Mukteda es-Sadr, Irak cumhurbaşkanlığı yarışında Berhem Salih kartını yaktı mı?

KYB ve KDP cumhurbaşkanı adayı üzerinde uzlaşı sağlayamadı. 2018 senaryosunun tekrarlanabileceğine dair işaretler var.

Daha önce Mukteda es-Sadr ile Cumhurbaşkanı Berhem Salih arasında gerçekleşen bir görüşme (Mukteda es-Sadr’ın ofisi)
Daha önce Mukteda es-Sadr ile Cumhurbaşkanı Berhem Salih arasında gerçekleşen bir görüşme (Mukteda es-Sadr’ın ofisi)
TT

Mukteda es-Sadr, Irak cumhurbaşkanlığı yarışında Berhem Salih kartını yaktı mı?

Daha önce Mukteda es-Sadr ile Cumhurbaşkanı Berhem Salih arasında gerçekleşen bir görüşme (Mukteda es-Sadr’ın ofisi)
Daha önce Mukteda es-Sadr ile Cumhurbaşkanı Berhem Salih arasında gerçekleşen bir görüşme (Mukteda es-Sadr’ın ofisi)

Muayyid et-Turfi
Irak’ta cumhurbaşkanı seçimi yeniden gündeme geldi. Meclis aylardır cumhurbaşkanı seçimi ve hükümet kurma gündemlerinde ilerleme kaydedemiyor. Zira cumhurbaşkanı seçimi için Ocak ve Şubat’ta Meclis’te düzenlenen oturumlarda toplantı yeter sayısına ulaşılamadığı için oylamaya geçilemedi. Yeter sayısına ulaşılamamasının sebebi, Şii Koordinasyon Çerçevesi ve müttefiki Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) söz konusu oturumları boykot etmesiydi. Meclis’te üçte bir çoğunluğu elinde tutan Koordinasyon Çerçevesi, cumhurbaşkanı seçim oturumunun düzenlenmesini engellediği için ‘engelleyici üçte bir’ ismini aldı.
Irak Anayasası cumhurbaşkanı seçim oturumuna başlanması için Meclis üyelerinin üçte ikisinin yani 220 milletvekilinin oturuma katılmasını şart koşuyor. Federal Mahkeme’nin, Şubat’ta açıkladığı içtihadında bu şarta vurgu yapması, siyasi süreci işlemez hale getirdi.

Sadr, Cumhurbaşkanı Salih’i hedef aldı
Değerlendirmeler, Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in yeniden seçilebileceği yönündeydi. Nitekim Salih, kendi partisi olan KYB’nin yanı sıra Koordinasyon Çerçevesi, bazı Sünni ve bağımsız milletvekilleri tarafından destekleniyor. Ancak Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın Twitter hesabından yaptığı paylaşım dengeleri tersine çevirdi.
Mukteda es-Sadr, paylaşımında, İsrail ile normalleşmeyi suç sayan yasayı onaylamadığını belirterek, Salih’in görevden alınması, bir kez daha seçilmemesi ve yerine milli bir şahsiyetin getirilmesi çağrısında bulundu. Sadr’ın bu çıkışı, Koordinasyon Çerçevesi ve müttefiklerini Salih’i seçme konusunda büyük bir çıkmazla karşı karşıya bıraktı. Sadr’ın dile getirdiği argüman, Koordinasyon Çerçevesi’nin kendi tabanını konsolide etmek için kullandığı argümanların başında geliyor.
Sadr “Sözde Irak Cumhurbaşkanı’nın İsrail ile normalleşmeyi suç sayan yasayı imzalamayı reddetmesi oldukça yüz kızartıcı. Halkın normalleşmeden yana olan ve milli olmayan aksine Batı’ya veya Doğu’ya boyun eğen bir cumhurbaşkanına sahip olması utanç verici. Ben, Allah’ın huzurunda ve Irak halkının önünde onun suçundan beriyim. Daha önce ve daha sonraları (Salih’in) cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesinden üzüntü duyuyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı, Sadr’ın açıklamasına hemen yanıt verdi. Cumhurbaşkanlığı resmî sitesinde dün yayınlanan yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanı Salih’in söz konusu yasanın Meclis’ten gönderildiği şekliyle ve üzerinde herhangi bir düzeltme yapmadan ele alınması talimatı verdiğini belirtti. Yasanın 20 Haziran 2022’de resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğine işaret edilen açıklamada, Cumhurbaşkanı Salih’in, Filistin meselesini, Filistin halkının meşru haklarını elde etmesi ve vatanını Siyonist oluşumdan kurtarmasını destekleme konusunda kararlı bir duruş sergilediği ifade edildi. Açıklamada, Cumhurbaşkanı Salih’in Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları sırasında ulusal ve uluslararası platformlarda bu hususu defalarca tekrarladığı vurgulandı.
Meclis, Mayıs’ta İsrail ile normalleşmeyi suç sayan yasa tasarısını Mukteda es-Sadr’ın baskı ve ısrarlarıyla kabul etti. Meclis’in oybirliğiyle onayladığı yasa, Tel Aviv ile işbirliği yapanların yasal takibata uğramasını öngörüyor. Yasa ayrıca Iraklı vatandaşların İçişleri Bakanlığı’nın onayıyla Kudüs’e dini ziyaretler gerçekleştirmesini veya Yahudilerin de aynı şekilde Iraklı makamların onayıyla Irak’taki dini mekanları ziyaret etmesine izin veriyor.
Siyasi çevrelerin çoğu desteklese de Irak, İsrail ile herhangi bir şekilde ilişki kurulmasını reddediyor. Sadr yasa tasarısının Meclis’ten geçmesinin ardından o dönem destekçilerine sokağa çıkarak bunu kutlama çağrısında bulunmuştu.
Siyasi analist Ali el-Bider, Sadr’ın, Cumhurbaşkanı Salih’in yeniden cumhurbaşkanı seçilme kartını yaktığını söyledi. Bider, “Sadr, önümüzdeki süreçte memnun olmadığı veya Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki gruplara yakın olan her figüre bu ilkeye göre muamele edecek gibi görünüyor” dedi.

Sadr, Koordinasyon Çerçevesi’ni çıkmaza itti
Siyasi araştırmacı ve akademisyen İsam el-Feyli, Sadr’ın paylaşımının, Salih’in yeniden cumhurbaşkanı olma şansını ortadan kaldırdığını ve Koordinasyon Çerçevesi’ni çıkmaza ittiğini söyledi.
Feyli, “Sadr’ın tweet’i amaçsız değildi. Aksine bu tweet, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile KYB’nin kendi adaylarıyla cumhurbaşkanı seçimine katılacağının sızdırılmasının ardından geldi. Tweet, Salih’e ‘evet’ oyu vermek isteyen Koordinasyon Çerçevesi’ni çıkmaza itecek. Zira Koordinasyon Çerçevesi İsrail ile barışı defalarca kez reddetti” diye konuştu.
Sadr’ın Koordinasyon Çerçevesi gruplarını sınava tabi tuttuğunu belirten Feyli, Koordinasyon Çerçevesi’nin yapacağı tercihlerle İsrail konusundaki tutumunda dürüst olup olmadığını yoksa bunu sadece dönemsel bir slogan olarak mı kullandığını göstereceğini kaydetti.
Koordinasyon Çerçevesi’nin Erbil ve diğer siyasi grupları İsrail ile ilişki kurmakla suçladığını hatırlatan Feyli, Salih’in cumhurbaşkanı seçilme ihtimalinin artık zayıfladığını, Salih’in yerine üzerinde uzlaşma sağlanacak başka bir aday belirlenebileceğini dile getirdi. Feyli, Mukteda es-Sadr’ın siyaset sahnesinde olmamasına rağmen tüm bu ihtimallerin Sadr’ın zaferi olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

Anlaşmazlık sürüyor
KDP Milletvekili Şerif Süleyman, yaptığı açıklamada, cumhurbaşkanı adayı konusunda KYB ile anlaşmaya varamadıklarını bildirdi. Süleyman, “KYB ile cumhurbaşkanı adayı konusundaki diyalog ve tartışmalar sürüyor. Şimdiye kadar çözüm aşamasına veya cumhurbaşkanı makamıyla ilgili anlaşmaya varamadık” dedi.
Süleyman, “Son senaryo, her iki partinin kendi adaylarıyla seçime gitmesi. Nihai karar Irak Meclisi’nin olacak” ifadesini kullandı.
Irak Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, daha önceki bir açıklamasında, şu ana kadar cumhurbaşkanının seçilmemesini anayasa ihlali olarak nitelendirdi.
Zeydan, Irak’ın yarı resmî gazetesi es-Sabah’a verdiği röportajda, “Bir dizi anayasal ihlaller yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Bu ihlallerin en önemlisi Anayasa’nın yeni cumhurbaşkanı seçimi için belirlediği sürenin aşılmasıdır. Bazıları medyada görünmek ve gündeme gelmek için Federal Mahkeme’ye başvurmayı bir yol haline getirdi. Zira bu kimseler Mahkeme’nin yetki alanına girmese bile her türlü karara veya kanuna itiraz için Mahkeme’ye itiraz ediyor” diye konuştu.

Salih’in şansı yüksek
Fakat KYB, Sadr’ın sert eleştirilere rağmen, adayı Berhem Salih’in cumhurbaşkanı seçilme şansının hâlâ yüksek olduğu görüşünde. KYB yöneticilerinden Mahmud Hoşnaw, KYB’nin cumhurbaşkanı adayı Berhem Salih’in şansının yüksek olduğunu ancak KDP ve KYB’nin uzlaşamaması halinde Meclis’in cumhurbaşkanı seçim oylamasına itiraz etmeyeceklerini kaydetti.
Hoşnaw, “KYB, KDP ile anlaşmaya varmayı ve aralarındaki uzlaşının Berhem Salih’in yeniden cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlanmasını ümit ediyor. KYB, KDP’nin kendi adayıyla seçime katılmasına ve Meclis’in bu meseleyi oylamayla çözmesine itiraz etmiyor. Büyük olasılıkla oylamada KYB’nin adayı Berhem Salih seçilecek” dedi.
KDP ve KYB arasındaki müzakerelere değinen Hoşnaw, “KYB’nin siyasi dengelere dayalı birçok anlaşması var. KYB güçlü muktedir bir hükümet ve güçlü ortaklıklar istiyor. Umarız büyük olumlu sonuçlar elde ederiz. Federal Mahkeme’nin, yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar Cumhurbaşkanı’na çalışmalarına devam etmesi kararını vermesinden dolayı Irak’ta Anayasa ihlali yok” diye konuştu.

2018 senaryosu
Irak Kürdistan Adalet Toplumu Partisi Milletvekili Hacı Ahmed, cumhurbaşkanı seçimi konusunda 2018 senaryosunun tekrarlanacağını söyledi. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre Ahmed, “KDP ve KYB cumhurbaşkanı seçimi meselesinin çözümünde olumlu sonuçlara ulaşamadı. Bu nedenle en çok oyu toplayanın koltuğu kazanmasını bekliyorum” dedi.
Ahmed, “Her iki taraf adayına destek toplamak için görüşmeler yürütüyor. Bu sebeple 2018’deki cumhurbaşkanı seçim senaryosunun tekrarlanacağını düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığını Berhem Salih’in, Başbakanlığı da Mustafa el-Kazımi’nin alacağı kanaatindeyim” diye konuştu.
KDP ve KYB 2018’de cumhurbaşkanı seçim oturumuna kendi adaylarıyla girmişti. O dönem KDP, şu anki Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’i, KYB de mevcut Cumhurbaşkanı Berhem Salih’i aday göstermişti. Salih Meclis’te oy çokluğuyla seçimi kazanmıştı.



Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
TT

Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)

ABD kaynaklı sızıntılar, Gazze Şeridi’nin bir bölümünün yeniden inşasına yönelik Güneşin Doğuşu Projesi adlı bir planın hazırlandığına işaret etti. Planın, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner’ın liderliğindeki bir ekip ile ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Bu gelişme, Gazze’de ateşkes anlaşmasının şu aşamada tıkanan ikinci safhasının en önemli unsurlarından biri olan ‘kapsamlı Arap planının’ hayata geçirilmesinde yaşanan aksaklıklar sürerken gündeme geldi.

