BAE Devlet Başkanı Bin Zayed Fransa’da istisnai bir şekilde karşılandı

Macron, Bin Zayed’e Fransa’nın en yüksek nişan olan Légion d'Honneur’u takdim etti

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve eşi Brigitte, Elysee Sarayı'nda Şeyh Muhammed bin Zayed'i karşıladı. (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve eşi Brigitte, Elysee Sarayı'nda Şeyh Muhammed bin Zayed'i karşıladı. (AFP)
TT

BAE Devlet Başkanı Bin Zayed Fransa’da istisnai bir şekilde karşılandı

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve eşi Brigitte, Elysee Sarayı'nda Şeyh Muhammed bin Zayed'i karşıladı. (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron ve eşi Brigitte, Elysee Sarayı'nda Şeyh Muhammed bin Zayed'i karşıladı. (AFP)

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, ülkenin yönetimini devraldıktan sonra ilk resmi yurt dışı ziyaretini Fransa’ya gerçekleştirdi. Paris, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un daveti üzerine ülkeye gelen Muhammed bin Zayed’in ziyaretinden duyduğu memnuniyeti ifade etmek için olası tüm jestleri sundu. Şeyh Muhammed bin Zayed günün erken saatlerinde Fransa’nın en seçkin konuklarının ağırlandığı Invadiles Sarayı’na geçti. 
Macron ile görüşme yapmak amacıyla Elysee Sarayı’na gitmeden önce BAE Devlet Başkanı için Invalides Sarayı’nın avlusunda Savunma Bakanı Sebastien Lecornu’nun başkanlığında resmî tören düzenlendi. BAE ve Fransa milli marşları çalınırken, Fransız Muhafız süvari birliği Al Nahyanı selamladı ve kalabalık bir merasim heyeti kendisine Elysee Sarayı’na kadar eşlik etti. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Al Nahyan’ı merdivenlerden inip karşılayarak kucakladı. Bu görüntü iki lider arasındaki samimiyetin ve Muhammed bin Zayed’e gösterilen önemin bir göstergesi olarak yorumlandı. Fransa First Lady'si Brigitte Macron da Al Nahyan’ı karşılayanlar arasındaydı. Daha sonra Emmanuel Macron ve Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, heyetlerin katılımı olmaksızın bir süre baş başa görüştü. 
Fransa, BAE Başkanı Bin Zayed’in, geçen mayıs ayında görevi devralmasından bu yana Arap bölgesi dışındaki ziyaretlerinin ilk durağı olarak Paris'i seçmesinden büyük memnuniyet duyuyor. Fransız kaynakları, Paris ve Abu Dabi arasındaki ikili ilişkilerde dikkat çekici olanın, "sadece BAE'nin kuruluşu ve 1971'de birliğin ilanına kadar uzanan tarihsel boyuttan’’ ibaret olmadığını, Macron’un seçildiği 2017 tarihinden bu yana ilki lider arasında oldukça güçlü bir ilişki bağı olduğunu, dolayısıyla meselenin ‘şahsi bir boyutu da’ bulunuğunu ifade ediyor. BAE kurucu Devlet Başkanı Zayed bin Sultan ilk defa 1976 yılında Paris’i ziyaret etmişti. Zayed bin Sultan 1991 yılında da bir kez daha Fransa’ya resmi ziyarette bulundu.  
Fransız kaynakları, Fransız-Emirlik ilişkilerinin, Fransa cumhurbaşkanlarının siyasi kimliklerinden bağımsız olarak istikrarlı bir şekilde geliştiğini belirtiyor. Önceki Fransız cumhurbaşkanları arasında en çok Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın BAE ile ilişkilerin gelişmesine katkı sunduğu değerlendiriliyor. Jac Chirac’ın yakınlarının aktardığına göre merhum Şeyh Zayed bin Sultan ile tanıştığında, derin ilgisinin bir göstergesi olarak, kendisine oğullarının kimler olduğunu ve neler yaptıklarını tek tek sordu. Chirac ayrıca BAE’nin kalkınma modeliyle