Suudi Arabistan ve Güney Afrika, teknoloji, yeşil ekonomi ve hidrojeni kapsayan anlaşmalar arayışında

Şarku’l Avsat’a konuşan Magabe “Krallık, yıllık yaklaşık 40 milyar dolar ile Güney Afrika’nın bölgedeki en büyük ikinci ticaret ortağıdır” dedi.

Güney Afrika'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi Mogobo David Magabe Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
Güney Afrika'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi Mogobo David Magabe Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
TT

Suudi Arabistan ve Güney Afrika, teknoloji, yeşil ekonomi ve hidrojeni kapsayan anlaşmalar arayışında

Güney Afrika'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi Mogobo David Magabe Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
Güney Afrika'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi Mogobo David Magabe Şarku’l Avsat’a röportaj verirken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)

Suudi Arabistan ve Güney Afrika arasındaki ikili işbirliği enerji alanına odaklanmışken, Güney Afrikalı bir diplomat, bazı sektörleri kapsayan ve yakında sonuçlandırılması beklenen işbirliği anlaşmalarını imzalamak üzere ikili müzakerelerin halihazırda devam ettiğini açıkladı. Hükümetinin son zamanlarda iki ülke arasında birçok yeni işbirliği alanı belirlediğini vurguladı.
Güney Afrikalı diplomat, ülkesinin önümüzdeki dönemde Suudi Arabistan ile yeşil ekonomi, iklim ve teknolojinin yanı sıra tarım, sanayi ve madencilik alanlarında işbirliğini ileriye taşımaya kararlı olduğunu vurgulayarak başta enerji sektörü olmak üzere ülkesine, çeşitli sektörlerde Suudi yatırımlarının akmasını dört gözle beklediğini belirtti.
Güney Afrika'nın Suudi Arabistan Büyükelçisi Mogobo David Magabe'ye göre 2021'de Suudi Arabistan ve Güney Afrika arasında yapılan ticaretin 40 milyar dolara yaklaşmasıyla Krallık, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) bölgesinde Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) sonra Güney Afrika'nın en büyük ikinci ihracat pazarı konumunu koruyor. 2021 yılında Krallık'a yapılan toplam ihracat 3,3 milyar doları bulurken, toplam ithalat ticaret dengesi Suudi Arabistan’ın lehine olacak şekilde 36,5 milyar dolara ulaştı.
Magabe Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda “Suudiler son iki yılda Güney Afrika'daki turizm ayak izlerini artırdı... Bu eğilimin devam etmesi bekleniyor” ifadelerini kullandı. Ülkedeki madencilik sektörünün dünyanın en iyilerinden sayıldığını belirterek ülkesinin Vizyon 2030 aracılığıyla Suudi Arabistan'ın hırslarını paylaşma ve madencilik sektörünün değerini en üst düzeye çıkararak Krallığı bir endüstriyel güç ve küresel bir lojistik merkeze dönüştürme taahhüdünü vurguladı.
Magabe’ye göre Güney Afrika ve Suudi Arabistan, dijital teknolojilerdeki ilerlemeleriyle dünya çapında ünlüler. Dolayısıyla Magabe, iki ülke arasındaki işbirliğinin bu itibarı daha da ileriye taşıyacağını düşünüyor. Bununla birlikte aynı şeyin yeşil ekonomi, yeşil hidrojen ve yenilenebilir enerji konuları için geçerli olmadığını ve her iki ülkenin de karbon ayak izini azaltmak ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) aracılığıyla iklim değişikliği girişimlerine bağlı kalmak için çok taraflı alanlarda kendi bölgelerinde birer lider olduğunu kaydetti.
Güney Afrika'nın Riyad Büyükelçisi “Ayrıca özellikle yatırım, tarım, turizm, ulaşım, sağlığın yanı sıra madencilik gibi çeşitli alanlarda deneyim alışverişinde bulunmak üzere yeni ekonomik işbirliği alanlarını araştırıyoruz” dedi.
1994 yılında diplomatik ilişkilerin resmileştirilmesinden sonra ülkesinin ve Suudi Arabistan'ın stratejik düzeyde güçlü ikili ilişkileri olduğunu vurgulayan Magabe, ülkesinin tüm devlet başkanlarının güçlü ekonomik bağlara dayalı geleneksel işbirliğini geliştirmek için Krallığa ziyaretler düzenlediğini belirterek, Ortak Ekonomik Komisyon’un (JEC), iki ülke arasındaki ortaklığı yönlendiren en aktif ikili mekanizma olduğunu söyledi.
Magabe açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Madenciliğin yeni ve heyecan verici bir ortam olduğu kanıtlandı. Bu yüzden Güney Afrika, Krallığın madencilik sektörünü geliştirmesine yardımcı olmayı teklif ediyor. Güney Afrika'nın Suudi Arabistan'a yaptığı en önemli ihracat ürünleri; meyveler ve yenilebilir sert kabuklu yemişler, narenciye ve karpuz kabukları, yağlı tohumlar ve yağlı meyveler, organik bileşikler ve kimyasallar, makine ve mekanik cihazlar, nükleer reaktörler, kazanlar ve alüminyum, demir veya çelik eşyalardır.”
Suudi Arabistan'ın Güney Afrika'ya yaptığı en önemli ihracat ürünlerine gelince Magabe “Bunlar; mineral yakıtlar, madeni yağlar ve bunları damıtma ürünleri, bitümenli maddeler, plastikler, gübreler, organik kimyasallar, tuz, kükürt, taş, sıva malzemeleri, kireç, çimento, alüminyum eşyalar, kimyasal ürünler, inorganik kimyasallar, değerli metallerin ve nadir toprak metallerinin organik veya inorganik bileşikleri ve bakır eşyalar” dedi.
Rusya-Ukrayna krizinin ülkesindeki ekonomi, enerji ve gıda üzerindeki etkisi hakkında Magabe şu yorumda bulundu:
“Güney Afrika, çatışma konusunda tarafsız bir tutum benimsiyor. Çatışmanın barışçıl bir şekilde çözülmesi çağrısında bulunmaya devam ediyoruz. Tabi ki çatışma ülke ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. Özellikle de günlük gıda ve enerji ihtiyaçları açısından Güney Afrika'daki sıradan bir vatandaşın yaşamını etkiledi."



