Pelosi'nin Tayvan ziyareti, ABD ve Çin arasındaki ‘çip savaşını’ tetikler mi?

Çip üretimindeki muhtemel aksaklıkların ulusal güvenlik sektörlerine etkisi endişeye neden oluyor.

Yarı iletkenler, ABD ve Çin arasındaki teknoloji rekabetinin merkezinde yer alıyor. (AFP)
Yarı iletkenler, ABD ve Çin arasındaki teknoloji rekabetinin merkezinde yer alıyor. (AFP)
TT

Pelosi'nin Tayvan ziyareti, ABD ve Çin arasındaki ‘çip savaşını’ tetikler mi?

Yarı iletkenler, ABD ve Çin arasındaki teknoloji rekabetinin merkezinde yer alıyor. (AFP)
Yarı iletkenler, ABD ve Çin arasındaki teknoloji rekabetinin merkezinde yer alıyor. (AFP)

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Tayvan ziyareti, jeopolitik çatışmalardan bağımsız olarak Washington-Pekin arasındaki teknoloji rekabetini yeniden gündeme getirdi. Tayvan tek başına dünyadaki çip üretiminin yüzde 63’ünü karşılıyor. Dünyanın en büyük üreticisi olarak sektörün lokomotifi konumundaki Tayvan Yarı İletken İmalat Şirketi’nin (TSMC) rolü bir kez daha tartışma konusu haline geldi. Tayvan ziyareti Çin tarafından öfkeyle karşılanan Pelosi'nin TSMC’yi ziyaret etmesi özellikle dikkat çekti. Pelosi’nin TSMC başkanı Mark Lui ile yaptığı görüşme, bu şirketin gelişmiş çip üretimindeki hayati rolünü bir kez daha göz önüne serdi.  
Bilgisayarlardan akıllı telefonlara, uçaklardan elektrikli araçlara kadar birçok aygıt ve teknolojinin temelini oluşturan mikroçipler, son birkaç yılda ABD ve Çin’in teknoloji üzerindeki rekabetinin önemli bir parçası haline geldi. Yakın zamanlarda yarı iletken kıtlığı ya da ‘çip tedarik zincirlerindeki’ aksamalar, ABD’yi Asya’yı yakalamaya ve endüstride Çin’e karşı liderliği sürdürmeye teşvik etti. ABD’de çip sektöründe liderliği ele geçirmek için bugünlerde ciddi atılımlar gerçekleştiriliyor.  
Verisk Maplecroft’un Asya araştırmaları Başkanı Reema Bhattacharya, çarşamba günü CNBC’nin ‘Street Signs Europe’ programında yaptığı konuşmada şu değerlendirmede bulundu:
“Tayvan’ın belirsiz diplomatik statüsü yoğun bir jeopolitik belirsizlik kaynağı olmaya devam edecek. Pelosi’nin gezisi, Tayvan’ın hem ABD hem de Çin için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bunun bariz nedeni ise Tayvan’ın çip üreticisi olarak ve küresel yarı iletken tedarik zincirinde kritik stratejik bir önemi bulunmasıdır. Pelosi’nin Tayvan ziyaretinde TSMC yönetileri ile görüşmesi, ABD’nin çip atılımı tek başına yapamayacağını ve en modern çiplere hakim olan Asyalı şirketlerle işbirliği yapması gerektiğini gösteriyor.”

TSMC’nin sektördeki kritik rolü 
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Tayvan Yarı İletken İmalat Şirketi (TSMC) küresel bir dökümhane konumunda. Bu da Apple’dan Nvidia’ya, dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden bazılarının tasarladığı çipleri ürettiği anlamına geliyor. ABD son 15 yılda çip üretiminde geri kalırken, Güney Kore’deki Samsung Electronics gibi şirketler gelişmiş çip üretme tekniklerinde uzun bir yol aldı.  Ancak bu şirketler halen ABD, Avrupa ve başka yerlerden gelen araçlara ve teknolojilere güveniyor. Diğer yandan TSMC dünyanın en büyük çip üreticisi olarak, bağımsız bir şekilde konumunu sağlamlaştırmayı başardı. Counterpoint Research’e göre TSMC, küresel çip döküm pazarının yüzde 54’ünü elinde bulunduruyor. Tayvan ise TSMC, UMC ve Vanguard gibi diğer oyuncular sayesinde tek başına küresel çip üretim pazarının yaklaşık üçte ikisini karşılıyor. Bu da Tayvan’ın dünya yarı iletken pazarındaki önemini gösteriyor. Küresel çip pazar payının önemli bir kısmına sahip olan Samsung’u da da eklediğinizde, Asya’nın çip sektörünü domine ettiği daha net anlaşılıyor.  

