Rusya, Türkiye ile Suriye arasındaki Adana Mutabakatı’nı canlandırmayı başarabilir mi?

19 Haziran'da Şam yakınlarında mayın temizleme eğitimi gören Suriye askerleri. (AFP)
19 Haziran'da Şam yakınlarında mayın temizleme eğitimi gören Suriye askerleri. (AFP)
TT

Rusya, Türkiye ile Suriye arasındaki Adana Mutabakatı’nı canlandırmayı başarabilir mi?

19 Haziran'da Şam yakınlarında mayın temizleme eğitimi gören Suriye askerleri. (AFP)
19 Haziran'da Şam yakınlarında mayın temizleme eğitimi gören Suriye askerleri. (AFP)

Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde ‘güvenli bölge’ kurmak için askeri operasyon başlatmakla tehdit ettiğinde, Rusya, ‘Adana Mutabakatı’nın’ canlandırılmasına hazırlık olarak Fırat'ın doğusuyla ilgili ‘Soçi Mutabakatının’ uygulanmasını müzakere masasına koyuyor. Türkiye ve Suriye arasında 1998'de imzalanan ve terörle mücadelede işbirliği öngören Adana Mutabakatı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, terör örgütü PKK’ya yönelik sınır ötesi operasyon yapmasına da olanak sağlamaktaydı.  
Rusya'nın Ukrayna’ya savaş açmasından bu yana, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Washington ve Moskova'nın kendisine olan ihtiyacı nedeniyle güçlenen ‘müzakere pozisyonundan’ faydalanarak, Suriye’nin kuzeyinde 35 kilometre derinlikte bir ‘güvenli bölge’ oluşturma yönündeki eski planları yeniden canlandırdı. ABD, açık bir şekilde Fırat’ın doğusuna yönelik herhangi bir askeri harekata karşı olduğunu duyurdu. Moskova ise Şam, Ankara ve Kürt yönetimi arasında bir arabuluculuk rolü üstlendi. Suriye rejimi ordusu, Tahran’daki üçlü zirveden önce, Türkiye’nin muhtemel operasyonunu engellemek amacıyla güçlerini ülkenin kuzeyindeki çeşitli bölgelere yerleştirdi.  
Ankara, 2016’da Halep'in kuzeyinde ‘Fırat Kalkanı’’, 2018'de Afrin'de ‘Zeytin Dalı’ operasyonu ve Fırat'ın doğusuna yönelik 2019’un sonlarında başlattığı Barış Pınarı operasyonlarıyla ele geçirdiği bölgeleri yeni bir askeri harekat ile birleştirmeyi hedefliyor. Moskova ise Adana Mutabakatı’nın etkinleştirilmesi ya da 2019’daki Soçi Mutabakatı’nın tam olarak uygulanmasını teklif ediyor.