ilgili de ayrıntılı olarak bilgi edinmek istedi. Burada şunu anmakta fayda var; Abu Dabi, bağımsızlık ilanından sonra, ‘İngiliz-Anglo-Sakson çevresini’ terk etmeye istekli olduğu için Fransa ile yakınlaşma yoluna gitti. Bu süreçte Fransa’nın tercih edilmesi, Georges Pompidou ve Valery Giscard d'Estaing’in cumhurbaşkanlıkları döneminde, Paris’in Ortadoğu ve Arap ülkeleriyle ilgili olumlu politikalar gütmesinden kaynaklanmaktaydı. Bu aşamada Fransa ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında ‘savunma anlaşması’ yapıldı. Böylece Fransa tekrar bölgedeki aktif oyunculardan biri oldu. Fransa ile BAE arasındaki bir diğer ‘savunma ittifakı’ çerçevesinde, Fransa daimî olarak BAE’de askeri üs inşa etti. Irak’ta terör örgütü DEAŞ’la mücadele sırasında, Fransız savaş uçakları BAE’deki Cufra üssünden kalkarak Irak’ta operasyon düzenledi.  
Fransız diplomatik bir kaynak, BAE Cumhurbaşkanı ile Fransa Cumhurbaşkanı arasındaki heyetlere ve danışmanlara kapalı yüz yüze görüşmenin anlamının, iki tarafın gündeme getirilen tüm meseleler hakkında tamamen açık yüreklilikle konuşmak ve hassas konuların derinliklerine inmek istemesi olduğunu söylüyor. Elysee Sarayı kaynakları, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed'e, ülkenin en yüksek dereceli sivil nişanı olan ‘Légion d'honneur’ nişanını takdim ettiğini bildirdi. Cumhurbaşkanlığı kaynakları ayrıca Macron'un, Alman seyyah Lorenz Fries tarafından 1535'te çizilen ve Körfez bölgesinin en eski haritalarından birinin kopyasını Şeyh Muhammed bin Zayed'e hediye ettiğini bildirdi. Muhammed bin Zayed Elysee Sarayı’ndaki temaslarının ardından, Fransa Senato Başkanı Gerard Larcher ile bir araya geldi. Bin Zayed ülkeden ayrılmadanönce bugün, Parlamento Başkanı Yael Braun-Pivet ve Başbakan Elisabeth Borne ile de görüşecek. Böylece Şeyh Muhammed bin Zayed, Fransa'daki en yüksek yürütme ve yasama makamlarıyla bir araya gelmiş olacak. Bu arada BAE’li bakanlar Fransız mevkidaşlarıyla bir dizi çalışma toplantısı düzenledi ve birçok ikili anlaşmaya imza atıldı.
Resmi ziyaretin ilk gününün akşamında Muhammed bin Zayed onuruna resmi yemek organizasyonu yapıldı. Akşam yemeği organizasyonuna, Fransız yürütme ve yasama makamlarının en yüksek temsilcileri de dahil olmak üzere 100 kişi iştirak etti. Konuklar arasında, Fransa dışişleri, savunma, ekonomi, çevre ve kültür bakanlarının yanı sıra Fransız Parlamentosu savunma ve dışişleri komisyonlarının başkanları ve Fransız-Körfez Dostluk Grubu Başkanı da yer aldı. Resmi yemeğe ayrıca, eski bakanlar, kültür, sanat, akademi çevrelerinden şahsiyetler ve Körfez’de yatırımları bulunan şirket başkanları da katıldı. Fransa Dışişleri Bakanı Fransız Catherine Colonna’nın bugün Paris'in güneyindeki Orly Havalimanı'nda Şeyh Muhammed bin Zayed'i uğurlaması bekleniyor.  
Birleşik Arap Emirlikleri resmi haber ajansı WAM, Şeyh Mohamed bin Zayed'in Cumhurbaşkanı Macron ile yaptığı görüşmede, "BAE ile Fransa arasındaki dostluğun, kurucu Şeyh Zayed bin Sultan döneminden bu yana güçlü ve köklü olduğunu" vurguladığını aktardı. WAM’ın haberine göre görüşmede, "iki ülke arasındaki stratejik ortaklık çerçevesinde özellikle iklim değişikliği, yatırım alanları, kültür, teknoloji, yenilenebilir enerji alanlarında çeşitli işbirliği yolları gözden geçirildi.’’ Liderler ayrıca, hayati ortak ilgi alanlarıyla ilgili istişare ve koordinenin sürdürülmesi konusunda hemfikir olduklarını beyan etti.  
