Araştırmacılar kendi kendine devam eden nükleer füzyon üretti ama bunu yeniden yapamıyor

"Lawson'ın kriterlerini laboratuvarda ilk kez geçtik"

ABD, Çin ve Avrupa ülkelerinde yapılan deneyler sayesinde araştırmacılar sonsuz enerji üretimine bir adım daha yaklaştıklarını düşünüyor (Deepmind)
ABD, Çin ve Avrupa ülkelerinde yapılan deneyler sayesinde araştırmacılar sonsuz enerji üretimine bir adım daha yaklaştıklarını düşünüyor (Deepmind)
TT

Araştırmacılar kendi kendine devam eden nükleer füzyon üretti ama bunu yeniden yapamıyor

ABD, Çin ve Avrupa ülkelerinde yapılan deneyler sayesinde araştırmacılar sonsuz enerji üretimine bir adım daha yaklaştıklarını düşünüyor (Deepmind)
ABD, Çin ve Avrupa ülkelerinde yapılan deneyler sayesinde araştırmacılar sonsuz enerji üretimine bir adım daha yaklaştıklarını düşünüyor (Deepmind)

ABD'li bilim insanları laboratuvarda ilk kez kendi kendine devam eden nükleer füzyon reaksiyonu elde ettiklerini duyurdu.
Öte yandan araştırma ekibi, bu deneyi tekrarlamada başarısız oldu.
İki hafif elementin nükleer reaksiyonlar sonucu birleşerek daha ağır bir element oluşturduğu sürece nükleer füzyon adı veriliyor. Bilim insanları temiz ve sonsuz enerji elde etme umuduyla Güneş'in ve diğer yıldızların enerji kaynağı olan bu süreci laboratuvarda da canlandırmaya çalışıyor.
Ancak bu genellikle doğada bulunan bir süreç olduğundan, laboratuvarda tekrarlanması çok zor. Çünkü reaksiyonun devam etmesi için yüksek enerjili bir ortam gerekiyor ve laboratuvar ortamında enerji kaybı çok fazla oluyor.
Nükleer füzyonu Dünya'da uygun bir enerji kaynağı haline getirmek için, bilim insanlarının kendi kendine ısınma sürecinin tüm enerji kaybını bastırdığı "ateşleme" adı verilen bir reaksiyonu üretebilmesi gerekiyor.
Zira ateşleme sağlandığında füzyon reaksiyonu kendi kendine güç veriyor. Nükleer reaksiyonların ateşlenmesi genellikle süpernova veya nükleer silahlar gibi aşırı yoğun ortamlarda gerçekleşiyor.
1955'te fizikçi John Lawson, bu ateşlemenin ne zaman meydana geldiğini belirlemek için "Lawson ateşleme kriterleri" adlı bir dizi kriter oluşturdu.
Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı'nın Kaliforniya'daki Ulusal Ateşleme Tesisi'ndeki araştırmacılar, 8 Ağustos 2021'de yaptıkları bir deneyde bu kriterleri karşıladıklarını ve ilk başarılı ateşlemeyi elde ettiklerini açıkladı.
 Physical Review Letters adlı bilimsel dergide yeni yayımlanan araştırma makalesinde deney, Lawson'ın 9 farklı kriterine göre değerlendirildi.
Nükleer fizikçi Annie Kritcher, "Lawson'ın kriterlerini laboratuvarda ilk kez geçtik" diye konuştu.
Bu etkiyi elde etmek için altın tabanlı bir seyreltilmiş uranyum odasının ortasına trityum ve döteryum kapsülü yerleştirildi. Sonra yoğun bir X-ışını ortamı oluşturmak için 192 yüksek enerjili lazer ateşlendi.
Bu yoğun ortam, kendi kendini idame ettiren bir füzyon reaksiyonu yarattı ve 10 katrilyon watt enerji açığa çıkardı.
Araştırmacılar son bir yıl boyunca aynı süreci tekrar etmeye çalıştı. Dört benzer deney yapıldı ama ilk deneyde yakalanan enerji veriminin yalnızca yarısı elde edilebildi.
Kritcher, ateşlemenin, her bir kapsülün yapısındaki farklılıklar ve lazerlerin yoğunluğu gibi zar zor algılanabilen küçük değişikliklere karşı hassas olduğunu ifade etti.
Plazma fizikçisi Jeremy Chittenden, "Mikroskobik de olsa daha kötü bir başlangıç ​​noktası oluşturursanız, nihai enerji veriminde çok daha büyük bir fark ortaya çıkar. 8 Ağustos deneyi en iyi senaryoydu" dedi.
Ekip şu anda ateşlemeyi yeniden sağlamak için tam olarak ne gerektiğini ve deneyin ufak hatalara karşı nasıl daha dayanıklı hale getirilebileceğini anlamaya çalışıyor.
Independent Türkçe, New Scientist, Science Alert



