Kötü rüyalar ve kabuslar hakkındaki bilimsel gerçekler

Bazı durumlarda, bireyler o kadar sık kabus görür ki doktorlar bu kişilere "kabus bozukluğu" teşhisi koyabilir

Bilim insanları travmalar veya sağlıksız beslenme gibi çeşitli etkenlerin kabuslara neden olabileceğini belirtiyor (Pixabay)
Bilim insanları travmalar veya sağlıksız beslenme gibi çeşitli etkenlerin kabuslara neden olabileceğini belirtiyor (Pixabay)
TT

Kötü rüyalar ve kabuslar hakkındaki bilimsel gerçekler

Bilim insanları travmalar veya sağlıksız beslenme gibi çeşitli etkenlerin kabuslara neden olabileceğini belirtiyor (Pixabay)
Bilim insanları travmalar veya sağlıksız beslenme gibi çeşitli etkenlerin kabuslara neden olabileceğini belirtiyor (Pixabay)

Bilim insanları, sık sık kötü rüya veya kabus görenlerin bunları hafifletebileceğini ifade ediyor.
Medical News Today'e göre, gezegendeki her insan gece başına en az 3 6 altı rüya görüyor ve bu rüyalar yaklaşık 5 ila 20 dakika sürüyor.

Neden rüya görürüz?
Modern psikolojinin kurucularından Sigmund Freud rüyaların zihnin bastırılmış düşünce ve duyguları serbest bırakmasının bir yolu olduğuna inanıyordu.
Ancak bugün, araştırmacılar bu konuda bölünmüş durumda. Bazıları rüyaların hiçbir anlamı olmadığını düşünürken, diğerleri bunun beynin duyguları veya zihinsel travmayı çözmek için başlattığı bir süreç olduğuna inanıyor.

Kabusların nedeni ne olabilir?
Kabuslarsa aynı zamanda epey üzücü ve korkutucu olabildiği için bilim insanlarının kafasını özellikle karıştıran bir konu.
İnsanların neden kabus gördüğünü kesin olarak söylemek zor ama bunların genelde uykuya daldıktan 1-1,5 saat sonraki REM evresinde görüldüğü biliniyor.
Kesin neden belirlenemese de, bilimsel araştırmalar korkunç rüyalar görme olasılığını birkaç faktöre bağlamayı başardı.
Mayo Clinic'e göre bu tür tetikleyiciler arasında stres veya kaygı, travma, uyku yoksunluğu, belirli ilaçlar, uyuşturucu kullanımı ve yüksek miktarda korku filmi veya romanı okumak gibi aktiviteler yer alıyor.
Bazı durumlarda, bireyler o kadar sık kabus görür ki doktorlar bu kişilere "kabus bozukluğu" teşhisi koyabilir.

Kabus görmeyi nasıl durdurabilirim?
Uzmanlara göre kabusları tamamen ortadan kaldırmak imkansız. Ancak Harvard Üniversitesi'ndeki araştırmacılara göre, varsayılan nedene bağlı olarak kötü rüyaları engellemenin birkaç yolu var.
Üniversitenin internet sitesinde yayımlanan bir makalede konuyla ilgili şu ifadeler yer alıyor:
"Öncelikle varsa stresin nedeni belirlenmeli ve onu yönetmenin etkili yolları bulunmalı. İlaca bağlı kabuslar için dozajların değiştirilmesi veya farklı ilaçların uygulanması gerekebilir."
Travma sonrası stres bozukluğundan mustarip kişilerinse terapi alması gerektiği belirtiliyor.

Yatış pozisyonunun etkisi
Hong Kong Yan Üniversitesi'nden Doç. Dr. Calvin Kai-Ching Yu, sırt üstü uyuyan insanların daha fazla kabus gördüklerini ve rüyalarını hatırlamakta zorlandıklarını tespit etmişti.
Yu, "Farklı uyku pozisyonları vücudun farklı kısımlarında baskı oluşturabilir ve vücuttaki hisler rüya unsurlarının kaynağı olabilir" diyor.
Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden Dr. Mehmet Yücel Ağargün tarafından yürütülen bir araştırmada da sağ tarafına yatarak uyuyan insanların rahat rüyalar gördüğünü ortaya koymuştu.
Sol tarafa yatmaksa daha yoğun duyguları harekete geçirip güvensizlik hissine neden olabilir.
Independent Türkçe, The Sun, Harvard Üniversitesi, Medical News Today



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news