Bazı İlaçların ‘Ayna Görüntüsü’ kimyasal yapıları zararlı olabilir

Bazı İlaçların ‘Ayna Görüntüsü’ kimyasal yapıları zararlı olabilir
TT

Bazı İlaçların ‘Ayna Görüntüsü’ kimyasal yapıları zararlı olabilir

Bazı İlaçların ‘Ayna Görüntüsü’ kimyasal yapıları zararlı olabilir

Herhangi bir ilacın veya kimyasal bileşiğin vücut üzerindeki etkileri, atomlarının uzayda nasıl düzenlendiğine bağlı. Bazı bileşiklerin aynı moleküler formüle sahip ancak farklı 3 boyutlu yapıya sahip karanlık ikizi vardır. Bunun vücutta yaptıkları veya yapmadıklarıyla ilgili sonuçları olabilir. Bazı İlaçların ‘Ayna Görüntüsü’ Kimyasal Yapıları vardır. Bu nedenle yanlış ilaçlar zararlı olabilir.
Binlerce doğum kusuruna ve düşüklere neden olan sabah bulantısı ilacı olan thalidomide’nin trajik hikayesini düşünün. Thalidomide bir formunun veya izomeri yatıştırıcı etkiye sahipken, diğerinin anormal fizyolojik gelişime neden olduğu düşünülüyor.
Güney Carolina Üniversitesi'nde ilaç keşfi ve biyomedikal bilimler doçenti Sajish Mathew liderliğinde yapılan yeni araştırma, kırmızı üzüm ve yer fıstığında bulunan böyle bir bileşiğe, resveratrol'e odaklandı. Alzheimer hastalığını tedavi etmek için resveratrol kullanımına ilişkin klinik denemelerin neden tutarsız sonuçlar verdiği bilimsel bir gizem olmuştur.
Sebebin iki farklı formun kullanılmasından kaynaklanabileceği ortaya çıktı. The Conversation'dan alıntı yapan Science Alert web sitesine göre, biri biliş ve hafızaya yardımcı olurken, diğeri sinir sistemi için toksik olabilir.

İzomerler ve amino asitler
Birçok ilaç aynı atomlara ve bağlara sahip. Ancak uzayda farklı şekilde düzenlenir. Bu ilaçlara kiral bileşikler denir. Yani üst üste bindirilemez iki ayna görüntüsü olarak var olurlar. Örneğin, elleriniz birbirinin üst üste bindirilemez ayna görüntüleridir. Aynı gibi görünseler de üst üste koyduğunuzda örtüşmüyorlar.
Bu aynalar genellikle çok benzer özelliklere sahip. Çünkü aynı elementleri ve bağlantıları paylaşırlar. Ancak uzayda düzenlenme biçimleri vücuttaki etkilerini büyük ölçüde değiştirebilir. Tıpkı Sağ elinize bir solak eldiveni sığdıramayacağınız gibi, bir ilacın solak versiyonu da vücuttaki bir sağ el molekülüne uyacak şekilde bir hedefe sığamayacaktır. Kiral moleküller, optik aktiviteleri ile tanımlanan iki versiyonda veya izomerlerde gelir. Bir kiral molekül üzerine polarize ışık tutarsanız, birinin ışığı sola (L- öneki veya levorotatory ile gösterilir) döndürürken, diğerinin onu sağa döndüreceği (D öneki veya dekstrorotatory ile gösterilir) anlamına gelir.
Proteinlerin yapı taşları olan amino asitler kiral moleküllerdir. Canlı organizmalar öncelikle L konfigürasyonlu amino asitlerden proteinler üretirler. Bununla birlikte, D konfigürasyonunun doğada birçok başka işlevi vardır.
Örneğin bakteriler, hücre duvarlarını yapmak için D konfigürasyonlu amino asitleri kullanır. Memeliler, sinir ve endokrin sistemlerinde haberciler olarak D konfigürasyonlu amino asitleri kullanırlar.
Amino asit tirozin, L oluşum kuralının önemli bir istisnasıdır. Diğer amino asitlerin aksine, tirozinin hem L hem de D konformasyonları, tirozil-tRNA sentetaz (TyrRS) adı verilen bir enzim tarafından protein sentezi için aktive edilebilir.
D-tirozinin varlığı, hücrelerin sadece L-tirozin kullanan proteinler sentezlemesini zorlaştırabilir. Bununla birlikte, hücreler, her iki versiyon arasında ayrım yapabilen ve sadece L-tirozinin kullanılmasını sağlayan enzimler geliştirmiştir.
Tirozin tüketen enzimler olmadığında, vücutta artan tirozin seviyeleri, sinir sistemine zarar da dahil olmak üzere toksik etkilere sahip olabilir. Son zamanlarda yayınlanan çalışma, çok fazla tirozinin nörotoksik olmasının olası bir nedenini öne sürüyor. Bir petri kabındaki sıçan beyin hücrelerine artan miktarlarda L-tirozin eklediğimizde, vücuda zarar vermeden protein yapmak için tirozini aktive eden enzim olan TyrRS düzeylerini düşürdüğünü bulduk.
Şaşırtıcı bir şekilde, D-tirozin eklemek sadece TyrRS seviyelerinin düşmesine neden olmakla kalmadı, aynı zamanda nöronları da öldürdü.
Artmış tirozin seviyeleri gösteren Alzheimer hastalarının beyinlerine baktığımızda, TyrRS enzim seviyelerinin de tükendiğini gördük. Hipotezimiz, beyindeki tirozin seviyeleri arttıkça TyrRS enzim seviyelerinin düştüğü ve Alzheimer hastalığı olan kişilerin beyinlerinde zararlı etkilere neden olduğu yönündedir.
Bu bulgular, TyrRS'nin biliş ve hafıza için gerekli olan proteinlerin sentezinde oynayabileceği potansiyel olarak önemli rolü göstermekte.
Bu bulguların resveratrol (araştırmacıların potansiyel sağlık yararları için inceledikleri kırmızı şarapta bulunan bir bileşik) çalışmaları için etkileri vardır. Bazı klinik deneyler, resveratrolün Alzheimer hastalığı olan kişilerde bilişsel işlevi iyileştirebileceğini bulmuş olsa da, diğerleri bunun tam tersi bir etkiye sahip olduğunu ve hastalığı daha şiddetli hale getirdiğini buldu.
Resveratrol, cis-resveratrol ve trans-resveratrol olmak üzere iki şekilde gelir. L- ve D- gibi "cis-" ve "trans-" önekleri, iki izomerdeki aynı atomların uzayda nasıl farklı şekilde düzenlendiğini açıklar.
Çalışmada araştırmacılar, resveratrolün iki formunun TyrRS'ye farklı şekillerde bağlandığı için nöronlarda zıt etkilere yol açabileceğini buldu.
Cis-resveratrol, bir petri kabındaki sıçan nöronlarındaki TyrRS seviyelerini arttırabilirken, yüksek konsantrasyonlarda trans-resveratrol TyrRS'yi tüketti ve sinir hasarına neden oldu. Bununla birlikte, düşük konsantrasyonlarda trans-resveratrol vücutta cis-resveratrol'e dönüşebilir. Bu sonuç, TyrRS seviyelerinde ve bununla ilişkili faydalarda bir artışa yol açar.
Tek başına resveratrol cis test edilmediğinden, birçok klinik resveratrol denemesinin başarısız olduğunu varsayıyoruz. Bunun, yüksek dozlarda trans-resveratrol kullanan denemelerin neden yan etkiler gösterdiğini, düşük dozlarda trans-resveratrol kullanan ve daha sonra resveratrol'e dönüştürülen denemelerin yararlı etkiler için vücutta bağımsız bir ilişki gördüğünü açıklayabileceğine inanıyoruz.
Sonuç olarak, bir ilacın aldığı farklı biçimlere dikkat etmek, daha etkili tedavilere yardımcı olabilir.



2026 yılına akıllı ve sağlıklı kararlarla girin... Zihninizi ve bedeninizi güçlendirecek 10 karar

TT

2026 yılına akıllı ve sağlıklı kararlarla girin... Zihninizi ve bedeninizi güçlendirecek 10 karar

2026 yılına akıllı ve sağlıklı kararlarla girin... Zihninizi ve bedeninizi güçlendirecek 10 karar

Küresel istatistik şirketi Statista’nın, Alman ve Amerikalılardan oluşan bir örnekleme yeni yıl kararlarını sorması üzerine, katılımcıların her yıl tekrarlanan geleneksel yanıtlar verdiği görüldü. En çok dile getirilen hedefler arasında daha fazla para biriktirmek, spora daha fazla zaman ayırmak, sağlıklı beslenmek ve kilo vermek yer aldı.

Peki, en güncel bilimsel ve tıbbi araştırmalara göre 2026 yılında hangi sağlık trendlerinin öne çıkması bekleniyor?