Sudan: Dünya Gıda Programı, el Faşir'de yaşananların tekrarlanmaması çağrısında bulundu

El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
TT

Sudan: Dünya Gıda Programı, el Faşir'de yaşananların tekrarlanmaması çağrısında bulundu

El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)
El Faşir'li çocuklar, kuzeydeki ed-Dabba kasabasındaki yerinden edilmiş Sudanlılar için kurulan kampta çadırlarının dışında dinleniyor (AFP)

Dünya Gıda Programı (WFP) Genel Müdür Yardımcısı Carl Skau bugün yaptığı açıklamada, Sudan'ın el Faşir kentinde yaşananlara benzer felaketlerin önlenmesi için acil eylem çağrısında bulundu.

WFP baş operasyon görevlisi olan Skau, yakın zamanda Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el Faşir'de işlenen "vahşet" nedeniyle "X" platformu üzerinden öfkesini dile getirdi.

BM yetkilisi, Sudan'daki kıtlığın giderilebilmesi için ablukanın derhal sona erdirilmesi gerektiğini vurguladı.

Birleşmiş Milletler, dün İnsan Hakları Konseyi'nin el Faşir ve çevresinde HDK, bağlı ve müttefik güçler tarafından işlenen artan şiddeti ve bildirilen vahşeti şiddetle kınadığını duyurdu.

Kararda ayrıca araştırma heyetinden, el Faşir ve çevresinde uluslararası insan hakları hukukunun ihlal ve suistimallerinden sorumlu olduklarına dair makul gerekçeler bulunan tüm yetkilileri tespit etmesi talep edildi.

