İsrail’de aşırı sağ güçleniyor

Kasım ayı seçimleri yaklaşırken İsraillilerin ‘daha sağcı’ olduğu anlaşılıyor

Mart 2021’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (solda) ve rakibi Yeş Atid Partisi lideri Yair Lapid'in yer aldığı seçim afişi (AFP)
Mart 2021’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (solda) ve rakibi Yeş Atid Partisi lideri Yair Lapid'in yer aldığı seçim afişi (AFP)
TT

İsrail’de aşırı sağ güçleniyor

Mart 2021’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (solda) ve rakibi Yeş Atid Partisi lideri Yair Lapid'in yer aldığı seçim afişi (AFP)
Mart 2021’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (solda) ve rakibi Yeş Atid Partisi lideri Yair Lapid'in yer aldığı seçim afişi (AFP)

İsrail Demokrasi Enstitüsü tarafından yürütülen yeni bir anket, Nisan 2019 seçimleri öncesinde yüzde 46 olduğu kaydedilen Yahudi sağcı seçmen tabanının yüzde 62'ye yükseldiğini ortaya çıkardı. Aynı zamanda İsraillilerin yarısının partilerini değiştirme niyetinde olmadığına, gelecek 1 Kasım’da bir önceki Mart 2021 seçimlerinde kullandıkları oyları kullanacaklarına işaret etti.
Ankete göre, sağ kesimdeki yoğunlaşma görülürken solun ise düşüşe geçtiği anlaşılıyor. Merkez kesimin hacmi yüzde 9, kendilerini ‘solcu’ olarak niteleyenlerin ise 6 puan azaldığı kaydediliyor.
İsrail’in Sesi endeksi Ağustos ayı sonuçlarına bakıldığında, sadece yüzde 6 oranında bir kesimin farklı partiye oy vereceği, yüzde 25 oranında bir kesimin ise oy verme hususunda tereddüt ettiği anlaşılıyor.
Ankete katılanların çoğu oy vermede önemli faktörün ekonomik gündem olduğu değerlendirmesinde bulunurken sağ blokla aynı çizgideki Likud Partisi destekçileri ise parti liderinin en önemli faktör olduğunu öne sürdü. Muhalefet destekçilerinin yüzde 78’i aynı partiye tekrar oy verme niyetinde olduklarını ifade ederken iktidar koalisyonu seçmenlerinin ise yalnızca yüzde 43,5’i aynı partiye oy vereceklerini ifade etti. Son seçimlerde Ortak Arap Listesi’ne oy veren Arap seçmenlerin çoğu (yüzde 61’i), bu seçimde de benzer şekilde oy kullanacaklarını açıklarken Mansur Abbas başkanlığındaki Birleşik Liste'ye oy verenlerin ise yalnızca yüzde 45'i tekrar bu partiye oy vereceklerini söyledi.
1986 yılında ilk anket yapıldığında Yahudi seçmenlerin yüzde 39'u kendilerini sağcı, yüzde 25’i ise merkezci, yüzde 23’ü ise solcu olarak tanımlamıştı. Başbakan İzak Rabin'in öldürüldüğü 1995 yılında yapılan ankette ise yüzde 36'sı solcu, yüzde 29'u sağcı, yüzde 28'i merkezci olarak nitelemişti.
Sonuçları analiz eden Or Anabi, 1995’in 1986’dan bu yana solun sağ kesimden daha iyi performans gösterdiği tek yıl olduğunu söyledi. 2000'den bu yana, sosyo-ekonomik protestoların tüm zamanların en yüksek olduğu 2011 istisna olmak üzere, merkezci olarak tanımlanan insan sayısının sol kesimden yüksek olduğu kaydedildi. O sırada seçmenlerin yüzde 45’i kendilerini sağcı, yüzde 28’i solcu, yüzde 22’si ise ılımlı olarak görüyordu. Siyasi mensubiyet anketi 750 ila bin 200 kişiyi içeriyor.
İsrail siyaseti, dört yıl dayanabilecek güçlü bir hükümet üzerinde istikrar sağlayamadı. Oyların en büyük yüzdesini eski Başbakan Netanyahu liderliğindeki sağcı dini blok alıyor. Ancak 1 Kasım'da kayda değer bir sonuç elde edileceği düşünülmüyor.
İsrail Merkez İstatistik Bürosu’nun 2020 verilerine göre İsraillilerin yüzde 74’ünün Yahudi olduğu biliniyor. Ancak yüzde 22 oranındaki Arap azınlığın siyasi sonuçlarda ciddi bir rol oynadığı biliniyor.  İsrail Kamu Yayın Kuruluşu tarafından yürütülen bir ankete göre iki Arap siyasi grup mevcut halleriyle kaldığı taktirde Ortak Arap Listesi 6, Birleşik Liste ise 4 sandalye elde edecek. Bu zamana kadar herhangi bir hükümet koalisyonunda bulunmayan Ortak Arap Listesi, Yair Lapid liderliğindeki koalisyon ile Netanyahu arasındaki iktidar yarışında etkisi olacak üçüncü bir blok olabilir.
Aynı anket sonuçları, İsrail'deki Araplar arasındaki seçmen katılımının önümüzdeki seçimlerde yüzde 39'a düşeceği öngörüsünde bulunmuştu. Bunun şimdiye kadarki en düşük oran olduğu biliniyor. Dolayısıyla Arap seçmenlerin de İsrailli seçmenler gibi seçimlerden sıkıldığı anlaşılıyor.
Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığı habere göre, Yahudi ideolojik çoğunluğunun istikrarlı bir siyasi çoğunluğu beraberinde getirmemesi yönündeki nedenlerden biri de bloğa kimin liderlik edeceği konusundaki fikir ayrılıkları.
Sağcı seçmen çoğunluğun içerisinde ideolojik olarak sağcı olanlar da mevcut, ancak aleyhinde süregelen yolsuzluk davası nedeniyle Netanyahu ile ittifak yapmayacak olan adayları destekledikleri biliniyor. Aralarında Benny Gantz’ın başkanlığındaki Mavi-Beyaz İttifakı’na dahil olan Gideon Saar liderliğindeki Yeni Umut partisi seçmenleri, aynı zamanda Netanyahu ile ortak olmaktan kaçınan Avigdor Liberman'ın partisi İsrail Evimiz seçmenleri de var.
Lapid’in Yeş Atid Partisi ve Gantz liderliğindeki Kahol Lavan, sağcı seçmenlerin de dahil olduğu en geniş oy skalasını elde etti. Yeş Atid seçmenlerinin yüzde 55’i kendilerini merkez konumda, yüzde 21’i solcu, yüzde 24’ü ise sağcı olarak niteliyor. Kahol Lavan seçmenlerinin ise yüzde 49’u kendilerini merkez konumda, yüzde 18’i solcu, yüzde 33’ü ise sağcı olarak görüyor.