Adana Mutabakatı neler içeriyor?
Türkiye 1998 yılının ortalarında PKK’yı desteklemekle suçladığı Suriye'yi Milli Güvenlik Toplantısı’nın ardından askeri müdahale etmekle tehdit etti. Mısır Lideri Hüsnü Mübarek tarafları uzlaşmaya ikna etti ve bunun sonucunda 20 Ekim 1998'de Ankara ile Şam arasında Adana Mutabakatı imzalandı. Adana Anlaşması şu hususları öngörmekteydi:  
Başta PKK olmak üzere her iki devlet de kendilerini tehdit eden terör örgütlerine karşı önlemler alacak ve onların kendi toprağındaki tüm faaliyetlerine engel olacaktı. Bu bağlamda, (1999’dan beri Türkiye’de tutuklu bulunan) PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Suriye’de ikamet etmesine ya da ülkeye giriş yapmasına izin verilmeyecekti.  
Suriye, PKK’nın topraklarında silah arzı, lojistik malzeme, finansal destek ve propaganda aktivitelerine müsaade etmeyecek, yurtdışındaki PKK unsurlarının Suriye'ye girişine de izin vermeyecekti. PKK’nın Suriye topraklarında faaliyet göstermesine ya da Suriye topraklarından faaliyet yürütmesine izin verilmeyecekti. Suriye, PKK’nın topraklarında kamplar ve eğitim ya da himaye amaçlı tesisler kurmasına, ticari faaliyetler yapmasına izin vermeyecekti.  Bu bağlamda, birçok PKK mensubu tutuklanarak yargıya sevk edildi ve isim listeleri Türk tarafına teslim edildi. Suriye anlaşma uyarınca, PKK’yı terör örgütü olarak tasnif ederek tüm faaliyetlerini yasakladı.  
Karşılıklı olarak hiçbir terör örgütünün, ikamet, lojistik, eğitim, ulaşım ve silah kapasitesine müsaade etmemek konusunda anlaşan iki ülke, ortak operasyonlar, tutukluların iadesi ile bilgi, belge ve istihbarat paylaşımı alanlarında işbirliği yapmaya karar vermişti. Bu bağlamda iki ülkenin yüksek güvenlik birimleri arasında bir telefon hattı oluşturuldu. Ankara ve Şam’da karşılıklı olarak büyükelçiliklerde ‘özel güvenlik yetkilileri’ atandı. Adana Mutabakatı’nın eklerinde ise, iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlıkların taraflarca son bulduğunun ikrar edildiği kaydedilmekteydi. Bu bağlamda tarafların birbirlerinin topraklarında herhangi bir hak iddia etmesinin önünün kapatıldığı vurgulanmaktaydı. Mutabakatta, Suriye’nin anlaşmadaki yükümlülükleri ihmal etmesi ve gerekli önlemleri almaması durumunda, Türkiye’nin Suriye topraklarında 5 kilometre derinliğinde operasyon yapma hakkının doğduğu da belirtilmekteydi. 

Adana Mutabakatı’nın etkinleştirilmesi, siyasi ve güvenlik açısından ne anlama gelir?  
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör örgütü PKK’ya yönelik Suriye’de 5 kilometre derinlikte operasyon hakkı elde etmesi. Şam yönetiminin, 1939'da Türkiye’ye dahil olan İskenderun (Hatay) üzerindeki hak iddialarından feragat etmesi anlamına gelir. Abdullah Öcalan liderliğindeki PKK’nın Suriye tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesiyle sonuçlanır. Bu bağlamda Ankara, PKK’nın bir uzantısı olarak gördüğü Demokratik Birlik Partisi'nin de (PYD) Adana Mutabakatı’na göre ‘terör örgütü’ olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor.  
İki ülkenin yüksek güvenlik birimleri arasında güvenlik hattının yeniden aktifleştirilmesi. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan'ın, Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Ali Memlük ile birden fazla kez görüştüğü biliniyor. Adana Mutabakatının etkinleştirilmesi, Türkiye ve Suriye’nin karşılıklı olarak büyükelçiliklerini açması anlamına da gelir. Suriye’nin halihazırda İstanbul Başkonsolosluğu faaliyet göstermektedir. Mutabakata göre her iki büyükelçiliğe üst düzey güvenlik yetkilisinin de atanması öngörülmektedir.  
Adana Mutabakatı’nın uygulanması, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından ikrar edilen ‘dolaylı temasların kurulması’ çerçevesinde de değerlendirildiğinde, Ankara'nın Suriye hükümetinin meşruiyetini tanıması anlamına geliyor.  
Adana Mutabakatı, Suriye'nin kuzeydoğusunda 32 kilometre derinlikte bir ‘tampon bölge’ oluşturulması konusundaki Türk-Amerikan anlayışına bir alternatif sunuyor. Aynı zamanda Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında imzalanan Soçi Mutabakatı’nın uygulanmasının da önünü açıyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın güçlerini Fırat'ın doğusundaki bazı bölgelerden çekme kararı, o dönemde Türkiye’nin operasyon başlatmasının önünü açmıştı.  