Kanının derinliklerine in

Yıllık rutin kan tahlilleri artık genel tabloyu görmek için yeterli sayılmıyor. Uzmanlar, kolesterol, şeker ve D vitamini düzeylerinin ölçülmesinin ötesine geçilmesini öneriyor. Gelişmiş testler; insülin direnci, iltihaplanma, metabolik göstergeler ve hatta genetik risklerin değerlendirilmesini de kapsıyor. Bu kapsamlı analizlerin, beslenme düzeni ve yaşam tarzında kronik hastalıkları önlemeye yardımcı olacak uygun değişikliklerin yapılmasını sağlayabileceği belirtiliyor.

xcvf
Gelişmiş kan testleri daha popüler hale gelecek. (Reuters)

Ozempic, kardeşleri ve kuzenleri

Ozempic, Wegovy ve Mounjaro gibi kilo vermek isteyenlerin yakından takip ettiği ilaçlara, sağlık sektöründe yeni rakiplerin çıkması bekleniyor. Ancak bu rekabet, Ozempic ve benzerlerinin de dahil olduğu ‘peptit’ ailesinin sınırları içinde kalacak. 2026 yılında, özellikle büyüme hormonu salınımını uyaran ve metabolizmayı düzenleyen farklı peptit türlerinin ilaç pazarına güçlü bir giriş yapacağı öngörülüyor.

Yeni yılda kas gelişimini destekleyen, yaşlanma karşıtı etkiler sunan ve bağışıklık sistemini güçlendiren peptitlere yönelik ilginin artması bekleniyor. Büyük ilaç üreticilerinin tahminlerine göre, küresel peptit pazarının değeri 2024’te 224 milyar dolar seviyesindeyken, 2030 yılına kadar 260 milyar dolara ulaşacak.

Kaslar gösteriş için değil, sağlık içindir

Bilimsel çalışmalara göre, sağlıklı bir bedenin temelinde sağlıklı kas yapısı yer alıyor. Araştırmalar, kas erimesinin yalnızca yaşlanmanın bir sonucu olmadığını, 30’lu yaşlardaki bireylerde dahi görülebildiğini ortaya koyuyor.

yju6k
Estetik nedenlerle değil, sağlık nedenleriyle kaslarınızı koruyun. (AFP)

Kas kütlesindeki azalmanın, insülin direncini artırdığı, metabolik esnekliği azalttığı ve uzun vadede yüksek tansiyon ile diyabet riskini yükselttiği belirtiliyor. Bu nedenle, egzersiz ve yeterli protein tüketimi yoluyla yağsız ve güçlü bir kas kütlesinin korunmasının, artık yalnızca estetik kaygılarla değil, sağlık açısından önem taşıdığı vurgulanıyor.

Düşmanınızı tanıyın: işlenmiş gıdalar

Springer Nature bilim grubunun kısa süre önce yayımladığı bir araştırmaya göre, işlenmiş gıdalar tüketmek ölüm riskini yüzde 15 oranında artırıyor. ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi ise işlenmiş gıdalara dayalı beslenmenin bilişsel gerileme riskini yüzde 28 yükselttiğine dikkat çekiyor.

cvdfg
İşlenmiş gıdalara dayalı bir beslenme, zihinsel gerileme riskini artırır. (Reuters)

Uzmanlara göre çözüm, meyve, sebze, tam tahıllar ile işlenmemiş et ve balık gibi doğal haline en yakın gıdalara yeniden yönelmekten geçiyor. Buna karşılık, cips, gazlı içecekler, şekerli kahvaltılık gevrekler, hazır noodlelar, tavuk nuggetları ve sosisli sandviç gibi işlenmiş ürünlerden mümkün olduğunca uzak durulması öneriliyor.

Beyninizi sağlıklı tutun

Kovid-19 salgını, özellikle gençler arasında hafıza zayıflığı, odaklanma sorunları ve zihinsel dağınıklık vakalarının artmasıyla beynin ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koydu. Uzmanlara göre, zihni ve beyni koruma ihtiyacı her zamankinden daha fazla önem kazanmış durumda. Bu kapsamda, beyin hacminin korunması, beyaz maddenin sağlığının sürdürülmesi ve nörolojik iltihapların azaltılması öne çıkan hedefler arasında yer alıyor.

dfvgh
Beyin sağlığını korumak 2026 için öncelikli bir konu (Pixabay)

Koruyucu önlemlerin bir bölümünün beslenmeyle ilişkili olduğuna dikkat çekiliyor. Yoğurttaki probiyotikler, tahıllardaki lifler, sarımsak ve kırmızı meyveler gibi gıdaların beyin sağlığına katkı sağladığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra, ashwagandha, rhodiola ve ginseng gibi bazı besin takviyelerinin de bu alanda destekleyici rol oynayabileceği ifade ediliyor.

