ABD’den Ukrayna’ya 270 milyon dolarlık ek silah yardımı: HIMARS füze sistemleri Donbas'taki savaşın seyrini değiştirdi

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan: Rusya'nın askeri kabiliyetleri ile Ukrayna'daki hedefleri arasındaki uçurum her geçen ay büyüyor

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü Kirby, ABD'nin Ukrayna'ya 4 adet HIMARS füze sisteminin de yer aldığı 270 milyon dolarlık ek silah yardımı yapacağını ve böylece Ukrayna’ya gönderilen HIMARS füze sistemi sayısının 16'ya çıkarılacağını açıkladı. (Reuters)
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü Kirby, ABD'nin Ukrayna'ya 4 adet HIMARS füze sisteminin de yer aldığı 270 milyon dolarlık ek silah yardımı yapacağını ve böylece Ukrayna’ya gönderilen HIMARS füze sistemi sayısının 16'ya çıkarılacağını açıkladı. (Reuters)
TT

ABD’den Ukrayna’ya 270 milyon dolarlık ek silah yardımı: HIMARS füze sistemleri Donbas'taki savaşın seyrini değiştirdi

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü Kirby, ABD'nin Ukrayna'ya 4 adet HIMARS füze sisteminin de yer aldığı 270 milyon dolarlık ek silah yardımı yapacağını ve böylece Ukrayna’ya gönderilen HIMARS füze sistemi sayısının 16'ya çıkarılacağını açıkladı. (Reuters)
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü Kirby, ABD'nin Ukrayna'ya 4 adet HIMARS füze sisteminin de yer aldığı 270 milyon dolarlık ek silah yardımı yapacağını ve böylece Ukrayna’ya gönderilen HIMARS füze sistemi sayısının 16'ya çıkarılacağını açıkladı. (Reuters)

