Dibeybe ve Başağa Libyalıların öfkesini kontrol altına almak için seçim vaadini kullanıyor

Başağa ve Dibeybe Libyalıların öfkesini kontrol altına almak ve sokağa çıkmalarını engellemek için seçim vaadini kullanıyor.

Fethi Başağa (Başağa’nın basın ofisi)
Fethi Başağa (Başağa’nın basın ofisi)
TT

Dibeybe ve Başağa Libyalıların öfkesini kontrol altına almak için seçim vaadini kullanıyor

Fethi Başağa (Başağa’nın basın ofisi)
Fethi Başağa (Başağa’nın basın ofisi)

Libya’da geçtiğimiz günlerde vatandaşların geniş katılımlı gösteriler düzenlemesine sebep olan elektrik kesintileri başta olmak üzere temel hizmetlerdeki yetersizliğin devam ettiği bir dönemde, iktidar savaşı veren Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ve İstikrar Hükümeti Başkanı Fethi Başağa, seçimleri düzenleme konusunda çokça taahhüt verdikleri için son günlerde halk tarafından eleştiriliyor.
Libyalı siyasetçiler Dibeybe ve Başağa’nın, başkent Trablus’ta kendilerine bağlı silahlı gruplar arasında çıkan çatışmalarla yetinmeyerek, seçim çağrısı yapma yetkileri olmamasına rağmen destek toplamak için seçimleri düzenleme gücüne sahip olduklarına dair yaptıkları açıklamalarla “soğuk çatışma” aşamasına geçtikleri görüşünde.
Devlet Yüksek Konseyi Üyesi Ebu’l Kasım Kuzeyt, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Hangi hükümetin seçimleri düzenleme gücüne sahip olduğuna dair başlayan tartışmalar yanlıştır. Çünkü bu yürütmenin değil, yasamanın yetkisindedir” dedi.
Kuzeyt, açıklamasının devamında şunları kaydetti:
“Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi uzlaşmadan seçimler yapılamaz. Bu iki kurum seçimlerin yasal zeminini oluşturmakla sorumludur. Dolayısıyla rakip iki hükümetin, seçimleri en kısa veya gelecekteki bir tarihte düzenleme konusunda verdikleri taahhüt, yerine getirebilecekleri bir taahhüt değildir. Bu yöndeki çağrılar yerel ve uluslararası kamuoyunu memnun etme çabasıdır. Dibeybe ve Başağa, Libyalıların büyük bir kesiminin, mevcut siyasi elitlere karşı alternatif aday olmak için parlamento seçimlerinin kapısının açılmasını büyük bir arzuyla istediğinin farkındalar. Bu nedenle özellikle bu kesimi hedefliyorlar ve değişim tarihi müjdesi veriyorlar. Ayrıca seçim ve demokrasi gibi sihirli sözcüklerle uluslararası topluma şirin gözükmeye çalışıyorlar. Dürüst bir hükümet ‘anayasal zemin tamamlandığında seçimleri destekleyeceğim’ demelidir. Dürüst bir hükümet kendi kadrolarının seçimde aday olmayacağını ilan etmelidir. Ancak şu an yaşananlar daha çok bu hükümetteki kadroların seçim propagandasına benziyor. Elbette Batı ülkeleri iki hükümete de güvenmiyor. Ancak politika güven veya güvensizlik üzerine inşa edilemez. Politika sadece çıkarlara bakar.”
Dibeybe, haziran ayı sonunda düzenlemeyi taahhüt ettiği seçimler için geçen Mart ayı sonunda “Halka Güvenin Teslimi” adında bir komite kurmuştu. Komite üyeleri, seçimlerin yakın zamanda yapılacağına dair işaretlerin olmaması üzerine istifa etmelerine rağmen Dibeybe parlamento seçimlerinin bu yılın sonunda yapılması için çabaladığını söylemeye devam ediyor.
Dibeybe’nin rakibi Başağa da parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en kısa zamanda düzenlenmesine odaklanan bir yol haritası ilan etmişti. Başağa, seçimlerle ilgili gerekli teknik meseleler, tarihler ve adımlar üzerinde çalışması için “Seçimler ve Seçmen İşleri Yüksek Koordinatörü” makamı oluşturmuştu.
