DEAŞ’ın The Beatles hücresinden Davis Londra’da yargı önünde

DEAŞ’ın ‘The Beatles’ terör hücresinin dördüncü üyesi Aine Davis'i dün Londra’nın merkezindeki Westminster Sulh Ceza Mahkemesi’ne vardığı sırada taşıyan araç; sol üst köşede Davis (DPA / İngiliz Polisi)
DEAŞ’ın ‘The Beatles’ terör hücresinin dördüncü üyesi Aine Davis'i dün Londra’nın merkezindeki Westminster Sulh Ceza Mahkemesi’ne vardığı sırada taşıyan araç; sol üst köşede Davis (DPA / İngiliz Polisi)
TT

DEAŞ’ın The Beatles hücresinden Davis Londra’da yargı önünde

DEAŞ’ın ‘The Beatles’ terör hücresinin dördüncü üyesi Aine Davis'i dün Londra’nın merkezindeki Westminster Sulh Ceza Mahkemesi’ne vardığı sırada taşıyan araç; sol üst köşede Davis (DPA / İngiliz Polisi)
DEAŞ’ın ‘The Beatles’ terör hücresinin dördüncü üyesi Aine Davis'i dün Londra’nın merkezindeki Westminster Sulh Ceza Mahkemesi’ne vardığı sırada taşıyan araç; sol üst köşede Davis (DPA / İngiliz Polisi)

