İran senaryosu karşısındaki Amerikan-Arap sınavı

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Avrupa ve dünyada ilgi ve stratejilerde en büyük değişimi beraberinde getirdi.

Mollalar ve bölgedeki vekilleri tarafından tasvir edilen senaryo, birçok güç için endişe verici (Reuters)
Mollalar ve bölgedeki vekilleri tarafından tasvir edilen senaryo, birçok güç için endişe verici (Reuters)
TT

İran senaryosu karşısındaki Amerikan-Arap sınavı

Mollalar ve bölgedeki vekilleri tarafından tasvir edilen senaryo, birçok güç için endişe verici (Reuters)
Mollalar ve bölgedeki vekilleri tarafından tasvir edilen senaryo, birçok güç için endişe verici (Reuters)

Refik Huri
Amerika Birleşik Devletleri, deneyimlerin üzerinde durmadan kendini tekrar kandırıyor, Mollalar Cumhuriyeti de başkalarını kandırmak için İran kurnazlığını kullanmaya devam ediyor. Başkan Joe Biden yönetimi, Başkan Barack Obama yönetimi sırasında test ettiği başarısız bahsi, Başkan Donald Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilme ve "maksimum baskı" uygulama yönündeki aksi bahsinin işe yaramadığı bahanesiyle tekrarlıyor. Nükleer anlaşmaya dönüşün kendisi için üç hedefi gerçekleştireceği temelinde hareket ediyor. Bunlardan ilki, İran'ın askeri bir nükleer güç olmasını engellemek. İkincisi, Uzman Karim Sadjadpour'un "rejimi onunla ilişki kurarak ılımlı hale getirme yanılsaması" olarak adlandırdığı şey. Üçüncüsü, İran'daki ekonomik durumun iyileşmesinin, muhafazakarların iktidardan uzaklaştırdığı reformist akımı güçlendireceği algısı. Nükleer “eşikteki bir devlet” haline gelen İslam Cumhuriyeti de ABD'nin çekilmesi bahanesiyle ihlal ettiği nükleer anlaşmanın kendisine üç şey kazandırdığından emin; ABD yaptırımlarının kaldırılması, yatırımların geri dönüşü ve petrol ihracatı, gizli nükleer bomba yapımı faaliyetleri etkilenmeden bölgedeki vekillerini ve faaliyetlerini finanse etme gücü.
ABD ve İran'ın çeşitli taleplerden geri adım atmasının ardından, anlaşmaya dönüş nükleer dosyayla sınırlı kaldığı ve bunun dışında hiçbir şey olmadığı sürece, Mollaların ve bölgedeki vekillerinin çizdiği senaryo birçok güç için endişe verici. Bu senaryoya göre, Tahran istediği her şeyi alıyor ve yaptığı her şeyi tamamlıyor. Balistik füze programına herhangi bir kısıtlama getirme, İran'ın bölgedeki nüfuzunu sınırlama, "istikrarsızlaştırıcı" davranışlarını durdurmak yok. ABD'yi "Batı Asya"dan çıkarmaya çalışmaktan vazgeçmek, Suriye, Irak ve Lübnan'dan çıkış yok. Yemen'deki Husileri silahlandırmaktan, onlara Suudi Arabistan ve BAE'deki sivil hedeflere fırlatılan daha fazla füze ve insansız hava aracı temin etmekten geri adım atmak yok.
Soru şu: Bu nasıl mümkün olabilir? Washington müttefiklerinin ve dostlarının çıkarlarının yanı sıra hayati çıkarlarından mı vazgeçiyor? Bir tarafın her şeyi kazandığı ve diğer tarafın yaptığı her şeyi kabul ettiği bir anlaşma nasıl bir anlaşmadır? Biden Cidde'de, ülkesinin Ortadoğu'dan "geri çekilmekle" bir hata yaptığını kabul etti. Hatadan geri dönüleceğini ve Rusların, Çinlilerin ve İranlıların doldurmaya çalıştığı bir boşluk bırakılmayacağını vurguladı. Her şeyi İran'a bırakarak bu nasıl sağlanabilir? Bölgesel bir güvenlik sistemine duyulan ihtiyaçtan bahsetmek ne anlama geliyor?
Obama'nın İran ile nükleer anlaşmaya varmakta acele etme ve ABD’nin "zenginlik ve gücün" bulunduğu Uzak Doğu'ya odaklanmasını kolaylaştırma bahsi iki şeye dayanıyordu: Birincisi, Rusya’nın sadece bölgesel bir güç ve Avrupa için stratejik tehlike olmaması. İkincisi, Tunus, Mısır, Suriye ve Libya'yı kontrol etmek ve AK Parti lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yönetilen Türkiye'nin önderliğinde bir Sünni ekseni oluşturmak için sözde “Arap Baharı” devrimleri sırasında Müslüman Kardeşler'i desteklemek. Böylece ABD'nin Ortadoğu'daki askeri varlığını ve taahhütlerini azaltmasına izin veren bölgesel bir güvenlik sistemi içinde İran liderliğindeki Şii eksenini dengelemek. Ancak bu bahis başarısız oldu ve koşullar değişti. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali, Avrupa ve dünyada ilgi ve stratejilerde en büyük değişimi beraberinde getirdi. ABD, Çin ile çatışma ve Tayvan konusundaki meydan okumalarla birlikte çoğu kaynağı Ukrayna'yı desteklemeye yönlendirmek zorunda kaldı. Müslüman Kardeşler'in ilerleyişi Tunus'taki vatansever güçler, Mısır'da ordunun önderlik ettiği halk devrimi ve Rus ordusunun Şam yönetimi yanında Suriye savaşına dahil olmasıyla durduruldu. Biden’ın, istese bile Obama'nın bahsini tekrar etmesi mümkün değil. Aksine o, Ortadoğu'da kalmak ve ABD'yi küresel liderliğine geri döndürmek istediğini deklare etti.
ABD’nin, Ortadoğu'daki müttefiklerine ve dostlarına taahhütlerini yerine getirmedeki zorlu sınavı, nükleer anlaşmanın imzalanmasından hemen sonra başlayacak. İmzadan sonra İran'ın tavrı ve terörle mücadele tartışma konusu olacak. Ancak ABD ne yaparsa yapsın İran'ın yayılmasına karşı stratejik olarak çalışması gereken başlıca Arap ülkeleri en önemli sınav ile karşı karşıya bulunuyor. Deneyimler Washington'un güvenilirliğine olan inancı azalttı.



