Afrika’nın gönlünü Blinken mi yoksa Lavrov mu çelecek?

Gözlemciler, Batı'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaş nedeniyle Rusya'yı tecrit etme girişiminin hedeflerine ulaşamadığı görüşündeler.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, son Afrika turu sırasında Güney Afrikalı mevkidaşı Naledi Pandor ile bir araya geldi. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, son Afrika turu sırasında Güney Afrikalı mevkidaşı Naledi Pandor ile bir araya geldi. (AFP)
TT

Afrika’nın gönlünü Blinken mi yoksa Lavrov mu çelecek?

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, son Afrika turu sırasında Güney Afrikalı mevkidaşı Naledi Pandor ile bir araya geldi. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, son Afrika turu sırasında Güney Afrikalı mevkidaşı Naledi Pandor ile bir araya geldi. (AFP)

İnci Mecdi
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken dar kapsamlı Afrika gezisi çerçevesinde, 8 Ağustos'ta Güney Afrika Cumhuriyeti'ni ziyaret etti. Blinken’ın bu adımı, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un temmuz ayında Mısır, Uganda, Etiyopya ve Kongo Cumhuriyeti’ni kapsayan ziyaretlerinin ardından geldi.    
ABD ve Batılı ülkelerin, Rusya ve Çin'in Afrika’da artan jeopolitik etkisini kontrol altına alma girişimlerinde bulunduğu biliniyor.  
ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın gezisi, ABD'nin Rusya ile ‘Afrika ülkelerinin gönüllerini almak’ için rekabet etme arzusunda olduğunu itiraf eden Batı basınında geniş yer buldu. Blinken’dan önce Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un da Kıta’yı ziyaret etmesi, Batı'nın Ukrayna savaşı konusunda Afrika’nın desteğini kazanma arzusunda olduğunu yansıtıyor. Afrika ülkeleri, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun toplam oylarının yüzde 27,97'sine sahip. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu mart ayında Rusya'yı Ukrayna savaşı nedeniyle kınayan karar tasarısını kabul emişti. Ancak Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre 54 Afrika ülkesinin sadece 28’i karar tasarısını destekledi. 17 Afrika ülkesi çekimser kalırken Eritre karar aleyhinde oy kullandı. Sekiz ülke ise oylamaya katılmadı.  
Londra merkezli düşünce kuruluşu Chatham House’ın Afrika Programı Direktörü Dr. Alex Vines’e göre Blinken’ın Afrika ziyaretinin temel amacı, Kıta’daki Rus ve Çin jeopolitik etkisini sınırlamaya çalışmaktı. Vines, Blinken’ın gezisine Güney Afrika’dan başlamasına ilişkin CNBC televizyonuna yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
"Güney Afrika, ABD ile iyi ilişkileri olmayan bir ülke. İktidardaki Afrika Ulusal Kongresi düzenli olarak Washington'ı eleştiren açıklamalar yapıyor. Bu yüzden Blinken, bu ülke ile ilişkilerin düzeltilmesi ve geliştirilmesi, daha yapıcı bir diyalog kurulabilmesi için çaba gösteriyor. Ayrıca Washington ve Pretorya yönetimlerinin Rus-Ukrayna savaşına yaklaşımları da farklı. Güney Afrika, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Rusya’nın kınanmasıyla ilgili oylamada çekimser kalmıştı. Dolayısıyla Blinken en azından bu ülke ile diyalogu artırmayı hedefliyor.”  

