Sudan-Çin askeri iş birliğinin geleceği

Hartum ve Pekin ‘hava kuvvetleri’ aracılığıyla ortaklıklarını pekiştiriyor

Pekin son 30 yıldır Hartum'un ana silah tedarikçisi konumunda. (AFP)
Pekin son 30 yıldır Hartum'un ana silah tedarikçisi konumunda. (AFP)
TT

Sudan-Çin askeri iş birliğinin geleceği

Pekin son 30 yıldır Hartum'un ana silah tedarikçisi konumunda. (AFP)
Pekin son 30 yıldır Hartum'un ana silah tedarikçisi konumunda. (AFP)

İsmail Muhammed Ali 
Sudan medyasında yer alan haberlere göre, Sudan ordusu, Etiyopya Hava Kuvvetleri’ne karşı hava savunmasını güçlendirmek için Çin’den J-12CE model savaş uçakları almak üzere bir anlaşma yapmaya hazırlanıyor. Sudan ve Etiyopya'yı savaşın eşiğine getiren statüsü tartışmalı Faşka bölgesi, çeyrek yüzyıl Etiyopya destekli gruplar tarafından kontrol edilmesinin ardından 2020’nin sonlarında Sudan ordusu tarafından ele geçirilmişti.  
Sudan ve Çin ilişkilerinin eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in iktidarı döneminde, yani son otuz yılda güçlendiği biliniyor. Bu süreçte Pekin, Hartum’un ana silah tedarikçisi konumundaydı.  
Batının ‘terörü desteklediği’ gerekçesiyle Sudan’a silah satışını yasaklaması, iki ülke arasında savunma iş birliğinin gelişmesinin başlıca sebeplerindendi. Nitekim 2015 yılında Çin ve Sudan arasında bir ‘savunma işbirliği anlaşması’ imzalandı, Çin bu anlaşma uyarınca Sudan ordusunun eğitilmesi için ciddi bir hibede bulundu. Peki gözlemciler, Ömer el-Beşir’in Nisan 2019'da görevden alınmasının ardından Hartum'un Washington ile ilişkilerinin gelişmesi ve ABD tarafının Afrika kıtasında bir dayanak bulmaya yönelik son ilgisi ışığında, Çin ve Sudan arasındaki askeri işbirliği adımını nasıl değerlendiriyor?  
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan bir konuşmasında, Çin ve Sudan ilişkilerinin ‘ezeli’ olduğunu vurgulamış, özellikle askeri alanlarda olmak üzere bu ilişkinin istikrarlı bir şekilde daha da geliştiğini ifade etmişti.  

Stratejik ortak 
Bu bağlamda, eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı ve Sudan Silahlı Kuvvetleri eski sözcüsü Muhammed Beşir Süleyman, ülkesinin Çin ile askeri iş birliğinin, Doğu-Batı arasındaki çatışma bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini ve ‘Soğuk Savaşın’ yeniden döndüğünü söyledi.  
Muhammed Süleyman şu değerlendirmede bulundu; “Doğrusu hiçbir ülke ulusal güvenliği tehdit altında iken bir şey yapmaksızın duramaz, Rusya ve Çin’in ABD ile rekabetleri gereği, stratejik bir coğrafi konuma sahip olan Sudan’la ittifak ilişkisi geliştirmek istemeleri doğaldır. Washington ve Tel Aviv tüm geçmiş yıllar boyunca Sudan’ı kendi yanlarına çekmek için yoğun çaba sarf etti ve birçok cazibe aracı kullandı. Bilindiği gibi Sudan ordusunun silahlarının çoğu Çin yapımıdır. Savunma ihtiyaçlarının güvence altına alınması için Çin’in stratejik ortak olarak benimsenmesi de doğaldır. ABD’nin çifte standartlı yaklaşımı ve çıkarları gereği buna engel olmaya çalışacağı açıktır, ancak Çin’in ABD’nin baskılarını dikkate alacağını sanmıyorum. Çin ve Sudan ilişkileri otuz yıllık geçmişe sahiptir ve birçok alanda ‘stratejik ortaklık’ seviyesindedir. Bölgedeki birçok ülke de savunmalarında Çin silahlarına itimat etmektedir.’’ 
Washington’ın ülkeler arasında ‘siyasi kutuplaşma’ olmasını istediğini savunan Süleyman, “ABD ileri teknoloji ile donatılmış gelişmiş silahlar vermiyor, savaş uçakları da dahil olmak üzere, sağladığı silah sistemlerinde, parça ve mühimmat sıkıntısı oluşuyor. Dolayısıyla Çin silahları gibi etkili olmuyorlar. Amerika'nın ticari ortakları ve ikinci derece müttefikleriyle olan ilişkilerinde izlediği politika ve strateji budur. Öte yandan gelişmiş silahları İsrail'e sağlıyor ve İsrail’in ulusal güvenliğini önceliyor” diye konuştu.  

