Nükleer anlaşma müzakereleri devam edecek ama Washington'da beklentiler düşük

Şarku'l Avsat'a konuşan Avrupalı ​​üst düzey bir kaynak: Yeni müzakere turunun amacı, Borrell’in önerisinin tartışılması, yeni fikirler önerilmeyecek.

Enrique Mora ve Robert Malley, 20 Haziran 2021 tarihinde Viyana’da nükleer anlaşma müzakerelerinin oturum aralarında  (EPA)
Enrique Mora ve Robert Malley, 20 Haziran 2021 tarihinde Viyana’da nükleer anlaşma müzakerelerinin oturum aralarında  (EPA)
TT

Nükleer anlaşma müzakereleri devam edecek ama Washington'da beklentiler düşük

Enrique Mora ve Robert Malley, 20 Haziran 2021 tarihinde Viyana’da nükleer anlaşma müzakerelerinin oturum aralarında  (EPA)
Enrique Mora ve Robert Malley, 20 Haziran 2021 tarihinde Viyana’da nükleer anlaşma müzakerelerinin oturum aralarında  (EPA)

İran ve ABD heyetleri, yaklaşık 5 aylık bir aranın ardından, Tahran'ın hızla atom bombası yapma eşiğine yaklaştığı bir dönemde, nükleer anlaşmayı canlandırmayı amaçlayan müzakereleri sonuçlandırmak amacıyla yeni bir dolaylı müzakere turu için Avusturya'nın başkenti Viyana'ya dönüyorlar.
Resmi adı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olan nükleer anlaşmayı canlandırma müzakerelerinin Avrupa Birliği (AB) koordinatörü Enrique Mora, dün (Çarşamba), Twitter üzerinden, müzakereleri sonuçlandırmak üzere Viyana'ya gittiğini duyurdu.
Şarku'l Avsat'a konuşan Avrupalı üst düzey bir kaynak, Viyana'daki müzakerelere sadece İranlı ve ABD’li heyetlerin dolaylı olarak katılacaklarını ve anlaşmanın diğer taraflarının (Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya ve Çin) bu müzakere turunda yer almayacaklarını söyledi. Kaynak, İranlı ve ABD’li heyetlerin Viyana'ya, Mora’nın AB koordinatörlüğünü yaptığı müzakerelerde arabulucu rolü oynayan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in 20 Temmuz'da sunduğu öneriyi görüşmek amacıyla döndüklerini ve Borrell’in önerisi dışında sunulan yeni bir fikir olmadığını belirtti.
Öte yandan ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley, ülkesinde yeni müzakere turu için beklentilerin yüksek olmadığını, ancak Washington’ın anlaşmaya varılması için iyi niyetle çaba sarf etmeye hazır olduğunu kaydetti.
Malley, Twitter hesabından, “Beklentilerimiz düşük, ancak ABD, AB’nin çabalarından memnun. Bir anlaşmaya varmak için iyi niyetle çaba göstermeye hazırız” yazdı.  İran'ın ise buna hazır olup olmadığının yakında ortaya çıkacağını belirten Malley, Viyana’daki yeni müzakere turunun amacının Borrell’in önerisinin tartışılması olduğunu vurguladı.
Diğer taraftan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Başmüzakereci Ali Bakıri Kani, 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmayı canlandırmak için topun ABD’nin sahasında olduğunu söyledi. Dün Tahran’dan ayrılmadan önce Twitter hesabından yaptığı paylaşımda ‘müzakereleri ilerletmek için’ Viyana yolunda olduklarını belirten İranlı yetkili, “Sorumluluk, anlaşmayı ihlal eden ve geçmişin kötü mirasından uzaklaşamayanlarda” ifadelerini kullandı.
Bakıri Kani, paylaşımının devamında, “ABD, KOEP üyelerinin cömertliğinin sağladığı fırsatı değerlendirmeli. Olgunluk göstermek ve sorumlu davranmak için top onların sahasında” yazdı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, yeni müzakere turu sırasında çeşitli tarafların önerdiği fikirlerin tartışılacağını aktardı. Kenani, İran’ın, İran ulusunun haklarını ve çıkarlarını güvence altına alan istikrarlı bir anlaşmaya varma konusunda kararlı olduğuna işaret etti.
