Ukrayna, ‘Herson'u kurtarma’ operasyonunu başlattı

Rusya, ABD menşeli füzesavar sistemlerini hedef aldı  

Herson’daki elektrik santralini koruyan Rus askerleri. (AP)  
Herson’daki elektrik santralini koruyan Rus askerleri. (AP)  
TT

Ukrayna, ‘Herson'u kurtarma’ operasyonunu başlattı

Herson’daki elektrik santralini koruyan Rus askerleri. (AP)  
Herson’daki elektrik santralini koruyan Rus askerleri. (AP)  

Moskova ve Kiev, Ukrayna'nın orta ve güney bölgelerindeki çatışmalara ve sahadaki askeri gelişmelere ilişkin verilerde çelişti. Kiev, ‘Herson’u Rus işgalinden kurtarmak’ için karşı saldırıya geçtiğini duyururken, Ruslar, Ukrayna füzelerinin Herson’da sivil yerleşim bölgelerini, gübre fabrikasını ve zehirli kimyasal tesisleri hedef aldığını bildirdi. Rusların iddiasına göre, söz konusu saldırılar, neredeyse ‘Beyrut limanı patlamasına benzer bir felakete yol açacaktı. Ukrayna ordusu, ülkenin güneyindeki Herson bölgesinin önemli bir kısmını işgal eden Rus güçlerine yönelik karşı saldırı başlattı. Ukrayna Ordusu Güney Operasyon Komutanlığı’ndan yapılan açıklamada, Herson bölgesindeki Nova Kahovka kasabasında bulunan Rusya’ya ait bir mühimmat deposunun hedef alındığı kaydedildi. Açıklamada, Rusya’ya ait obüs ve askeri teknolojinin imha edildiği, 50’den fazla askerin de öldürüldüğü belirtildi.  
Öte yandan Rus devlet haber ajansı TASS, Herson bölgesindeki Rus kontrolündeki Nova Kahovka kasabasında Ukrayna silahlı kuvvetlerinin düzenlediği saldırıda en az yedi sivilin öldüğünü ve onlarca kişinin yaralandığını aktardı. TASS’ın haberinde, pazartesi günü gerçekleşen saldırıların, gübre depolarında patlamaya neden olduğu ve çevredeki sivil yerleşim yerlerine zarar geldiği kaydedildi. Rusya tarafından kurulan Kahovka Bölgesi askeri-sivil yönetiminin başkanı Vladimir Leontiev Telegram’da yaptığı açıklamada, şehre yönelik saldırıda 7 kişinin öldüğünü ve yaklaşık 60 kişinin yaralandığını söyledi. Leontiev, “Enkazın altında hala çok sayıda insan var. Yaralılar hastaneye kaldırılıyor, ancak birçok kişi evlerinde mahsur kaldı. Bu saldırılar bölgedeki gübre fabrikalarında da patlamalara neden oldu” dedi.  
Ukrayna ordusunun ‘amonyum nitrat’ içeren kimyasal tesisleri hedef aldığını ileri süren Leontiev, “Beyrut Limanı’ndaki facianın bir benzeri yaşanabilirdi. Bu bir savaş suçudur ve sorumluların peşine düşeceğiz. Rus yetkililer, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'nin şahsen ve doğrudan bu saldırının emrini verdiğini doğruladılar” diye konuştu. Rus verilerine göre Kiev, söz konusu saldırıda, ABD yapımı HIMARS füzelerini kullandı.  
Bu arada Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna Odessa’da, ABD'nin ürettiği Harpoon gemisavar füze fırlatma sistemlerinin yüksek hassasiyetli füzelerle imha edildiğini kaydetti. Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, "Odessa bölgesindeki Berezan yerleşim biriminin yakınlarında ABD üretimi Harpoon gemisavar füze fırlatma sistemleri, İskender yüksek hassasiyetli füzelerle imha edildi" dedi.