DEAŞ’a bağlı ‘The Beatles’ hücresinin dördüncü üyesi Aine Davis, terör suçlarıyla itham edilmesi ardından dün Westminster Sulh Ceza Mahkemesi’nde İngiliz yargısı huzuruna çıktı.
Şarku’l Avsat’ın İngiliz haber ajansı PA Media'dan aktardığı habere göre, 38 yaşındaki Davis, Türkiye'den sınır dışı edilmesi ve İngiltere’ye gelmesinin ardından Çarşamba akşamı Luton Havaalanı’nda tutuklandı. İngiltere Kraliyet Başsavcısı, Davis’in 2014’de terörist suçlar işlemek ve terörist amaçlarla ateşli silah bulundurmak ile suçlandığını aktardı.
Savcılar, 2014 yılında terörle mücadele yasaları kapsamında Davis aleyhinde suç isnat edilmesine vermiş olduklarını aktardı. Dün kaydedilen kısa süreli duruşmada, Davis’e terör lehine para toplama, terörizm finansmanı düzenlemesine dahil olma ve terörist amaç için ateşli silah bulundurma suçlamaları yöneltildi. Davis, Westminster Sulh Ceza Mahkemesi huzuruna çıkması ardından ihtiyaten tutuklandı. Davis’in yalnızca adını ve doğum tarihini doğrulamak için konuştuğu belirtildi. Şuan İngiltere'de bir adresi olmadığı belirtilen Davis’in kefaletle serbest bırakılması talep edilmedi.
Westminster Sulh Ceza Mahkemesi, Ocak 2015'te terörizmi finanse etmeye çalışmak suçundan Davis aleyhinde tutuklama emri çıkarmıştı. Davis’in Suriye'de Batılı rehineleri işkence ile katleden The Beatles hücresinin bir parçası olduğunu reddettiği bildirildi. Davis Türkiye’de ise DEAŞ üyeliği suçlaması ile yargılanarak 7 buçuk yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Batı Londralı olduğu bilinen Davis, Terörle Mücadele Komutanlığı görevlileri tarafından havalimanında tutuklanarak Güney Londra’daki bir polis karakoluna götürüldü. Başkent polisi, zanlının 2000 tarihli Terörle Mücadele Yasası'nın 15, 17 ve 57. maddeleri uyarınca tutuklandığını aktardı.
Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı Sözcüsü, konuyla ilgili açıklamasında, “Her zaman Birleşik Krallık'ın güvenliğini gözetecek, emniyeti tehlikeye atacak hiçbir şeye izin vermeyeceğiz. Bir İngiliz vatandaşının Türkiye'den İngiltere'ye sınır dışı edildiğini doğrulayabiliriz, ancak polis soruşturması devam ettiği sırada fazla yorum yapmak uygun olmayacaktır” ifadelerini kullandı.
Londra Polisi tarafından yapılan açıklamada ise, Luton Havaalanı’nda bir kişinin tutuklandığı doğrulandı. Ancak şahsın ismi açıklanmadı. Açıklamada, “38 yaşındaki bir şahıs Çarşamba akşamı uçakla Türkiye'den İngiltere'ye gelişi ardından Terörle Mücadele Yasası'nın bir dizi maddesi uyarınca tutuklandı” ifadelerine yer verildi.
Türkiye’deki duruşması sırasında Davis, üyelerinin İngiliz aksanına sahip olmaları dolayısıyla The Beatles adını alan Londra hücresine üyeliğini reddetti. 2013’te DEAŞ’a dahil olmak için İngiltere'den ayrılan Davis, 2015 yılında İstanbul yakınlarında tutuklanmış, iki yıl sonrasında ise Türk yargı makamlarınca ‘terör örgütünün kıdemli üyesi olmaktan’ suçlu bulunmuştu. ABD makamları, söz konusu hücrenin 27 rehineyi katlettiğini, birçoğunun kafasını kestiğini, aynı zamanda cinayetleri kaydederek internette yayınladığını bildirdi.
DEAŞ’a bağlı The Beatles hücresinin, hepsi Batı Londra'da büyümüş, Suriye'de DEAŞ adına savaşmak için gönüllü olan, Batılıları rehin alan dört üyeden oluştuğu biliniyor. Hücre; ABD, İngiltere, Avrupa, Yeni Zelanda, Rusya ve Japonya'dan gazetecileri ve insani yardım çalışanlarını rehin almakla suçlanıyor.
The Beatles hücresinin ABD’Lİ gazeteciler James Foley ve Steven Sotloff’a işkence edip bu şahısların başlarını kestiğinden, aynı zamanda insani yardım çalışanları Kayla Mueller ve Peter Kassig’i katlettiğinden şüpheleniliyor. DEAŞ, sosyal medyada bu şahısların infazlarını gösteren propaganda videoları yayınlamıştı.
Uyuşturucu kullanma ve benzeri suçlardan hüküm giyen Davis, radikal bir hayat tarzını benimsemeden önce 2006 yılında ateşli silah bulundurmaktan tutuklanmıştı. Davis, bir duruşmasında, "Cihatçı John" lakaplı İngiliz katil Muhammed Emvazi ile aynı camiye gittiğini itiraf etmiş, ancak Suriye'ye giderek burada adam kaçırma çetesine dahil olduklarını reddetmişti.
Suriye'deki Kürt güçleri Ocak 2018'de The Beatles hücresinden Alexanda Kotey (38) ve eş-Şafi eş-Şeyh’i (34) tutuklamış, Birleşik Krallık’a gönderilmeleri öncesinde Irak'taki ABD güçlerine teslim etmişti.
Alexanda Kotey’a rehin alma ve teröristleri desteklemek için komplo kurma gibi sekiz farklı suç isnat edilirken Şeyh ise rehin alma ve cinayet komplosu kurma suçlamalarından hüküm giymişti. Şeyh’in Nisan ayında mahkum edilmesi ardından bu ay ABD'de hüküm giymesi bekleniyor. Muhammed Emvazi ise Kasım 2015’te Suriye’de düzenlenen bir drone saldırısında öldürülmüştü. 2014’te Davis’in eşi Emel el-Vehhabi, Birleşik Krallık'ta DEAŞ üyelerini finanse etmekten hüküm giyen ilk kişi olmuş, zirâ Suriye'deki eşine 20 bin Euro göndermeye çalıştığı teyit edilmişti. Suriye'ye gitmeden önce 28 ay hapis cezasına çarptırıldığı davası sırasında Davis, bir uyuşturucu satıcısı olarak tanımlanmıştı.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.