“Anlaşma, mükemmel değil, ama en iyisi”
Borrell, geçtiğimiz hafta Tahran ve Washington'a ‘ciddi bir krizden’ kaçınmaları için bir öneri sunduğunu belirterek, tarafları önerisini kabul etmeye çağırdı. Önerisinin detaylarını açıklamayan Borrell, Financial Times'da yayınlanan makalesinde önerisinin ‘mükemmel bir anlaşma olmadığını, fakat müzakerelerde arabulucu olarak hazırlayabileceğinin en iyisi olduğunu’ yazdı. Önerisinin tüm temel unsurları ele aldığına ve tüm tarafların zorlukla elde ettiği uzlaşmaları kapsadığına dikkat çeken Borrell, “Viyana'da 15 ay süren yoğun ve yapıcı müzakereler ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP/nükleer anlaşma) tarafları ve ABD ile sayısız görüşmeden sonra, daha fazla taviz verilecek alan kalmadığı sonucuna vardım” ifadelerini kullandı. Taslağın reddedilmesine karşı uyaran Borrell, “Ciddi bir nükleer kriz riskiyle karşı karşıyayız” dedi. Borrell ayrıca, yaklaşan ABD kongre seçimlerini bir anlaşmaya varmanın önündeki engellerden biri olarak nitelendirdi.
Rusya’nın yeni müzakere turundan beklentisi
Avrupalı ​​ve İranlı taraflar, yeni müzakere turunun Doha’da yapılan tura benzeyeceğini vurgulasalar da Moskova'nın Viyana'daki uluslararası kuruluşlar nezdindeki daimi temsilcisi ve nükleer anlaşma müzakerelerindeki temsilcisi Mihail Ulyanov, Moskova'nın nükleer anlaşmayı sonuçlandırmak için yapıcı müzakerelere hazır olduğunu açıkladı. Ulyanov, “Viyana’da KOEP’in canlandırılmasına ilişkin müzakereler yakında yeniden başlayacak gibi görünüyor. Heyetler yaklaşık beş aylık bir aranın ardından Viyana'ya dönmeyi planlıyor. Rus müzakereciler anlaşmayı sonuçlandırmak için yapıcı müzakerelere hazır” şeklinde konuştu.
İran Başmüzakerecisi Bakıri Kani ile ABD’nin İran Özel Temsilcisi Malley arasında geçtiğimiz Haziran ayında, AB’nin arabuluculuğunda Katar'ın başkenti DOHA’da yapılan dolaylı müzakere turunda herhangi bir ilerleme kaydedilemedi.
Geçtiğimiz Mart ayında Tahran ile ABD Başkanı Joe Biden yönetimi arasında Viyana'da 11 ay süren dolaylı müzakerelerin ardından nükleer anlaşmayı canlandırma konusundaki ana hatlar prensipte kabul edildi.
Ancak müzakereler, Rusya’nın son dakika talepleri ve Tahran'ın Washington'dan hiçbir ABD yönetiminin Trump yönetimi gibi nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak geri çekilmeyeceğine dair garanti verilmesinin yanı sıra, DMO'nun ABD'nin yabancı terör örgütleri listesinden çıkarılması konularındaki ısrarı nedeniyle çöktü.
Bununla birlikte geçtiğimiz Haziran ayında İran'ı, üç gizli tesiste bulunan uranyum izleri hakkında net açıklamalar yapmadığı için kınayan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) soruşturma dosyasını kapatmasını istemesi, müzakerelerde Tahran'ın güvenilirliğine ilişkin endişeleri artırdı.
Nükleer gerilim
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami, Tahran'ın nükleer tesislerinde UAEA’nın gözlem kameralarının yeniden çalıştırılmasına ilişkin şartlarını yineledi. Karşı taraf nükleer anlaşmada yer almadığı ve yükümlülüklerini yerine getirmediği sürece süresi dolmuş bir anlaşmayı uygulamaya devam etmek için hiçbir sebebin olmadığını söyleyen İslami, “Anlaşmadaki taahhütlerini uygulamadıkları ve asılsız suçlamalardan vazgeçmedikleri sürece kameralar yeniden çalışmaya başlamayacak”  ifadelerini kullandı.
