Çin'de "gökyüzü treni": Hiç enerji harcamayan uçan tren 120 kilometre hıza ulaşabilecek

Projenin sırrı, geçen ay Eskişehir'de de keşfedilen nadir toprak elementleri

Tren, Çin'in güneyindeki Şingguo ilçesinde ilk deneme seferlerini başarıyla tamamladı (Weibo / Science and Technology Daily)
Tren, Çin'in güneyindeki Şingguo ilçesinde ilk deneme seferlerini başarıyla tamamladı (Weibo / Science and Technology Daily)
TT

Çin'de "gökyüzü treni": Hiç enerji harcamayan uçan tren 120 kilometre hıza ulaşabilecek

Tren, Çin'in güneyindeki Şingguo ilçesinde ilk deneme seferlerini başarıyla tamamladı (Weibo / Science and Technology Daily)
Tren, Çin'in güneyindeki Şingguo ilçesinde ilk deneme seferlerini başarıyla tamamladı (Weibo / Science and Technology Daily)

Çinli araştırmacılar, "gökyüzü treni" veya "uçan tren" diye niteledikleri, enerji gerektirmeyen mıknatıslı bir tren geliştirdi.
Jiangxi Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'ndeki araştırmacıların katkısıyla geliştirilen "maglev" treni ve hattı projesinde elektromıknatıslar yerine kalıcı mıknatıslar kullanıldı.
Manyetik levitasyon ya da kısaca maglev, iki elektromıknatıs kümesinin kullanıldığı tren ulaşım sistemine deniyor.
Mıknatıs kümelerinden biri treni raylardan yukarı doğru iterken diğer küme de sürtünme kuvvetinin olmamasından faydalanarak treni ileri doğru hareket ettiriyor. Orta mesafelerde (genellikle 320-640 km) maglev trenler, yüksek hızlı trenlere ve uçaklara yakın bir performans sunabiliyor.
Öte yandan elektromıknatıs, bir telin üzerinden elektrik akımı geçmesiyle oluşturulan manyetik alana dayanıyor. Diğer bir deyişle tellerden akım geçmediğinde manyetik etki de ortadan kayboluyor.
Geleneksel bir maglev treni için kullanılan enerji fazla olduğu için bunlar toplu taşımada yaygınlaşamıyor.
Çinli araştırmacıların son atılımı ise treni bir enerji kaynağı olmadan maliyetsiz çalıştırabilen, kalıcı mıknatıslarla inşa edilmiş dünyanın ilk maglev hattı oldu.
Kalıcı mıknatıslar, manyetik kuvvetlerini 7 gün 24 saat maliyetsiz sağlayabilir. Bunun için gereken şeyse nadir toprak elementleri.
Aslında 17 metalik elementten meydana gelen bir set olan nadir toprak elementleri (NTE), birçok yüksek teknolojili cihazın önemli bir bileşeni.
İstatistikler Çin'in nadir toprak rezervlerinin küresel rezervlerin yaklaşık yüzde 37'sini oluşturduğunu gösteriyor. Öte yandan, Temmuz 2022'de Eskişehir'de de 694 milyon tonluk nadir toprak elementleri rezervi bulunmuştu. Enerji Bakanlığı, bu rezervin dünyada Çin'in 800 milyon tonluk rezervinin ardından ikinci en büyük rezerv olarak kayda geçtiğini bildirmişti. 

Uçan tren atılımı
Nadir toprak elementli mıknatıslarla bezenen Red Rail (Kızıl Ray) adlı yeni maglev hattı, Çin'in güneyindeki Jianşi eyaletinde 800 metrelik bir alana kuruldu.
Yerel yetkililer, test aşamasından sonra hattın 7,5 kilometreye çıkacağını ve en yüksek hızın saatte 120 kilometreye varacağını bildirdi.
Söz konusu hat, 88 yolcuyu taşıyacak bir treni kaldıracak ve hareket ettirecek kadar güçlü mıknatıslarla donatıldı.
Gökyüzü Treni, yer tabanlı birçok maglev hattının aksine, yerden yaklaşık 10 metre yukarıda, raylara asılı şekilde hareket ediyor. İki vagonlu bir tren, rayın altında manyetik kuvvetle asılı duruyor, yani onlara temas etmiyor. O yüzden yetkililer bu ulaşım teknolojisini "uçan tren" diye adlandırıyor.
Çin'deki çoğu yeraltı hattının maksimum hızı saatte genellikle 80 kilometreyle sınırlı. Ancak tamamen yapay zeka tarafından yönlendirilen kalıcı mıknatıslı bir maglev treni, yüzde 50 daha yüksek bir hıza ulaşabilir.
Dahası maglev trenleri yüksek hızlarda bile çok sessiz hareket ediyor.
Projede yer alan, Changsha'daki Ulusal Savunma Üniversitesi'nden profesör Long Zhiqiang, "Sabit mıknatıslı maglev treni, metroları ve hafif raylı sistemleri tamamlayan, kişiselleştirilmiş ve akıllı ulaşım sunuyor. Çin'e demiryolu taşımacılığında dünyaya liderlik etmesi için yeni bir avantaj sağlayacak" diye konuştu.
Independent Türkçe, SCMP, New Atlas



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy