Sudan-Çin askeri iş birliğinin geleceği

Hartum ve Pekin ‘hava kuvvetleri’ aracılığıyla ortaklıklarını pekiştiriyor

Pekin son 30 yıldır Hartum'un ana silah tedarikçisi konumunda. (AFP)
Pekin son 30 yıldır Hartum'un ana silah tedarikçisi konumunda. (AFP)
TT

Sudan-Çin askeri iş birliğinin geleceği

Pekin son 30 yıldır Hartum'un ana silah tedarikçisi konumunda. (AFP)
Pekin son 30 yıldır Hartum'un ana silah tedarikçisi konumunda. (AFP)

İsmail Muhammed Ali 
Sudan medyasında yer alan haberlere göre, Sudan ordusu, Etiyopya Hava Kuvvetleri’ne karşı hava savunmasını güçlendirmek için Çin’den J-12CE model savaş uçakları almak üzere bir anlaşma yapmaya hazırlanıyor. Sudan ve Etiyopya'yı savaşın eşiğine getiren statüsü tartışmalı Faşka bölgesi, çeyrek yüzyıl Etiyopya destekli gruplar tarafından kontrol edilmesinin ardından 2020’nin sonlarında Sudan ordusu tarafından ele geçirilmişti.  
Sudan ve Çin ilişkilerinin eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in iktidarı döneminde, yani son otuz yılda güçlendiği biliniyor. Bu süreçte Pekin, Hartum’un ana silah tedarikçisi konumundaydı.  
Batının ‘terörü desteklediği’ gerekçesiyle Sudan’a silah satışını yasaklaması, iki ülke arasında savunma iş birliğinin gelişmesinin başlıca sebeplerindendi. Nitekim 2015 yılında Çin ve Sudan arasında bir ‘savunma işbirliği anlaşması’ imzalandı, Çin bu anlaşma uyarınca Sudan ordusunun eğitilmesi için ciddi bir hibede bulundu. Peki gözlemciler, Ömer el-Beşir’in Nisan 2019'da görevden alınmasının ardından Hartum'un Washington ile ilişkilerinin gelişmesi ve ABD tarafının Afrika kıtasında bir dayanak bulmaya yönelik son ilgisi ışığında, Çin ve Sudan arasındaki askeri işbirliği adımını nasıl değerlendiriyor?  
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan bir konuşmasında, Çin ve Sudan ilişkilerinin ‘ezeli’ olduğunu vurgulamış, özellikle askeri alanlarda olmak üzere bu ilişkinin istikrarlı bir şekilde daha da geliştiğini ifade etmişti.  

Stratejik ortak 
Bu bağlamda, eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı ve Sudan Silahlı Kuvvetleri eski sözcüsü Muhammed Beşir Süleyman, ülkesinin Çin ile askeri iş birliğinin, Doğu-Batı arasındaki çatışma bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini ve ‘Soğuk Savaşın’ yeniden döndüğünü söyledi.  
Muhammed Süleyman şu değerlendirmede bulundu; “Doğrusu hiçbir ülke ulusal güvenliği tehdit altında iken bir şey yapmaksızın duramaz, Rusya ve Çin’in ABD ile rekabetleri gereği, stratejik bir coğrafi konuma sahip olan Sudan’la ittifak ilişkisi geliştirmek istemeleri doğaldır. Washington ve Tel Aviv tüm geçmiş yıllar boyunca Sudan’ı kendi yanlarına çekmek için yoğun çaba sarf etti ve birçok cazibe aracı kullandı. Bilindiği gibi Sudan ordusunun silahlarının çoğu Çin yapımıdır. Savunma ihtiyaçlarının güvence altına alınması için Çin’in stratejik ortak olarak benimsenmesi de doğaldır. ABD’nin çifte standartlı yaklaşımı ve çıkarları gereği buna engel olmaya çalışacağı açıktır, ancak Çin’in ABD’nin baskılarını dikkate alacağını sanmıyorum. Çin ve Sudan ilişkileri otuz yıllık geçmişe sahiptir ve birçok alanda ‘stratejik ortaklık’ seviyesindedir. Bölgedeki birçok ülke de savunmalarında Çin silahlarına itimat etmektedir.’’ 
Washington’ın ülkeler arasında ‘siyasi kutuplaşma’ olmasını istediğini savunan Süleyman, “ABD ileri teknoloji ile donatılmış gelişmiş silahlar vermiyor, savaş uçakları da dahil olmak üzere, sağladığı silah sistemlerinde, parça ve mühimmat sıkıntısı oluşuyor. Dolayısıyla Çin silahları gibi etkili olmuyorlar. Amerika'nın ticari ortakları ve ikinci derece müttefikleriyle olan ilişkilerinde izlediği politika ve strateji budur. Öte yandan gelişmiş silahları İsrail'e sağlıyor ve İsrail’in ulusal güvenliğini önceliyor” diye konuştu.  