Sovyet mirası 
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre Rusya, 2021’den önceki beş yıl boyunca, Afrika’ya yapılan silah ihracatının yüzde 44’ünü gerçekleştirdi. Rusya’dan sonra en çok silah ihraç eden ülke ABD olsa da oranı Rusya’nın ihracatının neredeyse yarısına tekabül ediyor. ABD basını, Rusya’nın son yıllarda şiddetli isyanlara ve siyasi istikrarsızlıklara maruz kalan bir dizi Afrika ülkesiyle özel ittifaklar geliştirdiğine dikkat çekiyor. Bu ülkelere örnek olarak da Libya, Mali, Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Mozambik gösteriliyor. Berlin merkezli Küresel Kamu Politikası Enstitüsü, Rusya’nın son 10 yılda Afrika Kıtası’nda nüfuzunu arttırmak için koordineli bir kampanya yürüttüğünü ve nihayetinde ‘Rus paralı askerlerinin’ Mali’deki Fransız askeri varlığını sona erdirebildiğini belirtiyor. Enstitünün analizine göre Batılı analistler, büyük altyapı projelerine imza atan Çin'in Afrika Kıtası’nda artan nüfuzuna odaklanmışken Rusya kısa bir süre içinde Batı’nın zaaflarından yararlanarak askeri gücünü kullandı ve önemli bir nüfuz elde etti. Moskova’nın etkisinin uzun süreli olup olmadığı belirsizliğini korusa da şu anki düşük maliyetli çabalarının etkili olduğuna şüphe yok. Analizde, Rusya’nın Sovyetler Birliği’nin Afrika ülkeleriyle geliştirdiği ilişkilerin mirasını devraldığı işleniyor. Sovyetler Birliği, Afrika’daki çoğu ülkenin bağımsızlık mücadelesini desteklemiş ve bağımsızlığını kazanan ülkelerle de iyi ilişkiler kurmuştu. Rusya, Afrika ülkelerinin doğal müttefiki olduğunu ve Batı gibi herhangi bir emperyal emel taşımadığını, aksine emperyalizmle mücadelede Kıta ülkelerini desteklediği tezini işliyor. Rusya bu söylemlerini Orta Afrika Cumhuriyeti, Güney Afrika, Sudan, Libya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve son olarak Mali'deki projelerinde kullanıyor. 2019'da sızdırılan Rus resmi belgeleri de bunu gösteriyor. Söz konusu belgelerde Moskova’nın sömürgeciliğe muhalefetin tarihsel doğası gereği Afrika ülkelerinin öz kimliklerinin gelişimini desteklemesi gerektiği vurgulanıyor.  

Rusya'nın tecrit edilme girişimi başarısız oldu 
Gözlemciler, Rusya’nın dünya genelinde, özellikle de Afrika’da geliştirdiği bu ilişkilerden hareketle Batı'nın, Ukrayna'ya karşı savaş yürüten Rusya'yı tecrit etme girişimlerinin hedeflerine ulaşamadığı görüşündeler. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Afrika Programı Direktörü Theodore Murphy bu bağlamda şu değerlendirmelerde bulundu:
“Lavrov, Batı’nın Rusya’yı Ukrayna’ya karşı yürüttüğü topyekûn savaş nedeniyle tecrit etme girişimlerine rağmen ülkesinin halen dünyanın bazı bölgelerinde ortakları olduğunu göstermek için Afrika’yı kullanıyor. Lavrov’un seyahatinin bir amacı da Rusya’nın Afrika’daki nüfuzunu genişletmek. Lavrov, Batı’nın Afrika ülkelerini Ukrayna konusunda taraf seçmeye zorlayarak yaptığı stratejik hatayı istismar ederek bunu başarmayı umuyor.”
Rusya Dışişleri Bakanlığı, Lavrov’un Mısır ziyaretiyle ilgili yaptığı açıklamada Rusya’nın dünyadan kopuk olmadığını vurgulamıştı.  
Lavrov Afrika gezisi sırasında, Rusya ile Afrika’nın ticari ortaklıklarına odaklandı ve Moskova’nın Kıta genelinde gıda, gübre ve enerji ihraç etmek için yaptığı sözleşmelere dikkat çekti. Diğer yandan Washington ve Avrupalı müttefikleri, Rusya-Ukrayna savaşı da dahil olmak üzere çeşitli faktörlerin etkisiyle ortaya çıkan küresel gıda kriziyle ilgili Moskova'yı suçlamayı sürdürdü. Birleşmiş Milletler raporlarına göre koronavirüs pandemisi koşulları, yüksek yakıt ve gıda maliyetleri, kuraklık, çatışmalar ve tedarik zincirlerindeki aksaklıklar ile yoksulluğu ve kargaşayı artırıyor ve milyonları açlığın eşiğine sürüklüyor. Financial Times gazetesi, Lavrov'un Afrika ziyaretinin, gıda krizinin arkasında oldukları ve Ukrayna’da sömürgeci bir güç olarak hareket ettikleri suçlamalarını önleme amacı taşıdığını iddia etti. Nitekim Lavrov ziyaret ettiği ülkelerin basının yayımlanan bir makalesinde, ‘Rusya’nın kanlı sömürgecilik suçuyla kirlenmediğini, kimseye hiçbir şey dayatmadığını ya da nasıl yaşamaları gerektiğini öğretmediğini’ vurguladı. Moskova’nın sömürgecilerinden kurtulmak isteyen Afrika ülkelerini her zaman içten bir şekilde desteklediğini belirten Lavrov, Rusya’nın kıtlığa yol açtığı yönündeki suçlamaların ‘Batı propagandası’ olduğunu savundu ve ‘tahıl ihracatı’ sorununu yakın zamanda gidereceklerini kaydetti. Ukrayna ve Rusya dünyanın en önemli ‘tahıl ihracatçıları’ olarak biliniyor.  