Söz konusu ABD planı, Mısır’ın Washington ile ortaklaşa Gazze Şeridi’nin tamamının yeniden inşasının finansmanı için bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiği bir dönemde ortaya çıktı. Kasım ayı sonunda ertelenen bu girişime ilişkin olarak Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, bunun ‘Mısır ve Arap dünyasının reddine rağmen Filistinlilerin yeniden yerinden edilmesine yönelik planların geri dönüşü’ anlamına geldiğini savunuyor. Uzmanlara göre bu durum üç olası senaryoyu gündeme getiriyor: ABD’nin kısmi planının Filistin’in Refah bölgesinde uygulanması ve Arap planının ertelenmesi; iki planın yerinden etme olmaksızın birleştirilmesi; ya da ateşkes anlaşmasının tamamlanamaması nedeniyle her iki planın da askıya alınması.

ABD’de yayımlanan Wall Street Journal gazetesi cuma günü yayımladığı haberinde, Kushner ve Witkoff tarafından hazırlanan ve Güneşin Doğuşu Projesi olarak adlandırılan planın, yabancı hükümetler ve yatırımcıların iş birliğiyle Gazze’nin enkazını gelecekte bir sahil destinasyonuna dönüştürmeyi hedeflediğini yazdı. Planda, Gazze halkının ‘çadırlardan lüks dairelere’ ve ‘yoksulluktan refaha’ taşınmasından söz edilirken, yeniden inşa süresince yerinden edilmiş yaklaşık iki milyon Filistinlinin nerede yaşayacağına dair net bir bilgi yer almadı.

Taslak metne göre projenin toplam maliyetinin on yıl içinde 112,1 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. ABD’nin bu süre zarfında ‘önerilen tüm çalışma alanları’ için hibe ve borç garantileri sağlamayı taahhüt edeceği ifade ediliyor. Ancak gazeteye göre, yeniden inşa sürecinin Hamas’ın silahsızlandırılması ve tüm tünellerin imha edilmesi şartına bağlanması, projenin önündeki en büyük zorluklardan biri olarak öne çıkıyor.

Yeniden imarın dört aşamada gerçekleştirilmesi planlanıyor. Çalışmaların güneyde Refah ve Han Yunus’tan başlaması, ardından orta kesimdeki mülteci kamplarına ve son olarak Gazze kentine doğru ilerlemesi öngörülüyor. ‘Yeni Refah’ başlığını taşıyan bölümlerden birinde, bu bölgenin Gazze’de ‘yönetim merkezi’ haline getirilmesi ve 500 binden fazla kişiye ev sahipliği yapması tasarlanıyor. Söz konusu şehirde 100 binden fazla konut, 200’ü aşkın okul, 75’ten fazla sağlık tesisi ile 180 cami ve kültür merkezinin yer alması planlanıyor.

Bu sızıntılar, Yediot Aharonot gazetesinin internet sitesinin yaklaşık sekiz gün önce bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı açıklamaların ardından geldi. Haberde, Tel Aviv’in ABD’nin talebi üzerine Gazze Şeridi’ndeki enkazın kaldırılmasının maliyetini üstlenmeyi ve bu büyük mühendislik operasyonunun sorumluluğunu almayı prensipte kabul ettiği, yeniden imar amacıyla da Gazze’nin güneyindeki Refah’ta bir bölgenin tahliyesine başlanacağı aktarılmıştı.

fr
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinin önünde yemek almak için kabıyla birlikte bekleyen yerinden edilmiş bir Filistinli çocuk (AFP)