Seçimlerin yakın bir tarihte düzenlenmesine ihtimal vermeyen Kuzeyt, “Sadece parlamento seçimlerinin yapılmasını isteyenler veya hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı anda yapılmasını isteyenler var. Üzerinde çokça anlaşmazlığın olması nedeniyle seçimlerin yapılması bence çok zor” dedi. Cumhurbaşkanı adaylarıyla ilgili kriterler ve cumhurbaşkanına verilecek yetkiler konusunda yaşanan anlaşmazlıklara işaret eden Kuzeyt, “Tüm taraflar kendi destekçilerini esas alan detaylı seçimler istiyor. Dolayısıyla bir seçim zemini veya seçim kanunu üzerinde uzlaşı sağlanmasına ihtimal vermiyorum” dedi.
Siyasi Diyalog Forumu Üyesi Amal Bukaikas, Dibeybe ve Başağa’nın medyada seçimleri düzenleme konusunda giriştikleri rekabetin Temsilciler Meclisi ile Devlet Yüksek Konseyi’nin işine yarayan bir durum olduğunu söyledi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Bukaikas, “Bazı medya kanalları ve siteleri iki adamın (Dibeybe ve Başağa) seçimleri yapma gücüne sahip olup olmadıklarıyla ilgili konuşuyor ve analizler yapıyor. Bu konuda ortaya koydukları planları gerçekleştirebilecek imkan ve potansiyelleri değerlendiriliyor. Anayasal bir zemin üzerinde uzlaşmaya varma hususunda başarısız olan Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi’nin mevcut krizin ömrünü uzatma konusundaki asıl sorumluluğunu unutanlar var. Başağa ve Dibeybe’nin seçimlerle ilgili planlarını öne çıkaran devasa medya imkanlarına rağmen bu mesele kendi işlerini yürütmekle uğraşan Libya sokağının büyük bir kesiminin dikkatini çekmiyor. Çünkü siyaset sahnesindeki çoğu aktörün seçimleri istemediğini gören halk, seçimlerin yakın bir tarihte olacağına inanmıyor” ifadelerini kullandı.
Sorbonne Üniversitesi'nde ve bir dizi Avrupa üniversitesinde siyaset bilimi öğretim görevlisi olarak çalışan Libyalı akademisyen Mebruk Derbaş, Dibeybe ve Başağa’nın seçim bahanesiyle mevcut geçiş sürecini uzatmaya çalıştığını belirtti.
Derbaş, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:
“İki hükümetin davranışları, Libya sahnesinde kalabilmek için seçimleri bir araç olarak kullanma açısından yeni sayılmaz. Zira Libya daha önceki geçiş hükümetleri ve meclislerinin bu tür davranışlarına şahit oldu. Bunların hepsi yalnızca uluslararası baskı altında yetkilerinin sona erdiğini kabul etti ve mecburen iktidarı terk etti, isteyerek değil. Bu sahne 2012’de kurulan Ulusal Kongre’nin devamı niteliğindeki Temsilciler Meclisi ve Devlet Yüksek Konseyi tarafından tekrarlanıyor. İki tarafın medya gücü hükümetin rolünü anlamadıklarını gösteriyor. (Başağa ve Dibeybe) Hükümetin hizmet veren ve vatandaşların geçimiyle ilgilenen bir rol alması gerektiğini anlamıyor. Dibeybe ve Başağa’nın medyası Batı’dan kendilerine yapılan destek açıklamalarını, Avrupalı ve Amerikalı liderlerle yaptıkları görüşmeleri servis etmekle meşgul. Bu yöntem, Libya kriziyle ilgili karar alma sürecinde etkili değil. Mevcut durum aynen devam edecek. Sokakta silahlı gruplar ve korku olacak.”



Gazze Şeridi'ndeki gıda krizi nedeniyle Filistinliler kaplumbağa eti yiyor

 Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında biraz yiyecek alırken (AFP)
 Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında biraz yiyecek alırken (AFP)
TT

Gazze Şeridi'ndeki gıda krizi nedeniyle Filistinliler kaplumbağa eti yiyor

 Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında biraz yiyecek alırken (AFP)
 Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında biraz yiyecek alırken (AFP)

Magda Qinan, İsrail'in uyguladığı boğucu abluka ve yardımların engellenmesi nedeniyle açlık tehlikesiyle karşı karşıya olan Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir çadırda yaşayan yerinden edilmiş ailesini doyurmak için üçüncü kez kaplumbağa pişirmek zorunda kaldı.