Washington'ın DMO'yu yabancı terör örgütleri listesinden çıkarma niyetinde olmadığını söyleyen Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby’nin açıklamalarını yorumlayan İslami, “DMO meselesi, müzakerelerdeki ana konu değil” dedi.
İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, Pazartesi gecesi bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, İran’ın yüzlerce gelişmiş santrifüje gaz pompalama sürecini başlattığını duyurmasından sadece iki gün sonra dolaylı müzakerelere dönüşle ilgili açıklama yapıldı. UAEA da dün üye ülkelere verdiği bir raporda, İran'ın Natanz Nükleer Tesisi’nde üç set altıncı nesil (IR6) santrifüj kurulumu yaptığını teyit ederken, ikinci nesil (IR2) altı set santrifüjü kurmayı planladığını belirtti. Raporda ayrıca İran'ın birinci nesil (IR1) iki set santrifüjle uranyum zenginleştirmeye başladığı kaydedildi.
İran haber ajansları, İslami'nin dünkü Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlarken, yeni santrifüjlerin çalışmasının ABD Hazine Bakanlığı tarafından uygulanan yaptırımlara misilleme olduğunu söylediğini aktardı. İranlı yetkilinin sözleri, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Pazartesi günü yaptığı açıklamaların benzeri niteliğindeydi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'a göre ABD’nin ‘İran petrolü ihracatıyla ilgili yasa dışı faaliyetlere yardımcı olan altı şirketi’ hedef alan yaptırımların duyurulmasından yaklaşık iki saat sonra İran, yeni santrifüjlerin çalıştırıldığını duyurdu.
Tahran'ın yüzlerce santrifüje gaz enjekte edilmesi talimatı verdiğini ve UAEA’nın bu konuda bilgilendirildiğini açıklayan Kemalvendi, bu adımın, ülkenin ihtiyaç seviyesi olan 190 bin SU’luk zenginleştirme seviyesine ulaşılması planı çerçevesinde atıldığını söyledi.
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, 2018 yılının Haziran ayında, İran Atom Enerjisi Kurumu'na 190 bin SU’luk zenginleştirme seviyesine çıkması talimatı verdi. İran’In 190 bin SU’luk zenginleştirme seviyesi, nükleer anlaşmada öngörülen seviyenin 30 katı.
İranlı üst düzey üç yetkili, geçtiğimiz ay içerisinde Tahran'ın nükleer bomba yapma teknik kabiliyetine sahip olduğunu belirttikleri açıklamalarda bulundular. UAEA’nın geçtiğimiz Mayıs ayındaki tahminine göre İran, yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 40 kilogramdan fazla uranyuma sahip. Uluslararası uzmanlara göre yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirme, İran’ın nükleer silah endüstrisine girme çabasının yaklaşık yüzde 99'unu oluşturabilir.
Eurasia Group'tan analist Henry Rome, nükleer anlaşmanın bu yıl yeniden canlandırılmasının pek olası olmadığını düşünüyor. Bunun olması ihtimalini yüzde 35 olarak gören Rome, ne İran’ın ne de ABD’nin anlaşmanın sona ermesinden sorumlu olmak istediğinin altını çizdi.
Reuters’ın aktardığına göre Rome bir analizinde hem ABD hem de İran, sonunda anlaşmanın çökmesini bekliyor gibi görünseler de bir anlaşmaya ulaşma olasılığını korumalarında güçlü bir çıkarlarının olduğunu vurguladı.
Rome, değerlendirmesinde şunları kaydetti:
“ABD için, anlaşma planına ilgi göstermeye devam etmek, Tahran üzerindeki artan diplomatik ve ekonomik baskıya yönelik karmaşık ve maliyetli geçişi geciktiriyor. İran için ise devam eden diplomatik çabalar her ne kadar beyhude olsa da iç piyasalarını güçlendiriyor, artan uluslararası baskıyı sarsıyor ve ona nükleer programında ilerleme kaydetmeye devam etmesini için bir kalkan sağlıyor.”



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.