İlgili bir gelişmede, Sudanlı Doktorlar Ağı bugün ülkenin batısındaki El-Daein Hastanesi'nde bir doktorun gizemli koşullar altında öldüğünü duyurdu.

Sudan Doktorlar Ağı bugün yaptığı basın açıklamasında, "El-Daein Hastanesi'nde genel cerrah olan Yusuf İbrahim Zekeriya, güvenlik zaaflarının yaşandığı bölgelerde sağlık çalışanlarının karşı karşıya olduğu risklerin boyutunu yansıtan bir olayda, kentte gizemli koşullar altında hayatını kaybetti" denildi. Açıklamada, "Merhum, bir yıl önce HDK tarafından tutuklanıp dövülmesine rağmen insani görevini yerine getirmeye devam etti ve buna rağmen El-Daein halkına hizmet etmek üzere El-Daein Hastanesi'ndeki görevine geri döndü" ifadelerine yer verildi.

Ağ, "Dr. Yusuf Zekeriya'nın ölümü sağlık sistemine yıkıcı bir darbe vuruyor ve en temel koruma standartlarının bile olmadığı ortamda, doktorların ve personelin güvenliği konusunda meşru sorular ortaya çıkarıyor" vurgusunda bulundu. Şarku’l Avsat’ın açıklamadan aktardığına göre ağ ayrıca, "bu olayın, HDK'nin kontrolündeki bölgelerde sağlık çalışanlarının maruz kaldığı bir dizi ihlalden ayrı tutulamayacağını ve oradaki tıbbi çalışmaları acil müdahale gerektiren tehlikeli bir girişim haline getirdiğini" belirtti.

Sudanlı Doktorlar Ağı, ölümünün ardındaki gizemli koşullar göz önüne alındığında, ölümünün koşullarını ortaya çıkarmak için bağımsız ve şeffaf bir soruşturma çağrısında bulundu. Ayrıca, uluslararası ve insan hakları örgütlerini bu bölgelerdeki sağlık durumunu izlemeye ve sağlık çalışanlarına yönelik her türlü sindirme veya hedef alma girişimini önlemek için baskı uygulamaya çağırdı.

Ağ, doktorları ve sağlık çalışanlarını korumak ve insani görevlerini yerine getirirken tutuklama, şiddet veya gasp gibi durumlara maruz kalmamalarını sağlamak için etkili mekanizmalar oluşturulması yönündeki acil çağrısını yineledi.

El Daein, Doğu Darfur Eyaleti'nin başkentidir ve Sudan'ın batısındaki Darfur eyaletleri ile başkent Hartum ve Sudan'ın merkezindeki Kordofan eyaletleri arasındaki kavşak noktasında yer almaktadır.


Libya Ulusal Ordusu ile Çad arasında sınır güvenliğini sağlamak için güvenlik iş birliği

Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
TT

Libya Ulusal Ordusu ile Çad arasında sınır güvenliğini sağlamak için güvenlik iş birliği

Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)
Libya ve Çad askerlerinden oluşan ortak askeri gücün üyeleri, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Medya Birimi)

Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu (LUO), Çad ile askeri ilişkilerini güçlendirerek güney sınırlarını korumak üzere bir ‘ortak güç’ kurdu. Böylece, yaklaşık bin 50 kilometre uzunluğundaki sınır hattı üzerindeki kontrolünü pekiştirmiş oldu.

Bu gelişme, Çad'da iktidar mücadelelerinin ve muhalefetin merkezi haline gelen güney Libya'daki çatışmaların arka planında gerçekleşti. Bazı komşu Afrika ülkelerinde güvenliğin bozulmasının ardından geçen yıllarda, bu durum ‘isyancılar’ olarak tanımlanan grupların sınır ihlallerinin artmasına yol açtı.

LUO, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2024 yılı ağustos ayı başında başlattığı, ‘güney sınırlarının güvenliğini sağlama ve ulusal güvenliği güçlendirme’ amacı taşıyan kapsamlı bir plan çerçevesinde, Çad sınırında şiddetli bir çatışmaya girdi.

