Suçluların beyinlerini incelerken kendisinin psikopat olduğunu keşfeden Dr. James Fallon yaşadıklarını anlattı

İçimdeki psikopat'ın yazarı ünlü sinirbilimci "Kendi torunumun bile oyunda kazanmasına izin vermem" diyor

1947 doğumlu sinirbilimci, şu anda anksiyete ve depresyonu tedavi etmek için beyindeki serotoninin nasıl daha iyi düzenleneceğini araştıran bir girişimle çalışıyor (Kaliforniya Üniversitesi, Irvine)
1947 doğumlu sinirbilimci, şu anda anksiyete ve depresyonu tedavi etmek için beyindeki serotoninin nasıl daha iyi düzenleneceğini araştıran bir girişimle çalışıyor (Kaliforniya Üniversitesi, Irvine)
TT

Suçluların beyinlerini incelerken kendisinin psikopat olduğunu keşfeden Dr. James Fallon yaşadıklarını anlattı

1947 doğumlu sinirbilimci, şu anda anksiyete ve depresyonu tedavi etmek için beyindeki serotoninin nasıl daha iyi düzenleneceğini araştıran bir girişimle çalışıyor (Kaliforniya Üniversitesi, Irvine)
1947 doğumlu sinirbilimci, şu anda anksiyete ve depresyonu tedavi etmek için beyindeki serotoninin nasıl daha iyi düzenleneceğini araştıran bir girişimle çalışıyor (Kaliforniya Üniversitesi, Irvine)

ABD'nin önde gelen sinirbilimcilerinden James Fallon, yıllarca psikopatlar ve psikopat suçlular üzerinde çalıştıktan sonra bir gün kendisinin de bir psikopat olduğunu keşfetti.
Fallon 2005'te bunamayla ilgili Kaliforniya Üniversitesi, Irvine Tıp Fakültesi’nde yanptığı bir araştırmada kontrol grubuna ait beyin görüntülerini incelerken bir dosya ilgisini çekti. Bu görüntüde psikopati belirtileri göze çarpıyordu.
Üstelik kontrol grubunda kendisinin ve ailesinin de beyin taramaları vardı.
Bunun üzerine şüpheye düşen bilim insanı, görüntülerin kime ait olduğunu öğrenmek istedi. Kendisine ait olduğunu öğrendiğinde ise şoke oldu.
Türkçeye "İçimdeki Psikopat" diye çevrilen The Psychopath Inside kitabının yazarı Fallon, o süreçte yaşadıklarını Sydney Morning Herald'a verdiği yeni bir röportajda anlattı.

"Kimseyi incitmek istemedim"
Fallon'ın beyni, tehlikeli bir psikopata işaret eden tüm biyolojik işaretlere sahipti. Ancak bilim insanı, "Kimseyi incitmek istemedim" diye konuştu.
Her zaman risk alan biri olmasına, gençliğinde otomobil ve motosiklette hız yapmayı sevmesine rağmen hiçbir zaman yasalara aykırı davranmadığını belirten Fallon, bunu yetiştiği ortama bağlıyor.
"Buna ihtiyacım yoktu, bana göz kulak olan, beni meşgul eden İrlandalı-Sicilyalı büyük bir ailede sevgi deniziyle çevrili harika bir çocukluk geçirdim" diyen sinirbilimci, şöyle devam etti:
"Bu yüzden şanslıydım. İncelediğim o kötü adamlar yerine böyle çıktım. Ama kusura bakmayın, kendi torunumun bile Scrabble'da kazanmasına izin veremem."
Bilim insanı, teşhis edildikten sonra çevresindekilere bir psikopata benzeyip benzemediğini de sordu. Bunun üzerine psikopatlara özgü bazı özellikleri taşıdığını ve bunun çevresindekiler tarafından fark edildiğini anladı.

"Testlerde psikopat çıkmadım"
Fallon bu noktada özellikle internette dolaşan psikopati testlerinin güvenilmez olduğunu vurguladı.

"Denediğim ilk psikopat testi 26 soru uzunluğundaydı ve 'Dolandırılacak kadar aptal insanlar genellikle bunu hak ediyor' gibi cümleleri puanlamamı istiyordu."
"Araştırma adı altında karıştırdığım 5 çevrimiçi testin her birinde 'cesaret' puanım ortalamanın biraz üzerindeydi. 'Empati ve pişmanlık eksikliği' sorularında ise çok düşük puan almıştım. Bu psikopat olmadığım anlamına geliyordu" diyen bilim insanı sözlerine şöyle devam etti:
"Elbette size psikopati teşhisi konması için bir psikiyatriste ihtiyacınız var, Google'a değil."

