yüksek maliyetli olmaları ve Avrupa Birliği’ni uzun süre fosil yakıtlara bağımlı yapmaları. Avrupa yenilenebilir enerjiyi geliştirme planları yapıyor. Ayrıca Türkiye, kendi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adına söz konusu hatta itiraz ederek, Akdeniz’deki bazı sahalarda hak iddia ediyor.  
Sonuç olarak; Avrupa Birliği, İsrail ve Mısır arasında yapılan üçlü anlaşma, Avrupa’nın Rus gazına alternatif enerji arayışları kapsamındadır. Ancak bu anlaşma, Avrupa’nın ihtiyaçlarını karşılamada esas teşkil etmekten uzaktır. Rusya bunu gayet iyi bilmekte ve bu bilgiyi dikkate alarak hareket etmektedir. Nitekim Rusya söz konusu anlaşmayla ilgili herhangi bir itiraz dillendirmediği gibi, Ukrayna savaşının sona ermesiyle birlikte, uzun vadede Avrupa ile krizin diplomatik çözümlerle aşılmasını ummaktadır. Ortadoğu’daki tüm gaz projeleri ile (İsrail, Mısır, Güney Kıbrıs, Türkiye ve diğerlerinin yer aldığı) Avrupa’nın günlük 3 milyar metreküpten fazla gaz ihtiyacının karşılanması mümkün değildir. Tüm bu projeler Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacının ancak yüzde 10’unu karşılayabilir. Her ne kadar gaz ihtiyacını önemli oranda karşılayamasa da özellikle Mısır’ın doğal gazı önemli bir alternatif kaynak olarak öne çıkmaktadır. Mısır’ın mevcut gaz üretiminin yanı sıra yeni keşiflerle gaz rezervinin önemli miktarda artacağı öngörülmektedir. Bununla birlikte Avrupa’nın Rus gazından bütünüyle vazgeçemeyeceği açıktır.
Nihayetinde bu anlaşma Mısır’ın bölgesel bir gaz ihracatçısı statüsünü elde etmesine başlangıç teşkil edecektir. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Mısır’ın gaz ihracatının artması için en az iki yıllık bir süre gerekmekte. Anlaşmanın üçlü tarafları ile ABD arasında büyük siyasi, stratejik bağlar olduğu ve bu bağların orta ve uzun vadede korunacağı da gözden kaçırılmamalıdır.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.