Bu çatışmalardan biri, LUO’ya bağlı Tümgeneral Hasan ez-Zadama komutasındaki 128. Takviye Tugayı’nın sınırdaki Kalenga Dağları bölgesinde yürüttüğü operasyonda yaşandı. Askeri kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığı bilgilere göre birlikler, bu operasyon sırasında bir altın madeninin kontrolünü ele geçirdi; söz konusu madenin yıllardır Çadlı çetelerin elinde olduğu belirtildi.

LUO Medya Birimi, LUO Genel Komutanlığı ile Çad Ordusu arasında, ortak sınırın ‘kanun tanımaz çeteler, haydutlar ve kaçakçılardan’ korunması amacıyla bir ortak güç oluşturulduğunu açıkladı.

Medya Birimi ayrıca, LUO Başkomutan Yardımcısı Korgeneral Saddam Hafter’in, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na, ortak güç kapsamındaki saha görevlerini yerine getirmek üzere Sebil es-Selam Taburu’na bağlı çöl devriyelerinin görevlendirilmesi talimatını verdiğini belirtti.

 Libya'nın güney sınırındaki güvenlik devriyesi (Libya Ulusal Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı)

Libya'nın güney sınırındaki güvenlik devriyesi (Libya Ulusal Ordusu Kara Kuvvetleri Komutanlığı)

Altın madenciliği nedeniyle kanlı çatışma

Askeri kaynaklara göre, Libya-Çad sınırında yasadışı altın madenciliği nedeniyle kanlı bir çatışma yaşanıyor. LUO, ‘terörist grupları’ ve sınır ötesi çeteleri ortadan kaldırmak ve yasadışı göçle mücadele etmek amacıyla bu ülkelerle sınırları güvenli hale getirmek için bir plan başlattı.

Saddam Hafter, babasının özel temsilcisi sıfatıyla başkent Encemine’ye gerçekleştirdiği çeşitli ziyaretlerde, Çad Cumhurbaşkanı Muhammed İdris Debi ile iş birliği kanalları açmayı başardı. Görüşmelerde, ‘Çadlı isyancıların Libya sınırına akını’ sorunu ele alındı; ayrıca güvenlik iş birliği ve iki ülke arasındaki sınır kapılarının açılması konuları da gündeme geldi.

LUO birlikleri, 10 Temmuz’da Libya’nın güneyindeki Çad sınır bölgesinde yer alan Tibesti Dağları’nda bir yayılma ve konuşlanma operasyonu gerçekleştirdi. Bu bölge iki ülke arasındaki tansiyon noktalarından biri sayılıyor. Operasyon sırasında iki taraftan da ölümlerin yaşandığı bir çatışma meydana geldi. O dönem, LUO’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı 676. Piyade Taburu, unsurlarının ‘sınır aşan suç çetelerinin konuşlandığı ve toplandığı bir dizi bölgeyi kontrol altına aldığını’ açıkladı.

Bu arada Çad muhalefeti, LUO ile yaşanan çatışmalarda herhangi bir rolü olduğunu reddetti. Şarku’l Avsat’ın İtalyan haber ajansı Nova’dan aktardığına göre, Çad’daki Değişim ve Uyum Cephesi’nin (FACT) Genel Sekreter Yardımcısı Muhammed Şerif Jako, FACT’ın ‘hiçbir Libya mevzisine saldırmadığını ve unsurlarının Libya sınırları içinde faaliyet göstermediğini’ söyledi.

Libya ile Çad arasındaki sınır, Çad içinde operasyonlar düzenleyen isyancıların arka üssü ve hareket noktası olarak tanımlanıyor. Nitekim Çad Cumhurbaşkanı İdris Debi, 20 Nisan 2021’de Libya sınırında konuşlanmış isyancılar tarafından öldürülmüştü.