Kişiyi psikopat yapan nedir?
Psikopatik niteliklerin görüldüğü kişiler, bencil ve antisosyal eğilimlere sahip oluyor. Bu da söz konusu bireylerin, eylemlerinin olumsuz sonuçlarından suçluluk duymamasına, empati eksikliğine ve bazı durumlarda suç eğilimleri göstermesine neden oluyor.
Bu, psikopatik niteliklere sahip herkesin yasaları mutlaka ihlal edeceği anlamına gelmiyor. Ancak psikopatinin daha agresif davranışlarla ilişkili olduğuna dair önemli kanıtlar da var.
Melbourne'un yüksek güvenlikli akıl sağlığı hastanesi Thomas Embling'de görev alan adli tıp psikiyatristi Dr. Danny Sullivan, insanların klinik psikopatinin sınırları içine tam olarak girmeden de psikopatik özelliklere sahip olabileceğini belirtiyor.
Bu özellikler ancak psikiyatrik bir değerlendirme ile belirlenebiliyor. Adli tıpçıya göre Fallon tam sınırda yer alıyor.

Fallon'ın beynini ele veren neydi?
Fallon kendi beyninin görüntülerine baktığında uzun süredir devam ettirdiği çalışmalarındaki sonuçları gördü. Beynin limbik sistem diye bilinen sosyal ve duygusal işlem merkezi karanlıktı. sinirbilimci, bu bölgenin psikopatlarda neredeyse kararmış olduğunu biliyordu.
O zamandan beri yapılan araştırmalar benzer sonuçlara ulaştı. Bu bölgede normalden daha az gri madde vardı ve psikopatların başkalarına dair empati hissetmesi için "sinirsel donanımdan" yoksun olduğu düşünülüyor.
Öte yandan Fallon, psikopatların da bir çeşit empatiye sahip olabileceğini düşünüyor.

"Duygusal değil, bilişsel empati dediğimiz bir şeye sahibiz. Bu otomatik bir şey değil, bunu düşünmeliyiz."

Psikopatlar hep başarılı erkeklerden mi oluşur?
Sinirbilimci Fallon'ın psikopat çıkması, bu kişilik özelliğine dair yaygın kabul edilen klişeyi akla getirdi: Psikopatları, başarılı erkekler içinde mi aramalı?
Oysa Sullivan, yelpazenin en uç noktasındaki psikopatların genellikle başarılı insanlar olmadığını belirtti. Bunların çekiciliği ve aldatmacası zayıf olduğu için genellikle hapse giriyorlar.
Adli tıpçıya göre dünyanın dört bir yanında süper yatlarda oturup şirket merdivenlerini tırmanan psikopatlardan oluşan ikinci bir kategori daha olabilir. Zira bazı araştırmacılar, 5 şirket patronundan birinin psikopat olduğunu tahmin ediyor.
Fallon gibi işlevsel psikopatlar radardan kaçabiliyor. Ancak tam gelişmiş psikopatların çoğu yakalanıyor. Fallon bunu, "Spektrumun bu ucunda, yaşamları çok düzensizdir" diye açıklıyor:
"İyi işlev göstermeleri neredeyse imkansız. Dr. Hannibal Lecter şeytani bir dahi tipi, her şeyden paçayı sıyırıyor. Ama bu biraz efsane. Muhtemelen ekrandaki en iyi psikopat tasviri, uzay gemisinin 2001: A Space Odyssey'deki duyarlı yapay zekası Hal'di."
Çoğu psikopatın erkek olduğu biliniyor. Erkek psikopatların sayısının 20 kat fazla olduğu tahmin ediliyor. Bu da psikopatinin temel itici gücünün hormonlar olup olmadığının merak edilmesine yol açıyor.
Öte yandan, araştırmalar kadınlarda psikopatinin de farklı görünebileceğini, erkeklerdeki kadar agresif olmadığını ve bu nedenle radardan kaçmayı başardıklarını gösteriyor.

Evrimsel süreçte psikopatlar
Aslında bazı uzmanlar, tüm insan türünün gelişmesinde psikopatinin az da olsa var olması gerektiğini savunuyor.
Fallon da bu teoriye katılıyor ve "Küçük bir topluluk için korkunç olan, türler için iyi olabilir" diyor.

"Psikopatlar cesur görünür, başkalarının yapmayacağı şeyleri yapar, dağları aşıp genlerini yayar. Ayrıca çok şanslı olma eğilimindedirler çünkü korkarak karar vermezler, bu yüzden daha fazla kazanırlar."
Fallon, evrimsel anlamda "psikopatlar için Tanrıya şükrettiğini" söylüyor:
Yoksa belki var olmazdık.

