Körfez İşbirliği Konseyi'nin Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher, Şarku’l Avsat’a konuştu: Tek seçeneğimiz Yemen'de siyasi çözümü desteklemek

Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher (Şarku'l Avsat)
Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher (Şarku'l Avsat)
TT

Körfez İşbirliği Konseyi'nin Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher, Şarku’l Avsat’a konuştu: Tek seçeneğimiz Yemen'de siyasi çözümü desteklemek

Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher (Şarku'l Avsat)
Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher (Şarku'l Avsat)

Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher 2013 Yemen Ulusal Diyaloğu'nun ayrıntıları üzerinde yakından çalışma yürütmekle kalmadı, aynı zamanda Yemen’in dönüm noktalarına ve ülkede siyasi süreci aksatan siyasi olaylara da yakından tanık oldu. Suudi genç, Körfez İşbirliği Konseyi bünyesinde çalıştığı için Yemen'deki tüm değişikliklere ayak uydurdu. Konsey'in Yemen büyükelçisi olana kadar Yemen Ulusal Diyaloğu'nun gözlemcisi olarak görev yaptı.
Serhan el-Muniher'ın Şarku’l Avsat ile söyleşisi adeta darbe öncesi ve sonrası arasında bir köprü oluşturuyor.
Şarku’l Avsat, Yemen hayalleri ve vizyonları geleceği planlarken, darbenin Yemenlilerin geleceğini ve hayallerini gölgeleyen uzun bir kabus olarak geldiğini söyleyen Muniher ile Körfez'in Yemen'deki diplomatik yüzü olarak İsveç'te düzenlenen Yemen Uluslararası Forumu sırasında röportaj gerçekleştirdi. Röportajda Sana'yı unutmayan KİK Yemen Büyükelçisi şunları söyledi:
“Yemenlilerin kendi seçtikleri, iktidarın barışçıl bir şekilde devredildiği siyasi geçiş sürecinde sevinçlerini paylaşmalarından duyduğu mutluluğu halen hatırlıyorum. Mart 2013'te Körfez İşbirliği Konseyi'nin kapsamlı ulusal diyalog konferansında gözlemci olarak atandım.”
Serhan el-Muniher, “Darbe 21 Eylül 2014'te gerçekleştiğinde neredeydiniz?” sorusuna Serhan el-Muniher şu cevabı verdi:
“Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları kapsamında KİK Bakanlar Konseyi görüşmelerine katılmak üzere New York'taydık. Eylül 2014'ün ilk haftasında New York'taki Genel Kurul toplantılarına katılmak üzere Sana'dan ayrıldım.”
Körfez Büyükelçisi, Yemen krizi ve son BM ateşkesinin yansımaları hakkında konuştuktan hemen sonra, KİK ülkelerinin tek seçeneğinin Yemen krizini sona erdirmek için siyasi bir çözümü desteklemek olduğunu söyledi. Muniher böylece Yemen'in, tarihindeki gibi mutlu olduğu günlere geri dönülebileceğini kaydetti. Büyükelçi konseyin kalıcı bir ateşkes desteğine yönelik de "Ateşkes olmadan siyasi müzakerelere başlamak mümkün değil" dedi.
Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) Yemen Büyükelçisi Serhan el-Muniher, Şarku’l Avsat ile gerekleştirdiği röportajda başta Yemen’de yaşananlar olmak üzere gelişmelerin uluslararası alandaki yansımalarına kadar birçok başlıkta açıklamalarda bulundu:

Yemen krizinin sonu yakın mı?
Bence son çok uzak değil. Yemenli taraflar ülkenin çıkarlarını kişisel çıkarların önüne koyduğunda çok yakın. Bu düşünceye ulaştıklarında barış ellerinde olacaktır. Tüm Yemenli taraflar tarihi iyi biliyor. Yemen, Arap Yarımadası'nın bir parçasıdır ve doğal uzantısı Körfez İşbirliği Konseyi'dir. Bundan ayrılamaz ve Yemen, Arap Yarımadası'ndaki doğal komşusunun yanında, evlatları karar verme yetkisine sahip olan özgür bir Arap ülkesi olarak yaşamalıdır.

