Yargıç Sabah el-Alvani, Yemen’de Yüksek Yargı Konseyi üyeliğine seçilen ilk kadın oldu

Sabah el-Alvani, Aden'de Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı huzurunda yemin etti. (SABA)
Sabah el-Alvani, Aden'de Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı huzurunda yemin etti. (SABA)
TT

Yargıç Sabah el-Alvani, Yemen’de Yüksek Yargı Konseyi üyeliğine seçilen ilk kadın oldu

Sabah el-Alvani, Aden'de Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı huzurunda yemin etti. (SABA)
Sabah el-Alvani, Aden'de Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı huzurunda yemin etti. (SABA)

Yemen'de yargıç Sabah el-Alvani, Başkanlık Konseyi'nin kararıyla ülkenin en yüksek yargı mercii olan Yüksek Yargı Konseyi üyeliğine seçilen ilk kadın oldu. Bu adım sadece Yemenli kadınlar için değil, Arap kadınları için de bir kazanç olarak değerlendirildi.
Aktivistler tarafından yapılan açıklamalarda bunun karar alma pozisyonlarında kadınların temsilinde değişiklik ve on yıllardır erkeklerin tekelinde olan yargıda adil temsilde yeni bir kazanım olduğu vurgulandı.

İade-i itibar
Yemen İnsan Hakları İhlallerini Soruşturma Ulusal Komitesi (hükümete bağlı ve bağımsız) üyesi İşrak el-Maktari konuya dair şunları söyledi:
“Yemen’in birliğinden bu yana (1990) ilk kez bir kadın yargıdaki en yüksek pozisyona getirildi. Bu yalnızca Yemenli kadınlar için değil, Arap kadınları için de bir kazanç. Çünkü çoğu Arap ülkesinde Yüksek Yargı Konseyi'nde kadınların varlığı çok sınırlı.”
Maktari, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Çeşitli devlet kurumlarında 2020'den bu yana, özellikle bakanlık pozisyonlarında ve diplomatik birimlerde kadınların varlığındaki azalmaya rağmen Alvani'nin Yüksek Yargı Konseyi’ne atanması, özellikle bu alanda karar verici konumlardaki kadınlar için bir nevi iade-i itibar ve zaferdir. Böyle bir karar bu kadar süre ertelenmemeliydi ve garip karşılanmamalıydı. Kadın sorunlarına yönelik ‘kısır ve ayrımcı’ politikalar, ne yazık ki bu atamayı ‘şaşırtıcı ve büyük bir başarı olarak görmemize’ neden oluyor. Yemen kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına ilişkin CEDAW Sözleşmesi'ne imza atmış ve kadınları en az yüzde 30 oranında güçlendirmek için bir yıl önce İnsan Hakları Konseyi'ne sunulan evrensel periyodik rapor dahil birçok rapora bağlı kalmıştır.”
Maktari sözlerinin devamında Alvani’nin sahip olduğu deneyime dikkat çekti:
“Bu adım, özellikle karar verici pozisyonlara ulaşmak için çok çalışan kadınlar arasında büyük yankı uyandırdı. Yargıç Alvani ile 2016 yılından beri birlikte çalışıyorum. Kendisi yalnızca kovuşturmada yahut idari işerde değil, vatandaşlarla doğrudan saha deneyiminde önemli bir role sahip olduğu için özellikle savcılık işlerinde yetenekli bir isim. Alvani çok fazla yasal deneyime sahip güçlü bir kadın. Liderlik ve karar alma pozisyonlarında bulunma konusunda güçlü ve öncü bir rol modeli sağlayacak. Kendisi görevinde etkisiz kalmayacak kadınlardan biri. Alvani, insan hakları ihlalleri iddialarını araştırmak için Ulusal Komite’de çalışırken sahada da bulundu. Mahkumların ve tutukluların durumunu izledi ve savaşla ilgili suistimalleri araştırdı. Alvani'nin çok büyük bir katkısı olacağına ve atanmasının kendisinden çok şey bekleyen kadınların yanı sıra ister hâkim ister yargıda çalışan isterse de adaletten ve kolluk kuvvetlerinden umutlu davacılar olsun vatandaşlara, özellikle yargı önünde bulunan ve adalet bekleyenlere fayda sağlayacağına inanıyorum.”