2019 Soçi Mutabakatı neler içermektedir?  
Erdoğan ve Putin 2019’da Soçi’de 10 madde üzerinde mutabakat sağladılar:  
Her iki taraf Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün muhafazasına ve Türkiye'nin milli güvenliğinin korunmasına olan bağlılıklarını teyit ederler. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye topraklarındaki ayrılıkçı gündemleri boşa çıkarma yönündeki kararlılıklarını vurgularlar. Bu çerçevede, Tel Abyad ve Resualyn’ı içine alan 32 km derinliğindeki mevcut Barış Pınarı Harekatı alanındaki yerleşik statüko muhafaza edilecektir. 
Her iki taraf Adana Anlaşması'nın önemini teyit eder. Rusya mevcut koşullarda Adana Anlaşması'nın uygulanmasını kolaylaştıracaktır. Barış Pınarı Harekat alanının dışında kalan Suriye tarafında, YPG unsurları ve silahlarının Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 km'nin dışına çıkarılması temin edilecektir. Mevcut Barış Pınarı Harekat alanı sınırlarının batısı ve doğusunda 10 km derinlikte Kamışlı şehri hariç Türk-Rus ortak devriyeleri başlayacaktır. Menbiç ve Tel Rıfat'tan bütün YPG unsurları silahlarıyla birlikte çıkarılacaktır. Her iki taraf terörist unsurların sızmalarının önlenmesinin temini için gerekli tedbirleri alacaktır. Mültecilerin güvenli ve gönüllü şekilde geri dönüşlerini kolaylaştırmak maksadıyla ortak çalışma yapılacaktır. Taraflar Astana Mekanizması çerçevesinde Suriye ihtilafına kalıcı bir siyasi çözüm bulunması amacıyla çalışmalarını sürdürecektir.  

Türkiye ve ABD arasında 2019’da varılan anlaşma neler içermekteydi?  
ABD ile Türkiye arasında 2019 Ekim ayında, Suriye'nin kuzeyinde yürütülen Barış Pınarı Harekatı'na beş gün ara verilmesine ilişkin 13 maddelik bir anlaşma yapılmıştı. Dönemin ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzaladığı anlaşmaya göre:  
NATO içinde müttefik olan ABD ile Türkiye, Suriye’nin siyasi birliği ile toprak bütünlüğünü taahhüt eder, her iki ülke de Suriye ihtilafını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararına uygun şekilde sonlandırmayı hedefleyen, BM öncülüğündeki siyasi sürece olan bağlılıklarını yineler. TSK’nın, Barış Pınarı Harekatı'na 120 saatliğine ara vermesiyle birlikte, YPG güçleri güvenli bölgeden çekilecektir.
Türkiye ve ABD, Suriye'nin kuzeydoğusunda DEAŞ ile mücadele faaliyetlerine devam edecek. ABD, Türkiye'ye yaptırımları durduracak ve yeni yaptırım uygulamayacak. Oluşturulacak Güvenli Bölge Türk askerinin kontrolünde olacak, TSK bölgedeki tüm meskun mahal sakinlerinin dirliği ve güvenliğini sağlayacak. YPG'den ağır silahlar toplanacak, YPG tahkimatları ile tüm muharip mevzileri kullanılmaz hale getirilecek. ABD ile Türkiye, güvenli bölgenin uygulanmasında eş güdümü artıracak.  