Yemen Körfez'e güveniyor
Muniher, tartışma salonlarının dışında basına yönelik olarak 29 Mart-7 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen Riyad müzakerelerini özetleyen medya yüzü oldu. Bu müzakerelerdeki rolü basitti; KİK Genel Sekreteri, Bakan Yardımcısı ve Konsey'in tüm ilgilileri liderliğinde başarılı olmak için çalışmak.

Görüşmeler nasıl başarılı oldu?
Yemenlilerin KİK'teki komşularına olan güveni başta olmak üzere birkaç ana nedenden dolayı başarılı oldu. Bu, başarının en önemli bileşenidir. Yemen halkının tüm dönüm noktalarındaki deneyimlerinden yola çıkarak komşularına diğer dost ülkelerden daha fazla güvendiklerini görüyoruz. Yemenlilerin Körfez'deki komşularına çok güvendiğine inanıyoruz.

- Ateşkes olumlu müzakerelerin atmosferinden mi ilham aldı, yoksa müzakerelerin sonuçları ateşkesten mi yararlandı?
İkisi de diyebiliriz. Suudi Arabistan liderliğindeki Yemen koalisyonun yanı sıra Umman Sultanlığı da büyük çaba sarf etti. Yemenlilerin kendilerini siyasi bir yol haritası çizmeye adamaları Yemen eski Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansour Hadi'nin tüm yetkilerini Başkanlık Konseyi'ne devrettiği duyurusu ve beraberindeki diğer kararlarla sona erdi.
İşbirliği Konseyi'nin Yemenliler arasında herhangi bir toplantıya tam olarak hazır olduğunu belirten Muniher, bununla Başkanlık Konseyi'nden çıkan organları kastettiğini söylediği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Riyad'daki İşbirliği Konseyi Genel Sekreterliği merkezinde düzenlenen Yemen-Yemen müzakerelerinde anlaşmaya varılan önerilerin uygulanmasını takip için bu organlar ve komiteler tarafından talep edilen her türlü toplantıyı memnuniyetle karşılıyoruz. Konsey, Başkanlık Konseyi'nin başarılı olması için gereken her şeyi yapmaktan çekinmeyecektir. KİK devletleri, Yemenli taraflar arasında Birleşmiş Milletler tarafından desteklenen herhangi bir siyasi müzakereyi destekliyor. 2016'da 110 günden fazla siyasi müzakerelere ev sahipliği yapan Kuveyt Devleti'nin cömert sponsorluğunu hatırlıyoruz.”

Ekonomiyi entegre etmek
Körfez Büyükelçisi geçtiğimiz günlerde İsveç'te Yemen ekonomisini Körfez ekonomileriyle entegre etme dosyası hakkında bir konuşma yaptı. Bu, birçok soruyu gündeme getirdi. En önemlisi de buna ne zaman karar verildiğiydi. Muniher bu soruyu şöyle cevapladı:
“Bu dosya Körfez İşbirliği Konseyi'nin Aralık 2015'te Riyad'da düzenlenen 36. Zirvesi tarafından yayınlanan bir karara dayanıyor. Bu iki durumla ilgili. Bunlardan ilki uluslararası toplumun katılacağı Yemen'in yeniden inşası için uluslararası bir konferansa hazırlık. İkincisi istenilen barışa ulaşıldığında Yemen ekonomisinin İşbirliği Konseyi ekonomileri ile entegrasyonunun kolaylaştırılması.