Ziyaretten önce Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamada, BAE liderinin yapacağı resmi ziyarette, "kapsamlı stratejik ortaklığın" derinleştirilmesi ve güçlendirilmesi yönünde çaba sarf edileceği kaydedildi. Paris'e göre bu ortaklık üç ana eksen etrafında dönüyor, birincisi: güvenlik, istikrar, terörle mücadele ve Körfez bölgesinin, özellikle İran tehdidi nedeniyle maruz kaldığı sorunların da ele alınmasını gerektiren, siyasi - güvenlik ve savunma ekseni. Bu bağlamda ABD Başkanı Joe Biden’ın katılımıyla gerçekleşen Cidde Zirvesi’nin yansımalarının da değerlendirilmesi bekleniyor. Güvenlik ekseninde, İsrail-Filistin sorunu ve Lübnan dosyası da öne çıkıyor. Fransa ve BAE’nin genel eğilimi, her iki dosyayla da ilgili ‘gerilimin azaltılması’ yönünde. Ayrıca Fransa ve BAE, ABD Başkanı Biden’ın da ana gündemi olan ‘İran’ın nükleer faaliyetleri’ konusunda diyalog ve müzakerelerin sürdürülmesini savunuyor.  
İkinci eksen ise; enerji, karşılıklı yatırımlar ve ticaret borsaları dosyalarını içeren ikili ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi olarak öne çıkıyor. Paris, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşından kaynaklanan zorluklar ışığında petrol ithalatını çeşitlendirmek ve BAE'ye yönelmekle ilgileniyor. WAM'a göre, Şeyh Muhammed bin Zayed, enerjinin her biçiminde iki ülke arasındaki en önemli iş birliği alanlarından birini temsil ettiğini ve BAE'nin genel olarak dünyada ve özellikle dost Fransa'da enerji güvenliğini desteklemeye istekli olduğunu vurguladı. Fransa Ekonomi Bakanlığından yapılan açıklamada, enerji alanındaki stratejik ortaklık anlaşmasının BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın Paris’e yaptığı resmi ziyareti kapsamında imzalandığı belirtildi. Anlaşmanın iki ülkenin hidrojen, yenilenebilir ve nükleer enerji alanlarında ortak yatırım projelerini belirlemeyi amaçladığı aktarılan açıklamada, anlaşmada yeşil projelerin finanse edilmesi için ortak bir fon oluşturulması olasılığına da değinildiği ifade edildi. Fransa Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, ‘’Bu anlaşma kısa vadede enerji alanındaki zorlukların üstesinden gelmemize olanak tanıyacak, ayrıca karbonsuz bir geleceğe hazırlanmamızı sağlayacak’’ dedi. Abu Dabi’nin önümüzdeki süreçte Fransa’ya ‘dizel’ ihraç edeceği kaydedildi.  
Paris'in ‘kapsamlı zorluklar’ dosyası olarak adlandırdığı üçüncü eksen ise, özellikle Ukrayna tahılının küresel pazarlara ulaştırılması önündeki engeller nedeniyle ortaya çıkan gıda krizi ile iklim ve çevresel sorunların ele alınmasını içeriyor. Şeyh Muhammed bin Zayed Macron’la toplantısında, BAE’nin çevre sorunlarına ve Paris İklim Anlaşması çerçevesinde iklim değişikliğiyle mücadeleye büyük ilgi duyduğunu vurguladı. BAE’nin bu bağlamda 2023 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na ev sahipliği yapacağını hatırlattı ve Fransa ile bu konuda birlikte hareket etme arzusunu dile getirdi. Fransa ve BAE’nin kültürel iş birliği, bilimsel çalışmalar, sağlık ve uzay çalışmalarında da birlikte çalışma isteğinde olduğu belirtildi.  Bahsedilenlere ek olarak, iki taraf arasında, kapsamlı stratejik ortaklığı her iki taraf için faydalı ortak projelere dönüştürme isteğini yansıtan bir dizi anlaşmanın daha imzalanması bekleniyor.  



Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği
TT

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra

Ortak iş birliğinde yeni bir dönemin tesis edilmesi, bölgede ekonomik ve lojistik entegrasyona yeni bir yapı taşı eklenmesi ve Suudi Arabistan-Katar Koordinasyon Konseyi çalışmaları kapsamında, Körfez ülkeleri arasında modern altyapı alanındaki en büyük adımlardan biri atıldı. Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin himayesinde, Suudi Arabistan ile Katar arasında yolcu taşımacılığına yönelik hızlı tren projesinin hayata geçirilmesine ilişkin bir anlaşma imzalandı. İki ülke ayrıca, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlayacak söz konusu tren projesinin resmen başlatıldığını duyurdu. Hayati öneme sahip proje, iki kardeş ülke arasındaki köklü ve tarihi ilişkilerin derinliğini yansıtmasının yanı sıra, kalkınma alanında iş birliği ve entegrasyonu güçlendirmeye yönelik stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın pekiştirilmesi ve bölgede daha geniş bir refah ve gelişim ufkuna yönelik ortak iradeyi de ortaya koyuyor. Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin ilanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin ulaştığı düzeyi teyit eden tarihi bir dönüm noktası olarak öne çıkarken, ulaşım sektöründe ikili iş birliğinin somut bir yansıması ve bölge için ortak gelecek vizyonunun sembolü niteliği taşıyor. Modern ve sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin geliştirilmesinde iki ülke arasındaki entegrasyonu temsil eden proje, aynı zamanda turizmin büyümesine önemli katkı sağlamayı hedefliyor. Projenin, Suudi Arabistan ve Katar’daki turistik destinasyonlara erişimi kolaylaştırarak ziyaretçi sayısını artırması ve iki başkent arasında kısa ve sık seyahatleri teşvik etmesi bekleniyor.

Suudi Arabistan Ulaştırma ve Lojistik Hizmetleri Bakanı Mühendis Salih el-Casir ile Katar Ulaştırma Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdullah Al Sani tarafından yakın zamanda imzalanan anlaşma, Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin fiilen başlamasının işaretini veriyor. Proje, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı ve Veliaht Prens ile Katar Emiri’nin doğrudan ilgi ve desteği altında yürütülüyor; bu durum, iki kardeş ülke arasındaki entegrasyon projeleri arasında stratejik önemini ortaya koyuyor. Bu devasa proje, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu ve Katar Ulusal 2030 Vizyonu’nun somut bir uygulaması olarak değerlendiriliyor. Proje, iki ülke liderliğinin, daha bağlantılı ve refah dolu bir gelecek yaratma vizyonunu yansıtıyor ve bölgedeki altyapı entegrasyonuna yönelik daha geniş bir çerçevede konumlanıyor; özellikle ulaşım, enerji ve ticaret alanlarında iş birliğini güçlendiriyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın gerçek bir örneği olarak öne çıkıyor; vatandaşlar arasındaki bağları güçlendirirken, iki ülke arasındaki seyahati daha hızlı, konforlu ve güvenli hâle getiriyor. Ayrıca modern ve sürdürülebilir altyapının geliştirilmesi yoluyla ekonomik büyümeyi destekliyor, yaşam kalitesini artırıyor ve ileri düzeyde ulaşım seçenekleri sunuyor. Hızlı tren hattı, ekonomik çeşitliliğin sağlanmasına, turizmin canlandırılmasına ve ulaşım sektörünün etkinliğinin artırılmasına katkıda bulunacak. Projenin, başta havaalanları ve büyük ekonomik şehirlerle entegrasyonu sayesinde, iki ülke arasındaki ticaret, yatırım ve iş hareketliliğinde önemli değişiklikler yaratması bekleniyor. Böylece proje, iki halk için daha bağlantılı ve refah dolu bir geleceğin inşasında merkezi bir rol oynayacak ve Körfez’deki stratejik bağlantı zincirinin en önemli halkalarından biri olarak değerlendirilecek.