Suriye ordusu Fırat'ın doğusuna nasıl döndü? 
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye'nin kuzeydoğu Suriye'deki sınırlarından çekileceğini açıklamasının ardından yapılan bahsi geçen, Rus-Türk-Amerikan anlaşmalarına paralel olarak; Washington’ın müttefiki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam rejimi arasında bir mutabakat zaptı imzalandı. Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) ana omurgasını oluşturduğu SDG, Suriye rejimi ordusunun, SDG kontrolündeki Irak sınırında yer alan Ayn Divar’dan batıdaki Cerablus’a kadar olan bölgelere girişine izin verdi. Buna göre Suriye rejimi ordusu üç eksenden hareket etme imkanı buldu:  
Kuzeyde Tabka ekseni, Ayn İsa kırsalından Türkiye-Suriye sınırına uzanan bölge. Menbiç ekseni, Türkiye sınırındaki Ayn el-Arab'dan, batıda Tel Abyad’a kadar olan bölüm. Haseke ekseni, Tel Temir’den doğuya doğru Kamışlı ve Malikiye’ye uzanan bölüm. Arima ile ilgili varılan anlaşma doğrultusunda, Suriye rejimi birlikleri Menbiç ile Sacur Nehri boyunca konuşlanacak. Bahsi geçen mutabakat zaptına göre SDG, Suriye bayrağı altında, ülkenin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini koruyacağını ve Türkiye’nin muhtemel tehditlerine karşı Suriye ordusunun yanında yer alacağını deklare etmekteydi. Ancak Donald Trump’ın geri çekilme kararından vazgeçmesi ve Fırat’ın doğusunda ABD güçlerini tutmaya devam etmesi, söz konusu mutabakatın maddelerinin uygulanmasını erteledi. Türkiye’nin son operasyon sinyalinin ardından, Moskova, rejim ve SDG arasında 2019’da varılan mutabakatın yeniden canlandırılması için girişimlerde bulundu.  
Rusya, Suriye ile İsrail arasında Golan Tepeleri’nde hayata geçirdiği ‘çatışmasızlık kararının’ bir benzerini bölgede uygulamaya çalışıyor. Bu bağlamda Soçi Mutabakatı’nın uygulanmasının ardından, Adana Mutabakatı’nın etkinleştirilmesini hedefliyor. Böylelikle Suriye rejiminin meşruiyet kazanarak ülke genelinde kontrolü sağlamasına olanak sağlamayı amaçlıyor. Rusya daha önce de Adana Mutabakatı’na atıfta bulunmuştu, Tahran Zirvesi’nde de konuyu gündeme getirdi. Moskova’nın biraz Rus yorumuyla Adana Mutabakatı için zorlamaya devam edeceği öngörülüyor.  



Gazze’de İsrail bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle sivil ölümleri devam ediyor

Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
TT

Gazze’de İsrail bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle sivil ölümleri devam ediyor

Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)
Cuma günü Gazze'nin merkezindeki Nuseirat mülteci kampında şiddetli yetersiz beslenme sorunu yaşayan çocuğuna su veren Filistinli bir kadın (DPA)

Gazze Şeridi'nde İsrail’in düzenlediği bombardımanlar ve kıtlık nedeniyle siviller arasındaki ölümler her gün devam ederken, Mısır ve Katar'daki arabulucular, ABD'nin desteğiyle, ateşkes müzakerelerini yeniden canlandırmak ve son birkaç gündür yaşanan çıkmazın ardından İsrail ve Hamas'ı yeniden müzakere masasına oturtmak amacıyla yeni çözümler aramaya çalışıyor. Öte yandan İsrail'in Güvenlik İşleri İçin Küçültülmüş Bakanlar Kurulu (KABİNET) Gazze Şeridi'ni kademeli olarak işgal etmeyi amaçlayan bir planı oylamaya hazırlanıyor.

Hamas ve Ortadoğu müzakerelerine katılan diğer gruplardan kaynaklar, arabulucularla temasların fiilen devam ettiğini söylediler. Son iki gün içinde, Filistin müzakere heyetinin müzakerelerin eskisi gibi devam etmeye hazır olduğu ve İsrail'in müzakere heyetinin verdiği cevaba resmi olarak yanıt vermesini beklediği mesajı iletildi. Bunun amacının Gazze halkını savaşın daha fazla acısından kurtarmak olduğu vurgulandı.

ewrfre
Dün Gazze Şeridi'nin bir bölümünü gösteren Ürdün askeri uçağından çekilen hava fotoğrafı (Reuters)

Kaynaklara göre önümüzdeki günlerde Hamas heyeti ile arabulucular arasında bir toplantı düzenlenmesi için koordinasyon çalışmaları sürüyor. Arabulucuların, müzakereleri yeniden başlatmak için yeni bir zemin bulmaya çalıştıkları belirtiliyor. Ancak bu, İsrail'in kararlarından geri adım atıp bu sürece geri dönme olasılığına bağlı olabilir.