21 Ekim’de İsrail’de düzenlenen bir basın toplantısında konuşan Jared Kushner, İsrail ordusunun kontrolü altındaki bölgelerde Gazze’nin yeniden inşasının ‘titizlikle planlandığını’ söyledi. Kushner, “İsrail ordusunun kontrolündeki alanlarda, güvenliğin sağlanması hâlinde inşaata başlanması için şu anda değerlendirmeler yapılıyor. Bu bölgeler, Filistinlilere gidecekleri, çalışacakları ve yaşayacakları bir yer sunmak amacıyla ‘Yeni Gazze’ olarak tasarlanıyor” dedi. Kushner, Hamas’ın kontrolü altındaki bölgelere ise yeniden imar için herhangi bir fon ayrılmayacağını vurguladı.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Reha Ahmed Hasan, Trump’ın barış planının en başından itibaren ABD ve İsrail’e daha geniş bir hareket alanı tanıdığını belirterek, Washington’ın gündeme getirdiği yeniden imar planının ‘Filistinlilerin bir kez daha yerinden edilmesi hedefini gerçekleştirmeye yönelik bir girişim’ olduğunu savundu.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, Güneşin Doğuşu Projesi’nin, ABD’nin Gazze nüfusunun kısmen yerinden edilmesi fikrinden vazgeçmediğini gösterdiğini ifade ederek, planın İsrail’in güvenliğini önceleyen ve gayrimenkul yatırımlarına dayanan bir yaklaşım içerdiğini dile getirdi.

Wall Street Journal’a göre, Güneşin Doğuşu Projesi’ni inceleyen bazı ABD’li yetkililer, planın uygulanabilirliği konusunda ciddi şüpheler taşıyor. Yetkililer, Hamas’ın silahsızlanmayı kabul etmesinin zor olduğunu, bunun gerçekleşmesi hâlinde bile ABD’nin, savaş sonrası bir bölgenin yüksek teknolojiye sahip kentsel bir alana dönüştürülmesinin maliyetini üstlenecek zengin ülkeleri ikna edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu kaydediyor.

Bu şüphelere paralel olarak ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, cuma günü yaptığı açıklamada, “İki ya da üç yıl içinde yeni bir savaş çıkacağına inanılıyorsa, kimseyi Gazze’ye yatırım yapmaya ikna edemezsiniz” dedi. Rubio, uzun vadeli yeniden imar ve insani destek için bağışçıların bulunacağına dair güçlü bir güven taşıdıklarını da sözlerine ekledi.

Reha Ahmed Hasan ise Rubio’nun, Hamas’ın silahsızlandırılması konusunda İsrail’in söylemini tekrar ettiğini belirterek, ‘istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Hamas’ın silahsızlandırılması gibi yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçmenin zor olduğunu’ ifade etti.

ABD kaynaklı bu sızıntılar, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, yaklaşık 17 gün önce Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamaların ardından geldi. Abdulati, “Yeniden imar konferansı için ABD ile ortak bir başkanlık oluşturulması konusunda istişarelerde bulunuyoruz ve ortaklarla iş birliği içinde bu konferansın en kısa sürede yapılması için uygun bir tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” demişti.

dfgt
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinden sıcak yemek almak için toplanan yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Bunun ardından Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, kısa süre önce Doha Forumu’nda düzenlenen bir oturumda, “Filistin halkını desteklemeyi sürdüreceğiz, ancak başkalarının yıktığını yeniden inşa etmeyi finanse etmeyeceğiz” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, söz konusu Katar açıklamalarını, ‘Washington’a İsrail’i çekilmeye zorlaması ve yeniden imar sürecini başlatması yönünde bir baskı’ olarak değerlendirdi.

Kahire’nin kasım ayı sonunda düzenlemesi planlanan Gazze Şeridi’nin yeniden imarına ilişkin konferans ise gerekçe açıklanmaksızın ertelenmişti. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf, geçtiğimiz ayın sonunda Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, konferansın ertelenme nedenine ilişkin bir soruya yanıt olarak, Kahire’nin ‘Gazze Şeridi’nde erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarılı olması için bölgesel ve uluslararası ortaklarla uygun ortamı hazırlamak üzere çalıştığını’ ifade etmişti.

Reha Ahmed Hasan, ABD tarafından gündeme getirilen planların ‘kapsamlı Arap yeniden imar planı’ çerçevesindeki süreci geciktirebileceği görüşünü dile getirerek, yeniden imar konferansının aksamasını birinci aşamanın tamamlanmaması ve İsrail’in çekilmemesiyle ilişkilendirdi. Yeni yeniden imar planına ilişkin olası senaryoları değerlendiren Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmemesi şartıyla Arap ve ABD planlarının birleştirilebileceğini söyledi.