Suudi Arabistan ile Katar arasında inşa edilecek hızlı tren projesi, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlamanın ötesinde, iki halk arasındaki tarihi ve kültürel bağların derinliğini de yansıtıyor. Proje, yalnızca bir altyapı yatırımı değil; ortak dini ve kültürel değerleri paylaşan, gelenek ve alışkanlıklarıyla birbirine yakın iki halkın birleşik geleceğini simgeleyen bir sembol niteliği taşıyor. Proje, ülkedeki ulaştırma ve lojistik sektörüne de önemli katkılar sağlayacak. Sektör, Kral Selman bin Abdulaziz’in liderliğinde ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın desteğiyle kapsamlı yapısal reformlar ve 280 milyar Suudi riyalini aşan ulusal ve uluslararası yatırım sözleşmeleriyle güçlendirilmiş durumda. Suudi Arabistan, güçlü ve yatırım çekici ulaşım ile lojistik altyapısına sahip bir ülke olarak öne çıkıyor. Riyad-Doha hızlı tren hattı, toplam 785 kilometrelik uzunluğuyla yolculara hızlı ve sürdürülebilir bir seyahat imkânı sunacak. Proje, Riyad’daki Kral Selman Uluslararası Havalimanı ile Doha’daki Hamad Uluslararası Havalimanı’nı birbirine bağlayarak iş ve turizm amaçlı seyahatlerde esneklik sağlayacak. Hattın güzergâhı Riyad, Hufuf ve Dammam olmak üzere üç önemli Suudi şehrine de uzanacak ve toplamda 5 ana yolcu istasyonu yer alacak. Bu istasyonlar, konfor, hız ve akıllı teknolojileri bir araya getirerek modern bir yolculuk deneyimi sunacak. Trenin saatte 300 kilometreyi aşan hızı, iki başkent arasındaki seyahat süresini yaklaşık iki saate indirecek. Bu sayede ticaret ve turizm hareketliliği artacak, ekonomik büyüme desteklenecek ve yaşam kalitesi yükseltilecek. Proje, yıllık 10 milyondan fazla yolcuya hizmet verecek ve Suudi Arabistan ile Katar’daki önemli turistik ve kültürel noktaların keşfini kolaylaştıracak. Ayrıca proje, hafif ve orta ağırlıktaki yük taşımacılığını geliştirerek sınır ötesi lojistik çözümler sunacak, iki ülke arasındaki ticaret hacmini artıracak ve teslim sürelerini kısaltarak operasyonel maliyetleri düşürecek. Yapım ve işletme aşamalarında ise Suudi Arabistan ve Katar’da 30 binden fazla doğrudan ve dolaylı istihdam yaratması öngörülüyor. Tüm bu özellikleriyle proje, bölgesel kalkınmayı destekleyen ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasındaki entegrasyonu güçlendiren stratejik bir altyapı yatırımı olarak öne çıkıyor.

Bu stratejik projenin altyapı inşaatları, yerel müteahhitlik şirketleri tarafından gerçekleştirilecek; modern tren teknolojileri ise alanında uzman uluslararası şirketler tarafından sağlanacak. Projenin tamamlanması, altı yıllık bir zaman çizelgesine göre yürütülecek ve en yüksek uluslararası kalite ve güvenlik standartlarına uygun olarak gerçekleştirilecek. Tren hattında en son demiryolu teknolojileri ve akıllı mühendislik çözümleri kullanılacak, böylece güvenli ve sorunsuz bir işletme sağlanacak. Proje, çevresel sürdürülebilirliği destekleyerek karbon emisyonlarını azaltacak ve bölgedeki akıllı ve sürdürülebilir ulaşım çözümlerine geçişi teşvik edecek. Böylece ekonomik ve lojistik entegrasyonda yeni bir dönemin temelleri atılmış olacak. Hızlı tren, iki ülke arasındaki ticaret ve turizm hareketliliğinin haritasını yeniden çizecek. Geleneksel ulaşım yollarının ötesine geçerek bireylerin hareketini kolaylaştıracak, turizm ile büyük spor ve eğlence etkinliklerini canlandıracak ve yaşam kalitesini yükseltecek. Projede tamamen temiz enerji kullanılacak; elektrikli trenler sayesinde çevreye olumlu katkı sağlanacak ve bireysel taşımacılıktan toplu taşımaya geçiş, çevresel yükü büyük ölçüde hafifletecek. Altı yıl içinde tamamlanması planlanan proje, güvenli ve sorunsuz işletmeyi garanti eden en son demiryolu ve akıllı mühendislik teknolojilerini bir araya getirecek. Suudi Arabistan-Katar hızlı tren hattı, hız, sürdürülebilirlik ve benzersiz yolculuk deneyimini bir araya getirerek bölgede ulaşım ve seyahat geleceği için yeni bir standart oluşturacak ve yenilik ile ilerlemenin sembolü olacak.

Başarıyı veren Allah’tır…


Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
TT

Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)

Suudi Arabistan, gayrimenkul sektöründe yabancı yatırımcılara yönelik yeni bir döneme hazırlanıyor. Ülke, ocak ayında yürürlüğe girecek güncellenmiş yabancı mülkiyet yasası ile yabancı birey ve kuruluşların ülke genelinde gayrimenkul edinimini düzenleyecek. Bu sistem, gayrimenkul sektörünün gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) katkısını artırmayı ve gelir kaynaklarını petrolden bağımsız olarak çeşitlendirmeyi hedefleyen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Söz konusu hedefler, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 programıyla uyumlu bir yaklaşım sergiliyor.

