Rusya ve ABD mesajlaşma sahası: Suriye'nin güneyindeki et-Tanf Askeri Üssü

Et-Tanf askeri üssü DEAŞ, İran ve uyuşturucu kaçakçılığına karşı Uluslararası Koalisyon tarafından kuruldu

Et-Tanf Askeri Üssü’nde ABD güçleri ile ABD tarafından desteklenen Devrim Komandoları Ordusu üyelerinin askeri eğitimlerinden bir kare (Twitter)
Et-Tanf Askeri Üssü’nde ABD güçleri ile ABD tarafından desteklenen Devrim Komandoları Ordusu üyelerinin askeri eğitimlerinden bir kare (Twitter)
TT

Rusya ve ABD mesajlaşma sahası: Suriye'nin güneyindeki et-Tanf Askeri Üssü

Et-Tanf Askeri Üssü’nde ABD güçleri ile ABD tarafından desteklenen Devrim Komandoları Ordusu üyelerinin askeri eğitimlerinden bir kare (Twitter)
Et-Tanf Askeri Üssü’nde ABD güçleri ile ABD tarafından desteklenen Devrim Komandoları Ordusu üyelerinin askeri eğitimlerinden bir kare (Twitter)

ABD liderliğinde kurulan DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) güçleri tarafından Devrim Komandoları Ordusu ile birlikte kullanılan, Suriye-Ürdün-Irak sınır üçgeninde yer alan ve çevresinde 55 kilometrelik bir ‘çatışmasızlık bölgesi’ oluşturulan et-Tanf Askeri Üssü, yeni gelişmelerle yeniden ilgi görmeye başladı. Devrim Komandoları Ordusu’nun geçtiğimiz Perşembe günü Twitter'dan yayınladığı “Son tatbikatlar, savaşçıların kabiliyetlerini geliştirmek için gerçek mühimmatla yapıldı” açıklamasıyla bu ıssız bölgedeki askeri üs yeniden gündem oldu.
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından Twitter’dan yapılan açıklamaya göre Rus savaş uçaklarının geçtiğimiz Haziran ayında DMUK tarafından desteklenen Devrim Komandoları Ordusu’nun konuşlu olduğu noktalardan birini hedef almasının ardından DMUK, yeniden et-Tanf Askeri Üssü’ne ilgi göstermeye başladı. Devrim Komandoları Ordusu, Haziran ayı ortalarında et-Tanf’deki mevzilerinden birinin kimliği belirsiz savaş uçaklarınca saldırıya uğradığını açıklamış, saldırı sonucunda sadece küçük bir hasarın meydana geldiğini ve herhangi bir zayiata yol açmadığını bildirmişti. Grup, bu tür saldırıların ‘çatışmasızlık bölgesindeki sivillere zarar vermeyi amaçladığını’ vurgulamıştı.
CENTCOM Komutanı General Michael Corella’nın Temmuz ayı ortalarında et-Tanf Askeri Üssü’ne bir ziyaret gerçekleştirdi. General Corella, ziyareti sırasında yıllardır DMUK tarafından eğitim ve destek alan ve 2014 yılında Suriye ordusundan kaçanlardan oluşan muhalif bir grup olan Devrim Komandoları Ordusu’nun liderleriyle bir toplantı gerçekleştirdi. Devrim Komandoları Ordusu üyelerinin çoğu Suriye'nin doğusundaki el-Badiye (çöl) bölgelerine kayıtlı kişiler.
Devrim Komandoları Ordusu, General Corella’nın ziyareti öncesi 6 Temmuz'da, ABD’nin kısa bir süre önce Rusya ile savaşan Ukrayna ordusuna sağladığı yüksek performanslı topçu roket sistemi HIMARS füze sistemleri için verilen eğitimlerden görüntüleri yayınladı. Devrim Komandoları Ordusu Basın Ofisi Müdürü Abdurrezzak Hazar, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Suriye’de DMUK güçlerinin konuşlu olduğu, çevresinde 55 kilometrelik çatışmasızlık bölgesinin oluşturulduğu üs zaman zaman haksız saldırılara uğruyor. Ancak Devrim Komandoları Ordusu tarafından gerçekleştirilen tatbikatlar ve DMUK komutanlığının hızlı bir şekilde bilgilendirme ve bilgi alma kabiliyeti, kayıpların ve maddi zararın en aza indirilmesine katkıda bulundu” ifadelerini kullandı. Devrim Komandoları Ordusu’na kaliteli silahların sağlanması, bir savaş sırasında ya da kendini savunduğunda yardımcı olacağını söyleyen Hazar, bugün halen 55 kilometrelik çatışmasızlık bölgesinde konuşlu olan Devrim Komandoları Ordusu güçlerinin, et-Tanf Askeri Üssü’ndeki DMUK güçlerinden askeri ve lojistik olarak destek aldığını vurguladı.
Devrim Komandoları Ordusu’nun genel olarak 55 kilometrelik çatışmasızlık bölgesinde askeri noktaları bulunuyor. Görevi ise bölgenin DEAŞ ve İran destekli milislerin saldırılarından korunmasını sağlamak ve ABD güçlerinin ortak devriyeleriyle iş birliği içinde uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek olarak tanımlanıyor.
Suriye, Irak ve Ürdün’ün birleştiği sınır üçgeninde yer alan et-Tanf Askeri Üssü, bu coğrafi konumu nedeniyle jeostratejik öneme sahip. Irak tarafında el-Velid Sınır Kapısı’nın karşısında yer alırken 55 kilometrelik çatışmasızlık bölgesinde aynı zamanda İran ve Suriye'yi Irak üzerinden birbirine bağlayan bir kara yolu ile DMUK üssü yer alıyor. Bölge ayrıca İran destekli milislerin Suriye'ye akışının ana arteri olan Şam-Bağdat yolunu kesiyor.


CENTCOM Komutanı General Michael Corella’nın 55 kilometrelik çatışmasızlık bölgesinde Devrim Komandoları Ordusu liderleriyle görüşmesinden bir kare (Twitter)

Rusya’nın saldırısı
Rusya Savunma Bakanlığı, 16 Haziran'da bir açıklama ve bir video kaydı yayınlayarak Suriye’nin çölü bölgesinde ABD tarafından desteklenen silahlı grupları hedef aldığını duyurdu. Bakanlık açıklamasında, söz konusu gruplar Suriye çölüne gizlice sızmak ve bölgedeki petrol tesislerine saldırı planlamakla suçlandı.
Rusya ordusu, 2021 yılında Rakka ve Deyrizor yakınlarında silahlı bir grubun sivil bir otobüse ateş açması olayını Devrim Komandoları Ordusu’nu suçlamak için fırsat olarak kullandı.  Suriye’nin resmi haber ajansı SANA, Rakka kırsalında Suriye rejimi güçlerini taşıyan sivil bir otobüse düzenlenen saldırıda 11 rejim askerinin ve iki sivilin öldüğünü, otobüsteki diğer yolcuların da yaralandığını bildirmişti. Suriye rejimi güçleri, silahlı grubu takip etmek ve bölgede yeni kontrol noktaları kurmak amacıyla el-Bişri ve Ma'dan bölgelerinde Rusya'nın desteklediği askeri bir operasyon düzenledi.
Rusya, saldırı öncesinde ABD ordusuna bir uyarıda bulunmuştu. Ardından ABD merkezli CNN televizyonu, ABD’nin savunma alanından yetkililerin, Rus savaş uçaklarının Suriye'nin güneydoğusunda Washington ile onun müttefiki olan yerel milislere karşı hava saldırıları düzenleyeceği yönündeki açıklamalarını aktardı.

İran destekli milislere bir tehdit
Gözlemcilere göre et-Tanf Askeri Üssü, Rusya’nın bölgedeki çıkarlarına karşı İran’ın planlarını etkilediği kadar tehdit oluşturmasa da uzun süredir basında yer alan açıklamalarında Suriye'yi ‘işgal edilmiş Suriye toprakları’ olarak tanımlayan Rus yetkililer ile DEAŞ’la mücadelenin başlangıç ​​noktası olan bölgede kendisinin ve müttefiklerinin çıkarlarını koruyan ABD arasında bir mesajlaşma sahasına dönüştü. Rusya ile ABD’nin Suriye-Ürdün- Irak sınırına ilişkin açıklamalarının sıklığı gelişmelere ve politikalara göre artıyor ya da azalıyor. ABD’li yetkililerin üsse yaptıkları son ziyaretler ve Rusya’nın son tatbikatları ve devriyeleri, esasen bölgede devam eden varlıklarını ve çıkarlarını savunan mesajlardır. Suriye-Ürdün-Irak sınırındaki 55 kilometrelik alan ‘çatışmasızlık bölgesi’ olarak kabul ediliyor. Washington liderliğindeki DMUK’un kullandığı et-Tanf Askeri Üssü’nün adı, 2015 yılında et-Tanf topraklarında ortaya çıktı. DEAŞ terör örgütünün çıkarıldığı Suriye'nin Humus ili sınırlarında yer alan et-Tanf Askeri Üssü, o dönemde Suriye ve Irak'ta güç kazanan DEAŞ ile mücadele amacıyla kuruldu. Et-Tanf Askeri Üssü’nün kurulması, Rusya’nın 2015 yılında Suriye'nin Lazkiye kentinde Hmeymim Hava Üssü’nü kurulmasıyla aynı zamana denk geldi.
Et-Tanf Askeri Üssü, 18 Mayıs 2017 tarihinde Suriye rejimi güçleri ve İran destek milislerin yer aldığı askeri bir konvoyun et-Tanf bölgesine yaklaşmaya çalışmasıyla ilk kez hedef alınma girişimiyle karşı karşıya kaldı. O sıra Devrim Komandoları Ordusu’ndan yapılan açıklama, konvoyun dört tank, Sovyet yapımı bir adet Shilka uçaksavar silahı sistemi ve bir kısmı uçaksavar yüklü 12 kamyondan oluştuğunu ve üs bölgesine yaklaşmamaları yönünde yapılan uyarılara aldırış etmeden ilerlemeye çalıştığı için DMUK’a ait savaş uçakları tarafından hedef alındığını duyurdu. O dönem Suriye basınında yer alan haberlerde, DMUK’a ait savaş uçaklarının bombardımanı, et-Tanf yakınlarında kayıplara ve maddi hasar neden oldu.
Bu olaydan günler sonra DMUK’a ait savaş uçakları, et-Tanf yakınlarında, Tel Şehmi, Cileygam ve Zaza bölgelerinde Suriye rejimi güçlerinin kontrolündeki alanlara bildiriler bırakarak, et-Tanf Askeri Üssü’ne 55 kilometre mesafeden daha fazla yaklaşmamaları uyarısında bulunuldu. Bundan sonra et-Tanf Askeri Üssü’nün çevresine ‘55 kilometrelik çatışmasızlık bölgesi’ denilmeye başlandı. Uçuşa yasak bölge haline gelen alan DMUK tarafından korunuyor. Bu yüzden DEAŞ’la mücadele ve rejim güçleri ve muhalif gruplar arasındaki çatışmalar yüzünden yerinden edilenler için bu güvenli bölge içindeki Rukban Mülteci Kampı kuruldu. Bunun yanında başta Devrim Komandoları Ordusu, Şehit Ahmed el-Abdu Güçleri ve Karyatayn Şehitleri Tugayı olmak üzere muhalif gruplar bölgeye girerek Suriye'nin çöl bölgesinde yayıldılar.
 



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.