Silah çeşitliliği 
Sudan Gaziler Derneği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Maaş es-Sir Ahmed Said ise Çin ve Sudan ilişkilerine dair şu değerlendirmede bulundu: “Çin ve Sudan’ın ilişkileri, ‘Mehdi Devrimi’ (1885-1898) dönemine kadar uzamaktadır. ‘Çinli Gordon’ lakaplı İngiliz Sudan Valisi Gordon Paşanın öldürülmesi, Çin ile Sudan arasında bir tür yakınlık yarattı. Sudan Devlet Başkanı Cafer Numeyri (1969-1985) döneminde ise iki ülke arasındaki iş birliği derinleşti. Çin'in altyapı alanındaki deneyimlerinden faydalanıldı. Ancak bu iş birliği bir siyasi, askeri ya da ekonomik ittifak seviyesine yükselmedi. Askeri alandaki iş birliği Ömer el-Beşir döneminde gerçekleşmiştir. Bu da Washington'ın terörizmi desteklediği gerekçesiyle Hartum rejimine uyguladığı yaptırımların bir sonucuydu. Çin, Sudan’ın savunma alanındaki ihtiyaçlarını karşılayan stratejik müttefik olarak öne çıktı.’’  
Çin ile askeri iş birliğinin, Sudan’ın silah çeşitliliğine katkısı dolayısıyla son derece önemli olduğuna işaret eden Ahmed Said, “Yalnız Sudan değil, ‘üçüncü dünya ülkelerinin’ çoğu, savunma ihtiyaçlarını karşılamada büyük ölçüde Çin’e itimat ediyor. Tabi bu diğer ülkeler ile de çeşitli iş birlikleri geliştirilmesine mani değil, bilindiği üzere devletler arası ilişkilerde ebedi düşmanlık söz konusu değildir. Önemli olan uluslararası ilişkilerinizi, diplomasi, zeka ve dikkatle yönetebiliyor olmanızdır.  
Sudan'ın, Etiyopya, Libya, Çad, Güney Sudan gibi çatışmalardan muzdarip ülkelerle geniş sınırları olduğundan, askeri alanda, ekipman, eğitim ve diğer alanlarda modernizasyon süreci çok önem arz ediyor. Çin, ABD kadar olmasa da savunma sanayinde oldukça gelişmiş durumda, tek başına bile bir ülkenin savunma ihtiyacını karşılayabilir’’ şeklinde konuştu.  

Lojistik destek 
Çin askeri kaynakları daha önce, Afrika’daki ülkeler arasında en çok Sudan'ın Çin silah sistemlerini kullanma noktasında hevesli olduğunu değerlendirmişti. Çinli uzmanlar, iki ülke arasındaki uzun süreli ilişkiler kaynaklı olarak, Sudan ordusu pilotlarının Çin üretimi uçakların kullanımında deneyimli olduğunu kaydetti. Nitekim Pekin geçmişte, Sudan’a sağladığı savaş uçakları için bir lojistik destek sistemi de kurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Sudan Dışişleri Bakanı Ali es-Sadık, Çin’in ‘tek devlet’ ilkesini desteklediklerini belirterek, Tayvan’ın Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtti. Bakan Sadık, “Sudan, Çin Halk Cumhuriyeti’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunma çabalarını desteklemektedir. Sudan ve Çin, ilk diplomatik temasın kurulmasından beri ortak çıkarlar doğrultusunda güçlü ilişkilere sahiptir. Ayrıca bölgesel ve uluslararası forumlarda birbirine destek ve yardımda bulunmaktadır” dedi.  



Gazze ateşkesi: Geri çekilmeler anlaşmayı tehdit ediyor ve müzakereleri kurtarmak için ertelenmesi talep ediliyor

İsrail tanklarının Gazze Şeridi'nin güneyine girmesinin ardından, geçici mülteci kampındaki derme-çatma çadırların arasında enkazın üzerinde oturan bir kadın (AFP)
İsrail tanklarının Gazze Şeridi'nin güneyine girmesinin ardından, geçici mülteci kampındaki derme-çatma çadırların arasında enkazın üzerinde oturan bir kadın (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: Geri çekilmeler anlaşmayı tehdit ediyor ve müzakereleri kurtarmak için ertelenmesi talep ediliyor

İsrail tanklarının Gazze Şeridi'nin güneyine girmesinin ardından, geçici mülteci kampındaki derme-çatma çadırların arasında enkazın üzerinde oturan bir kadın (AFP)
İsrail tanklarının Gazze Şeridi'nin güneyine girmesinin ardından, geçici mülteci kampındaki derme-çatma çadırların arasında enkazın üzerinde oturan bir kadın (AFP)

İsrail'in Gazze Şeridi’nde işgal ettiği yeni bölgelerden çekilme görüşmelerinin son iki aydır tıkanması, Katar’ın başkenti Doha'daki (yedinci gününe giren) ateşkes müzakerelerini yeni bir ‘karanlık tünele’ soktu. Hamas Hareketi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti tarafından önerilen yeniden konuşlandırmayı reddetti.

Medyada yer alan sızıntılara göre arabulucular, özellikle Washington, müzakerelerin sonuna kadar çekilme maddesinin ertelenmesini talep ettiler. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar bu durumu, müzakereleri ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin istemediği yeni bir başarısızlıktan kurtarmak için son bir girişim olarak görüyorlar ve bu yüzden Netanyahu'ya esneklik göstermesi için baskı yapabileceğini düşünüyorlar. Uzmanlara göre bunun aksi bir durum söz konusu olursa Hamas, İsrail'in bu şekilde kalmasının, sürgün planını hızlandırmak, olası ateşkesin sona ermesinden sonra askeri bölgeler dayatmak ve anlaşmayı bozmak için bir manevra olduğunu düşünerek bunu reddedecek.

İki Filistinli kaynak cumartesi günü, Doha’daki müzakerelerin, İsrail'in cuma günü sunduğu, İsrail ordusunun yeniden konuşlandırılması ve konumlandırılması için hazırladığı çekilme haritasında ısrar etmesi nedeniyle, karmaşık zorluklarla karşı karşıya olduğunu bildirdi. Bu plan, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 40'ından fazlasında kalmasını öngörüyor, ancak Hamas bunu reddediyor.

Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan kaynaklardan biri, ‘Hamas’ın müzakere heyetinin İsrail'in sunduğu haritaları kabul etmeyeceğini, çünkü bu haritaların Gazze Şeridi'nin yaklaşık yarısının yeniden işgalini meşrulaştırdığını ve İsrail'in insani olduğunu söylediği ve Gazze Şeridi'nin güneyinde yer alacak ve yaklaşık 600 bin Filistinliyi barındıracak olan şehre atıfla Gazze Şeridi'ni Nazi kampları gibi geçiş noktaları ve seyahat özgürlüğü olmayan izole bölgeler haline getirdiğini’ vurguladı.

Diğer kaynak, Hamas'ın İsrail güçlerinin 2 Mart'tan sonra, yani iki ay süren ateşkesin çökmesinden sonra yeniden kontrol altına aldığı tüm bölgelerden çekilmesini talep ettiğini belirtti. İsrail’i, ‘soykırım savaşını sürdürmek için oyalamaya devam etmek ve anlaşmayı engellemekle’ suçladı.

Kaynak, Katarlı ve Mısırlı arabulucuların ‘taraflara, ABD Başkanı Donald Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un Doha'ya gelene kadar çekilme müzakerelerini ertelemelerini’ istediklerini, ancak ‘yardımlar ve esir takası konusunda ilerleme’ kaydedildiğini belirtti.

ABD merkezli haber sitesi Axios, bazı kaynaklardan, ABD'nin Hamas'tan İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden çekilmesini tartışmayı ertelemesini ve diğer konulara geçmesini istediğini, böylece esir takası anlaşması müzakerelerinin çökmesini önlemeye çalıştığını aktardı.

juı
Yaralıları Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta bulunan Kızıl Haç kliniğine taşıyan Filistinliler (AFP)

Reuters, cumartesi günü Filistinli ve İsrailli kaynaklardan benzer bir doğrulama aktardı. Doha görüşmelerinin, İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi konusunda tıkanma yaşadığını, Hamas Hareketi’nin İsrail'in önerdiği çekilme haritalarını reddettiğini, çünkü bu haritaların toprakların yaklaşık yüzde 40'ını İsrail kontrolünde bırakacağını, bunların arasında güneydeki Refah bölgesi ve Gazze'nin kuzeyindeki ve doğusundaki diğer bölgelerin de bulunduğunu belirtti. Kaynaklar, ‘görüşmelerin devam etmesinin beklendiğini’ ifade ettiler.

Mısır Dışişleri Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, İsrail'in, güneydeki Morag Ekseni de dahil olmak üzere birçok yerden çekilmeyerek Filistinlileri sürmeye devam etmek gibi kendi şartlarını dayatmak istediğini düşünüyor. Kuzey bölgesini askeri olarak kontrol altına alarak buradaki nüfusu sürme olasılığı olduğunu ifade eden Hasan, böylece ateşkes sona erdikten sonra Filistinlilerin sürülmesinin kolaylaşacağına dikkati çekti. Hasan, ABD'nin İsrail'e baskı yapmamasının müzakerelere zarar verdiğini ve bu tür konuların ertelenmesinin bir fayda sağlamayacağını, bunların erken çözülmesi gerektiğini, çünkü bu konuların belirleyici olduğunu vurguladı.