ABD stratejisi
ABD’nin bu yeni ‘Soğuk Savaş'ta’ teslim olacağı düşünülemez. Blinken, Afrika gezisinde, uzun süredir devam eden ‘ABD ihmalini’ gidermek için kapsamlı bir strateji izledi. Joe Biden yönetiminde ABD’nin diplomatik öncelikleri arasında yer almayan Kıta’yla ilgili yeni bir strateji benimseneceğinin işaretlerini verdi. Biden görevi boyunca daha çok Asya ve Avrupa ülkeleri ile ilişkileri onarmaya odaklanmıştı. ABD Dışişleri Bakanı ziyaretinin ilk gününde, Sahra altı Afrika'da gıda güvenliğini artırma ve altyapıyı geliştirme sözü verdi. Çin’in ve Rusya’nın artan nüfuzuyla ilgili kaygılarını diler getirdi, ayrıca bazı ülkelerdeki insan hakları ihlallerine dikkat çekti.  
Nikkei internet sitesine göre Blinken’ın gündeminde ekonomi başlığı da vardı. Blinken’ın ortak tarıma ve gıda güvenliğinin sağlanmasına odaklandığı, bu bağlamda, gıda üretiminin geliştirilmesi ve gıda güvenliğinin güçlendirilmesinde Afrika’nın katkıları ve liderliği olmaksızın, çağın belirli zorluklarıyla mücadele etmenin imkansız olduğunu vurguladığı aktarıldı. Nikkei’ye göre Biden’ın ziyareti, aralık ayında ABD ile Afrikalı liderler arasında Washington’da gerçekleştirilecek toplantılara hazırlık amacı da taşıyordu. 

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Netanyahu, seçim sicilini temize çıkaracak bir af istiyor

Netanyahu, Tel Aviv Bölge Mahkemesi'ndeki yolsuzluk davasında ifade vermeden önce- Aralık 2024 (EPA)
Netanyahu, Tel Aviv Bölge Mahkemesi'ndeki yolsuzluk davasında ifade vermeden önce- Aralık 2024 (EPA)
TT

Netanyahu, seçim sicilini temize çıkaracak bir af istiyor

Netanyahu, Tel Aviv Bölge Mahkemesi'ndeki yolsuzluk davasında ifade vermeden önce- Aralık 2024 (EPA)
Netanyahu, Tel Aviv Bölge Mahkemesi'ndeki yolsuzluk davasında ifade vermeden önce- Aralık 2024 (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, yargılanmasının başlamasından yaklaşık beş yıl sonra dün Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'dan af talep ederek hem siyasi hem de hukuki arenada şaşkınlık yarattı.

İsrailli analistler ve politikacılar, Netanyahu'nun bu hamlesini Ekim 2026'da yapılacak İsrail parlamento seçimlerine hazırlıkla ilişkilendirerek, seçim öncesinde seçimlerdeki konumunu iyileştirmek istediğini öne sürdüler.

Netanyahu suçunu kabul etmedi ancak bu talebi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Herzog'a aynı dileği dile getiren mektubundan yaklaşık iki hafta sonra geldi.

İsrail Yayın Kurumu'nun siyasi muhabiri Gili Cohen, "Netanyahu, af talebi sayesinde bir sonraki seçimlerde yargılanmadan aday olmak istiyor" görüşünde.

Herzog'un ofisi ise talebin istisnai olduğunu anladıklarını ve tüm görüşleri aldıktan sonra "sorumlu bir şekilde değerlendireceklerini" belirtti. Ancak muhalefet lideri Yair Lapid, Herzog'a hitaben, "Netanyahu'ya suçunu kabul etmeden, pişmanlık duymadan ve siyasi hayattan çekilmeden af ​​veremezsiniz" ifadelerini kullandı.


Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt tarafının ‘barış ve demokratik toplum süreci’ olarak adlandırdığı ve terör örgütü PKK’nın tasfiyesi ile silahsızlanmasını öngören ‘terörden arındırılmış Türkiye’ hedefini başarıya ulaştırma kararlılığını dile getirdi.