Bebeğin cinsiyetini belirleyen faktörler tespit edildi

Cuma günü yayınlanan bir araştırma, ailelerin kız ya da erkek çocuk sahibi olma konusunda "tekil bir olasılığa" sahip olduğunu buldu (Unsplash)
Cuma günü yayınlanan bir araştırma, ailelerin kız ya da erkek çocuk sahibi olma konusunda "tekil bir olasılığa" sahip olduğunu buldu (Unsplash)
TT

Bebeğin cinsiyetini belirleyen faktörler tespit edildi

Cuma günü yayınlanan bir araştırma, ailelerin kız ya da erkek çocuk sahibi olma konusunda "tekil bir olasılığa" sahip olduğunu buldu (Unsplash)
Cuma günü yayınlanan bir araştırma, ailelerin kız ya da erkek çocuk sahibi olma konusunda "tekil bir olasılığa" sahip olduğunu buldu (Unsplash)

Rachel Dobkin 

Cinsiyet açıklama partileri, yeni çocuklarının kız mı erkek mi olacağını merakla bekleyen aileler arasında giderek daha popüler hale geliyor. Ancak popüler inanışlara karşı çıkan yeni bir araştırmaya göre, bebeklerin cinsiyeti yazı tura sonucu gibi şansla belirlenmiyor.

Hakemli dergi Science Advances'ta cuma günü yayımlanan bir çalışma, ailelerin erkek ya da kız çocuk sahibi olma konusunda "tekil bir olasılığa" sahip olduğınu ve bazı faktörlerin bu ihtimali etkilediğini tespit etti.

1956-2015'te iki ya da daha fazla sefer birer bebek doğuran en az 58 bin kadını analiz eden araştırmacılar, aynı cinsiyetten en az üç çocuk yapan annelerin, sonraki bebeklerinin yine aynı cinsiyetten olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu saptadı.

Kız ya da erkek çocuk sahibi olma ihtimali bu kişilerde yüzde 50-50 değil: Üç kız çocuk sahibi ailelerin başka bir kız çocuğu olma ihtimali yüzde 58, üç erkek çocuğu olan ailelerin bir erkek çocuk daha dünyaya getirme ihtimaliyse yüzde 61.

Peki neden böyle oluyor?

Araştırmacılar, annenin doğum yaptığı yaşa ve genetiğe işaret ediyor.

Çocuk doğurmaya 28 yaşından sonra başlayan kadınların aynı cinsiyetten çocuk sahibi olma ihtimali biraz daha yüksek çıktı. Çalışmada sadece erkek ya da sadece kız çocuk doğurmakla ilişkili iki gen de tespit edildi.

Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu'nda beslenme ve epidemiyoloji alanında öğretim üyesi olan Jorge Chavarro, kıdemli yazarı olduğu çalışma hakında Washington Post'a "Bu genlerin neden doğumda cinsiyetle ilişkili olduğunu bilmiyoruz ancak öyleler ve bu da yeni sorular doğuruyor" dedi.

Çalışmanın, babalarla ilgili veri bulunmaması gibi bazı sınırlılıkları var.

Ayrıca çalışmada yer almayan bir uzman, araştırmanın genetik analizi hakkında uyarılarda bulunuyor.

Pennsylvania Üniversitesi Perelman Tıp Fakültesi'nde genetik alanında öğretim üyesi olan Iain Mathieson, Washington Post'a yaptığı açıklamada analizin nispeten küçük bir örnekleme dayandığını ve diğer faktörlerden etkilenebileceğini söyledi.

Çalışmadaki araştırmacılar sözkonusu faktörlerin, bazı ailelerin aynı cinsiyetten çocuk sahibi olma olasılığının neden daha yüksek olduğunu ne ölçüde açıkladığını incelemek üzere daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğu sonucuna vardı.

Yazarlar şu ifadeleri kullanıyor: 

O zamana kadar, aynı cinsiyetten iki ya da üç çocuğu olan ve farklı cinsiyetlerden çocuk sahibi olmak isteyen aileler, bir sonraki çocuklarını yaparken muhtemelen iki yüzü aynı bir madeni parayla yazı tura attıklarının farkında olmalı.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news