Sınırlı temsil
Yemenli feminist hareketi lideri, Başkanlık Konseyi Danışma ve Uzlaşma Komisyonu üyesi Raşa Curhum da “Alvani'nin atanması kararı, kadınların karar alma süreçlerinde temsil edildiği gerçeğinde aşama kaydedildiği ve ulusal taahhütlerden pratik adımlara geçişin başladığı anlamına geliyor” dedi.
Şarku'l-Avsat'a konuşan Curhum bu gelişmenin en büyük kanıtının, yargıç Sabah el-Alvani'nin Yüksek Yargı Konseyi üyesi olarak atanması olduğunu vurguladı. Ancak bu temsilin ‘halen sınırlı olduğuna ve yüzde 30'dan az olmayan kararlaştırılan temsil payına ulaşmadığına’ dikkat çeken Curhum, feminist hareketin, yerel yönetimden merkezi otoriteye ve tüm sosyal, güvenlik, askeri ve diplomatik sektörlerde genel olarak kadınların temsilini iyileştirmeye yönelik öneriler sunduğunu belirtti.
Yemen’de feminist hareketten aktivistler kadınların hükümette 13 bakanlık elde etmesini önerdi. Ayrıca liderlik pozisyonlarında cinsiyet dengesinin gözetilmesi gerektiğine dikkat çeken feminist hareket, kadınların devlet liderliğini güçlendirecek koşulları yaratmak, onları ulusun inşasında ortaklar olarak güçlendirmek ve temsilde adaleti gözetmek çağrısında bulundu.
Başkanlık Konseyi Danışma ve Uzlaşma Komisyonu üyelerinden olan kadın lider Elfet ed-Debi de Alvani'yi göreve atama kararını ‘Cumhurbaşkanı ve Başkanlık Konseyi'nin kadınları güçlendirme konusundaki taahhütlerine yanıt veren büyük bir başarı’ olarak nitelendirdi.
Meslektaşı Curhum'un sözlerine destek veren Debi, kadınların devlet liderliğindeki temsil oranının yüzde 30 olmasına işaret etti.
Debi, yeni Yüksek Yargı Konseyi'nin ‘yargıda reformu sağlamak ve modernizasyonu gerçekleştirmek için hızlı bir plan hazırlayarak daha fazla sayıda kadını yargıya çekmesini temenni ettiğini’ söyledi.

Sabah el-Alvani kimdir?
Sabah el-Alvani adını ilk kez, Güney Hakimler Kulübü'nün icra dairesi başkanlığına seçildiği Mayıs 2013'te duyurdu. Aden Valiliği Temyiz Savcılığı’nda da yargıç olarak görev yapan Alvani 2017 yılında cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile İnsan Hakları İddialarını Soruşturma Ulusal Komitesi üyesi olarak atandı. Alvani 2018-2019 yılları arasında bir cezaevinde tutuklulara işkence yapıldığına dair yaygın olarak dolaşan söylentiler üzerine çalışma yürüten bir saha inceleme komitesine liderlik etti. İnceleme sonucunda tutukluların savaş esiri oldukları ve herhangi bir işkenceye maruz kalmadıkları sonucuna varıldı.



Mısır ve Türkiye'deki toplantılar... Gazze anlaşmasının önündeki engelleri kaldırma çabaları

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır ve Türkiye'deki toplantılar... Gazze anlaşmasının önündeki engelleri kaldırma çabaları

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Gazze Şeridi’nde halen tıkanmış durumda olan ateşkes anlaşmasını ilerletmek amacıyla arabulucuların temasları sürüyor. Kahire ve Ankara, anlaşma maddelerinin uygulanmasına ilişkin iki ayrı toplantıya ev sahipliği yaptı. Bu görüşmeler, yaklaşık bir hafta önce ABD’nin Miami kentinde yeni bir ilerleme sağlanması amacıyla yapılan kapsamlı toplantının ardından gerçekleştirildi.

Mısır ve Türkiye’de yapılan bu yeni toplantıların, Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre, tıkanan anlaşmanın önündeki engelleri aşmaya yönelik girişimler niteliği taşıdığı belirtildi. Uzmanlar, İsrail’in ABD baskısı altında anlaşmanın ikinci aşamasına geçmeye itiraz etmeyebileceğini, ancak çekilmeler ve benzeri konulara ilişkin müzakereleri uzatarak uygulama sürecini aksatabileceğini vurguladı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, “Başbakanın talimatıyla, Esirler ve Kayıplar Koordinatörü Gal Hirsch, ordu, iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet ve Mossad yetkililerinden oluşan bir heyetin başında Kahire’ye gitti” denildi.

İsrail heyeti, üst düzey yetkililer ve arabulucu ülkelerin temsilcileriyle bir araya geldi. Görüşmelerde, Ran Gvili’nin cesedinin geri alınmasına yönelik çabalar ve bu sürecin ayrıntıları ele alındı.

Filistinli gruplar, 10 Ekim’de başlayan ateşkesin ilk aşamasından bu yana 20 İsrailli esiri sağ olarak, 27’sinin de cesedini teslim etti. Ran Gvili’nin cesedi ise henüz bulunamadı. Hamas, Gazze’deki büyük yıkım nedeniyle aramaların zaman alacağını belirtirken, İsrail anlaşmanın ikinci aşamasını başlatmaya yönelik müzakereleri, söz konusu cesedin teslim edilmesine bağlamış durumda.