61 yaşındaki Magda eti temizliyor, un ve sirkeyle karıştırıyor, yıkıyor ve eski, hasarlı bir tencerede kaynatıp kızarttıktan sonra soğan, domates ve biberle çeşnilendiriyor. “Çocuklar kaplumbağadan korkuyorlardı, biz de onlara dana eti kadar lezzetli olduğunu söyledik,” diyerek odun ateşinde pişen kırmızı eti izlerken AFP'ye “Bazıları yedi, bazıları ise reddetti” diyor.

İsrail 2 Mart'ta Gazze'ye tam bir abluka uygulayarak ateşkesle birlikte yeniden başlayan uluslararası yardımların girişini engelledi ve ana tuzdan arındırma tesisine giden elektrik arzını kesti.

Bir grup uluslararası sivil toplum kuruluşu bu hafta “kıtlık sadece bir risk değil; Gazze'nin neredeyse tüm bölgelerinde hızla gelişiyor gibi görünüyor” uyarısında bulundu.

Filistinli bir çocuk, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kısıtlı yemeğini yiyor (AFP)Filistinli bir çocuk, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kısıtlı yemeğini yiyor (AFP)

İsrail'in çarşamba günü Gazze'ye insani yardım girişini engellemeye devam edeceğini açıklamasının ardından, Hamas perşembe günü yaptığı açıklamada İsrail'i “açlığı bir silah olarak kullanmakla” suçladı. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Hamas bu kararın “baskı araçlarından biri... ve bir savaş suçunun kamuoyu önünde yeniden kabulü” olduğunu belirtti.

Magda Qinnan, “Sınır kapıları kapalı. Pazarda domates, salatalık ve biberden başka bir şey yok” diyerek 80 şekele (19 avro) iki küçük torba sebze aldığını ve hiç et olmadığını belirtiyor. Kaplumbağaları yakalayıp kestikten sonra pişirdiklerini “birkaç aileye paylaşmaları için dağıttığını” söyleyen kadın, “bunların satılık olmadığını” ifade etti.

 Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında sıcak yemekten paylarını almak için yiyecek dağıtım noktasının önünde bekliyor (AFP)Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında sıcak yemekten paylarını almak için yiyecek dağıtım noktasının önünde bekliyor (AFP)

“Bir gün kaplumbağa yiyeceğimizi hiç düşünmemiştik” diyen balıkçı akrabası Abdul Halim Qinan, kaplumbağa etinin yiyecek yerine geçtiğini belirtti: “Savaş başladığından beri ne bize ne de başkasına yiyecek var. İhtiyacımız olan protein ve besin maddelerini yerine koymaya çalışıyoruz. Et yok, kümes hayvanı yok, sebze yok” şeklinde konuştu.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) bu hafta “insani durumun savaşın başlamasından bu yana geçen 18 ay içinde muhtemelen en kötü durumda olduğu” uyarısında bulunarak “Gazze'ye geçişlere bir buçuk aydır izin verilmediğini, bunun bugüne kadarki en uzun tedarik kesintisi dönemi olduğunu” kaydetti.

Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında sıcak yemekten paylarına düşen kısıtlı miktarı alabilmek için sırada bekliyor (AFP)Filistinli çocuklar, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında sıcak yemekten paylarına düşen kısıtlı miktarı alabilmek için sırada bekliyor (AFP)

Dünya Sağlık Örgütü Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Hanan Balkhi haziran ayında, Gazze sakinlerinin lağım suyu içmeye ve hayvan yemi yemeye zorlandığı uyarısında bulundu.

İsrail ordusu, 19 Ocak'ta başlayan ateşkes ve esirlerin serbest bırakılması anlaşmasının çökmesinin ardından 18 Mart'ta yeniden saldırıya geçmesinden beri Gazze Şeridi'nde hava bombardımanını yoğunlaştırdı ve kara operasyonlarını genişletti.