Uygulamadan sorumlu olan Gayrimenkul Genel Otoritesi, yürütme yönetmeliğini hazırlıyor ve yabancıların mülkiyet ve yatırım yapabileceği bölgeleri belirlemeye çalışıyor. Belirlenen detaylar, sistemin yürürlüğe girmesinden önce kamuoyuna açıklanacak.

Yeni yasa ayrıca, uluslararası profesyonellerin ülkede kalmasını desteklemeyi, şehirleşme ve kentsel yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyor.

Mülkiyet kapsamı

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil, geçtiğimiz hafta yaptığı bir televizyon röportajında, gelecek ay yabancıların konut amaçlı gayrimenkul edinme sisteminin yürürlüğe gireceğini açıkladı. Bakan, uygulamanın Suudi Arabistan’daki tüm şehirlerde geçerli olacağını, ancak Mekke, Medine, Cidde ve Riyad olmak üzere dört şehirde yalnızca belirlenen bölgelerde mülkiyetin mümkün olacağını belirtti. Ülkede ikamet eden yabancılar ise birer konut sahibi olabilecek.

Öte yandan, sistemin ekonomik sektörler açısından daha esnek olacağı ve ticari, sanayi ve tarım alanlarında yabancıların tüm şehirlerde mülkiyet ediniminin sınırlama olmadan mümkün olacağı kaydedildi.

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)

Suudi Arabistan Gayrimenkul Genel Otoritesi’nde yabancılar için mülkiyetten sorumlu icra direktörü Fahd bin Süleyman, kasım ayında yaptığı açıklamada, Riyad, Cidde ve kutsal şehirler (Mekke ve Medine) için yabancılara ayrılan bölgelerin hâlâ gözden geçirildiğini ve ‘yakın zamanda’ yeni mülkiyet kurallarını belirleyen yönetmeliklerle birlikte ilan edileceğini duyurdu. Bin Süleyman, söz konusu bölgelerin ‘çok geniş’ olacağını ve büyük ölçekli projeleri kapsayacağını belirterek, bu alanlarda yabancı mülkiyet oranının yüzde 70 ile yüzde 90 arasında olması beklendiğini aktardı. Kutsal şehirlerde satın alma yapacak kişilerin Müslüman olması gerektiğini vurgulayan Bin Süleyman, bunun dışında büyük bir kısıtlama bulunmayacağını ifade etti. Bin Süleyman, “Büyük şartlar yok ve sınırlamalar getirmek istemiyoruz; mevcut yasa ile güncellenmiş yasa karşılaştırıldığında belirgin bir fark görülecek” dedi.

Piyasa tahmini

Uzmanlar ve gayrimenkul sektörü profesyonelleri, güncellenmiş yabancı mülkiyet yasasının yürürlüğe girmesine kısa süre kala, söz konusu sistemin hazır konutlara yönelik ek bir talep yaratacağını ve gayrimenkul piyasasındaki likiditeyi artıracağını belirtti. Uzmanlar, uluslararası şirketlerin Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurmasını teşvik edecek bu sistemin ekonomik aktiviteyi canlandıracağını ve gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme dönemini başlatacağını öngörüyor. Etkinin özellikle Riyad, Cidde, Mekke, Taif, Medine ve turistik bölgelere yakın şehirlerde hissedileceği, yasanın etkilerinin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreği ile 2027 yılı boyunca netleşmeye başlayacağı tahmin ediliyor.

Gayrimenkul uzmanı ve pazarlamacı Sakr ez-Zehrani, konuyla ilgili açıklamasında, yasanın uygulanmaya başlamasının Suudi Arabistan gayrimenkul piyasasında dönüm noktası oluşturacağını belirtti. Zehrani, sistemin, geniş bir kesimin kiralamadan mülkiyete geçmesine yol açarak işlem yapan kullanıcı tabanını genişleteceğini vurguladı.

Zehrani, bu dönüşümün hazır konutlar ve planlı konut projelerine yönelik ek talep yaratacağını, satış ve alım hareketliliğini artıracağını ve piyasadaki likiditeyi güçlendireceğini kaydetti.