Sahadaki gelişmelerle ilgili açıklamalarda bulunan Konaşenkov, Donetsk bölgesinde Ukrayna ordusuna ait 26 askeri teçhizatı yok ettiklerini, ayrıca hassas füzelerle yapılan saldırılarda yaklaşık 200 Ukrayna askerinin öldürüldüğünü söyledi. Konaşenkov, son 24 saatte 3 mühimmat deposunun ve 3 komuta merkezinin Rus hava muharebe taktik birlikleri ile füze ve topçu birliklerince imha edildiğini duyurdu.  
Savunma Bakanlığı’ndan dün geç saatlerde yapılan bir açıklamada, hava savunma birimlerinin Ukrayna’ya ait 7 insansız hava aracını (İHA) düşürdüğü, ayrıca Ukrayna’nın yerleşim bölgelerine fırlattığı 12 adet Hurricane füzesini de engellediği kaydedildi.
Öte yandan Zaporijya kenti yakınlarındaki Energodar kentindeki sivil-askeri idarenin sözcüsü, Ukrayna’ya ait insansız iki savaş uçağının, Zaporijya Nükleer Santrali civarını bombaladığını, saldırının maddi zarar oluşturduğunu bildirdi. Rusya Savunma Bakanlığı ise bahsi geçen saldırıya iştirak eden uçaklardan birinin düşürüldüğünü iddia etti.  
Herson bölgesinde gözaltında tutulan 5 Ukraynalının, Ukrayna özel kuvvetleri tarafından yürütülen bir özel operasyonla kurtarıldığı öğrenildi. Ukrayna askeri istihbaratından yapılan açıklamada, "Herson bölgesinin geçici olarak işgal edilen topraklarında düzenlenen özel bir operasyonla, Rus işgalciler tarafından rehin olarak tutulan 5 Ukrayna vatandaşı kurtarıldı" denildi. Açıklamada, operasyonun Ukrayna Askeri İstihbaratına bağlı özel kuvvetler tarafından gerçekleştirildiği ve bir asker, bir eski polis ve 3 sivilin kurtarıldığı belirtildi. Kurtarılan rehinelerin birinin ağır yaralı olduğu ve hastanede tedavi gördüğü kaydedildi.  
Rusya’nın, 9 Temmuz’da Ukrayna’nın Donetsk bölgesindeki 5 katlı bir binayı hedef alması sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı 43’e yükseldi. Ukrayna makamları, henüz enkazın tamamen kaldırılamadığını ve şu ana kadar 43 kişinin cansız bedenine ulaşıldığını aktardı.  
Ukrayna Acil Durumlar Servisi’nden yapılan açıklamada, 420 tondan fazla enkazın çıkarıldığı ve enkaz altından dokuz kişinin kurtarıldığı belirtildi. Ukrayna Devlet Başkanlık Ofisi Başkanı Andriy Yermak, bu saldırının bir başka terör saldırısı olduğunu söylemiş ve Rusya’nın teröre destek veren bir ülke olarak sayılması gerektiğini ifade etmişti.  
Öte yandan Rusya Savunma Bakanlığı, çoğu Polonyalı 400'e yakın ‘yabancı paralı askerin’ son üç hafta içinde etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Savunma Bakanlığı Sözcüsü Konaşenkov, Ukrayna'ya gelen yabancı paralı savaşçıların kayıtlarını tuttuklarını belirterek, "Son 3 hafta içinde paralı savaşçıların sayısı 3 bin 221'den 2 bin 741'e düştü. Polonyalı 166, Gürcistanlı 50 ve 23 İngiliz savaşçı yok edildi. Ayrıca bu süre zarfında, 21 Romanyalı, 15 Kanadalı savaşçı öldürüldü” ifadesini kullandı. Konaşenkov son üç hafta içinde Ukrayna’ya 150’ye yakın ‘paralı asker’ geldiğini tespit ettiklerini sözlerine ekledi.
 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR), Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana Ukrayna’da 5 binden fazla sivilin öldürüldüğünün kayıtlara geçtiğini ve gerçek ölü sayısının çok daha yüksek olduğunu açıkladı.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.