Saddam Hafter, Libya'nın Emsaad kentinde vatandaşlarla bir araya geldi, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)Saddam Hafter, Libya'nın Emsaad kentinde vatandaşlarla bir araya geldi, 13 Kasım 2025 (Libya Ulusal Ordusu Genel Komutanlığı)

Emsaad şehri

Saddam Hafter’in Libya içindeki askeri turlarına ilişkin başka bir gelişmede, LUO Genel Komutanlığı, Hafter’in perşembe akşamı Emsaad şehrini ziyaret ettiğini açıkladı. Açıklamada, bu ziyaretin ‘LUO Genel Komutanlığı’nın, çeşitli şehir ve bölgelerdeki vatandaşların durumunu yakından takip etme konusundaki hassasiyetini teyit ettiği’ belirtildi.

Şehrin yaşlıları, ileri gelenleri ve sakinleri tarafından karşılanan Saddam Hafter, Başkomutan tarafından ‘yaşam koşullarını değerlendirmek ve vatandaşların ihtiyaçlarını takip etmek’ üzere bu ziyareti gerçekleştirmekle görevlendirildiğini söyledi.

Saddam, LUO Genel Komutanlığı tarafından yayınlanan konuşmasında, ‘mevcut aşamada herkesin olağanüstü bir çaba sarf etmesi ve vatandaşları yoran sorunların üstesinden gelmek için çabalarını iki katına çıkarması gerektiğini’ ifade etti. Ayrıca, ‘herhangi bir başarının, sonuçları vatandaşın günlük yaşamına yansımadığı sürece bir değeri olmadığını’ söyledi. Bunun yanında, Genel Komutanlığın yürüttüğü inşa ve imar projelerinin tek bir şehirle sınırlı olmayacağını, tüm Libya şehir ve köylerini kapsayacağını, çünkü ‘herkesin kalkınma ve imar hakkına sahip olduğuna inandıklarını’ vurguladı.

Saddam Hafter'in Emsaad ziyareti, son haftalarda Kufra'dan başlayıp Katrun, Ubari ve Turaghan'a uzanan güney sınırına yaptığı benzer ziyaretlerin ardından gerçekleşti.


Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
TT

Moskova ile Wagner arasındaki güç mücadelesi Afrika'da ‘sessiz’ bir anlaşmazlık yaşandığını gösteriyor

Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)
Wagner, üyelerinin Cumhurbaşkanı Faustin-Archange Touadéra'nın koruması olarak çalıştığı Orta Afrika'da varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor (AFP)

Sagir el-Haydari

Orta Afrika Cumhuriyeti son günlerde, Rus yetkililer ile paramiliter grup Wagner arasında bir çekişme sahnesine dönüştü. Wagner grubu, geri çekilmeyi ve görevlerini Rusya Savunma Bakanlığı'nın komutası altında faaliyet gösteren Afrika Kolordusu'na devretmeyi reddediyor.

Batı medyasında yer alan haberlere göre Rusya, Bangui'ye Wagner'in hizmetlerinden vazgeçmesi ve Afrika Kolordusu'na aylık milyonlarca dolar ödeme karşılığında bu hizmetleri Afrika Kolordusu ile sürdürmesi için baskı yapıyor. Orta Afrika Cumhuriyeti yetkilileri ise bu ödemeyi karşılayamayacaklarını belirtiyor. Bu durum, Rusya'nın Afrika kıtasındaki nüfuzunda önemli değişiklik olduğu izlenimini veren bir gelişme yaşandı.

ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) tarafından yayınlanan Africa Defense Forum (Afrika Savunma Forumu) dergisi, Orta Afrikalı bir yetkilinin “Hükümet, Wagner’in hizmetlerini Afrika Kolordusu'nun hizmetlerine tercih ediyor, çünkü Wagner iyi performans gösteriyor ve ülkemizin coğrafyasını ve kendilerinden ne beklendiğini daha iyi anlıyorlar” dediğini aktardı.

