Askeri stratejiler sanatı

Rusya’nın Volgograd bölgesinde, 11 Temmuz'da Ukrayna'daki askeri operasyona desteklerini ifade eden Rus askerleri (AP)
Rusya’nın Volgograd bölgesinde, 11 Temmuz'da Ukrayna'daki askeri operasyona desteklerini ifade eden Rus askerleri (AP)
TT

Askeri stratejiler sanatı

Rusya’nın Volgograd bölgesinde, 11 Temmuz'da Ukrayna'daki askeri operasyona desteklerini ifade eden Rus askerleri (AP)
Rusya’nın Volgograd bölgesinde, 11 Temmuz'da Ukrayna'daki askeri operasyona desteklerini ifade eden Rus askerleri (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’ya karşı savaşındaki başarısızlığını yazdığımızda, bazı düşünürler ‘Rusya'da birinci sınıf stratejik düşünürlerin olmaması mümkün mü?’ diye sordular. Evet, Başkan Putin'in çevresinde birçok düşünür var ve kendisinin çok zengin bir istihbarat tecrübesi bulunuyor. Ancak strateji, doğası gereği bir eylem planıdır ve genellikle eksik olabilecek bilgilere ve yanlış olabilecek varsayımlara dayanır. Hatta bu düşünürlerden biri ‘strateji bir yanılsamadır’ diyor.
Ancak Putin'in istihbarat tecrübesi onu daha çok zorluyor. Tecrübeli bir istihbarat uzmanı nasıl olur da Ukrayna sahasının gizli yanlarını bilmez? Batılı ülkelerin, özellikle de ABD’nin Rusya'ya yönelik üstü kapalı niyetlerini ve ABD’li kaynaklara göre 2016 yılındaki başkanlık seçimlerine eski Başkan Donald Trump’ın kazanma şansını artıran siber müdahalede bulunmakla suçladığı Rusya’yı Ukrayna bataklığında boğma girişimini nasıl bilemez? ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü Bill Burns, savaştan hemen önce Ukrayna'ya savaş açması halinde büyük sonuçları olacağı konusunda uyarmak için Putin’i ziyaret etmedi mi? Elbette Başkan Putin uyarıldı, ama kimsenin Rus İmparatorluğu'nun kaderini değiştirme şansı neredeyse yok gibi. Başkan Putin'in omuzlarındaki tarihin ağırlığı, Başkanın zihnini emperyal zaman çizelgesine, yani Rusya'nın yakın çevresinin kalıcı olarak korunmasına hizmet etmek için kullanıyor.
Stratejik senaryolarda, genellikle en kötüsü planlanır ve lider, mükemmel senaryonun gerçekleşmesini umar. Kötü bir olayın yaşanması halinde ise bunu telafi etme imkanı neredeyse hiç yoktur. Eğer bedeli ödenmek zorunda kalınırsa özellikle büyük güçlerin imajı ve morali açısından büyük bir bedel olur. Siyasetin özü de ritüellere, güce, sembollere, dolaylı ve üstü kapalı mesajlara dayanmıyor mu? Elbette bunlara dayanıyor. Aksi takdirde büyük güçlere ulusal güvenlik stratejileri yayınlamanın ne anlamı var? Büyük askeri tatbikatların ne anlamı var? Felaketlere yol açan bazı mesajları yanlış okumanın ne anlamı var?  Irak’ın eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Kuveyt krizi sırasında ABD’nin Bağdat Büyükelçisi April Glaspie'nin kendisine verdiği cevabı yanlış yorumlamadı mı? Tabii Büyükelçi Glaspie bu mesajı yanlış anlaşılacak şekilde iletmek niyetinde değildiyse. Kuveyt'in işgali Ortadoğu’da felaketlere yol açmadı mı? Arap dünyasındaki, özellikle Bereketli Hilal'deki mevcut durum, Kuveyt'in işgaliyle yapılan hatanın birikmiş bir sonucu değil mi?
Strateji, mükemmel bir etkileşimdir. Ben senin stratejini çizerim, sen de benim stratejimi çizersin. Fransız filozof Julien Freund'a göre siyaset, özünde kimin düşman kimin dost olduğunu belirlemektir. Strateji, aynı zamanda mükemmel bir insani eylemdir. Bir kişi tarafından, başka bir insana karşı resmedilir ve bir sonraki duyuruya kadar yürürlükte kalır.
 ABD’li düşünür Hal Brands, Çin'in başarısının ve yükselmesinin birkaç nedenin bulunduğunu ve bunların başında, elverişli bir jeopolitik ortama sahip olmasının, ABD’nin Çin'i Sovyetler Birliği'nden uzaklaştırma çabalarının ve Çin’in Çinlilerin elini sımsıkı bir şekilde çelikten bir el ile tutmayı ihmal etmeden dünyaya açılma kararı almasının geldiğini söyledi. Çin yönetiminin halkına yönelik sıkı politikasının en iyi kanıtı Tiananmen Meydanı'nda yaşananlardır. Başka bir deyişle, Çin'in dışarıya açılma kararı, liberal ideolojiye ve piyasa ekonomisine dayansa da içeride sıkı bir yönetim hakim.
Bu tanımlama sadece otokratik ülkeler için geçerli değil. Devletler, doğaları gereği ikili bir karaktere sahiptir. Tüm politikaların içeriden kaynaklandığı söylense de, dış politikasından tamamen farklı bir iç politikası vardır. Örneğin, Belçika, Kral II. Leopold döneminde demokratik bir ülke olmasına rağmen sadece içeride refahın tadını çıkarmak için Kongo'da 10 milyondan fazla insanı öldürdü.
ABD'nin Soğuk Savaş döneminde Çin'e uyguladığı strateji ters teperek kendisine döndü. Komünist dünyayı bir yanda Sovyetler Birliği, diğer yanda Çin olmak üzere iki parçaya bölmek istedi. Bugün Çin, dünya düzeninde liderlik için ABD ile rekabet ediyor.
Dolayısıyla stratejinin, birbirine zıt ve bir birini tamamlayan iki kuvveti ifade eden yin ve yang nedeniyle birbirine bağlı iki karakteri vardır. Yin, yaşam döngüsünü tamamlamak için yanga ihtiyaç duyar, ancak asla buluşmazlar, daha çok rol alışverişiyle etkileşime girerler. Bugün ABD ve Çin de tam olarak böyleler. ABD, Çin ile karşı karşıya gelerek kendisini tartar. Çin de bunun aynını ABD ile yapar. Her birinin, özelliklerini ve karakterini göstermek için diğerine ihtiyacı vardır. Ama asla bir araya gelmeyecekler. Kaderlerinde her zaman çatışma ve savaş ihtimali olacak.  ABD’li düşünür Alison Graham, bunu ‘Thucydides Tuzağı’ olarak adlandırır.
Stratejiler ve savaşlar hakkında çok şey yazıldı. Bu yazılar da genellikle kanlı deneyimlerden sonra örneğin Peloponez Savaşı sonrası kaleme alındı. Ancak yazıların, bu kanlı deneyimlerden ibret ve ders alınarak sonraki savaşlara yol gösterici olması da mümkün.
Bu linear (doğrusal) teori, tarihten ders aldığında eğer önceki deneyimlerin faydası ve öğrenilen dersler fikri bir yanılsama değilse liderlerin eski hataları tekrarlamamasını gerektirir. Eğer insanın zihninde savaşlar başlarsa, çözüm bulmak için de yine insan zihninden başlanmalı, fakat insan doğasının da sırları vardır.

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.