Psikopatinin tedavisi var mı?
Psikologlar, insanlara ve hayvanlara zarar vermek gibi erken belirtilere karşı gözlerini açık tutuyor. Ancak adli tıpçı Sullivan çocuklara teşhis konamadığını belirtiyor:
"Üçüncü sınıfta bir çocuğu seçip, 'Psikopati riski altındasın, seni yoğun bir programa sokacağız' dediğinizi hayal edebiliyor musunuz? Bu tür bir etiketleme, birisini daha en başta kötü bir yörüngeye sokabilir."
Spektrumun en uç noktasındaki kişiler içinse Sullivan, "Onların temel kişiliğini değiştiremeyiz. Bunun için bir ilaç veya psikiyatri yöntemi yok. Bu yüzden davranışlarını yönetiyoruz" ifadelerini kullanıyor.
Bu da genellikle bir psikopata insanlara iyi davranmanın ve sosyal veya ahlaki kurallara uymanın onlar için daha faydalı olduğunu öğretmek anlamına geliyor.
Sullivan, bunun özellikle de hapishane veya akıl sağlığı tesisindekiler için geçerli olduğunu ekliyor:
"İyi biri olursan, daha fazla özgürlüğe, daha fazla lükse sahip olursun."
 
Independent Türkçe, Sydney Morning Herald, Psychology Today



Bilim insanları beklenmedik bir besinin bilişsel sorunları azaltabileceğini buldu

Araştırmada, beslenmeyle alınan bakır miktarındaki artışın bilişsel işlevi güçlendirebileceği bulundu (Unsplash)
Araştırmada, beslenmeyle alınan bakır miktarındaki artışın bilişsel işlevi güçlendirebileceği bulundu (Unsplash)
TT

Bilim insanları beklenmedik bir besinin bilişsel sorunları azaltabileceğini buldu

Araştırmada, beslenmeyle alınan bakır miktarındaki artışın bilişsel işlevi güçlendirebileceği bulundu (Unsplash)
Araştırmada, beslenmeyle alınan bakır miktarındaki artışın bilişsel işlevi güçlendirebileceği bulundu (Unsplash)

Tom Watling 

Beslenme yoluyla daha fazla bakır tüketen yetişkinlerin hafıza, dikkat ve dil gibi bilişsel testlerde daha iyi performans gösterme eğiliminde olduğu, bir araştırmada bulundu.

60 yaş ve üzeri 2 bin 400'den fazla Amerikalının katıldığı çalışmada, günde yaklaşık 1,4 mg bakır tüketenler, 0,8 mg'den daha az tüketenlere kıyasla bir dizi bilişsel değerlendirmede daha yüksek puan aldı.

Çok düşük miktarda gerekmesine rağmen bakır, sinir hücrelerinde enerji üretimine katkı sağlayarak, temel nörotransmitterlerin oluşumunu destekleyerek ve vücudun doğal antioksidan savunmasını güçlendirerek beyin sağlığında kritik bir rol oynuyor.

Kabuklu deniz ürünleri, tahıllar, fasulye ve kuruyemişler iyi bakır kaynakları fakat uzmanlar dengeli bir diyetin yeterli miktarda bakır sağlaması gerektiğini söylüyor.

Öte yandan yüksek miktarlar gastrointestinal sorunlara yol açabildiğinden bilim insanları, bakırın yaşlanan beyin üzerindeki etkilerinin genel olarak koruyucu mu yoksa zararlı mı olduğu konusunda tartışmaya devam ediyor.

Bakırın faydaları üzerine yapılan son araştırmayı yürüten ekip, katılımcılardan iki ayrı günde yedikleri her şeyi hatırlamasını istedi. Daha sonra bu rakamların ortalamasını alarak her bir kişinin günlük bakır tüketimini hesapladılar.

Bilişsel yetenekleri test eden, iyi bilinen 4 görev arasında hızlı sembol eşleştirmenin yanı sıra anında ve gecikmeli kelime hatırlama vardı ve tüm ölçümleri birleştiren genel bir "küresel" puan kullanıldı.

Sonuçlar net bir örüntü ortaya koydu: Bakır tüketimi arttıkça bilişsel performans iyileşti ve teste bağlı olarak günlük yaklaşık 1,2 ila 1,6 mg'da zirve yaptı.

Bu seviyelerin üzerine çıkıldığında daha fazla fayda sağlanmadı.

Bakır tüketiminde en üst çeyrektekiler, en alt çeyrekte yer alanlara göre eşleştirme testinde yaklaşık 4 sembol daha fazla bildi ve gecikmeli kelime hatırlama testinde yarım kelime kadar daha fazla hatırladı.

Daha önce felç geçirmiş kişilerin daha da fazla fayda sağladığı görüldü: Özellikle bu grupta yüksek düzeyde bakır tüketen kişilerin genel bilişsel puanlarında belirgin bir artış oldu.

Araştırmacılar bunun, bakır tüketiminin bilişsel işlevi geliştirdiğini söylemeye yetecek kadar kanıtı sunmadığını belirtse de bağlantının "biyolojik açıdan makul" olduğunu savunuyor.

Raporda şu ifadelere yer veriliyor: 

Beslenmeyle alınan bakır beyin sağlığı açısından kritik önemde ve antioksidan savunma, nörotransmitter sentezi ve enerji metabolizmasında oyndağu rolle bilişsel işlev üzerinde koruyucu etkiler sağlayabilir.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news