İklim değişikliği ve Ortadoğu

Ortadoğu, birçok siyasi gerilimin yanı sıra su kıtlığı yaşıyor.

Irak’ın güneyi, DEAŞ’ın Fırat Nehri üzerindeki barajın kapılarını kapatmasının ardından kuraklığa maruz kalmıştı. (AFP)
Irak’ın güneyi, DEAŞ’ın Fırat Nehri üzerindeki barajın kapılarını kapatmasının ardından kuraklığa maruz kalmıştı. (AFP)
TT

İklim değişikliği ve Ortadoğu

Irak’ın güneyi, DEAŞ’ın Fırat Nehri üzerindeki barajın kapılarını kapatmasının ardından kuraklığa maruz kalmıştı. (AFP)
Irak’ın güneyi, DEAŞ’ın Fırat Nehri üzerindeki barajın kapılarını kapatmasının ardından kuraklığa maruz kalmıştı. (AFP)

Nebil Fehmi
Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), 2021 yılında iklim değişikliğine ilişkin raporunda, dünyada iklim durumunu değerlendirirken takip ettiği önemli göstergelerde açık ve son derece tehlikeli bir artışın olduğunu ortaya koydu. Rapor, son yirmi yılda sera gazı emisyonlarının, deniz yüksekliğinin, okyanus ısısının ve deniz yaşamına zarar vermeden gazları emme olanağını azaltan okyanus asitlenmesinin rekor seviyeye ulaştığını gösterdi.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, insanlığın iklim değişikliği meselesini ele almadaki başarısızlığını şiddetle eleştirdi ve çevreye daha az zararı olan enerji kullanımına geçişi hızlandırmak için beş öneri sundu. Bunları; yenilenebilir enerjiye geçişe odaklanılması, temiz teknolojilerin ve bunların kaynaklarının tedarikinin genişletilmesi, temiz enerjide özel ve kamu yatırım oranlarının artırılması ve fosil yakıt üreticilerine ve kullanıcılarına yönelik, dakikada 11 milyon dolara ulaşan tüm sübvansiyonların durdurulması olarak sıraladı.
Tüm bu uluslararası göstergeler olumsuz ve büyük risklere işaret etse de Ortadoğu'ya yansımaları çok daha ağır. Zira Ortadoğu’daki durumun diğer bölgelere göre daha tehlikeli. Bölgedeki büyük şehirlerde, örneğin Doha ve Hartum'da, bazen 50 santigrat dereceye ulaşan sıcaklık artışı görüldü ve bu artış sadece Doha ve Hartum’la sınırlı değildi. Ortadoğu'daki ortalama sıcaklık artış oranları, küresel ortalamanın iki katı oldu.
Körfez ülkelerinin bu alandaki çabalarına ve harcamalarına, iklim değişikliğinin Kuzey Afrika kıyılarındaki yansımalarına ve Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında son olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) taşınan ve halen tartışılan su gerilimlerine rağmen önümüzdeki elli yıl boyunca ciddi su kıtlığı yaşayacaklarına dair açık göstergeler var.
Genel olarak sıcaklıkların artmasıyla birlikte deniz sıcaklıklarının da yükseldiği görüldü. Bu da Pakistan, İran ve Arap Yarımadası'nda kasırgalara yol açtı ve bölgede, özellikle Maşrik bölgesinde kuraklığın yayılmasına ve su kaynaklarının azalmasına katkıda bulundu. Ortadoğu'da içme suyu güvenliği gerçek bir tehditle karşı karşıya. Bölgedeki su, dünyanın diğer birçok bölgesine kıyasla çok düşük seviyelere geriledi. Buna bir de bölgedeki halklar arasında adil bir su dağılımının olmaması ekleniyor. Örneğin İsraillilerin su kullanım oranları Filistinlilere kıyasla iki kattan daha fazla.
Kuraklık ve su kıtlığının halk sağlığı ve gıda güvenliği üzerinde de etkileri söz konusu. Uzmanlar, içinde bulunduğumuz yüzyılda Fırat ve Dicle nehirlerinin tamamen ortadan kalkabileceğini tahmin ediyorlar.
BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 2022 raporunda, artan sıcaklıkların kamu güvenliğini tehdit ettiğini, su kıtlığından en çok etkilenen 17 ülkeden 12’sinin Ortadoğu'da yer aldığını, Irak ve Suriye'de gıda ve su güvenliğine yansımaları olan Türkiye'nin Fırat suyunun yüzde 90'ından fazlasını ve Dicle Nehri'nin yüzde 44'ünü kontrol etmesinin dikkat çekici olduğunu vurguluyor. İran’ın inşa ettiği barajlar, Irak'ın kuzeydoğusundaki Diyala Nehri'nin tüm eyaleti besleyen kollarından gelen suyu engelledi. Sonuç olarak Irak tüm insani ve sosyal sorunlarla birlikte su kaynaklarının yüzde 70'ini kaybetti. Araştırmalar, iklim değişikliği nedeniyle Suriye ve Irak'ta yaşayan 12 milyon kişinin su, yiyecek ve elektriği erişimini kaybettiğine ve her iki ülkede de ciddi bir çölleşmenin olduğuna işaret ediyor. Ürdün’de ise su maliyeti son on yılda yüzde 30 oranında arttı.
Bir yandan Kasım 2022’de Mısır'da yapılacak olan BM İklim Değişikliği Konferansı’na (COP27) ve ardından Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) yapılması planlanan bir sonraki İklim Değişikliği Konferansı’na yaklaşılırken, sera gazı emisyonunu sıfırlama konusunda uluslararası alanda 2020 yılından bu yana artan bir ilgi var.
Suudi Arabistan’ın 2060 yılında emisyonları sıfırlayacağını duyurması ve BAE'nin bu 2050 yılına kadar aynı hedefe ulaşmayı planladığını açıklaması, bölgedeki birçok ülkenin bu konudaki tutumlarına yansıdı. Mısır, İskoçya'nın Glasgow şehrinde yapılan bir önceki BM İklim Değişikliği Konferansı’ndan (COP26) önce konuyla ilgili tutumunu belirlemede geç kalsa da bu konudaki hedeflerini ve taahhütlerini yakında açıklama kararı aldı.
Ortadoğu bölgesinin çatışmalarla dolu olduğunu ve birçok siyasi gerilim yaşadığı biliniyor. Gerek mevcut su oranlarındaki azalma gerekse halkların ekonomik ve sosyal ihtiyaçları nedeniyle olsun iklim değişikliği de bölgeye ek sıkıntılar getirecektir. Bu da bölge ülkeleri arasındaki çatışmalara yeni bir bahane eklerken aşırılık yanlılarının ilahlara ulaşmasına olanak sağlıyor.
Bu yüzden uluslararası toplum ve bölge yönetimleri, iklim değişikliğini, Ortadoğu'da çok tehlikeli ve karmaşık sosyal ve ekonomik yansımaları olan ve yansımaları bölgenin ötesindeki sahalara da uzanabilecek ulusal güvenlik ve istikrar için bir tehdit olarak ele almalılar. Bu yansımalarla mücadele için özellikle sanayileşmiş ülkelerdeki finans kuruluşlarından ve Dünya Bankası'ndan uluslararası finansman sağlanması da dahil olmak üzere özel bir desteğin sağlanması ve temiz enerjiye geçilmesi gerekiyor.
Ortadoğu'nun liderleri ve halkları akılcı kararlar almalı ve akılcı politikalar benimsemeliler. Acil ekonomik ve sosyal ihtiyaçlar, uzun vadeli stratejik değerlendirmeler ve gereklilikler ile su kaynaklarıyla ilgilenme şekli ve kullanımlarının kontrolü için bölgesel kuralların belirlenmesi, temiz teknolojiye geçişe ve suyun daha verimli kullanılmasına katkıda bulunmak için su bankaları ve bölgesel finansman kaynaklarının oluşturulması ve gıda güvenliğinin sağlanması için tarımsal üretimin verimliliğinin artırılması da dahil olmak üzere iklim değişikliği krizinin daha da kötüleşmesini önleme konusunda olumlu bir pozisyon almalarına yardımcı olacak yapısal reform politikaları arasında bir denge kurmalılar.
Bu konunun, bölge halklarının sağlığını korumak ve güvenlik, emniyet ve istikrarı tehdit eden çeşitli siyasi çatışmalara yeni insani ve hayati sorunları eklemekten kaçınmak için gerekli ilgiyi görmesini umuyorum.



Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP