ABD saldırılarında ölen 6 El Kaide ve DEAŞ lideri

Eymen ez-Zevahiri ne ilk ne de son olacak

ABD saldırılarında ölen 6 El Kaide ve DEAŞ lideri
TT

ABD saldırılarında ölen 6 El Kaide ve DEAŞ lideri

ABD saldırılarında ölen 6 El Kaide ve DEAŞ lideri

ABD Başkanı Joe Biden, 71 yaşındaki El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri'nin Afganistan'ın başkenti Kabil'de öldürüldüğünü bugün bizzat duyurdu. 
Pazar günü CIA'in Afganistan'da insansız hava aracıyla düzenlediği saldırıda ölen Zevahiri, 2001'de ABD'de yaklaşık üç bin kişinin öldüğü 11 Eylül saldırılarını Usame bin Ladin'le birlikte düzenlemekle suçlanıyordu. 
Son operasyon, akıllara ABD'nin öldürdüğü diğer El Kaide ve Irak Şam İslam Devleti (DEAŞ) liderlerini getirdi. 

Mahir el-Agal
En yakın olay geçen aydan. Beyaz Saray ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) 12 Temmuz'da DEAŞ  liderlerinden Mahir el-Agal'ın Suriye'de öldürüldüğünü açıkladı.
CENTCOM, adını açıklamadığı bir DEAŞ militanının da aynı saldırıda ağır yaralandığını bildirdi. 
Operasyon, Suriye'nin kuzeybatısındaki Afrin'in Cinderes beldesi yakınlarında insansız hava aracıyla düzenlendi. 
DEAŞ'ın Irak ve Suriye'deki ilk 5 isminden biri olan Mahir el-Agal'ın, örgütün bağlantılarını bu iki ülke dışında geliştirmeye çalıştığı bildirildi. Amerikalı yetkililer, böylesine önemli bir ismin öldürülmesinin örgütün küresel eylem kapasitesine önemli darbe vurduğunu savundu. 
Biden da "Ülkemize yönelik tehditleri saptayıp bertaraf etmek için Birleşik Devletler'in binlerce askeri çatışma görevlerine yollamasının gerekmediğini gösteriyor" diyerek bu operasyonla övündü.

Ebu İbrahim el Haşimi el Kureyşi
Biden, şubat ayı başında özel operasyon birimlerinin Suriye'nin kuzeybatısında muhaliflerin kontrolündeki İdlib'de helikopterlerle baskın düzenleyerek DEAŞ  liderini öldürdüğünü duyurdu. 
ABD'li güçlerin kendisini yakalamaya yaklaştığını anlayan Kureyşi'nin "korkakça" davrandığını öne süren Biden, "O, işlediği suçlar nedeniyle adaletin önüne çıkmak yerine, kendini sadece intihar bombacısı yeleğiyle değil tüm 3. katı yerle bir eden bir bombayla patlatmayı seçti" ifadesini kullandı.
İlk müdahalede bulunan çevre sakinleri, saldırı sırasında aralarında 6 çocuk ve 4 kadının da olduğu en az 13 kişi öldüğünü bildirdi. Biden o dönemki açıklamasında, ölenlerden hiçbirinin Amerikalı olmadığını söyledi.

Ebu Bekir el Bağdadi
2019'da da Kureyşi'nin selefi Ebu Bekir el Bağdadi yine Suriye'de düzenlenen operasyonla öldürülmüştü. 
2010'da Irak İslam Devleti'nin lideri olduktan sonra Irak ve Suriye topraklarında hilafet ilan eden Bağdadi, örgütün zirveye ulaştığı dönemde Britanya toprakları kadar bir alanı kontrol ediyordu. Ayrıca dünyanın farklı bölgelerinde örgüt adına pek çok kanlı eylem düzenlenmişti. 
ABD öncülüğündeki askeri koalisyon, 2019 martında DEAŞ'ın son toprağını da elinden alsa da Bağdadi yakalanamamıştı. Ancak 26 Ekim'de ABD Özel Kuvvetleri'nin 8 helikopterle İdlib'in kuzeyinde düzenlediği gece operasyonunda, çıkışı olmayan bir tünele doğru gerileyen Bağdadi, dönemin başkanı Donald Trump'ın anlatımına göre, intihar yeleğini patlatarak kendisini ve üç çocuğunu öldürdü.
Operasyonda iki Amerikalının hafif yaralandığı, Bağdadi'nin eşlerinden ikisinin de kocaları gibi kendilerini patlattığı bildirildi. Trump'ın 50 yaşına yaklaşan DEAŞ lideri için "Köpek gibi öldü" ifadesini kullanması dikkat çekti.
Bağdadi operasyonu, o dönem ABD askerlerinin çoğunu Suriye'nin kuzeyinden çekme kararı aldığı için Trump'a tepki gösterildiği sırada gerçekleştirildi. Eleştiriler, DEAŞ'le mücadelede ABD'ye yardım eden Suriye Demokratik Güçleri'nin yalnız bırakılması üzerineydi. Suriye Demokratik Güçleri'nin ana gövdesini Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG oluşturuyor.
2020 şubatında yayımlanan Pentagon raporu, Bağdadi'nin ölümünden sonra Kureyşi'nin onun yerini almasıyla birlikte örgütün komuta yapısı ya da işleyişinde önemli bir değişiklik olmadığını savundu. 

