And Dağlarının altında yer kabuğunun gezegenin içine "bal gibi damladığı" keşfedildi

Yüzey kabuğunun kendisini hem çatırdatıyor hem de esnetiyor

Dünyanın alt malzemesi yarı akışkan, viskoz bir malzemeden oluşuyor (Unsplash)
Dünyanın alt malzemesi yarı akışkan, viskoz bir malzemeden oluşuyor (Unsplash)
TT

And Dağlarının altında yer kabuğunun gezegenin içine "bal gibi damladığı" keşfedildi

Dünyanın alt malzemesi yarı akışkan, viskoz bir malzemeden oluşuyor (Unsplash)
Dünyanın alt malzemesi yarı akışkan, viskoz bir malzemeden oluşuyor (Unsplash)

Yeni bir araştırmaya göre Dünya’nın kabuğunun Güney Amerika'daki And Dağlarının altındaki kısmı gezegenin içine doğru "damlıyor".
Communications Earth & Environment adlı hakemli bilimsel dergide yayımlanan araştırmada Toronto Üniversitesi'ndeki bilim insanları, And Dağları arasındaki Puna Platosu'nun çeşitli bölgelerinin topografyasını ve özelliklerini inceledi.
Sismik görüntüleme verileri ve tortul kayaç kayıtları, litosferin (Dünya'nın kayalık dış tabakası) önemli bir kısmının milyonlarca yıldır gezegenin bir alt katmanı olan üst mantoya battığını ortaya çıkardı.
Çalışmanın başyazarı Julia Andersen, "And Dağlarının bir bölgesinin yüzeyindeki bir deformasyonun, aşağıdaki litosferin büyük bir bölümünü çığ altında bıraktığını doğruladık. Yüksek yoğunluğu nedeniyle tıpkı bal gibi gezegenin iç derinliklerine damlıyor" dedi.
Araştırmacılar bu durumun muhtemelen Orta And Dağları'ndaki iki büyük tektonik olaydan sorumlu olduğunu ifade etti.
Buna göre batma, bölgenin yüzey topografyasını yüzlerce kilometre değiştiriyor, yüzey kabuğunun kendisini hem çatırdatıyor hem de esnetiyor.
Araştırmada bir tank içine yerleştirilen malzemelerle Dünya’nın iç yapısının özellikleri taklit edildi.
Gezegenin alt mantosunu canlandırmak için yemeklerde kullanılan akışkan soslardan yaklaşık bin kat daha kalın bir silikon polimer sıvısı olan polidimetilsiloksan (PDMS) kullanıldı.
Tank önce bu malzemeyle dolduruldu.
Mantonun en üst katmanını taklit etmek için modele kil de eklendi. Son olarak, üzerini örtmek ve kabuğu canlandırmak için kum tabakası kullanıldı.
Sonunda tanka daha sert bir dış malzeme kondu. Malzemenin yavaşça ama istikrarlı bir şekilde alt seviyeye battığı görüldü. Bu da litosferin mantoya nasıl "damladığını" gözler önüne serdi.
Bu keşif yalnızca Dünya’nın iç yapısının değil, aynı zamanda Mars ve Venüs gibi levha tektoniğine sahip olmayan diğer gezegenlerdeki jeolojik aktivitenin anlaşılmasını sağlayabilir.
Independent Türkçe, Science Alert, IFL Science



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news