Abdulmehdi Mutava ise yeniden imarın geleceğine dair üç ihtimal üzerinde durdu. Mutava’ya göre, ABD planının tek başına hayata geçirilmesi ve kapsamlı Arap planının ertelenmesi, ya da birinci aşamanın tamamlanmaması nedeniyle sürecin tıkanıklığının sürmesi ve her iki planın da uygulamaya geçememesi olasılıklar arasında yer alıyor.


İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
TT

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)

Gazze Şeridi’nin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde İsrail ordusunun bugün (pazar) sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da ise iki Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü.

Filistin resmi ajansı WAFA’nın sağlık kaynaklarına dayandırdığı habere göre Şucaiyye’de İsrail insansız hava aracının sivillerin bulunduğu bir topluluğu hedef alması sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Aynı kaynaklar, İsrail savaş uçaklarının Mansura Caddesi üzerindeki Şeva akaryakıt istasyonu yakınında iki sivili öldürdüğünü bildirdi.

Bu ölümlerle birlikte, 11 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana can kaybı 404’e, yaralı sayısı ise 1108’e yükseldi.

Öte yandan İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda iki Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

Kuzeydeki Kabatiya bölgesinde bir Filistinli gencin askerlere taş attığını belirten ordu, askerlerin ateş açtığını ve gencin öldüğünü açıkladı. Ramallah’taki Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybeden kişinin 16 yaşında olduğunu belirtti.

Diğer yandan Silat el-Harithiya bölgesinde bir Filistinlinin askerlere el yapımı patlayıcı attığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 22 yaşındaki gencin göğsünden vurularak öldüğünü açıkladı.

Gazze Savaşı’nın Ekim 2023’te başlamasının ardından Batı Şeria’daki gerilim belirgin şekilde yükseldi. İsrail ordusu bu süreçte, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Batı Şeria’da 1030 Filistinli öldürüldü; bunların 235’i yalnızca bu yıl içinde gerçekleşti.


Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
TT

Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)

Iraklı milis gruplarının liderleri son günlerde silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısı yapmaya başladı. Bu gelişme, yerel düzeyde sürpriz, soru işaretleri ve eleştirileri beraberinde getirdi. Zira söz konusu isimler, kısa süre öncesine kadar direniş eksenine mensup oldukları gerekçesiyle silahlarını açıkça sergiliyor, devlete meydan okuyor; ABD karşıtlığını vurgulayarak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesini talep ediyordu.

Yerel analizlerde bu olgu, Irak’taki Amerikan baskıları, olası bölgesel dönüşümler ve bu grupların yeni parlamentoda sandalye kazanmalarının ardından siyasi alana yönelme arayışlarıyla ilişkilendiriliyor.

Diğer yandan Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’in çağrısına ek olarak, son iki gün içinde ABD’nin yaptırım ve terör listesinde yer alan, fraksiyonlarla bağlantılı üç tanınmış isimden de silahların devletin elinde sınırlandırılması yönünde çağrılar geldi.

Üç grup

Bu isimlerin başında, yaklaşık 27 sandalyeyle parlamentoda güçlü bir varlık elde eden Asaib Ehli’l Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali geliyor. Hazali cuma günü yaptığı açıklamada, “Silahların devletin elinde sınırlandırılmasına inanıyoruz ve bunu gerçekçi adımlarla hayata geçirmek için çalışacağız” dedi. Aynı yönde açıklamalar, Ensarullah el-Evfiya Hareketi Genel Sekreteri Haydar el-Garavi ile İmam Ali Tugayları lideri Şibl ez-Zeydi’den de geldi.

Üç grubun liderlerini ortak paydada buluşturan unsurlar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri çatısı altında yer almaları ve ABD’nin terör listesinde bulunmaları olarak öne çıkıyor. Bu durum, söz konusu isimlerin, silahlı gruplara mensup unsurların yeni kurulacak hükümette yer almasına karşı çıkan Washington’a yönelik siyasi manevra arayışında oldukları yorumlarını güçlendiriyor.

Irak’ta en yüksek yargı organının başkanı dün yaptığı açıklamada, silahların devletin elinde sınırlandırılması konusunda silahlı grupların liderlerinin iş birliğine onay verdiğini duyurdu.

Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, yayımladığı açıklamada, ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması, silahların devletin elinde sınırlandırılması ve askeri çalışmaya duyulan ulusal ihtiyacın ortadan kalkmasının ardından siyasi faaliyete geçilmesi’ yönündeki tavsiyesine olumlu yanıt verdikleri için ‘kardeş fraksiyon liderlerine’ teşekkür etti.

Washington'ın ciddiyeti

İslamcı gruplar üzerine çalışan araştırmacı Nizar Haydar, fraksiyon liderlerinin silahların devletin elinde sınırlandırılmasına yönelik çağrılarının, ‘Şii güçler ve tüm fraksiyonların, fraksiyonları içeren yeni bir hükümetle anlaşmayı reddeden Amerikan tutumunun ciddiyetini hissetmeye başlamasından’ kaynaklandığına inanıyor.

Haydar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Fraksiyonlar, ABD’nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’nın Bağdat’a gelmesinden önce Washington’a iyi niyetlerini kanıtlamak için şu sıralar zamanla yarışıyor” ifadesini kullandı.

Haydar, silahlı fraksiyonları iki gruba ayırıyor. İlk grup, siyasi ve seçim sürecine çeşitli aşamalarda dahil olan, son olarak da son parlamento seçimlerine katılan ve geçmiş hükümetlerde bir ya da daha fazla bakanla temsil edilen fraksiyonlardan oluşuyor. Bu gruplar, devlet otoritesi dışında silahlı bir güç olmaktan çıkarak, güvenlik başta olmak üzere devlet kurumlarının bir parçası haline gelmeyi hedefliyor.

Haydar’a göre bu ilk grup, ‘uluslararası ve bölgesel toplum nezdinde, özellikle de ABD’de kabul görmek amacıyla bugün silahların devlet elinde sınırlandırılmasını savunan kesim’ olarak öne çıkıyor.

İkinci grup ise son parlamento seçimlerine katılmış olmalarına rağmen kendilerini hâlâ siyasi sürecin içinde görmeyen, ‘direniş’ söylemini kullanmaya devam eden ve devlete tam entegrasyonunu ilan etmeden önce mümkün olan en büyük siyasi, mali ve güvenlik kazanımlarını elde etmeye çalışan fraksiyonlardan oluşuyor.

Aşamalı taktik

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemmeri de ABD’nin fraksiyonlar üzerindeki baskısının önem ve etkisi konusunda aynı görüşü paylaşıyor ve bu baskının, söz konusu grupları devlet çerçevesi dışında silah taşımaktan vazgeçtiklerini açıklamaya zorladığını belirtiyor.

Şemmeri, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Silahsızlanma çağrıları; ABD’nin silahların dağıtılması ve devlet ile silahlı kuvvetler başkomutanının denetimi altında toplanması yönündeki şartlarıyla ve Savaya’nın Irak’a gelişinin yaklaşmasıyla eşzamanlı olması bakımından ele alınmalı” dedi.

Bu çağrıların aynı zamanda yeni hükümetin kurulmasına yönelik müzakerelerin zamanlamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden Şemmeri, “Bu gruplar, ABD’nin bu yöndeki itirazlarının boyutunu bilerek yeni hükümete dahil olmayı hedefliyor” değerlendirmesinde bulundu.

defrt
Ketaib Hizbullah üyeleri, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen bir geçit töreninde (Reuters)

Şemmeri, söz konusu çıkışların, ‘ABD’nin bu tür çağrılara vereceği tepkiyi ölçmeyi amaçlayan geçici ve taktiksel bir bağlamda’ gündeme gelmiş olabileceğini, aynı zamanda bu fraksiyonların Washington ile doğrudan müzakerelere girmesi için bir kapı aralayabileceğini de dile getirdi.

Iraklı fraksiyonların çağrılarının, Hizbullah’ın söyleminden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Şemmeri, bu tutumun Hizbullah’ın silahsızlanmaya ilişkin şartlarıyla örtüştüğünü belirterek, “Amaç, silahsızlanma sürecinin ABD ve dış baskıların sonucu değil, yerel ve iç düzenlemelerin bir parçası gibi görünmesini sağlamak” dedi.