Bu nedenle, yeni yıl kararları arasına bilişsel eğitime yönelik uygulamalara yatırım yapılmasının da eklenmesi öneriliyor. Uzmanlar, çoğunlukla hafızayı teşvik eden oyunlara dayanan bu uygulamaların yanı sıra, beyin performansını ve toparlanmasını izleyebilen akıllı saatler gibi giyilebilir teknolojilerin de giderek daha fazla ilgi gördüğünü belirtiyor.

Sağlıklı uyku

2026 yılı, ‘Erken yat, erken kalk; sağlığın yerini bulsun’ anlayışına dönüşün yılı olabilir. Artık sadece erken yatmak için bir davete katılmamayı tercih etmek utanılacak bir durum olarak görülmüyor. Özellikle Z kuşağının, kaliteli uykunun bir lüks değil, bir öncelik olduğunun daha fazla farkında olduğu belirtiliyor.

xscdf
2026, erken yatmanın önemi konusunda farkındalık yılı olabilir. (Pexels)

Uyku kalitesini izleyen akıllı elektronik cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte bu alanda kontrol sağlamak da kolaylaştı. 2026’da yapay zekâ destekli bu teknolojilerin daha fazla gündeme gelmesi bekleniyor. Söz konusu sistemlerin, uyku sırasında solunum kesintilerini azaltmaya yardımcı olması ya da kişiye özel sağlıklı uyku eğitimi sunması öngörülüyor. Otellerin de konuklarına, dinlendirici bir uykuyu önceleyen donanımlar ve hizmetler sunmaya yönelmesi bekleniyor.

Nefes egzersizleri

Ruh sağlığının, fiziksel sağlık kadar önemli olduğu gerçeğinden hareketle, bu alana yönelik ilginin 2026 yılında daha da artması bekleniyor. Bu sürecin ilk adımını ise nefes egzersizlerinin yaygınlaşması oluşturuyor. Çoğu zaman hafife alınan bu en basit ve erişilebilir uygulamanın, psikolojik denge açısından temel bir rol oynadığı vurgulanıyor. Uzmanlara göre nefes egzersizleri, yalnızca doğru nefes alıp verme yoluyla sinir sisteminin düzenlenmesine ve zihinsel istikrarın sağlanmasına katkı sunuyor.

zxcvf
Nefes egzersizleri, daha iyi zihinsel ve fiziksel sağlık için önemli. (Pexels)

İş yerinde stres yapmaya gerek yok

Küresel şirketler, üretkenliğe verdikleri önem kadar, çalışanlarının psikolojik istikrarını da artık her zamankinden daha fazla gözetiyor. Buna paralel olarak, iş yerindeki stresin ruhsal ve sinirsel sağlık üzerinde olumsuz etkiler yarattığına dair farkındalık artıyor. Araştırmalar, sağlıklı uykuya, düzenli egzersize ve meditasyona öncelik veren büyük şirket yöneticilerinin, daha gelişmiş bir duygusal zekâya ve daha isabetli karar alma becerilerine sahip olduğunu ortaya koyuyor.

Özetle, çalışanların mesleki başarı ve yöneticilerini memnun etme uğruna sağlıklarından ve sinirlerinden fedakârlık ettiği dönemlerin geride kaldığına dikkat çekiliyor.

İş için sağlığınızı ve sinirlerinizi feda ettiğiniz günler geride kaldı. (Pexels)
İş için sağlığınızı ve sinirlerinizi feda ettiğiniz günler geride kaldı. (Pexels)

Telefonunuzu bir kenara koyun

2026’da ruh sağlığını korumak için dijital dünyadan uzaklaşmanın önemi konusunda farkındalığın artması bekleniyor. Nesiller fark etmeksizin, insanlar geçmişte popüler olan ilgi alanlarına geri dönecek; el sanatları, boyama, günlük tutma ve grup sporları bunlar arasında öne çıkacak. Dijital detoks kavramı, sanal dünyadan kopma ve mümkün olduğunca telefondan uzak durma anlayışı bu dönemde daha da yaygınlaşacak.