Şahsi çekişmenin bir uzantısı

Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2023 yılının ağustos ayında Wagner'in komutanı ve kurucusu Yevgeny Prigojin'in öldürülmesinin ardından, ülkesinin Afrika kıtasındaki nüfuzunu yeniden düzenlemek ve bunu devletle sınırlamak amacıyla Rusya Savunma Bakanlığı'na Afrika Kolordusu'nu kurması için yeşil ışık yaktı.

Ancak Wagner, üyeleri Orta Afrika Cumhurbaşkanı Faustin Archange Touadéra'nın korumaları olarak görev yaptığı ülkede varlığını halen güçlü bir şekilde sürdürüyor. Wagner üyeleri ülkeye geldiklerinden bu yana, gerginliklerin yatışmasına ve yaklaşık iki yıl önce yapılan referandumla anayasanın değiştirilmesine yardımcı oldular.

df
Wagner, madencilik ve koruma sözleşmeleriyle sahadaki varlığını sürdürüyor (AFP)

Afrika işleri uzmanı Fransız siyasi analist Pierre-Louis Raymond, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Orta Afrika Cumhuriyeti'ndeki hızlı gelişmeler, Prigojin ile Putin arasında var olan şahsi çekişmenin boyutunu ortaya koyuyor, ancak elbette bu çatışmanın ötesine geçerek Wagner’in genel olarak Putin rejiminin devam etme kabiliyetine artık inanmadığını söyleyebiliriz.”

Putin'in Ukrayna'ya karşı savaşında bir çıkmaza girdiğini düşünen Raymond, “Bu savaşta kazanan yok, Putin rejiminin Rus İmparatorluğu’nu yeniden kurma arzularıyla uyumlu hale geleceğine dair öngörülebilir bir ihtimal de yok. Bu yüzden Wagner şimdi ayrılmayı seçti. İki taraf arasında bir güç mücadelesi var ve Wagner'in geleneksel nüfuz alanlarında Rusya Savunma Bakanlığı'na hizmet vermeyi bırakma eğilimi giderek güçleniyor.”

Orta Afrika Cumhuriyeti'nde iki taraf arasında nüfuz mücadelesi olduğunu vurgulayan Raymond, ancak sorunun çok daha derin olduğunu ve Wagner'in mevcut liderliğinin Putin'in görevden ayrılacağına ve halefinin Wagner'in kaybettiği nüfuzu geri kazanabileceğine inandığına işaret etti. Bununla birlikte Raymond’a göre Rusya'nın Afrika'daki nüfuzu devam ediyor.

Bangui'deki endişeler

Bu gelişmeler, Kremlin'in Afrika'da nüfuz kazanma çabalarına engel teşkil eden faktörleri ortaya koyuyor. Bu çabalar, yoğun diplomatik faaliyetler ve kıtanın yeni liderleriyle yapılan görüşmelere rağmen sonuç vermiyor.

Bu sorun, Wagner'in pozisyonlarını ve görevlerini devretmeyi reddetmesinden daha derin bir boyuta sahip gibi görünüyor, zira Orta Afrika Cumhuriyeti'nin kendisi de buna hazır görünmüyor. Robert Lansing Küresel Tehditler ve Demokrasiler Araştırma Enstitüsü'nün bir raporuna göre siyasi açıdan, Cumhurbaşkanı Touadéra'nın çevresi, Orta Afrika Cumhuriyeti subaylarıyla bağlantıları olan ve sahada korku salan Wagner'in adamlarına güveniyor. Onları resmi bir Rus birliğiyle değiştirmek, rejimi iktidarda tutan hassas dengeyi bozabileceği konusunda ciddi endişeler söz konusu.

df
Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personel ile eski Wagner üyelerinden oluşuyor (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Afrika Kolordusu, Rusya ordusundan subay ve personelin yanı sıra eski Wagner üyelerinden oluşuyor. Kolordu şu anda Mali ve Nijer gibi birkaç Afrika ülkesinde faaliyet gösteriyor, ancak Orta Afrika Cumhuriyeti’nde kontrolü ele geçirme çabaları büyük zorluklarla karşı karşıya.