Gayrimenkul kalitesinin iyileştirilmesi

Zehrani, yabancıların ticari, sanayi ve tarım sektörlerinde tüm şehirlerde mülkiyet edinmesine izin verilmesinin, uluslararası şirketler için Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurma motivasyonunu artıracağı ve bunun ekonomik faaliyetleri canlandırarak gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı bir büyüme dönemini başlatacağı öngörüsünde bulundu.

Zehrani’ye göre piyasadaki ilk değişiklikler, gayrimenkul ürünlerinin kalitesinin yükselmesi, geliştiricilerin daha yüksek standartlı ve iyi planlanmış projeler üretmesiyle daha geniş bir alıcı kitlesinin taleplerini karşılamaya yönelik olacak. Ayrıca, yerli ve yabancı yatırımcıların pazara girmesiyle organize arz hacminde de artış yaşanacak.

Yeni sistemin fiyat istikrarını da destekleyeceğini belirten Zehrani, çünkü hem yerleşiklerin hem de yabancıların mülkiyeti genellikle uzun vadeli olup kısa vadeli spekülasyonları sınırlayacağını ifade etti. Yasa ile birlikte uygulanacak yasal ve denetim mekanizmalarının şeffaflığı artıracağını ve finans sektörüne, hem yerleşikler hem de yabancılar için özel finansal ürünler sunma fırsatı sağlayacağını söyledi. Bu durumun kredi hacmi ve piyasa likiditesi üzerinde olumlu etkisi olacağı kaydedildi.

Zehrani, yasanın yürürlüğe girmesinin ilgiyi ve sorgulamaları doğrudan artıracağını, ancak piyasadaki işlemler üzerindeki gerçek etkinin kademeli olarak hissedileceğini belirtti. İlk sinyallerin 2026’nın ikinci çeyreğinde, yabancılar ve yerleşikler için ilk işlemlerin tamamlanmasıyla ortaya çıkmasının beklendiğini söyledi.

Açık göstergelerin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde netleşeceğini belirten Zehrani, uygulamanın ilk yılının geçiş dönemi olacağını, en somut etkilerin ise 2026’nın ikinci yarısı ve sonrasında gözlemleneceğini vurguladı.

Coğrafi konuma bağlı olarak değişen etki

Gayrimenkul ve değerleme uzmanı Mühendis Ahmed el-Fekih, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yeni mülkiyet yasasının etkisinin coğrafi konuma göre farklılık göstereceğini belirterek, en olumlu etkilerin Mekke ve çevresindeki şehirler (Cidde ve Taif) ile Medine’de hissedileceği öngörüsünde bulundu. Riyad’daki gayrimenkul piyasasının ise gayrimenkul mülkiyeti ve yatırımı için yabancı sermayeyi çekmede önemli bir rol oynayacağını ifade etti.

El-Fekih, turizm sektörüne yatırım yapmayı hedefleyen sermayenin, Mekke’ye yakınlığı nedeniyle Taif gibi turistik bölgelere, ayrıca Abha ve Cizan ile Neom projesine yakınlığı sebebiyle Tebük’e yönelmesinin muhtemel olduğunu belirtti.

Uzman, yeni sistemin uygulanmasının ilk yılının piyasanın test edilmesi ve fırsatların değerlendirilmesi açısından bir geçiş dönemi olacağını, gerçek etkinin ise 2027’de, yani ikinci yıl itibarıyla hissedilmeye başlanacağını vurguladı. Ayrıca, yasanın Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda ulusal ekonomide gelir kaynaklarını çeşitlendirmeye ve petrol bağımlılığını azaltmaya katkı sağlayacağını, bu yatırımların Suudi vatandaşlar için yüzbinlerce yeni istihdam fırsatı yaratacağını kaydetti.

Sistem teşvikleri

Suudi Arabistan, Ocak 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek olan yeni yabancı mülkiyet yasasıyla gayrimenkul sektöründe kapsamlı bir açılım gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Yasayla, Suudi Arabistan’da yabancıların belirlenen coğrafi alanlarda taşınmaz mülkiyeti edinmeleri yasal olarak düzenlenecek. Bu adım, Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda yabancı yatırımları çekmeyi, gayrimenkul sektörünün GSYİH’ye katkısını artırmayı ve ulusal ekonomide petrol dışı gelir kaynaklarını çeşitlendirmeyi amaçlıyor. Yasa ayrıca uluslararası yeteneklerin ülkede istikrarlı şekilde kalmasını ve yaşam kalitesinin yükselmesini hedefliyor.