ABD’li gençler, İsrail’e diğer ABD’lilere göre daha eleştirel bakıyor

Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
TT

ABD’li gençler, İsrail’e diğer ABD’lilere göre daha eleştirel bakıyor

Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)
Washington’da 2 Aralık’ta Filistinlilere destek amaçlı düzenlenen gösteri (DPA)

ABD Başkanı Joe Biden’ın Gazze’deki savaşa karşı tavrı konusunda kamuoyunun genel olarak bölünmüş olduğu bir dönemde, Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir anket, genç ABD’lilerin İsrail’in Gazze’de yürüttüğü savaşa diğer vatandaşlardan daha eleştirel yaklaştığını gösterdi.

Savaşla ilgili gündem ve savaşın Biden’ın yeniden seçilme şansını nasıl etkileyeceğine dair Washington’daki yoğun tartışmalara rağmen, anket ayrıca birçok ABD’linin konuyu yakından takip etmediğini veya fazla önem vermediğini ortaya çıkardı.

Anket katılanların yüzde 40’ı, Biden’ın doğru dengeyi kurup kurmadığından emin olmadıklarını söyledi.

18 ila 29 yaş arasındaki ABD’liler arasında, ankete katılanların yüzde 46’sı İsrail’in 7 Ekim saldırısına verdiği tepkinin kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Yüzde 21’i bunun kabul edilebilir olduğunu söylerken, geri kalanı emin olmadıklarını belirtti.

Yaşlı ABD’lilerin görüşleri gençlerden oldukça farklıydı.

65 yaş ve üzerindekilerin yüzde 53’ü İsrail’in tepkisini desteklerken, yüzde 29’u bunu kabul edilemez olarak nitelendirdi.

Kendisini İsrail’in sadık bir destekçisi olarak olarak gören Biden (81), Hamas tarafından düzenlenen saldırıya karşı İsrail’in karşılık verme hakkını güçlü bir şekilde savundu.

Biden, İsrail’e verdiği askeri ve diplomatik desteğe rağmen, İsrail liderlerini, Hamas’ın yönettiği Gazze Şeridi’nde sivilleri korumak için yeterli çaba göstermemekle de eleştirdi.

ABD seçimleri yaklaşırken, tüm dikkatler Biden’ın, Kasım ayında eski başkan Donald Trump’la yarışacağı seçimde zafer kazanması gereken Michigan eyaletine odaklanıyor.

Michigan’daki Müslümanlar ve Arap asıllı ABD’lilerin büyük bir kesimi bu rekabette belirleyici bir rol oynayabilir.

Anket, Demokratlar arasında Biden’ın Gazze’deki savaşı nasıl ele aldığına ilişkin görüşlerin karışık olduğunu da gösterdi.

Demokratların yüzde 34’ü Biden’ın İsrail’i kayırdığını, yüzde 29’u ise doğru dengeyi yakaladığını söyledi.

12 bin 693 kişinin katıldığı anket, ABD’li Müslümanların İsrail’e yönelik keskin eleştirel görüşlerini de ortaya koydu.

Müslümanların yüzde 21’i Hamas’ın 7 Ekim saldırısını kabul edilebilir buldu.

Ankete göre ABD’li Yahudilerin yüzde 62’si, İsrail’in Gazze’deki savaşı yürütme şeklinin kabul edilebilir olduğunu söyledi.

Her ne kadar Yahudi cemaati, İsrail’i Evanjelik Protestanlardan daha fazla eleştirse de, bu oran ulusal ortalamanın üzerinde.