Hasan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anlaşmaya varılmasının gecikmesi, engellerin devam etmesi ve Filistinlilerin hedef alınması nedeniyle, direnişin İsrail'e teslim olmasını isteyen bir manevra ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyoruz ve Hamas bunu kabul etmeyecektir. ABD’nin İsrail'e baskı yapmaktan başka seçeneği yok. Özellikle Kahire'nin talep ettiği Mısır sınırındaki Philadelphia (Salahaddin) Koridoru’ndan çekilme gibi henüz çözülmemiş ve belirsizliği devam eden başka konular da var.”

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal, Hamas'ın talebi olan İsrail ordusunun Gazze'den çekilmesinin gerçekleşmemesi halinde bunun müzakereleri engelleyebileceğini düşünüyor. Nazzal, çekilme maddesinin ertelenmesinin müzakereleri kurtarmak için yapılan bir girişimden ibaret olduğunu ve Netanyahu hükümetinin çekilme gibi siyasi konularda taviz vermediği sürece, Washington veya İsrail'in iddia ettiği gibi anlaşmanın yakın zamanda imzalanmayacağını belirtti.

Cuma günü ABD ziyaretinden dönmeden önce, ABD Başkanı Donald Trump ile bir araya gelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, perşembe günü yaptığı açıklamada, “Birkaç gün içinde (anlaşmayı) tamamlayabileceğimizi umuyorum” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Beyaz Saray'da Netanyahu ile iki kez görüşen Trump, yakın zamanda ateşkes sağlanacağına dair açıklamalarını yineledi ve bu haftayı (yani birkaç gün sonra) olası bir tarih olarak belirledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da perşembe günü yaptığı açıklamada, anlaşmaya varılması konusunda ‘büyük umutları’ olduğunu söyledi.

dfgthy
İsrail'in Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye’ye düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Ancak sahada durum bu umutların aksine gelişiyor. Gazze Sivil Savunma Sözcüsü Mahmud Basal yaptığı açıklamada cumartesi günü 20'den fazla Filistinlinin öldüğünü ve İsrail ordusunun son 48 saat içinde Gazze Şeridi'nde ‘yaklaşık 250 terörist hedefi vurduğunu’ söyledi.

Hamas, İsrail ordusuna karşı operasyonlarını sürdürürken, İsrail ordusu cuma günü, Gazze'nin güneyindeki Han Yunus kentinde çıkan çatışmalarda Golani Tugayı'na bağlı keşif biriminden bir subayın öldürüldüğünü, ayrıca Gazze'nin kuzeyinde çıkan çatışmada iki askerin yaralandığını açıkladı. Bu açıklamadan iki gün önce Gazze'nin güneyinde kaçırılmak üzere olan bir İsrail askerinin öldürüldüğü bildirilmişti.

Birleşmiş Milletler (BM), cumartesi günü yaptığı ortak açıklamada, Gazze'deki yakıt kıtlığının kritik seviyelere ulaştığı konusunda uyarıda bulundu. BM’nin aralarında İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Dünya Gıda Programı (WFP) da bulunduğu yedi ayrı kuruluşu tarafından yapılan ortak açıklamada, “Yakıt, Gazze'de hayatta kalmanın bel kemiğidir” denildi.

Bu olumsuz gelişmeler devam ederken Reha Ahmed Hasan, Trump'ın dün değil, bugün bir anlaşma sağlayabileceğini düşünüyor. Hasan’a göre ABD'nin tutumu, İsrail'e baskı uygulayarak bir anlaşma sağlamaya ve Gazze'yi yerinden etme ve yok etme planlarından vazgeçmeye yönelik gerçek bir adım atarak tüm bu sorunları sona erdirebilir.

Bu görüşe katılan Nizar Nazzal da Washington'ın, Nobel Barış Ödülü almayı uman Trump'ın çabalarının başarısız olmaması için müdahale edeceğini ve Netanyahu'yu daha geniş çaplı yayılma haritasını kabul etmeye zorlayacağını (bu cümle tuhaf geldi ama böyle yazıyordu) vurguladı. Ateşkes yapılmaması halinde İsrail Başbakanı’nın popülaritesinin daha da zarar göreceği ve İran'a karşı savaşından elde ettiği son siyasi kazanımlarını kaybedebileceği uyarısında bulunan Nazzal, bu nedenle Netanyahu'nun çıkarlarına en uygun olanın anlaşmayı geçici olarak kabul etmek olduğunu belirtti.