Gerilim ve derin dönüşüm

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Halid Muhammed el-Hicazi, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde Wagner’in Kremlin'e karşı doğrudan bir isyan başlatmasının olası olmadığını, ancak iki taraf arasındaki ilişkilerin gerginlik ve köklü bir değişim döneminden geçtiğinin kesin olduğunu söyledi. Wagner’in 2018 yılında Orta Afrika Cumhuriyeti'ne girdiğinden beri, Rusya'nın Afrika kıtasındaki en önemli etki aracı haline geldiğini belirten Hicazi, “Hükümet güçlerini eğitiyor ve büyük ekonomik ayrıcalıklar karşılığında altın ve elmas zengini maden sahalarını koruyor. Zamanla Wagner, Rus ordusunun bir kolundan, ülke içinde kendi çıkarlarını korumaya çalışan yarı bağımsız bir aktöre dönüştü ve bu durum Moskova'da endişe yarattı” değerlendirmesinde bulundu.

Hicazi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Wagner'in 2023 yılının haziran ayında Rusya'da isyan çıkarmasının ardından Moskova, Afrika'daki askeri varlığını yeniden yapılandırmak için Afrika Kolordusu adında yeni bir oluşum kurdu. Bu oluşumun amacı, Wagner'in doğrudan nüfuzunu azaltmak ve Rusya Savunma Bakanlığı'nın kontrolünü artırmaktı. Ancak Wagner üyeleri, onları isyancı gruplara karşı istikrar sağlayan bir güç olarak gören Bangui hükümetiyle hala güçlü ilişkiler içinde ve bu da onlara merkezi Rus karar alma mekanizmasından büyük ölçüde bağımsızlık sağlıyor.”

Sadakat konusundaki bu anlaşmazlığın, Moskova ile Wagner arasında Orta Afrika Cumhuriyeti’nde nüfuz için gizli bir rekabet ortamı yarattığını söyleyen Hicazi, “Rusya, güvenlik ve ekonomi ağları üzerindeki resmi kontrolünü yeniden kazanmaya çalışırken, Wagner madencilik ve koruma sözleşmeleriyle bölgedeki varlığını sürdürerek kolayca göz ardı edilemeyecek bir güç haline geldi. Moskova, kıtada Wagner ile açık bir çatışma istemese de Wagner'in devam eden nüfuzunun disiplinli, merkezi kontrol altındaki bir devlet olarak imajını tehdit ettiğini kabul ediyor” diye ekledi.

Rusya’nın varlığının zayıflaması

Rus yetkililer bu gerginlikler hakkında kamuoyuna herhangi bir açıklama yapmazken bu durum, Moskova'daki siyasi çevrelerde, Kremlin'in Batı ile ilişkilerini koparmak isteyen Afrikalı liderlerle kurduğu ittifakların çökmesine yol açabileceği endişesini uyandırıyor.

Genel olarak Afrika kıtası düzeyinde, bazı Afrika ülkelerinin Moskova ile paralı askerleri arasındaki anlaşmazlığı şüpheyle karşıladığını belirten Hicazi, bu yüzden mevcut gerilimin Rusya'nın varlığını geçici olarak zayıflatabileceğini düşündüğünü ifade etti.

Rusya'nın Afrika'daki varlığının ekonomik ve askeri bağlar sayesinde halen sağlam olduğunu söyleyen Hicazi, ancak özel askeri şirketlere daha az bağımlı olan daha kurumsal bir etki modeline doğru kaymakta olduğunu belirtti.

Uluslararası ilişkiler uzmanı ve siyaset araştırmacısı Hicazi, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Kısacası Wagner, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Kremlin'e karşı isyan etmedi, ancak nispeten bağımsız hareket eden bir varlık haline geldi ve Rusya'yı, araçlarının kontrolünü kaybetmeden Afrika kıtasındaki etkisini sürdürme stratejisini yeniden düşünmeye zorladı.”