- Bu konunun Yemen halkı üzerindeki etkisi nasıl olacak? Ne elde edilecek?
Dosyanın birçok yönü var. Mesela gümrük duvarının kaldırılması. Buna göre, Yemen'de Körfez fabrikaları inşa etmek ve bu fabrikalarda Yemen vatandaşlarını istihdam etmek hedefleniyor. Böylece Yemen’deki ürünler Körfez ülkelerine gümrük muafiyeti ile ihraç edilecek. Bu, ekonomik entegrasyonun meyveleri olacak pek çok örnekten sadece biri.

Gelişimsel zorluklar
Körfez entegrasyonu konusu ile 2021'de yapılan El-Ula Zirvesi’nden ve bunun Yemen dosyasına etkisi de büyük öneme sahip.
Büyükelçi konuya dair şunları söyledi:
“El-Ula Zirvesi, Yemen'in ekonomisi ve kalkınması konusunda İşbirliği Konseyi komiteleri tarafından düzenlenen toplantılarının yeniden başlatılmasıyla sonuçlandı. Yemen'in kalkınma ihtiyaçlarını belirlemek için Ortak Teknik Komite toplantıları bunlardan birisi. Bunun yanı sıra Yemen'deki BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) toplantıları da tekrar start verdi.

- Komite toplantılarının Yemenlilere faydası nedir?
Ortak teknik komite, 2006 yılında ortak bir Körfez-Yemen bakanlık kararıyla kuruldu. KİK ülkelerinin bölgesel fonlarına ek olarak tüm Körfez ülkelerinin kalkınma fonları bu komiteye iştirak ediyor. Kuveyt merkezli İslam Bankası, Arap Kalkınma Fonu, OPEC Uluslararası Kalkınma Fonu ve Yemen Planlama ve Uluslararası İşbirliği Bakanlığı, petrol, elektrik ve sağlık gibi hizmet bakanlıklarıyla birlikte komiteye katılıyor. Söz konusu komite periyodik ve sürekli olarak veya Yemen veya Körfez tarafının talebi üzerine toplanır. Yemen tarafının tüm kalkınma ihtiyaçları tespit edilir ve bu dönemde özellikle darbe sonrası en yüksek öncelikli projeler tartışılır. Daha sonra KİK ülkeleri ve ona bağlı fonlar, finansman ve uygulama tekrarı olmaması için çalışır ve projeler KİK ülkeleri arasında dağıtılır. Ayrıca İşbirliği Konseyi'ndeki birden fazla fon veya kuruluş, bazı projelerin finansmanına ve uygulanmasına katılmaktadır.

- Yemenli örgütlerden eleştiriler gelirken ve faydaların somut olmadığını savunan aktivistler varken İşbirliği Konseyi'nin katkıları Yemen ekonomisine nasıl yansıyor?
Bazı kalkınma projeleri, doğası gereği aşamalar halinde uygulanıyor. Bu nedenle, bazıları bu projelerin duyurusu ile aynı zamanda sonuçların da görülmesi gerektiğine inanıyor Diğer yandan örneğin hastaneler açısından ele alırsak; Yemen'de Yemen vatandaşına hizmet veren tüm hastaneler, İşbirliği Konseyi ülkeleri tarafından sübvanse edilen elektrik enerjisiyle işletiliyor. Bir diğer örnek, Suudi Arabistan'ın yakın zamanda Yemen için Suudi Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Programı aracılığıyla sağladığı elektrik santrallerine tahsis edilen 424 milyon dolar değerinde petrol türevleri hibesi. Suudi Arabistan'ın petrol türevlerini desteklemek için ek 200 milyon dolar tahsis ettiğini ve bunun yanı sıra 400 milyon dolar değerinde başka geliştirme projeleri paketini duyurması ise dikkat çekici. Petrol Türevleri Satın Alma Fonunu desteklemek için Suudi Arabistan-BAE mevduatından 900 milyon dolar tahsis edilmesi de bir başka dikkat çekici nokta. Tüm bu petrol türevleri, Yemen vatandaşının faydalandığı ve doğrudan dokunduğu hastaneleri, okulları, havaalanlarını ve tüm devlet kurumlarını işletmek için enerji sağlıyor.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.