Dünya’nın 50 yıldır gizemli bir şekilde yavaşlama nedeni ne?

Dünyanın yavaşlaması eşi benzeri görülmemiş bir şekilde son 50 yıldır devam ediyor (Reuters)
Dünyanın yavaşlaması eşi benzeri görülmemiş bir şekilde son 50 yıldır devam ediyor (Reuters)
TT

Dünya’nın 50 yıldır gizemli bir şekilde yavaşlama nedeni ne?

Dünyanın yavaşlaması eşi benzeri görülmemiş bir şekilde son 50 yıldır devam ediyor (Reuters)
Dünyanın yavaşlaması eşi benzeri görülmemiş bir şekilde son 50 yıldır devam ediyor (Reuters)

Dünya son 50 yılda daha yavaş bir hızda dönmeye başladı, bu da günleri daha uzun hale getirdi. Bilim insanları bunun nedenini anlamakta zorlanıyor.
Şarku’l Avsat’ın The Independent’ten aktardığı habere göre, Dünya gününün yaklaşık 86 bin 400 saniye uzadığını gösteren veriler var.
Milyonlarca yıldan beri, Ay’ın neden olduğu sürtünme nedeniyle gezegenin dönüşü yavaşlıyor.
Her 100 yılda bir, günün uzunluğuna yaklaşık 2,3 milisaniye ekleniyor. Milyarlarca yıl önce, Dünya’da bir gün sadece 19 saat sürüyordu.

Dünya’nın yavaşlaması eşi benzeri görülmemiş bir şekilde son 50 yıldır devam ediyor.
Proceedings of the Royal Society dergisinde 2016’da yayınlanan bir araştırmaya göre, Dünya’nın dönüşü son 2 bin 740 yılda yaklaşık 6 saat yavaşladı.
Araştırmacıların açıklamasında şu ifadelere yer verildi;
“Dönme hızının tekdüzelikten saptığı, öyle ki ortalama güneş gününün uzunluğundaki değişimin yüzyılda ortalama +1.8 milisaniye oranında arttığı bulundu. Bu, yüzyılda +2,3 milisaniye olan gelgit sürtünmesi temelinde tahmin edilen orandan önemli ölçüde daha düşük.” 
Dünya 29 Haziran 2022’de en kısa gününe ulaştı, ancak genel eğilim günlerin uzadığı yönünde.
Bununla ilgili birkaç teori var.

Buz tabakalarını eriten hava sistemleri, daha düşük irtifalarda gezegen içe doğru küçüldüğü için uzun vadede bir etkiye sahip olabilir. Ancak, bunlar tutarlı bir oranda azalmaktadır, bu nedenle bu kadar ani bir değişime uymayabilir.
Bilim insanları, gezegenin dönüş hızındaki bu son değişikliğin ‘Chandler yalpalaması’ olarak bilinen bir durumla alakalı olabileceğini de ifade etti.
Dünya’nın iç veya dış katmanları, okyanuslar, gelgitler ve hatta iklimdeki süreçler de buna neden olabilir. Büyük depremler de bir günün uzunluğunu değiştirebilir, ancak bu oran genellikle çok küçüktür.



Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
TT

Nadir balina dişi fosili, İberlerin sırlarını açığa çıkarıyor

Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)
Bakır Çağı İberyası'nda bulunan ispermeçet balinası dişi, türünün ilk örneği (PLOS One)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

İspanya'da Bakır Çağı'na ait bir "mega köy"de ortaya çıkarılan nadir bir balina dişi, 4 bin yıl önce Akdeniz bölgesinde yaşayan İber halkının sanatsal yeteneklerine ışık tuttu.

2018'de İspanya'nın güneybatısındaki Valencina arkeolojik kazı alanında bulunan diş, kendi türü içinde geçmişi o döneme dayanıp İberya'da rastlanan ilk fosil oldu.

PLOS One'da yayımlanan araştırmaya göre diş muhtemelen antik bir kıyı şeridinden toplanarak Bakır Çağı zanaatkarları tarafından özenle işlendi.

4 bin 150 ila 5 bin 300 yıl önce bir sahil köyünde yaşayan zanaatkarlar, dişi muhtemelen kişisel süs eşyaları veya sembolik anlam taşıyan eserler yaparken kullanmıştı.

Çalışmanın belirttiğine göre fosil işlendikten sonra, üzerindeki aşınma ve yıpranma izleri ve yüzeyini kaplayan sert kabuktan anlaşıldığı üzere kasten gömüldü.

Bulgular, yaklaşık 40 bin yıl önce başlayan Eski Taş Çağı'ndan beri fildişinin süs eşyaları, müzik aletleri ve heykellerin yapımında kullanımı hakkındaki anlayışımızı derinleştiriyor.

Fildişi çarpıcı görünümü, dayanıklılığı ve sağlamlığıyla antik toplumların ticaret ve sosyokültürel faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.

Ancak tarih öncesi çağlarda fildişinin kullanımı hakkında bildiklerimizin çoğu, fil, suaygırı, geyik ve ayılar gibi kara hayvanlarından elde edilen fildişinin incelenmesiyle elde edildi.

Daha önceki araştırmalar, İspanya'nın güneyindeki Eski Taş Çağı ve Bakır Çağı toplumlarında fillerden gelen fildişinin kullanıldığını vurgulasa da deniz memelilerinden elde edilen bu malzemenin önemi hakkında pek bir şey bilinmiyor.

Valencina'da bulunan 17 santimetre uzunluğuna, 7 santimetre genişliğine ve 0,5 kilogram ağırlığa sahip balina dişi, geçmişe eşsiz bir bakış sunuyor.

Fosilin analizi, yetişkin bir ispermeçet balinasından geldiğini ortaya çıkarırken, solucanlar ve sülükayaklılardan kaynaklanan aşınma belirtilerinin yanı sıra köpekbalığı ısırığı şüphesi doğuran izler bulundu. Bu izler, fosilin deniz tabanında bir süre kaldığını gösteriyor.

Araştırmacılar ayrıca dişte doğal yollarla oluşamayacak delikler ve belirgin kesik izleri gibi insan faaliyetine dair belirtiler tespit etti.

Araştırmacılar bu gözlemlere dayanarak balinanın muhtemelen doğal nedenlerle öldüğü, ardından cesedinin deniz tabanına battığı ve dişlerinden birinin kıyıya vurmasıyla antik İberler tarafından bulunup kullanıldığı sonucuna vardı.

Makalede şu ifadelere yer veriliyor:

Henüz bir ispermeçet balinası dişinden geldiği tespit edilen fildişi eser bulunmamasına rağmen son zamanlarda Avrupa'daki arkeolojik bağlamlarda deniz kaynaklı fildişi bulgularının ortaya çıkması, tarih öncesi toplumların deniz kaynaklarını kullanımına yönelik araştırmalara yeni bir odak noktası kazandırıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/news