Yasa kapsamında, yabancılar yalnızca Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği coğrafi alanlarda mülk edinme yetkisine sahip olacak. Bu alanlar, Gayrimenkul Genel Otoritesi’nin önerisi ve Suudi Arabistan Ekonomi ve Kalkınma İşleri Konseyi onayıyla belirlenecek.

Buna göre, Suudi Arabistan’da ikamet eden yabancılar, belirlenen coğrafi alan dışında sadece bir adet konut satın alabilecek. Mekke ve Medine’de mülk edinmek isteyenlerin ise Müslüman olması zorunlu.

Şirketler açısından ise Suudi şirketler yasasına göre kurulan ve hisselerinde yabancı ortak bulunan şirketlere, belirlenen coğrafi alanlarda mülk edinme hakkı tanınıyor; alan dışında ise faaliyet veya çalışan konutları için mülk edinilebilecek.

Yasa, borsaya kayıtlı şirketler, yatırım fonları ve özel amaçlı kuruluşlar için ise Suudi Arabistan genelinde mülk edinme imkânı sağlıyor. Bu haklar, Sermaye Piyasası Kurumu (CMA) tarafından Gayrimenkul Genel Otoritesi ve ilgili kurumlarla koordineli olarak belirlenen düzenlemelerle uygulanacak.

Yasa, özel ikamet programları veya Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleriyle yapılan anlaşmalarla tanınan hakları etkilemiyor ve yabancı mülkiyetine ekstra ayrıcalık sağlamıyor.

Ayrıca, yabancılardan yapılacak taşınmaz işlemleri için değerinin yüzde 5’ini aşmayan bir harç alınacak; detaylar yürütme yönetmeliğinde belirlenecek. Kurallara uymayanlar para cezası veya uyarı ile karşı karşıya kalacak; yanlış beyanda bulunanlara 10 milyon riyale kadar ceza uygulanabilecek ve mahkeme kararıyla gayrimenkulün satışı sağlanabilecek.


Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
TT

Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanında kaydettiği nitelikli ilerlemeyi övgüyle değerlendirerek, ülkenin ulaştığı seviyenin uluslararası ölçekte örnek teşkil ettiğini ve yenilikçi, etkili kamu hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik açık bir kararlılığı yansıttığını söyledi.

Guterres, beraberindeki heyetle birlikte Riyad’daki Dijital Hükümet Kurumu (DGA) İnovasyon Merkezi’ni ziyaret etti. Ziyarette Kurum Başkanı Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Suudi Arabistan’ın New York’taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Dr. Abdulaziz el-Vasıl da hazır bulundu.

BM Genel Sekreteri, gelişmiş bir dijital geleceğin inşasına katkı sağlayacak girişimleri desteklemek için ortak iş birliğinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

cds
Fotoğraf: DGA

Taraflar, görüşmede dijital hükümetlerin geliştirilmesi, inovasyonun desteklenmesi, dijital dönüşüm ekosistemlerinin sürdürülebilirliğinin artırılması gibi ortak konuları ele aldı. Ayrıca Suudi Arabistan’ın sürdürülebilir kalkınma hedeflerini desteklemek ve kamu sektörünün etkinliğini yükseltmek için yürüttüğü dijital yetkilendirme çabaları da değerlendirildi.

Toplantıda, kurum ile BM kuruluşları arasındaki iş birliği imkânları; özellikle bilgi paylaşımı, dijital standartların geliştirilmesi, ortaya çıkan teknolojiler ve yapay zekânın etkinleştirilmesi, kapasite geliştirme ve hizmet kalitesini uluslararası ölçekte yükseltecek ortaklıkların kurulması konularında incelendi.

dsec
Guterres'e Suudi hükümetinin dijital stratejisi hakkında görsel bir sunum yapıldı (SPA)

Guterres, İnovasyon Merkezi’nin dijital kapsayıcılık, hizmet tasarımı, eğitim deneyimleri, yapay zekâ ve yeni teknolojiler gibi alanlarda uzmanlaşmış laboratuvarlarını gezerek merkezde sunulan imkânlara ilişkin bilgi aldı.

Kurum ekibi, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet stratejisine ve ilgili BM göstergelerinde kaydedilen ilerlemeye dair bir sunum gerçekleştirerek ülkenin dijital altyapısının olgunlaştığını ve ulusal deneyimin gelişmişliğini ortaya koydu.