Bu gelişmelerle eş zamanlı olarak Hamas, yaptığı açıklamada, Halil el-Hayye başkanlığındaki bir heyetin Ankara’da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştüğünü duyurdu. Açıklamada, söz konusu görüşmede ‘Gazze Şeridi’nde savaşı sona erdiren anlaşmanın uygulanma süreci ile sahadaki gelişmelerin’ ele alındığı ifade edildi.

Heyet, Gazze Şeridi’nde ‘İsrail’in süregelen hedef alma eylemleri ve tekrarlanan ihlallerine’ karşı uyarıda bulunarak, bunların ‘anlaşmanın ikinci aşamasına geçişi engellemeyi ve mevcut mutabakatları boşa çıkarmayı amaçladığını’ ifade etti.

Söz konusu iki temas, yaklaşık bir hafta önce ABD’nin Miami kentinde ateşkes anlaşmasının arabulucularını bir araya getiren toplantının ardından gerçekleşti. Toplantı sonrası yayımlanan ortak açıklamada, anlaşmanın uygulanmasına yönelik yolların ele alındığı bildirilmişti.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail uzmanı olan Dr. Said Ukkaşe, Kahire ve Ankara’daki görüşmelerin, anlaşmanın uygulanmasını hızlandırmak, engelleri somut biçimde aşmak ve Washington’u İsrail üzerinde baskıyı artırarak tıkanan ikinci aşamaya geçmeye zorlamak açısından kritik bir zamanda yapıldığını söyledi. Ukkaşe, son kalan ceset meselesinin ise Hamas ve İsrail’in karşılıklı kazanım elde etmeye çalıştığı bir oyuna benzediğini dile getirdi.

Ukkaşe’ye göre, kulislerde dile getirildiği üzere Hamas cesedin yerini biliyor, ancak arabulucuların ve zaman baskısının etkisiyle ikinci aşamaya girerken elinde bir pazarlık unsuru tutmak istediği için teslim etmiyor. İsrail ise bundan yararlanarak, çekilmelerle bağlantılı yeni taahhütler üstlenmeden ilk aşamayı sürdürmeye devam ediyor.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava ise bu toplantılarda, özellikle cesedin ciddi bir engel oluşturması nedeniyle mevcut boşlukların nasıl kapatılacağının ele alındığını belirtti. Mutava, Hamas’ın Türkiye’deki temaslarının silahsızlanma düzenlemeleri ve uluslararası güçlerin sahaya girişi gibi konulara odaklandığını, Ankara’nın bu süreçte rol üstlenmeyi ve Washington ile ilişkilerini güçlendirmeyi hedeflediğini ifade etti.

r
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

İsrail, anlaşmayı zorlaştıran tutumlarını sürdürmeye devam ediyor. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ülkesinin ‘Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat’ın Ynet internet sitesinden aktardığına göre Katz, yerleşimleri korumak amacıyla Gazze Şeridi içinde bir güvenlik kuşağı oluşturulacağını belirterek, Hamas’ın silah bırakması gerektiğini, aksi takdirde ‘İsrail’in bu görevi bizzat üstleneceğini’ ifade etti.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, salı akşamı Refah’ta patlayıcı infilakı sonucu bir İsrail subayının yaralanmasından Hamas’ı sorumlu tutmaya çalıştı ve ekim ayında yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasının ihlal edildiğini öne sürdü. Hamas ise patlamanın İsrail’in tamamen kontrolü altındaki bir bölgede meydana geldiğini, olayın ‘savaş kalıntılarından’ kaynaklanmış olabileceğini belirtti.

Netanyahu’nun Hamas’a yönelik suçlamaları, ABD’de Başkan Donald Trump ile yapması beklenen görüşmeden birkaç gün önce geldi. İsrail basınında yer alan haberlere göre Netanyahu, Trump’ı İsrail ile Hamas’ın kontrol alanları arasında kalıcı sınır olarak sarı hattın kabul edilmesine ikna etmeyi hedefliyor. Bu durumun, Gazze Şeridi’nin yüzde 58’inin İsrail tarafından işgal edilmesi anlamına geleceği ifade ediliyor.

Ukkaşe, İsrail’in Trump ile yapılacak görüşmenin ardından ikinci aşamaya geçilmesine karşı çıkmadığını açıklayabileceğini, ancak bunun teorik düzeyde kalacağını belirterek, uygulamada müzakere takvimini ve maddelerin hayata geçirilmesini uzatacağını, bu süreçte belirleyici unsurun ABD baskısı olacağını söyledi.

Mutava ise İsrail’in engelleyici tutumunu sürdüreceğini, Trump’ın da tüm sorunların tek seferde çözülemeyeceğinin farkında olduğunu dile getirdi. Mutava’ya göre, devam eden toplantılar engelleri aşamalı olarak çözmeyi amaçlıyor ve Trump, anlaşmanın çökmediğini göstermek için ikinci aşamanın gelecek ocak ayında başlatılmasını istiyor.


İsrail ordusu Gazze'de iki Filistinliyi öldürdü

 Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
TT

İsrail ordusu Gazze'de iki Filistinliyi öldürdü

 Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)
Gazze'nin Beyt Lahya kentinin kuzeydoğusundaki Yeşil Hat içinde İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen patlamaların ardından duman yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu bugün Gazze Şeridi'nde iki Filistinliyi öldürdüğünü açıkladı.

İsrail ordusu, iki "teröristin" Gazze'nin güneyindeki "sarı hat"ı geçerek İsrail güçlerine yaklaştığını belirtti.

Açıklamada, iki adamın "acil bir tehdit" oluşturduğu ve kimliklerinin tespit edilmesinin ardından "etkisiz hale getirildiği" belirtildi.

İsrail güçleri, Filistinli Hamas grubuyla 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkesin ardından Gazze Şeridi'ndeki sarı hattın gerisine çekildi.

Beton bloklar ve sarı işaretlerle belirlenen hat, Gazze Şeridi'nde yeni bir toprak bölünmesini temsil ediyor ve kıyı şeridine doğru 1,5 ila 6,5 ​​kilometre uzanıyor. Böylece İsrail, Gazze'nin alanının yarısından biraz fazlasını kontrol ediyor.

İsrail Genelkurmay Başkanı Eyyal Zamir, geçtiğimiz günlerde Sarı Hat’ı Gazze Şeridi ile yeni sınır olarak ilan etti.

Ateşkese rağmen, Gazze'de ara sıra yaşanan olaylar can kayıplarına yol açmaya devam ederken, İsrail ordusu da Hamas liderlerini ve merkezlerini hedef almayı sürdürüyor.


Suriye, Türk ve Rus varlıkları arasında bir denge kurmayı hedefliyor

Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
TT

Suriye, Türk ve Rus varlıkları arasında bir denge kurmayı hedefliyor

Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)
Suriye ordusunun Lazkiye vilayetindeki Rus Hmeymim üssünün girişinde operasyon birliğine mensup bir asker- 29 Aralık 2024 (AFP)

İsrail televizyon kanalı i24NEWS, dün Suriyeli kaynaklara dayandırdığı haberinde Şam'ın, İsrail ile bir güvenlik anlaşmasına varmak için topraklarındaki Türk ve Rus varlığı arasında denge kurmak istediğini bildirdi.

Kanal, Suriye'nin ülkenin güneyinde ve Golan Tepeleri yakınlarında Rus güçlerinin konuşlandırılmasını İsrail ile müzakereleri güçlendirmenin bir yolu olarak gördüğünü belirtti.

Televizyon haberinde, İsrail'in Suriye'deki Rus varlığının devamı konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile görüşmeler yaptığı ifade edildi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'ya yakın bir kaynak, İsrail ve Suriye arasında güvenlik anlaşması konusunda son haftalarda önemli ilerleme kaydedildiğini ve yakında imzalanmasının mümkün olduğunu bildirdi.

İsrail'in i24NEWS haber sitesine konuşan kaynak, bu son atılımın ABD Başkanı Donald Trump'ın önemli çabaları sayesinde gerçekleştiğini belirterek, diplomatik bir ilave içerecek olan anlaşmanın, yakın gelecekte bir Avrupa ülkesinde yapılacak üst düzey bir Suriye-İsrail görüşmesinde imzalanmasının muhtemel olduğunu kaydetti.

Suriyeli kaynak, Eş-Şara ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak bir görüşmede doğrudan imzalanma olasılığını da göz ardı etmediğini ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail kanalından aktardığına göre Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani geçen ay, Şam'ın 1974 Ateşkes Anlaşması'na dayalı, bazı küçük değişikliklerle ve tampon bölgeler olmaksızın, yıl sonuna kadar Suriye ve İsrail arasında bir güvenlik anlaşmasına varılmasını beklediğini söyledi.

İsrail ise eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra İsrail ordusunun Suriye'de ele geçirdiği tüm mevzilerden İsrail'in çekilmesi yönündeki Suriye'nin talebini reddediyor.

i24NEWS'e göre İsrail kaynakları, İsrail ordusunun Suriye topraklarında şu anda kontrol ettiği dokuz noktadan bazılarından çekilmesinin ancak Suriye ile tam bir barış anlaşması karşılığında gerçekleşeceğini, güvenlik anlaşması karşılığında olmayacağını belirtiyor.