Bu açıklama, PKK yönetiminin, cezaevinde bulunan örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve hükümetin Kürtlerin haklarını genişletecek ciddi yasal adımlar atması yönündeki talepleri karşılanmadığı takdirde sürece dair yeni bir adım atmayacaklarını söylemesinin ardından geldi.

Erdoğan, “Türkiye, terörün ortadan kalktığı; kardeşliğin ve istikrarın her karış toprağa hâkim olduğu bir döneme doğru ilerliyor” dedi.

Farklı tutumlar

Erdoğan, İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen 4. İlim Yayma Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada, “Terörden arındırılmış Türkiye hedefine yaklaştıkça, sabotaj girişimleri, medya kampanyaları ve siyasi-sosyal mühendislik faaliyetleri artıyor” ifadelerini kullandı.

cdf
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da düzenlenen İlim Yayma Ödülleri töreninde konuştu. (Cumhurbaşkanlığı)

Erdoğan, “Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, ittifakımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini isterim” dedi.

Aynı dönemde PKK yönetimi, Abdullah Öcalan serbest bırakılmadığı ve Ankara somut, kapsamlı yasal adımlar atmadığı sürece ‘çözüm süreci’ kapsamında yeni bir adım atmayacağını belirterek tehditlerini artırdı. PKK, geçtiğimiz mayıs ayında, Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı Cezaevi’nden yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısına yanıt olarak kendini feshettiğini duyurmuştu.

xcdf
Terör örgütü PKK’nın 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda düzenlenen silah yakma töreninden (Reuters)

PKK’lı 30 militanın 11 Temmuz’da Kandil Dağı’nda düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmasının ardından, örgüt 26 Ekim’de tüm mensuplarını Türkiye’den Kuzey Irak’a çektiğini açıkladı. Ardından örgütün Zap bölgesindeki güçleri de olası çatışmaları önlemek amacıyla geri çekildiğini duyurdu. Bu adımların tamamı, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda PKK tarafından tek taraflı olarak atılmıştı. Ancak PKK yöneticilerinden Amed Malazgirt cumartesi günü AFP’ye yaptığı açıklamada, Öcalan’ın öncülüğünde atılan bu adımlara rağmen örgütün ‘çözüm süreci’ kapsamında artık yeni bir adım atmayacağını söyledi. Malazgirt, Ankara’nın iki temel şartı karşılamaması halinde sürecin ilerlemeyeceğini vurguladı: ‘Öcalan’a özgürlük’ ve ‘Türkiye’de Kürt halkının anayasal olarak tanınması’.

Bu açıklamalar, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın, Türkiye’nin Kürt meselesi demokratik temelde çözülmediği ve Öcalan ‘baş müzakereci’ olarak muhatap alınmadığı takdirde ‘ciddi risklerle’ ve bir ‘beka sorunu’ ile karşı karşıya kalacağı yönündeki uyarılarının üzerinden sadece birkaç gün sonra geldi.

Kürt televizyonlarından birine konuşan Bese Hozat, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) geçtiğimiz ağustos ayında kurduğu Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin 24 Kasım’da İmralı’da Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi ‘olumlu ve iyi bir adım’ olarak nitelendirdi, ancak ‘güçlü bir adım olarak değerlendirilemeyeceğini’ söyledi.

PKK yöneticisi Hozat, aynı röportajda, “Türkiye, Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmezse; Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, köklü yasal reformlar ve değişiklikler yapmazsa, ülkenin geleceği gerçekten karanlık olur” ifadelerini kullandı.

xcvfg
Terör örgütü PKK’nın silahsızlandırılması için yasal bir çerçeve oluşturmakla görevli Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 4 Aralık'ta toplanacak. (Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin resmi X hesabı)

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer alan siyasi partiler, sürecin işleyişine ilişkin raporlarını hazırlayarak 4 Aralık’ta yapılması planlanan toplantıda sunmak üzere çalışıyor. Öcalan’ı ziyaret eden heyetin (AK Parti, MHP ve DEM Parti’den üç milletvekili) görüşmeye dair bir bilgilendirme yapması bekleniyor.

Barzani’den destek

Diğer yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdiğini açıkladı. Barzani, “Bizden ne istenirse yapmaya hazırız” dedi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaptığı konuşmada Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecini ‘bölge için köklü bir değişim’ olarak nitelendirdi.

dfgr
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, 29 Kasım'da Şırnak'ta düzenlenen bir etkinlikte konuştu. (Türk medyası)

Barzani, 2013’te başlayan ve 2015’te sona eren barış sürecine daha önce de destek vermiş bir lider olarak, bu kez sürecin halkın, parlamentonun ve siyasi partilerin devlete verdiği destek sayesinde ‘daha organize bir şekilde’ yürütüldüğünü söyledi.

