Rusya, Ukrayna semalarında GPS sinyallerini neden engellemiyor?

ABD yapımı HIMARS yüksek performanslı topçu roket sistemi (AP)
ABD yapımı HIMARS yüksek performanslı topçu roket sistemi (AP)
TT

Rusya, Ukrayna semalarında GPS sinyallerini neden engellemiyor?

ABD yapımı HIMARS yüksek performanslı topçu roket sistemi (AP)
ABD yapımı HIMARS yüksek performanslı topçu roket sistemi (AP)

Ukrayna’nın güneyindeki Herson şehrinde bulunan Antonovsky Köprüsü civarında saldırı sonucu açılan kraterlerin büyüklüğü, Ukrayna’nın buraya yönelik saldırısının gücünü gösteriyor.
Dinyeper Nehri üzerinden şehre giriş ve çıkış yapan iki ana yoldan biri olan köprü, Herson’u Rus güçlerinden geri almak için savaşan Ukraynalı askerler tarafından 27 Temmuz’da geçilmez hale getirildi.
The Economist dergisinde yer alan analize göre, Ukrayna güçleri hedeflerini bulmak için küresel konumlandırma sistemi (GPS) sinyallerine dayanan, ABD tarafından tedarik edilen HIMARS yüksek performanslı topçu roket sisteminden fırlatılan füzeler kullandı.
GPS güçlü bir savaş aracı, ancak çoğu zaman düşman tarafından işe yaramaz hale getirilebilir. 

Peki Rusya bu tür saldırıları önlemek için ne yapabilir?
NavStar GPS sistemi, 1970’lerde ABD hava kuvvetleri tarafından geliştirildi. Bu dünyanın herhangi bir yerinde taşınabilir, doğru navigasyon sağlayan ilk sistemdi.
Bununla alıcı, birkaç uydudan kesin zaman sinyallerini alıyor ve konumunu üçgenleme yoluyla hesaplıyor. 
GPS güdümlü mühimmat, ABD cephaneliğinde güdümsüz bombaların yerini neredeyse tamamen aldı. Füzelerden top mermilerine kadar birçok başka silah da GPS özelliklidir.
Ukrayna’nın eski Rus yapımı silahlarının çoğu ise bu kadar gelişmiş değil. Ancak ABD ve diğer destekçiler, Ukrayna’ya GPS güdümlü füzeler ve top mermileri sağlıyor.
Teknoloji pahalı, ancak hedefin sabit olduğunu ve konumunun bilindiğini varsayarsak, hedefin vurulmasını garanti ediyor.
Ancak GPS savunmasız da olabilir. Ona güç veren uydular Dünya’dan yaklaşık 20 bin kilometre uzakta bulunuyor, ancak vericileri bir arabanın farından daha güçlü değil.  Zayıf sinyalleri, aynı dalga boylarında çalışan radyo vericileri tarafından bastırılabilir. 
Askeri GPS alıcıları, yalnızca askeri bir sinyal olan ‘M-kodu’ kullanabilir. 
Bazı alıcılar, sinyalleri gürültüden ayırmak için elektronik filtrelere ve yalnızca uydulardan gelen sinyalleri almak için yönlü antenlere sahiptir. 
HIMARS füzeleri gibi ABD silahları da, ivmeyi ölçen ve bunu mesafe ve seyahat yönünü tahmin etmek için kullanan yedek kılavuza sahiptir. Bu, GPS füzeyi yönlendiremezse devreye girer.
Bir savunma grubu olan Resilient Navigation and Timing Foundation Başkanı ve ABD hükümetinin GPS Danışma Paneli üyesi Dana Goward, Rusya’nın Ukrayna’daki hassas saldırıları önlemek için daha fazlasını yapabileceğine inanıyor.
Goward, “Rusya, NATO ile olası bir çatışmaya karşı bazı yetenekleri yedekte tutmak için bunu geciktiriyor olabilir” dedi.
Yüksek güçlü bir sinyal bozucu, onu çok görünür bir hedef haline getirir.
Hatta bazı Rus kuvvetleri, Moskova tarafından geliştirilen benzer bir teknoloji olan, ancak daha az güvenilir GLONASS’a alternatif olarak GPS kullanıyor olabilir.
İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, bazı Rus pilotların gösterge tablolarına ticari GPS alıcıları kaydettiğini söyledi.
Kremlin, kendi güçlerini kesintiye uğratmamak için müdahaleyi sınırlamaya karar vermiş olabilir.
Rusya ayrıca, siber veya füzeler ve lazerler gibi fiziksel etkiler yoluyla GPS uydularını tamamen işe yaramaz hale getirebilir.
Ancak sadece Ukrayna’nın saldırılarını engellemek için böylesine dramatik bir adım atmak pek mümkün değil.
GPS’e yapılacak bir saldırı ABD’ye yapılmış bir saldırı olacak ve dolayısıyla bu adım NATO’yu çatışmaya sürükleme riski taşıyacak.
Ancak, böyle bir tehdide karşı koymak için ABD uzun süredir uydu navigasyonuna alternatifler geliştirmek üzerinde çalışıyor ve Haziran ayında RATS adlı bir sistemi B-2 bombardıman uçağında test etti.
RATS, bir haritayla veya TERCOM ile karşılaştırarak konumu belirlemek için uçağın radarını kullanıyor. TERCOM navigasyon sistemi onlarca yıldır seyir füzeleri tarafından kullanılıyor.
Ukrayna’nın, ABD ve İngiltere’den daha fazla güdümlü füze sistemi almasıyla Moskova GPS karıştırma faaliyetini artırabilir. Ancak şimdilik, Ukrayna’nın kullandığı uydu güdümlü silahlar hala etkileyici bir doğrulukla hedeflerini vuruyor.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.