ABD merkezli haber sitesi Axios, ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile İspanya’nın İbiza kentinde bir araya gelerek Gazze'deki savaşı sona erdirme ve Hamas’ın elinde tuttuğu tüm rehinelerin serbest bırakılması planını görüştüğünü bildirdi. Axios’a göre barışı sona erdirecek kapsamlı bir diplomatik çözüm için yeni bir öneri sunulmasının, İsrail'in Gazze şehrini işgal etmek için yeni bir saldırı planını geciktirebileceğini belirtti.

Axios, müzakerelere katılan bir kaynağın, Katar ve ABD'nin önümüzdeki iki hafta içinde taraflara sunulacak kapsamlı bir anlaşma önerisi hazırladığını söylediğini aktardı.

grty
Dün Gazze üzerinde bir nakliye uçağından yardım paketleri atan Ürdün Hava Kuvvetleri mensupları (Reuters)

İsrailli bir yetkili, Axios’a yaptığı açıklamada, savaşın Hamas ile olduğunu, ABD ile olmadığını, bu nedenle aradaki uçurumun çok büyük olduğunu ve bu aşamada kapsamlı bir anlaşmadan söz etmenin anlamsız olacağını söyledi.

İsrail ve ABD, Gazze Şeridi'nde Hamas'ın silahsızlandırılması ve tasfiye edilmesini içeren kapsamlı bir anlaşmadan bahsetmeye başladı. Anlaşma, Hamas'ın Gazze'nin geleceğine hiçbir şekilde müdahale etmemesini ve ilişki kurmamasını öngörüyor. Hamas ise İsrail'in Gazze Şeridi’nin güvenliğini sağlama ve yönetimi başka bir tarafa devretme önerisinin yanında bu durumu reddediyor ve İsrail güçlerinin Gazze'den çekilmesi, savaşın tamamen durdurulması, Gazze'nin yeniden inşası ve İsrail'in savaşın ertesi gününe müdahale etmemesi gibi birçok talebinde ısrar ediyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas’tan kaynaklar, İsrail ve ABD'nin dayatmalarının kabul edilemez olduğunu belirterek “Her sorun diyalogla çözülmeli, bize şartlar dayatılmamalı” dediler.

Sahadaki ve insani durum

Bu durum, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonlarının devam etmesi ve kıtlık nedeniyle insani krizin derinleşmesiyle eş zamanlı olarak gerçekleşiyor. Arap dünyası ve uluslararası toplumdan kuruluşlar tarafından yardım malzemeleri hava yoluyla bölgeye ulaştırılmaya devam edilse de, bu malzemeler büyük çapta yağmalanıyor ve pazarlarda yüksek fiyatlarla satılıyor.

dfrgthy
Dün Gazze Şeridi’nin orta kesimlerindeki Deyr el-Beleh'te havadan atılan gıda maddelerini toplamaya koşan Filistinliler (AP)

Gazze Şeridi’nin batısındaki Zeytun Mahallesi ve çevresi, Askula ve Sabra mahalleleri sakinleri, İsrail ordusunun talebi üzerine evlerini terk edip güneydeki Han Yunus’ta el-Mevasi'ye gitmeyi reddettikten sonra, İsrail Hava Kuvvetleri, söz konusu mahallelerin sakinlerine telefonla doğrudan ulaşarak binaları boşaltmalarını istedi ve 4 kattan fazla olan yüksek katlı binaları hedef alan operasyonlarını yoğunlaştırdı.

İsrail savaş uçakları, iki gün içinde ağır bombardımanlarla çevredeki 12'den fazla binayı ve evi yıkarak, bu bölgelerde kara harekatı için zemin hazırladı. İsrail güçleri, Gazze Şeridi'nde kara harekatı başladığından bu yana iki kez bu bölgelere girerek bazı kısımları yıkmıştı.