Kürt lider, Türkiye’de barış kapısının açılmasına katkıları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, TBMM’ye ve Türk halkına teşekkür ederken, süreç kapsamında attığı olumlu adımlar nedeniyle Öcalan’a da teşekkür etti. Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sürece ‘tüm gücüyle destek vereceğini’ vurguladı.


Washington, İsrail ile Suriye arasındaki gerginliği yatıştırmak için müdahale etti: ABD temsilciler gönderebilir

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar (sağda) ve Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen (solda) dün Kudüs'te bir araya geldiler (EPA)
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar (sağda) ve Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen (solda) dün Kudüs'te bir araya geldiler (EPA)
TT

Washington, İsrail ile Suriye arasındaki gerginliği yatıştırmak için müdahale etti: ABD temsilciler gönderebilir

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar (sağda) ve Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen (solda) dün Kudüs'te bir araya geldiler (EPA)
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar (sağda) ve Danimarka Dışişleri Bakanı Lars Løkke Rasmussen (solda) dün Kudüs'te bir araya geldiler (EPA)

İsrail Yayın Kurumu KAN, ABD'nin Şam kırsalındaki Beyt Cin köyünde meydana gelen son olayın ardından İsrail ile Suriye arasındaki gerilimi azaltmak için çaba gösterdiğini ve Tel Aviv'e durumu yatıştırması yönünde bir mesaj ilettiğini bildirdi. Washington, bölgesel istikrarı desteklemek için önümüzdeki hafta aralarında Morgan Ortagus’un da olduğu temsilcilerini göndermeyi düşünüyor.

h
Suriye sivil savunma personeli, Suriye'nin güneyindeki Beyt Cin köyünde İsrail hava saldırısı sırasında yıkılan bir evi incelerken (AP)

KAN'a göre mektup, İsrail ordusu tarafından Suriye'nin güneyindeki Beyt Cin köyünde İslamcı bir grubun üyelerinin tutuklanmasına ilişkin bilgi sahibi olan bölgedeki ülkelerden birindeki bir kaynak tarafından açıklandı. Aktarılan bilgilere göre tutuklular soruşturma sırasında Hamas, İran ve Hizbullah ile bağlantıları olduğunu ve söz konusu taraflardan silahlandırılmaları ve İsrail'e karşı eylemlerde bulunmaları amacıyla finansman aldıklarını itiraf ettiler.

Lübnan merkezli İslamcı grup, tutuklamaların açıklanmasının ardından Suriye topraklarında faaliyetleri olduğu iddialarını ise reddetti.

r
İsrail'in saldırı düzenlediği Suriye'nin Beyt Cin köyündeki bir sokakta yanmış bir askeri araç (AFP)

İsrail televizyonu Kanal 12, perşembe gecesi ve cuma sabahı Suriye topraklarında gerçekleştirilen İsrail operasyonunun, İslamcı gruba askeri takviye sağlamayı engellemeyi amaçladığını bildirdi. İsrail ordusundan kaynaklara göre operasyonun amacı, grubun İsrail topraklarına fırlatılmaya hazır füzeler elde etmesini önlemekti.

Kanal 12, İslamcı grubun Sünni bir örgüt olduğunu, ancak Hizbullah ile iş birliği yaptığını belirtti. Kanal 12’ye göre İsrail, bu grubu artık görmezden gelemeyeceğine karar verdi.

dfrg
55. Paraşütçü Tugayı’ndan yedek askerler Suriye'nin güneyinde konuşlandırıldı, 21 Kasım 2025 (İsrail Savunma Kuvvetleri)

Kanal 12’nin haberine göre son aylarda, çeşitli örgütler tarafından Suriye Golan Tepeleri'nde tampon bölgedeki IDF güçlerini veya İsrail yerleşimlerini tehdit edebilecek altyapı kurma girişimleri arttı. İsrail ordusu da bu yüzden Suriye'nin iç kesimlerinde aktif olarak faaliyet gösteriyor ve aynı bölgede birkaç kez daha aktif olacağı tahmin ediliyor.