Silah çeşitliliği 
Sudan Gaziler Derneği Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Maaş es-Sir Ahmed Said ise Çin ve Sudan ilişkilerine dair şu değerlendirmede bulundu: “Çin ve Sudan’ın ilişkileri, ‘Mehdi Devrimi’ (1885-1898) dönemine kadar uzamaktadır. ‘Çinli Gordon’ lakaplı İngiliz Sudan Valisi Gordon Paşanın öldürülmesi, Çin ile Sudan arasında bir tür yakınlık yarattı. Sudan Devlet Başkanı Cafer Numeyri (1969-1985) döneminde ise iki ülke arasındaki iş birliği derinleşti. Çin'in altyapı alanındaki deneyimlerinden faydalanıldı. Ancak bu iş birliği bir siyasi, askeri ya da ekonomik ittifak seviyesine yükselmedi. Askeri alandaki iş birliği Ömer el-Beşir döneminde gerçekleşmiştir. Bu da Washington'ın terörizmi desteklediği gerekçesiyle Hartum rejimine uyguladığı yaptırımların bir sonucuydu. Çin, Sudan’ın savunma alanındaki ihtiyaçlarını karşılayan stratejik müttefik olarak öne çıktı.’’  
Çin ile askeri iş birliğinin, Sudan’ın silah çeşitliliğine katkısı dolayısıyla son derece önemli olduğuna işaret eden Ahmed Said, “Yalnız Sudan değil, ‘üçüncü dünya ülkelerinin’ çoğu, savunma ihtiyaçlarını karşılamada büyük ölçüde Çin’e itimat ediyor. Tabi bu diğer ülkeler ile de çeşitli iş birlikleri geliştirilmesine mani değil, bilindiği üzere devletler arası ilişkilerde ebedi düşmanlık söz konusu değildir. Önemli olan uluslararası ilişkilerinizi, diplomasi, zeka ve dikkatle yönetebiliyor olmanızdır.  
Sudan'ın, Etiyopya, Libya, Çad, Güney Sudan gibi çatışmalardan muzdarip ülkelerle geniş sınırları olduğundan, askeri alanda, ekipman, eğitim ve diğer alanlarda modernizasyon süreci çok önem arz ediyor. Çin, ABD kadar olmasa da savunma sanayinde oldukça gelişmiş durumda, tek başına bile bir ülkenin savunma ihtiyacını karşılayabilir’’ şeklinde konuştu.  

Lojistik destek 
Çin askeri kaynakları daha önce, Afrika’daki ülkeler arasında en çok Sudan'ın Çin silah sistemlerini kullanma noktasında hevesli olduğunu değerlendirmişti. Çinli uzmanlar, iki ülke arasındaki uzun süreli ilişkiler kaynaklı olarak, Sudan ordusu pilotlarının Çin üretimi uçakların kullanımında deneyimli olduğunu kaydetti. Nitekim Pekin geçmişte, Sudan’a sağladığı savaş uçakları için bir lojistik destek sistemi de kurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Sudan Dışişleri Bakanı Ali es-Sadık, Çin’in ‘tek devlet’ ilkesini desteklediklerini belirterek, Tayvan’ın Çin’in ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtti. Bakan Sadık, “Sudan, Çin Halk Cumhuriyeti’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunma çabalarını desteklemektedir. Sudan ve Çin, ilk diplomatik temasın kurulmasından beri ortak çıkarlar doğrultusunda güçlü ilişkilere sahiptir. Ayrıca bölgesel ve uluslararası forumlarda birbirine destek ve yardımda bulunmaktadır” dedi.  



Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
TT

Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)

Filistin asıllı Amerikalı arabulucu Bishara Bahbah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının önümüzdeki ocak ayında hayata geçirileceğini söyledi. Bahbah, bu aşamanın ayın birinci ya da ikinci haftasında başlamasının beklendiğini belirterek, “Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin isimleri hazır. Büyük olasılıkla komitenin başkanlığını Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan üstlenecek” dedi.

fergt
Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, Gazze yönetim komitesinin başına aday gösterildi. (WAFA)

Gazze konusunda Beyaz Saray kulislerine yakınlığını sürdüren Bahbah, dün Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Washington, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlama konusunda en yetkin güç olarak gördüğü için uluslararası istikrar gücü içinde Türk askerlerinin yer almasını destekliyor” dedi. Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması beklenen görüşmenin ikinci aşama açısından belirleyici olacağını belirterek, “ABD bu görüşmede, sürecin önümüzdeki ay başlatılması ve istikrar gücünde Türkiye’nin rolünün netleştirilmesi için baskı yapacak” ifadesini kullandı.

Görev tanımlama toplantısı

Bahbah, salı günü Katar’ın başkenti Doha’da Gazze Şeridi’nde uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasına ilişkin yapılan toplantının ayrıntılarını da paylaştı. Toplantının hedeflerinden birinin, Washington’un katılıma hazır ülkeleri açık ve net biçimde belirlemesi olduğunu söyleyen Bahbah, her ülkenin katkı türünün de netleştirilmesinin amaçlandığını ifade etti. Bu katkıların asker gönderilmesi, eğitim sağlanması ya da uluslararası güce teknik ve lojistik destek verilmesi gibi başlıkları kapsadığını belirtti.

as
Amerikalı ve İsrailli askerler geçtiğimiz kasım ayında İsrail'in güneyinde bulunan ABD liderliğindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'nde bir araya geldi. (Reuters)

Bahbah, toplantının ikinci hedefinin bu güçler arasındaki işleyiş mekanizmasının ve komuta zincirinin netleştirilmesi olduğunu söyledi. Bu çerçevede, uluslararası gücün komutasının bir ABD’li general tarafından üstlenilmesine yönelik bir önerinin gündeme geldiğini bildirdi.

Bahbah’a göre görüşmelerde, söz konusu güçlerin konuşlanacağı bölgeler de ele alındı. Bu kapsamda, güçlerin İsrail ile Hamas’ın kontrol alanlarını ayıran sarı hattın dışında mı, içinde mi yoksa hâlihazırda yoğun nüfuslu bölgelerde mi konuşlanacağı ile bu güçlerin finansmanının hangi taraflarca sağlanacağı konuları tartışıldı.

İsrail'in yaklaşımının reddi

Bahbah, olası konuşlanma planının ayrıntılarına ilişkin olarak konunun hâlen tartışıldığını, ancak ‘İsrail’in istediği şekilde bir konuşlanmanın, katılımcı güçlerin temsilcilerinin çok büyük çoğunluğu tarafından reddedildiğini’ söyledi.

Görevlerin niteliğine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Beşara Bahbah, katılımcı ülkelerin çoğunluğunun “silahsızlandırma” gibi bir rol üstlenmek istemediğini vurguladı. Bu ülkelerin, sivilleri korumak amacıyla İsrail güçleri ile yerleşim alanları arasında tampon bir güç olmayı hedeflediğini ifade eden Bahbah, söz konusu güçlerin varlığının nihai amacının “İsrail’in Gazze Şeridi’nden kademeli olarak çekilmesi” olduğunu kaydetti.

sy65
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Bahbah, “Bu güçler özellikle silahsızlandırma meselesinde İsrail adına ya da onun yerine bir rol üstlenmeyecek. Nitekim Hamas içindeki bazı liderler bu konuda müzakereye açık olduklarını bana iletti. Ancak güç kullanımı işe yaramaz; zira İsrail iki yıl boyunca hareketi zorla silahsızlandırmayı başaramadı ve hiçbir uluslararası taraf da bunu güç kullanarak başaramaz” dedi.

Türkiye'nin katılımı çok önemli ve Trump da bunun kabul edilmesi için baskı yapıyor

Bahbah, Türkiye’nin olası katılımına ilişkin olarak Ankara’nın rolünü ‘kilit’ olarak niteledi. Türkiye’nin Hamas’a en yakın ülke olduğunu ve silah dosyası konusunda onunla en sağlıklı şekilde uzlaşabilecek aktör konumunda bulunduğunu söyleyen Bahbah, bunun birçok ülke için zor olduğunu vurguladı. Bahbah, “Türk güçlerinin Gazze’de bulunması temel öneme sahip olacak, daha iyi bir istikrar sağlayacak. Washington da bu yönde fikir beyan ediyor” ifadelerini kullandı.

Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump’ın ay sonunda ABD’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapması beklenen görüşmede, Türk güçlerinin kabul edilmesi için Netanyahu’ya baskı uygulamasını beklediğini dile getirdi.

Ancak Bahbah, İsrail’in bazı şartlar öne sürmeye çalışabileceğini, olası uzlaşının Türk güçlerinin niteliği üzerinden şekillenebileceğini belirterek, bu rolün silahlı değil daha çok teknik bir çerçevede tanımlanmasının gündeme gelebileceğini ifade etti. Bahbah, “ABD yönetiminin baskısı belirleyici unsur olacak” dedi.

İkinci aşama taahhütleri

Barış Konseyi’ne ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bahbah, Trump’ın birçok dünya liderinin bu yapıya katılma isteğinden söz ettiğini aktardı. Ancak Bahbah, bu üyeliğin ‘ücretsiz olmadığını’, konseye katılan ülkelerin finansman sağlama, güvenlik gücü tahsis etme ya da başka yükümlülükler üstlenmek zorunda kalacağını ifade etti.

Konseyde yer alması öngörülen isimlere değinen Bahbah, adaylar arasında ABD’li özel temsilciler Steve Witkoff ve Jared Kushner’ın yanı sıra Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair’in de bulunduğunu söyledi. Ayrıca eski ABD Büyükelçisi Richard Grenell ile eski Bulgar diplomat Nikolay Mladenov’un da aday isimler arasında yer aldığını kaydetti.

Gazze Şeridi’nin yönetimine ilişkin olarak Bahbah, Hamas, El Fetih ve Mısır arasında üzerinde uzlaşılan ve teknokratlardan oluşan komiteye üyelik için 42 ismin yer aldığı bir listenin bulunduğunu doğruladı. Bahbah, Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan’ın bu komitenin başkanlığını üstlenmesinin muhtemel olduğunu ifade etti.

İkinci aşamaya geçişte yaşanan aksamalara dair değerlendirmelere rağmen ABD’li arabulucu Bahbah, ikinci aşamanın önümüzdeki ocak ayının birinci ya da ikinci haftasında başlatılmasını beklediğini söyledi. Bahbah, bu sürecin, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak zirvenin ardından, askıda kalan dosyaların karara bağlanmasıyla netleşeceğini belirtti. Bahbah, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin bu zirveye katılımına yönelik herhangi bir düzenlemeden haberdar olmadığını da sözlerine ekledi.

cdfrg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile ABD Başkanı Donald Trump arasında geçtiğimiz ekim ayında Şarm eş-Şeyh'te düzenlenen barış zirvesi sırasında gerçekleşen görüşmeden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Bahbah, Trump’ın anlaşmanın başarısız olmasına asla izin vermeyeceğini vurgulayarak, “Bu yüzde 100” dedi. Ayrıca, Hamas’ın İsrail’in sürekli ihlallerine rağmen ateşkese bağlı olduğunu belirtti. Bahbah, Hamas’ın, İsrail’in Gazze’deki operasyonları sürdürmek için her türlü bahaneyi aradığını bildiğini ve bu nedenle fırsatı kaçırmamak için daha sabırlı bir tutum sergilediğini ifade etti.


Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda
TT

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, güneydeki ayrılıkçıların ilerlemesinin ardından Yemen'deki tüm taraflara azami itidal çağrısında bulundu. Bu gelişme, uzun bir sakinlik döneminin ardından on yıldır süren iç savaşı yeniden alevlendirme tehdidi taşıyor.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Guterres, uluslararası örgütün faaliyetlerinin, özellikle Yemen'in başkenti Sana'a ve ülkenin yoğun nüfuslu kuzeybatısı olmak üzere, Husi grubunun kontrolündeki bölgelerde sürdürülemez hale geldiğini belirtti.

Öte yandan, Yemen Enformasyon, Kültür ve Turizm Bakanı Muammer İryani, bazı medya platformları ve sosyal medya sitelerinde yer alan, geçici başkent Aden limanına gemi giriş izinlerinin askıya alındığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını belirterek, bu iddiaların asılsız olduğunu ve ülkedeki ekonomik ve denizcilik ortamını bozmayı amaçlayan söylentiler çerçevesinde kaldığını vurguladı.


Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
TT

Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)

Lübnan basını, Lübnan ordusunun Mekanizma Komitesi’nin talebi üzerine yapılan soruşturma sonucunda, ülkenin güneyindeki Tulin beldesinde Hizbullah tarafından inşa edilen tünellerden birini keşfettiğini bildirdi. Basında yer alan haberlerde, bu bölgenin daha önce İsrail tarafından bombalandığı belirtildi.

Lübnan ordusu, daha önce de Mekanizma Komitesi ve Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) arasındaki koordinasyon çerçevesinde Mekanizma Komitesi'nin talebi üzerine ve İsrail'in tehdidi sonrasında bazı yerleri ortaya çıkarmıştı. Bu son olay ise geçtiğimiz hafta İsrail'in bir evi bombalamakla tehdit etmesinin ardından Lübnan ordusunun güneydeki Yanuh beldesinde bir binayı kapsamlı bir şekilde aramasının ardından geldi. Yapılan aramada evde herhangi bir silah bulunamadı.

Bu olay, İsrail’in Lübnan’ın güneyinde bombardımanlarına devam ettiği ve çarşamba günü Kefer Kila beldesini hedef alan bir hava saldırısı düzenlediği bir dönemde meydana geldi. Ulusal Haber Ajansı (NNA), saldırının el-Aziziye ve eş-Şahrub beldeleri arasındaki Sari Tepesi’ni hedef aldığını bildirdi, ancak herhangi bir can kaybından bahsetmedi.

Başbakan Yardımcısı Mitri: Lübnan Ordusu sonraki aşamalara geçmeye hazır

Öte yandan Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, Mekanizma Komitesi’ni bir tartışma forumu ve anlaşmalara uyumu denetleme ve doğrulama çerçevesi olarak nitelendirdi.

Beyrut'ta düzenlenen Carnegie Ortadoğu Merkezi'nin sekizinci konferansının ilk oturumunun açılışına katıldığı sırada İsrail'in sık sık tekrarlanan ihlallerine karşın, Lübnan'ın ilk günden itibaren bu anlaşmalara bağlılığını teyit eden Mitri, Hizbullah'ın silahlarına ilişkin olarak “Genelkurmay Başkanı Rudolf Heykel, ordunun kapasitesinin güçlendirilmesiyle başlayan beş aşamalı bir plan önerdi” dedi. Litani Nehri çevresindeki bölgede devlet otoritesinin genişlemesinin kademeli bir ilerleme kaydettiğini ve ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki görevini tamamlamak üzere olduğunu ve sonraki aşamalara geçmeye hazırlandığını vurguladı.

jgıu
Sınır kasabası Alma eş-Şaab'da bir askeri aracın üzerinde duran Lübnan askerleri, 28 Kasım 2025 (Reuters)

Yeniden yapılanma konusunda uluslararası toplumun desteğinin ön koşulu olarak devletin otoritesini tesis etmesini istediğini belirten Mitri, Arap ülkelerinin uluslararası ilişkiler yoluyla destekleyici bir rol oynayacağını umduğunu ifade etti.

Lübnan ve İsrail'den sivillerin katıldığı ikinci oturum

Olay, Lübnan-İsrail müzakerelerinde Lübnan heyetinin başkanı Büyükelçi Simon Kerem'in, aralık ayı başlarında gerçekleşen önceki oturumda İsrailli bir sivil ile birlikte iki ülke arasındaki ilk doğrudan görüşmelerde bulunduktan sonra katılacağı ikinci oturum olacak olan ateşkesin izlenmesinden sorumlu Mekanizma Komitesi'nin 19 Aralık'ta yapılması planlanan yeni oturumundan iki gün önce yaşandı. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, çarşamba günü Kerem ile bir araya geldi ve komitenin yaklaşan toplantısı öncesinde kendisine talimatlarını iletti.

Ateşkes İzleme Komitesi'nde Lübnan, İsrail, Fransa, ABD ve BM yer alıyor. Ateşkes anlaşması, düşmanlıkların durdurulmasını ve Hizbullah'ın Litani Nehri'nin kuzeyine çekilmesini, bunun sonucunda Lübnan genelinde silahsızlandırılmasını ve İsrail ordusunun son savaş sırasında ilerlediği mevzilerden çekilmesini öngörüyor. Ancak İsrail, Lübnan topraklarındaki beş stratejik noktada askeri olarak varlığını sürdürürken, Hizbullah silah bırakmayı reddediyor.