Bu gelişme, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus kuzey ve merkezinde yoğun hava saldırıları ve topçu bombardımanının yoğunlaşmasıyla eşzamanlı olarak gerçekleşti. İsrail tankları, el-Mevasi bölgesinin sınırlarına özellikle de Esdaa bölgesine yaklaşırken, bu bölgeyi çeşitli yönlerden kuşatarak, içinde hareket eden herkesi hedef alacak şekilde ateş açmaya başladı.

İsrail'in dün sabah itibarıyla düzenlediği çok sayıda hava saldırısı ve operasyonlarda 25'ten fazla Filistinli öldürüldü. Bunların 12'si, özellikle Netzarim Koridoru yakınlarındaki ABD’nin yardım dağıtım noktası çevresinde yardım bekleyen kişilerdi.

cdfrgt
Cumartesi günü Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Jabalia'ya havadan atılan yardım paketinden aldığı gıda maddelerini taşıyan Filistinli bir çocuk (AFP)

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre Gazze Şeridi'ndeki hastanelere son 24 saat içinde (Cuma öğleden sonra ile Cumartesi arası) 39 ölü ve 491 yaralı ulaştı. Böylece İsrail’in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda ölen Filistinli sayısı 61 bin 369’a yaralanan Filistinli sayısı ise 152 bin 850’ye yükseldi. Bunların 9 bin 862'si, İsrail'in yaklaşık iki ay süren ateşkesten sonra saldırılarını yeniden başlattığı 18 Mart’tan bu yana öldürülenlerdi.

Öte yandan Arap dünyası ve uluslararası toplumdan uçakların attığı yardım kolilerinden birinin düşmesi sonucu bir çocuk öldü, bazıları ise çeşitli şekillerde yaralandı. Olay, Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nın batısında meydana gelirken yaklaşık iki hafta önce hava indirme operasyonlarının başlamasından bu yana üçüncü vaka olarak kayıtlara geçti.

Son 24 saat içinde hastanelere ulaşan yardım beklerken ölenlerin sayısı 21 olurken 341 kişi de yaralandı. Böylece ABD’nin geçtiğimiz mayıs ayı sonlarında Gazze'de yardım merkezleri açmasından bu yana yardım beklerken öldürülenlerin toplam sayısı bin 743'e, yaralananların sayısı ise 12 bin 590'a yükseldi.

Tüm bunların yanında yardım malzemelerine yönelik yağmalama ve pazarlarda satılması olayları devam ederken tüccarlara ait kamyonların pazara girmeye başlamasıyla ancak sayılarının halen sınırlı olmasıyla ve bu kamyonların da fiyatların sınırlı bir şekilde düşmesine katkıda bulunmasıyla, piyasadaki mal miktarının artması ve fiyatların düşmesi umut ediliyor.

Gazze'deki Filistin Hükümeti Basın Ofisi’ne göre Gazze Şeridi'ne girmesi beklenen kamyon sayısı 7 bin 800’ken bunların sadece bin 115’i girdi. Bu rakam, gerçek ihtiyaçların yüzde 14'ünü karşılamaya, ancak yeterken malların çoğu, İsrail işgalinin ‘açlık ve kaos mühendisliği’ politikası kapsamında kasıtlı olarak yaratılan güvenlik kaosu ortamında yağmalandı ve soyuldu.

Gazze Şeridi’nde insani koşullar giderek kötüleşirken kıtlık nedeniyle daha fazla sayıda insan yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. Bu durumdan en çok bir yandan pazarlarda satılan ürünleri satın alamayan, diğer yandan da yağmalanma ve uluslararası kuruluşların yardım dağıtımında yetersiz kalması nedeniyle herhangi bir yardım alamayan, yoksul, savunmasız ve ötekileştirilmiş gruplar etkileniyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı'nın son istatistiklerine göre son 24 saatte (cuma öğleden sonra ile cumartesi arası) yetersiz beslenme ve açlık nedeniyle 11 ölüm vakası kaydedildi. Böylece Gazze Şeridi’nde açlıktan ölenlerin sayısı 98’i çocuk olmak üzere 212'ye yükseldi.