Terör örgütlerinin güçlerini artırma girişimlerine yanıt olarak İsrail'in çeşitli ülkeler aracılığıyla Suriye rejimine, bu gelişmelere göz yummaya devam edemeyeceğini belirten mesajlar gönderdiğini de sözlerine ekledi. İsrail, Suriye’nin kararlı adımlar atmasını bekliyor, aksi takdirde İsrail, Suriye’nin Golan Tepeleri'ndeki operasyonlarını yoğunlaştıracak.

Suriye'den gözaltına alınanların İsrail'e karşı terör eylemi planları yaptıklarını ve soruşturma için İsrail'e nakledildiklerini bildiren Kanal 12’ye göre bunlar arasında biri patlayıcı cihazlar yerleştirmiş ve yüksek bir yerden ordu güçlerine ateş açmış olan iki kardeş de bulunuyor. Bilgi, Yedioth Ahronoth gazetesi tarafından da doğrulandı.

Gazete, İsrail'in olayın ardından Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara rejimine ciddi mesajlar gönderdiğini ve misilleme hazırlıklarına başladığını yazdı. Güvenlik kaynakları, Şara'ya bağlı güvenlik unsurlarının olayda herhangi bir rol oynadığının henüz tespit etmediklerini belirtti.

drfgt
Suriye'nin güneyindeki Beyt Cin köyünde İsrail ordusunun operasyon düzenlediği bölgede toplanan Suriyeliler (AFP)

Kaynaklar, bu ciddi olayın İsrail'in düşman unsurların kendi çevresinde yerleşmesine izin vermemesi gerektiğini gösterdiğini ve Suriye'nin istikrarsız bir ülke olması nedeniyle şu anda herhangi bir anlaşmaya varılamayacağını vurguladı.

Kaynaklar şunları ekledi:

“Her şeyden önce, bu olay, devlet olarak ele geçirdiğimiz topraklardan, özellikle Şeyh (Hermon) Dağı'ndan çekilmememiz gerektiğini gösteriyor.”

Kanal 12'nin ikinci bir haberinde, Şam hükümetine yakın bir kaynak, bunun münferit bir olay olduğunu doğruladı ve İslamcı unsurların İsrail'e karşı kaydedilen ilerlemeyi baltalamaya çalıştığı uyarısında bulundu.

Kanal 12 şunları aktardı:

“İsrail ile güvenlik anlaşması hazırlıkları sırasında Batı ülkeleriyle anlaşmazlığa düşmek Şeriat rejiminin çıkarına değildir. Burada Amerika'nın desteği var ve bu konuda ciddi çalışmalar yapılıyor. Güvenlik anlaşmasına varmak, herhangi bir gerginlikten çok daha önemli.”

Kanal 12’nin haberine göre gerginlik, Suriye'nin güneyinde hala direniş çizgisinin etkisi altında olan ve şiddeti kışkırtan unsurların varlığından kaynaklanıyor ve bu yüzden diğer olaylar gibi münferit olaylar meydana gelebilir.

y6tj
İsrail güçleri, Suriye'nin güneyindeki Kuneytra kırsalındaki Sayda beldesine ilerliyor (Arşiv - SANA)

İran'ı bu olaya karışmakla suçlayarak Kanal 12 haberinde “(İran) Anlaşmayı istemiyor ve bu nedenle onu sabote etmekle ilgileniyor. Belki de İranlılar ve diğer terörist unsurlar, İslamcı gruplarla birlikte bu işin içindedir” diye ekledi.

İslamcıların genel olarak birbirleriyle iş birliği yapmalarının sorun olduğu belirtilen haberde, İran, Hamas ve Hizbullah’ın Suriye ile İsrail arasında bir anlaşmaya varılmasını istemedikleri kaydedildi. Bu, Suriye hükümetine yakın bir kaynak tarafından da doğrulandı.

Kaynağa göre bazen sahadaki durum buna izin veriyor. Bu bölgede gerçek bir devlet yok, daha çok bir kaos durumu var ve bu nedenle her şey mümkün.

Hükümet Suriye’nin güneyine girerse, sınırlı imkanlarına rağmen durumu kontrol altına alabileceğini söyleyen kaynak, “Bugün, yeni yönetim, tüm dünya ülkeleriyle ilişkiler kurmayı ve yatırım yapmayı amaçlayan ekonomik ve ticari bir yaklaşım benimsedi. İslamcıların kendi iktidarına tehdit oluşturduğunun farkında. Bu yüzden Suriye'deki tüm radikal unsurlar kısıtlanıyor ve bunlarla mücadele ediliyor” dedi.