Hamza bin Ladin
2019 eylülünde de Trump, eski El Kaide lideri Usame bin Ladin'in oğlu Hamza'nın Afganistan-Pakistan sınır bölgesinde düzenlenen operasyonda öldürüldüğünü duyurdu.
Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada "El Kaide'nin hem önemli liderlik yeteneklerinden hem de örgütün önemli operasyonel faaliyetlerinden yoksun bırakıldığı" iddia edildi.
Diğer yandan operasyonun tarihine ilişkin bilgi verilmedi. Hamza bin Ladin'in ölümüne ilişkin haberler bu açıklamadan önce de çıkmıştı.
El Kaide'nin kurucusunun oğlu, babasının örgütünde yükselen yıldız olarak görülüyordu. Trump, Hamza bin Ladin'in muhtemelen babasının varisi olacağını öne sürse de bazı uzmanlar buna katılmıyor.

Usame bin Ladin
2009'da ABD Başkanı olan Barack Obama'nın ilk emirlerinden biri CIA Direktörü Leon Panetta'ya olmuştu: 2001'de yaklaşık üç bin kişinin öldürüldüğü saldırıların arkasındaki ismin ölü ya da diri yakalanması.
11 Eylül saldırılarıyla tüm dünyanın tanıdığı El Kaide lideri Usame bin Ladin'in 1 Mayıs 2011'de ABD operasyonuyla yakalanarak öldürüldüğü açıklandı. 
Afganistan'daki Amerikan deniz piyadeleri, Pakistan'ın Abbottabad şehrine giderek 54 yaşındaki Usame bin Ladin'i saklandığı evde öldürdü. Cesedinin denize atıldığı duyuruldu.
Başkan Obama, duyurduğu operasyonu "Ulusumuzun El Kaide'yle savaşında elde ettiği en önemli kazanım" diye niteledi.
Birkaç gün sonra ölüm haberini doğrulayan El Kaide, intikam yeminleri etti. 
Pakistan egemenliğinin ihlal edildiğini savunurken, ABD de İslamabad yönetiminin terörle savaş için iyi bir müttefik olup olmadığını sorguladı. 

Ebu Musab ez-Zerkavi 
7 Haziran 2006'da ABD güçleri El Kaide'nin Irak'taki liderini uçaklarla düzenlenen hava saldırısıyla öldürdü. 
Bağdat'ın kuzeyinde güvenli olduğu düşünülen bir evi hedef alan bombardımanda, aralarında birer kadın ve çocuğun da bulunduğu 6 kişi yaşamını yitirdi.
El Kaide'ye bağlı internet siteleri, çok vakit geçmeden Ebu Musab ez-Zerkavi'nin "şehit" olduğunu bildirdi. 
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, üç sene önce Irak'ı işgal etmişti. Saddam Hüseyin yönetiminin elinde kitle imha silahları bulundurduğu yönündeki yanlış iddia, savaşın gerekçesi olmuştu. Zarkavi'nin de El Kaide'yle Saddam Hüseyin arasındaki iletişimi sağladığı da bir başka yalandı.
Bush operasyondan sonraki gün Beyaz Saray'da yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:
Zarkavi'nin ölümü El Kaide'ye ciddi bir darbe vurdu. Teröre karşı küresel savaş için bir zafer.
Ancak sonrasında El Kaide'nin Irak kolu, DEAŞ'e dönüşerek "teröre karşı zafer" ilanının o kadar da isabetli olmadığını ortaya koydu.
Independent Türkçe, Washington Post, AA

 



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.