Dünya'daki kıtaları, Samanyolu Galaksisi'nin sarmal kolları oluşturmuş olabilir

Araştırmaya göre, ayaklarımızın altındaki zeminin oluşmasını dev uzay bulutları sağlamış olabilir

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Dünya'daki kıtaları, Samanyolu Galaksisi'nin sarmal kolları oluşturmuş olabilir

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre Samanyolu galaksimizin dev, sarmal kolları bugün üzerinde yaşadığımız kıtaların oluşmasını sağlamış olabilir.
Yeni çalışma, görünüşe göre Dünya'nın kıtasal kabuklarının her 200 milyon yılda bir artan aktivite dönemlerinden geçtiğini ortaya koydu. Bu, kabaca, güneş sisteminin galaksimizden çıkan 4 sarmal koldan geçtiği dönemlere denk düşüyor.
Buradan yola çıkan bilim insanları, ayaklarımızın altındaki zeminin bizden ışık yılları uzakta gerçekleşen galaktik süreçlerle şekillendiğini öne sürüyor.
Bu, dünyanın en eski iki kıtasından, Grönland ve Avustralya'dan toplanan zirkon kristallerinin incelendiği yeni bir çalışmanın sonucu. Zirkon kristalleri, ilginç ve çarpıcı devamlılıkla artan aktiviteyi gösterdi.
Bilim insanları, Dünya sarmal kollar arasında hareket ettikçe, etrafındaki uzayın yıldızlararası bulutlarla daha yoğun hale geldiğini söylüyor. Araştırmacılar, bunun da daha fazla sayıda yüksek enerjili kuyruklu yıldızın Dünya'ya çarpmasına yol açabileceğini ve bu çarpışmaların yeni kıta kabuğu üretimini artırabileceğini söyledi.
The Independent'ta yer alan habere göre çalışmanın baş yazarı Chris Kirkland, yaptığı açıklamada "Jeologlar olarak, normalde, gezegenimizin nasıl geliştiği konusunda gerçekten önem arz edenin yeryüzündeki süreçler olduğunu düşünüyoruz. Ancak çok daha büyük ölçekte de düşünebilir, Dünya dışı süreçlere ve galaktik ortamın neresine uyduğumuza bakabiliriz" dedi.
Dünya, kıtaları ve aktif plaka tektoniği olduğunu bildiğimiz tek gezegen. Onlarsız burada hiç olmayabilirdik: Altta yatan süreçler atmosferimizin ve Dünya'daki yaşamın şekillenmesine yardımcı oldu.
Araştırmacılar, yeni çalışmanın bu kıtaları Güneş sistemimizin devasa Samanyolu'ndaki hareketleriyle ilişkilendirmeyi sağlayabileceğini öne sürüyor. Bilim insanları, yeni araştırmaların bu bağlantıyı doğrulamaya yardımcı olabileceğini ve bize gezegenin nasıl oluştuğu hakkında daha fazla bilgi verebileceğini söyledi.
Çalışmanın ortak yazarı ve astrofizikçi Phil Sutton, "Bu tür şeyleri kanıtlamak çok zor; bu bağlantıyı kurmak ve Dünya'nın ötesindeki, Güneş Sistemi'nin ötesindeki jeolojik süreçlere ve bunları neyin tetikleyebileceğine bakmak için bunu konuşmaya başlamak istiyoruz. Öylece bir başımıza oluşmadık" dedi.
Bulguları açıklayan "Galaktik sarmal kollardan geçiş Dünya'nın erken dönemlerinde kabuk oluşumunu başlattı mı?" (Did transit through the galactic spiral arms seed crust production on the early Earth?) başlıklı çalışma bu hafta Geology akademik dergisinde yayımlandı.



Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)
TT

Her şeyin nasıl başladığını ortaya çıkarabilecek bir sinyal belirlendi

(Hans Lucas/AFP)
(Hans Lucas/AFP)

Andrew Griffin 

Evrenin erken dönemlerinden gelen bir radyo sinyali, çevremizdeki her şeyin nasıl başladığını anlamamızı sağlayabilir.

21 santimetre sinyali diye bilinen bu sinyal, ilk yıldızların ve galaksilerin nasıl yanmaya başladığını ve evreni karanlıktan ışığa nasıl çıkardığını nihayet anlamamızı mümkün kılabilir.

Cambridge Üniversitesi'nden makalenin ortak yazarı Anastasia Fialkov yaptığı açıklamada, "Bu, karanlık evrendeki ilk ışığın nasıl ortaya çıktığını öğrenmek için eşsiz bir fırsat" diyor. 

Soğuk, karanlık bir evrenden yıldızlarla dolu bir evrene geçiş hikayesini yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Sinyal, 13 milyar yıldan fazla bir süre önceden, Büyük Patlama'nın sadece 100 milyon yıl sonrasından bize ulaşıyor. Zayıf parıltı, yıldızların oluştuğu uzay bölgeleri arasındaki boşluğu dolduran hidrojen atomları tarafından yaratılıyor.

Bilim insanları artık bu sinyalin doğasını kullanarak erken evreni daha iyi anlayabileceklerine inanıyor. Bunu, evrenin başlangıcıyla ilgili verileri ortaya çıkarmak için radyo sinyallerini yakalamaya çalışacak REACH (Radio Experiment for the Analysis of Cosmic Hydrogen / Kozmik Hidrojen Analizi için Radyo Deneyi) adlı radyo anteniyle yapacaklar.

Araştırmacılar bu projenin nasıl işleyeceğini daha iyi anlamak için REACH ve Kilometre Kare Dizisi adlı başka bir projenin, ilk yıldızların kütleleri ve diğer ayrıntıları hakkında nasıl bilgi sağlayabileceğini öngören bir model oluşturdu.

Profesör Fialkov, "İlk yıldızların kütlelerinin 21 santimetre sinyaline bağımlılığını ve ilk yıldızlar öldüğünde üretilen, X ışını ikililerinden gelen ultraviyole yıldız ışığı ve X ışını emisyonlarının etkisi de dahil olmak üzere tutarlı bir şekilde modelleyen ilk grubuz" diyor.

Bu bilgiler, Büyük Patlama'nın ürettiği hidrojen-helyum bileşimi gibi, evrenin ilkel koşullarını birleştiren simülasyonlardan elde edildi.

REACH teleskobunun baş araştırmacısı ve çalışmanın ortak yazarı Eloy de Lera Acedo, "Bildirdiğimiz tahminler, evrendeki ilk yıldızların doğasını anlamamız açısından muazzam önem taşıyor" ifadelerini kullanıyor.

Radyo teleskoplarımızın, ilk yıldızların kütlesi ve ilk ışıkların bugünkü yıldızlardan ne kadar farklı olabileceği hakkında ayrıntılı bilgiler verebileceğine dair kanıt sunuyoruz.

REACH gibi radyo teleskopları, evrenin bebeklik döneminin gizemlerini çözme yolunda umut vaat ediyor ve bu tahminler, Güney Afrika'daki Karoo'dan yaptığımız radyo gözlemlerine rehberlik etmesi açısından hayati önemde.

Çalışma, hakemli dergi Nature Astronomy'de yayımlanan "Determination of the mass distribution of the first stars from the 21-cm signal" (21 santimetre sinyalinden ilk yıldızların kütle dağılımının belirlenmesi) başlıklı yeni bir makalede anlatılıyor.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/space