ABD’nin savunma alanındaki yetkilileri, son dönemde Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin Yüksek Performanslı Topçu Roket Sistemlerini (HIMARS) başarıyla kullanarak Rusya’nın 100'den fazla ‘yüksek öneme sahip’ askeri hedefini vurduğunu teyit ettiler. Bu teyit, Ukrayna ordusunun, Rusya’ya ait noktaları daha az hedef aldığı yönündeki iddiaları doğrular nitelikteydi. ABD’li üst düzey bir savunma yetkilisi Cuma akşamı yaptığı açıklamada, Ukrayna'nın Rusya’ya ait komuta merkezleri, mühimmat depoları, hava savunma noktaları, radar sistemleri, iletişim ağları ve uzun menzilli topçu mevzileri dahil olmak üzere 100'den fazla askeri noktayı hedef aldığını söyledi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby ise ABD'nin, içerisinde 4 adet HIMARS füze sisteminin de bulunduğu 270 milyon dolarlık ek silah yardımı sağladığını ve böylece Ukrayna’daki HIMARS füze sistemi sayısının 16'ya çıkarıldığını açıkladı. Ek silah yardımı içerisinde ayrıca 36 bin HIMARS, 580 adet Phoenix Ghost taktik dron yer alıyor. Son yardımla birlikte ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı askeri yardımın toplam değeri 8,2 milyar dolara ulaştı. Ukrayna'ya silah yardımının ‘devam eden bir süreç’ olduğunu belirten Kirby, “Savaş sahasındaki gelişmeleri takip etmeye ve Ukraynalılarla ihtiyaçlarına ilişkin konuşmaya devam ettiğimizden silah yardımları neredeyse gerçek zamanlı bir süreç” dedi. Ukraynalı yetkililer, Rusya ordusu karşısında bir karşı saldırı başlatmalarına yardımcı olacak onlarca HIMARS füze sisteminin kendilerine tedarik edilmesini isteseler de Kirby, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley'in iki gün önce Ukrayna’ya tedarik edilen HIMARS füze sistemi sayısının yakında 20’ye ulaşabileceğini söylediğini hatırlatarak, ABD'nin bu sistemlerden en fazla kaç adet sağlayabileceğine dair yorum yapmaktan kaçındı. ABD’li yetkili açıklamasında, “Daha önce de Birçok kez söylediğim gibi, Ukraynalılarla hemen hemen her gün diyalog halindeyiz. Mümkün olduğunca iyi karşılık verebilmemiz için komuta zincirinin farklı düzeylerinden yetkililerle ihtiyaçları hakkında sürekli konuşuyoruz” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ABD'nin Ukrayna’ya yaptığı ek silah yardımına ve HIMARS füze sistemlerinin Donbas bölgesindeki savaşın seyrini değiştirmedeki rolüne övgüde bulundu. Zelenskiy, yakında daha fazla füze, askeri araç ve insansız hava aracı (İHA) tedarik edileceğine de dikkat çekti.
Ukrayna Devlet Başkanı, Twitter üzerinden dün yaptığı paylaşımda, “Başkan Biden, Ukrayna'ya yeni savunma yardım paketiniz için teşekkür ederiz. Büyük bir öneme sahip olan güçlü silahlar, askerlerimizin hayatını kurtaracak ve ülkemizin saldırgan Ruslardan kurtulmasını hızlandıracak. Ülkelerimiz arasındaki stratejik iş birliğini önemsiyorum. Birlikte zafere!” yazdı.
Buna karşın Rusya, ABD ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nü (NATO) Ukrayna'ya silah tedarik edilmesinin yalnızca savaşı uzatacağı konusunda uyardı.
Diğer taraftan ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Cuma günü katıldığı 13. Aspen Güvenlik Forumu'nda, “Rusya'nın askeri kabiliyetleri ile Ukrayna'daki hedefleri arasındaki uçurum her geçen ay büyüyor. Yardımlar hem Ukraynalılara hem de Batılı ülkeler tarafından sağlanan çok sayıda gelişmiş silah ve eğitime gidiyor” dedi. Ukraynalı üst düzey bir yetkili olsaydı, kendisinin de tıpkı Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ve yönetiminde yer alan yetkililerin yaptığı gibi ülkesi için daha fazla silah sipariş edeceğini söyleyen Sullivan, “Kim kendi ülkesinin vatanseveri olmaz ki? Onların yaptığı da bu” şeklinde konuştu. Sullivan, ABD'nin Ukrayna'da ‘arz kıtlığı’ olduğuna inanmadığını da vurguladı.
ABD’li üst düzey bir savunma yetkilisi, Ukrayna ordusunun, savaşın başladığı geçtiğimiz Şubat ayından bu yana Rusya ordusuna baskı yapmayı başardığı ve bunun en az 15 bin Rus askerinin ölümüyle sonuçlandığını söyledi. ABD ve Batı ülkelerinin tahminlere göre Rusya, ordusunda her gün meydana gelen yüzlerce ölüm ve yaralanma vakaları nedeniyle güçlük çekiyor. Yetkili, Cuma akşamı gazetecilere yaptığı açıklamada, bu kayıplar arasında çeşitli rütbelerden binlerce subay ve çok sayıda generalin de olduğunu açıkladı. ABD’li yetkili Ukrayna güçlerinin Rusya’ya ait komuta merkezleri, mühimmat depoları, hava savunma noktaları, radar sistemleri, iletişim ağları ve uzun menzilli topçu mevzileri dahil olmak üzere 100'den fazla ‘yüksek öneme sahip’ askeri hedefi vurduğunu aktardı.
Rusya, her gün binlerce topla bombardımana devam ederken, Moskova'nın ‘bunu sonsuza kadar yapmaya devam edemeyeceğini’ söyleyen yetkili, Rusya’nın, ordusunun yaklaşık yüzde 85'ini savaşa soktuktan sonra diğer bölgelerini askeri güçlerden yoksun bıraktığının altını çizerek “Daha akıllı cephanelerinin çoğunu tükettiler. Askeri imkanları giderek aptallaşıyor” ifadelerini kullandı. Rusya defalarca kez HIMARS füze sistemlerinden bazılarını yok etmeyi başardığını açıklasa da ABD’li yetkili, Rus güçlerinin şimdiye kadar herhangi bir HIMARS füze sistemini vuramadığını, ancak ‘şanslı olmaları halinde bir noktada bunu yapabileceklerini’ doğruladı. ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon), Rusya ordusunun Ukrayna saldırıları karşısında askerlerini hareket halinde tutarak ve birliklerini ve silahları gizlemek için kamuflaj kullanarak Ukrayna ordusunun saldırı kabiliyetini azaltmaya çalıştığına dair birtakım işaretler gördüğünü aktaran yetkili, buna rağmen bu taktiklerin etkili görünmediğini söyledi. Rusların savaşma şekillerinden onlara ne yapmaları gerektiğini söyleyecek birine ihtiyaçları olduğunu anladıklarını söyleyen yetkili, Rusya ordusunun bazı birliklerinde patlak veren ve askerlerin savaşa devam etmeyi reddettikleri isyana işaret ederek, “Emirleri veren kişiyi öldürdüğünüz zaman savaşa devam etmelerini de engelleyebiliyorsunuz” dedi. ABD'li yetkililerin, HIMARS füze sistemlerinin mucizevi bir çözüm ve savaşta dengeyi değiştirecek bir ‘gümüş kurşun’ olmadığını, ancak Rusya'nın saldırılarını güçleştirdiğini vurguladıkları açıklamalarını tekrar eden yetkili, edinilen bilgilerin Rus askerlerinin bulundukları yerlerde hendek kazmaya başladıklarına ve saldırıların devam etmeyebileceğine işaret ettiğini belirtti. Rusya'nın geçtiğimiz hafta önemli kazanımlar elde edemediğini ve Ukrayna ordusunun Rusya'nın savaşın ilk günlerinde ele geçirdiği ülkenin güneyindeki Herson kenti çevresinde bazı köyleri geri almaya başladığını ifade eden yetkili, ABD Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Charles Brown tarafından günler önce duyurulan savaş uçağı tedariki de dahil olmak üzere Ukrayna'ya kesintisiz ve daha uzun bir süre silah tedarikinin nasıl sürdürülebileceği konusunda müttefiklerle görüşmelerin sürdüğünü aktardı.
İngiliz Askeri İstihbaratı, Cumartesi günü Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, Rusya’nın onarım çalışmaları yürüttüğü ve Cuma günü itibariyle bir bölümünün trafiğe açıldığı Antonivsky Köprüsü’nün Ukrayna ordusunun saldırıları sonucunda büyük hasar aldığını bildirdi. Açıklamada, “Ukraynalı yetkililerin Rusya'nın Dnipro Nehri üzerinde alternatif olarak askeri bir duba köprüsü inşa etmeye hazırlandığı yönündeki iddiaları doğrulanmadı. Rusya ordusu, köprünün askeri imkanlarını korumayı öncelese de Dnipro Nehri üzerinde bir köprü inşa etme girişimi çok yüksek riskli bir süreç olacaktır” denildi.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.