Manevi zenginlik

2026 yılında, bedene özen gösterirken ruhu beslemeye yönelik ilginin yeniden artması bekleniyor. Son araştırmalar, meditasyon, yoga, nefes egzersizleri ve insani amaçlarla gönüllülük gibi sağlam spiritüel ritüeller uygulayan kişilerin sadece daha uzun değil, aynı zamanda daha kaliteli bir yaşam sürdüğünü ortaya koyuyor.


Netflix izleyicileri seçti: 2025'in en büyük hayal kırıklığı hangisi?

İlk sezonda aşklarını kanıtlayan agnostik podcast sunucusu Joanne ve yakışıklı haham Noah, ikinci sezonda hayatlarını ve ailelerini bir araya getirerek yeni bir sınavdan geçiyor (Netflix)
İlk sezonda aşklarını kanıtlayan agnostik podcast sunucusu Joanne ve yakışıklı haham Noah, ikinci sezonda hayatlarını ve ailelerini bir araya getirerek yeni bir sınavdan geçiyor (Netflix)
TT

Netflix izleyicileri seçti: 2025'in en büyük hayal kırıklığı hangisi?

İlk sezonda aşklarını kanıtlayan agnostik podcast sunucusu Joanne ve yakışıklı haham Noah, ikinci sezonda hayatlarını ve ailelerini bir araya getirerek yeni bir sınavdan geçiyor (Netflix)
İlk sezonda aşklarını kanıtlayan agnostik podcast sunucusu Joanne ve yakışıklı haham Noah, ikinci sezonda hayatlarını ve ailelerini bir araya getirerek yeni bir sınavdan geçiyor (Netflix)

Netflix izleyicileri, bu yıl yayımlanan yapımlar arasından "en hayal kırıklığı yaratan dizileri" seçti. Listede yer alan bir dizi ise aldığı görece yüksek puanlara rağmen tepkilerin odağına yerleşti.

Bir Reddit kullanıcısı, diğer izleyicilere "2025'in en kötü ya da en hayal kırıklığı yaratan Netflix dizileri hangileri?" sorusunu yöneltti. Kullanıcı, paylaşımında "Bu yıl Netflix'te iyi diziler olduğu kadar, platformun sömürdüğü ya da çok kötü şekilde ürettiği için insanları öfkelendiren pek çok yapım da var" ifadelerini kullandı.

Aynı izleyici, kendi tercihini Squid Game'in üçüncü sezonundan yana yaparken, "Siz ne düşünüyorsunuz? Lütfen oylayın ve paylaşın" çağrısında bulundu.

Romantik drama "izlenemez" diye nitelendirildi

Tartışmada en çok öne çıkan yapımlardan biri ise sürpriz biçimde Nobody Wants This'in ikinci sezonu oldu. Bazı izleyiciler diziyi "izlenemez" diye nitelendirdi.

Romantik drama türündeki dizi, 2024'te yayımlanan ilk sezonuyla hem eleştirmenlerin hem de izleyicilerin beğenisini kazanmıştı. 

Dizi, agnostik bir podcast yayıncısı olan Joanne'in (Kristen Bell), haham Noah'yla (Adam Brody) yaşadığı ilişkiyi konu alıyordu. Derin bağlarına rağmen çift, birbirinden son derece farklı yaşam tarzları nedeniyle ilişkilerini sürdürmekte zorlanıyordu. Bu çatışma, ilk sezonda ele alınmış ve yapım Rotten Tomatoes'ta eleştirmenler nezdinde yüzde 95'lik etkileyici bir başarı yakalamıştı.

Ancak ekimde yayımlanan ikinci sezon için tablo tersine döndü. İzleyiciler, dizinin "cazibesini kaybettiğini" savunurken, eleştirmenler de yeni sezonun seyirciye taze bir hikaye sunmak yerine ilk sezonun olay örgüsünü tekrar ettiğini belirtti.

Sonuç olarak ikinci sezon, izleyicilerden yüzde 53'lük bir puan alabildi. Eleştirmenler ise daha cömert davranarak diziye yüzde 79'luk beğeni puanı verdi. Bu tablo, dizinin genel eleştirmen ortalamasını yüzde 87'ye düşürdü; bu hâlâ saygın bir oran olsa da izleyici tepkilerini yumuşatmaya yetmedi.