Tayvan’ın işgal edilmesi endişesi  
Çin hükümeti, Demokratik Özerklikle yönetilen Tayvan’ı ‘kendi topraklarının parçası olacak ayrılıkçı bir bölge’ olarak görüyor. Çin’in ‘ana kara ile bağlanması gerektiğini’ düşündüğü Tayvan’ı işgal etmesinden endişe ediliyor. Çin, Nancy Pelosi’yi haftalar öncesinden Tayvan’ı ziyaret etmemesi konusunda uyardı. Pelosi’nin ziyareti esnasında ise ada etrafında askeri tatbikatlar düzenleyerek gerilimi tırmandırdı. Uzmanlar artan gerilimle krizin derinleşmesinden endişe ediyor. Tayvan’ın Çin ve ABD arasındaki gerilimin merkez üssü olması çip üretimini tehdit ediyor. Çin’in olası bir işgal girişimi durumunda, küresel piyasalardaki ‘çip tedarik zincirlerinde’ ciddi sorunlar ortaya çıkması hatta gelişmiş çiplerin arzının kesintiye uğraması muhtemel.  
Danışmanlık firması Center for Innovating The Future’ın kurucu ortağı Abishur Prakash, CNBC’ye verdiği röportajda, “Büyük olasılıkla Çinliler TSMC’yi kamulaştırarak, bu şirketin altyapısını ve teknolojilerini kendi yarı iletken endüstrisine entegre edecektir” yorumunda bulundu.  

Washington ne yapıyor? 
ABD’nin yeniden sanayileşmeye odaklanmış durumda. Pat Gelsinger yönetimindeki Intel, çip dökümü alanında TSMC’nin birkaç yıl gerisinde kalmış olsa da bu alanda hızlı bir şekilde gelişmenin yollarını arıyor. ABD, sektördeki diğer öncü şirketleri de kendi topraklarında üretim ağı oluşturmaları için ikna etmeye çalışıyor. Bu bağlamda ABD, yerli çip üretim kapasitesini artırmak için TSMC'yi de ABD'ye çekmeye çalışıyor. TSMC hali hazırda Arizona eyaletinde 12 milyar dolar değerinde bir üretim tesisi inşa ediyor. ABD Senatosu, yerel çip imalat endüstrisini desteklemek ve ülkenin küresel ekonomideki teknolojik üstünlüğünü korumayı amaçlayan bilimsel araştırmalara on milyarlarca dolar sağlamasını da kapsayan ‘CHIPS’ başlıklı yasa tasarısını onayladı. Bu tasarıya göre çip üretimine 52 milyar dolar tahsis edilecek. Donald Trump yönetimi 2020’de dünyanın en büyük telekomünikasyon ekipmanı üreticisi olan Huawei'ye ağ donanımı ve akıllı telefonlarda kullanılan çip ve diğer bileşenlerin satışına kısıtlamalar getirmişti. Biden yönetimi ise Huawei'ye çip satışı kısıtlamalarını daha da sıkılaştırmış, 5G cihazlarla kullanılabilecek ürünleri tedarik etmelerine yönelik yeni kısıtlamalar getirmişti. Çin’in en büyük çip üreticisi de ABD tarafından kara listeye alınmıştı. 

Çin’in öncelikleri  
Çin son yıllarda çip üretimini stratejik öncelikleri arasına aldı. Pekin yönetimi geçtiğimiz yıllar boyunca ABD teknolojisine bağımlılığını azaltacak hamleler yaptı. Çip teknolojisinde konumunu daha da güçlendirmeye çalışan Çin, Çip teknolojisinde dışa bağımlılığı azaltmak için en son ülkenin lider çip üreticisi SMIC'a milyarlarca dolar destek sağladı. Ancak SMIC’ın ABD teknolojilerine ulaşmada engellerle karşılaşması, sektörde geride kalmasına neden oldu. Uzmanlar Çin'in yakın gelecekte çip endüstrisinde Tayvan ya da ABD'li şirketlere yetişmesinin zor olduğu görüşünde.
Çin halen çip üretiminde büyük ölçüde ABD ve yabancı teknolojilere bağımlı olmaya devam ediyor. TSMC’nin Çin topraklarında iki çip üretimi tesisi bulunuyor ancak bu tesislerde, Arizona’da inşa edilen tesisteki gibi gelişmiş çiplerden ziyade bir düşük nesil çipler üretiliyor. ABD ise önemli bileşenlerin tedarikini güvence altına almanın ve Çin’e karşı liderliği sürdürmenin yolu olarak Japonya ve Güney Kore de dahil olmak üzere Asya’daki müttefikleriyle yarı iletkenler konusunda ortaklıklar kurmak için çalışıyor.
Yapılan değerlendirmeler  ABD-Çin rekabetinin ortasında kalan TSMC’nin yakın zamanda taraf seçmek zorunda kalabileceği yönünde. Bazı değerlendirmelere göre Arizona’daki yatırımları nedeniyle şimdiden taraf seçmiş olabilir.  



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.