AFRICOM Afrika’ya güçlü bir şekilde geri dönüyor

Austin: ‘Çin ve Rusya, ABD’nin Afrika ile ilişkilerini baltalamaya çalışıyor’

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Reuters)
TT

AFRICOM Afrika’ya güçlü bir şekilde geri dönüyor

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Reuters)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Afrika’yı ele geçirmeye çalışan ‘yabancıları’, ABD-Afrika ilişkilerini baltalamaya çalışmakla suçladı. Austin, Çin’i Afrika’da üsler kurarak askeri ve ekonomik nüfuzunu genişletmek ve ABD’nin Afrika halkları, hükümetleri ve ordularıyla ilişkilerini baltalamak için çalışmakla suçladı. Aynı şekilde Rusya’nın kıtaya müdahalesine ve birçok Afrika ülkesinde demokrasinin erozyona uğramasına karşı uyarıda bulundu. Austin, Almanya’nın Stuttgart şehrinde düzenlenen ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) komutasını değiştirme töreni sırasında açıklamada bulundu. Öyle ki geçtiğimiz günlerde ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley, Michael Langley’in General Stephen Townsend’i yerini alarak Afrika’daki ABD askeri komutanlığının sorumluluğunu üstlendiğini duyurmuştu.
Austin, Afrika’nın gıda güvenliği, iklim değişikliği, yasadışı göç, terör tehdidi ve Kovid-19 pandemisi de dahil olmak üzere farklı cephelerde birçok zorlukla karşı karşıya olduğunu açıkladı. Bakan, El Kaide ve DEAŞ terör örgütlerinin, Afrika kıtasının karşı karşıya olduğu zorlukları artırdığına ve Sahel bölgesinde şiddetli radikalizmin ve istikrarsızlığın arttığına dikkat çekti. İki örgütün diğer terörist gruplarla birlikte zayıf yönetim ve siyasi kargaşadan yararlandığını söyleyen Lloyd Austin, bu durunun binlerce insanın ölümüne yol açtığını vurguladı. Austin, bunun yok açtığı kaosun ise AFRICOM’un yüzleşmeye çalıştığı bir durum olarak, güney Avrupa ve ötesindeki güvenliği zayıflatmak için sınırları aşma tehdidinde bulunduğunu belirtti. ABD Savunma Bakanı, “Somali’de ortaklığın gücünü gördük. AFRICOM, ortaklarımızı Eş-Şebab’a karşı mücadeleye liderlik ederken desteklemektedir. Bu iş birliği, Eş-Şebab’ın sivillere yönelik saldırıları daha ölümcül, küstah ve acımasız hale geldiği için özellikle önemlidir” dedi. Bu yılın başlarında Bakan, ABD’nin Eş-Şebab’ın tehditleriyle savaşırken Afrika güçlerine daha etkili tavsiyelerde bulunmak, yardım etmek ve eğitim vermek için Somali’de küçük ve sürekli bir askeri varlığı yeniden kurmaya karar verdiğini açıkladı. Ayrıca Başkan Joe Biden yönetiminin, tüm ABD askerlerini geri çeken ve oradaki AFRICOM operasyonlarını sonlandıran eski Başkan Donald Trump’ın aldığı karardan geri dönerek, Afrika’daki ABD varlığının yeniden etkinleştirildiğini duyurduğuna dikkati çekti.
Austin, ABD'nin Afrika’daki askeri komutanlığının kuruluş süresi 15 yılı geçmemesine rağmen bugüne kadar büyük ve önemli başarılara imza attığını vurguladı. ABD’li Bakan, yaptığı açıklamada “AFRICOM, bölgesel ortaklarımızın daha dirençli kurumlar inşa etmesine ve radikalleşmeyi ortadan kaldırmasına yardımcı olmak için Dışişleri Bakanlığı, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ve NATO’daki müttefiklerimizle birlikte çalışmaktadır. Aynı şekilde diğer yönetimlerle birlikte ortaklarımıza terörizmi yenmede ve Kovid-19 ile mücadelede yardımcı oldu. Afrika’yı daha güvenli hale getirmek, fırsatların kilidini açmak ve halkın çıkarlarını güvence altına almak için daha güçlü demokratik kurumlar inşa etmek amacıyla daha fazla çaba sarf edilmesini destekleyerek Kovid-19 ile mücadele yolunda mobil hastaneler kurdu, tıbbi ekipman ve 170 milyon doz aşı sağladı” dedi. Demokrasi ve özgürlüğü desteklemek, yasaları artırmak ve güçlendirmek, yolsuzluk ve kaosla mücadeleye yardımcı olmak için çabaladıkları Afrika’da çalışmanın kolay olmadığını da dile getiren Lloyd Austin, “Afrika’nın her yerinde demokrasiye yönelik daha fazla tehdide tanık oluyoruz. Tunus halkının dünyadan özgürlük talep etmek üzere ilham almasından sonra Tunus’ta bunu hissediyoruz ve şimdi bu mesele tehdit altında” dedi. Bakan ayrıca, ancak ABD’nin Tunus’ta ve Afrika’nın herhangi bir yerinde açık, hesap verebilir ve kapsayıcı demokrasiler oluşturmaya çalışan dostlarını desteklemeye kararlı olduğunu da vurguladı.
Austin, “Rejimler halkın arzusunu bastırmaya çalışıyor ve bazı Afrika askeri rejimleri hükümetleri devirmeye çabalıyor. Ordular meşru rolünü oynamalı, özgürlükleri ve insan haklarını korumalı ve dünyada tiranlık arttıkça yolsuzluğa yardım etmek yerine hukukun üstünlüğünü savunmalıdır” ifadelerini kullandı.
Lloyd Austin ayrıca, “Yabancılar bu kıtayı ele geçirmeye çalışıyor ve biz de Afrika-ABD ilişkilerini baltalama girişimleri karşısında Afrika’nın ekonomik kapasitesini artırmasına yardımcı olmaya çabalıyoruz” şeklinde konuştu. “Çin Halk Cumhuriyeti, Afrika’da üsler inşa etmek ve ABD’nin Afrika halkları, hükümetleri ve ordularıyla ilişkilerini baltalamak için askeri ve ekonomik etkisini genişletiyor” diyen ABD’li Bakan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Ayrıca Rusya, ucuz silahlar satıyor ve paralı askerleri destekliyor. Bu durum, Moskova’nın kaosu yayma ve Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya saldırısının ötesinde kurallara dayalı uluslararası düzeni tehdit etme konusundaki arzusunun bir başka hatırlatıcısıdır”. Austin ayrıca, ABD’nin ortaklarını seçme hakkına sahip olan Afrika kıtasına özgürlük ve egemenlik sağlama taahhüdünü de dile getirdi.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 9 Ağustos’ta ‘iki ülke arasındaki uzun vadeli ilişkileri güçlendirmek ve ABD- Güney Afrika Stratejik Diyaloğu aracılığıyla ortak uluslararası öncelikleri ilerletmek’ için Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa ile Pretorya’da bir araya geldi. Açıklamada, “Güney Afrika uluslararası açıdan önde gelen bir rol oynamaktadır, güçlü bir anayasal demokrasidir, G-20 üyesidir ve bilimsel, kültürel ve teknolojik alanlarda öncüdür” ifadelerine yer verildi.



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.