"Kimse üçüncü sezonu istemiyor"

Sosyal medya tartışmasında bir izleyici, "İlk sezonu çok sevmiştim. İkinci sezon aynı hikayeyi tekrar edip durdu" derken, bir diğeri şöyle yazdı: 

Birinci sezon harikaydı, ikinci sezon ise izlenemezdi. Kimse üçüncü sezonu istemiyor.

Başka bir kullanıcı ise, "İkinci sezon inanılmaz derecede kötüydü, ortada doğru düzgün bir hikaye yoktu. Ben bu diziyi bıraktım" ifadelerini kullandı. 

Bir başka izleyici de "Üç bölüm dayanabildim ve bıraktım. İlk sezon mükemmeldi. Yazık oldu" dedi. 

Tartışmaya katılan son bir kullanıcıysa, "Katılıyorum, ikinci sezon berbattı. Joanne dayanılmaz bir karaktere dönüştü" diye yazdı.

Tüm bu sert eleştirilere rağmen Nobody Wants This, gelecek yıl üçüncü sezonuyla ekrana dönmeye hazırlanıyor. Yeni sezonun, dizinin ilk sezonundaki beğeni düzeyini yakalayıp yakalayamayacağı ise şimdiden merak konusu.

Independent Türkçe, Daily Record, Mirror


Ünlü oyuncu 8 yaşındaki kızından aldığı kariyer tavsiyesini anlattı

Andrew Davis imzasını taşıyan 2003 yapımı Kuyu'da Sigourney Weaver'a (ortada) Jon Voight (sağda) ve Shia LaBeouf (solda) gibi isimler eşlik etmişti (Buena Vista Pictures Distribution)
Andrew Davis imzasını taşıyan 2003 yapımı Kuyu'da Sigourney Weaver'a (ortada) Jon Voight (sağda) ve Shia LaBeouf (solda) gibi isimler eşlik etmişti (Buena Vista Pictures Distribution)
TT

Ünlü oyuncu 8 yaşındaki kızından aldığı kariyer tavsiyesini anlattı

Andrew Davis imzasını taşıyan 2003 yapımı Kuyu'da Sigourney Weaver'a (ortada) Jon Voight (sağda) ve Shia LaBeouf (solda) gibi isimler eşlik etmişti (Buena Vista Pictures Distribution)
Andrew Davis imzasını taşıyan 2003 yapımı Kuyu'da Sigourney Weaver'a (ortada) Jon Voight (sağda) ve Shia LaBeouf (solda) gibi isimler eşlik etmişti (Buena Vista Pictures Distribution)

Sigourney Weaver, kariyerine dair yerinde bir tavsiyeyi beklenmedik bir kaynaktan aldığını anlattı.

Yaratık (Alien) serisinin yıldızı, Vanity Fair'a verdiği röportajda, kızı Shar'ın kendisine 2003 yapımı Kuyu'daki (Holes) kötü karakteri canlandırmasını önerdiğini söyledi.

Weaver, "Kuyu'nun benim için özel bir yeri var çünkü kızım Shar, o dönem yaklaşık 8 yaşındaydı ve okulda bu kitabı okuyordu" diyerek anlattı:

Bir gün yanıma geldi ve 'Anne, kitabımda gerçekten korkunç bir kadın var, onu sen oynamalısın' dedi.

5 Oscar adayı Sisteki Goriller'le (Gorillas in the Mist) de tanınan Weaver, bu önerinin kendisini duygulandırdığını dile getirdi. 

"Kitaptan bir adım geri çekilip bana, 'Gerçekten berbat bir karakter var ve onu sen oynamalısın' diyebilmesiyle gurur duymuştum" ifadelerini kullanan Üç Oscar adayı yıldız ekledi: 

Sanırım bundan keyif alacağımı biliyordu.

Filmde Weaver, Green Lake isimli ıslah kampının başındaki Louise Walker karakterini canlandırmıştı. Walker, bir grup çocuğu, kayıp bir kanun kaçağının hazinesini bulma planı kapsamında sürekli çukur kazmaya zorlayan acımasız bir yöneticiydi.

Weaver, canlandırdığı karakterle ilgili şöyle dedi: 

Bir çocuğun gözünden bakıldığında tam anlamıyla kabus gibiydi.

76 yaşındaki Weaver, kariyerine hız kesmeden devam ediyor. Ünlü oyuncu şu sıralar Avatar: Ateş ve Kül'de (Avatar: Fire and Ash) izleyici karşısına çıkıyor. 

Independent Türkçe, Entertainment Weekly, Vanity Fair