Trump'a yakın aşırı sağcılar, Barrack'ın Suriye dosyasından uzaklaştırılmasını sağlar mı?

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, ABD’nin Şam Büyükelçiliği binasında ülkesinin bayrağını göndere çekerken (DPA)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, ABD’nin Şam Büyükelçiliği binasında ülkesinin bayrağını göndere çekerken (DPA)
TT

Trump'a yakın aşırı sağcılar, Barrack'ın Suriye dosyasından uzaklaştırılmasını sağlar mı?

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, ABD’nin Şam Büyükelçiliği binasında ülkesinin bayrağını göndere çekerken (DPA)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, ABD’nin Şam Büyükelçiliği binasında ülkesinin bayrağını göndere çekerken (DPA)

Medyada yer alan, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Suriye ve Lübnan dosyalarını takip etme görevinden alınabileceği yönündeki haberler “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” atasözünü hatırlatıyor.

Sosyal medya platformlarında son birkaç saat içinde ABD Başkanı Donald Trump'ın en büyük destekçilerinden biri olan sağcı cumhuriyetçi medya mensubu ve aktivist Laura Loomer'ın, Barrack'ın Suriye'deki görevinden alınmasını talep ettiği paylaşımları dolaşıma girdi.

dsv
Barrack, Lübnan’ın başkenti Beyrut'taki hükümet merkezinde açıklama yaparken (AFP)

Spekülasyonlar Barrack'ın Suriye'deki rolünün ötesine geçerek Lübnan'daki rolünü de kapsarken, ABD Dışişleri Bakanlığı Donald Trump, onu Lübnan dosyasından uzaklaştırmayı planladığı iddialarını yalanladı. Trump, Barrack’ın Suriye dosyasındaki sorumluluğuna ise değinmedi.

Loomer, “Trump yönetiminin denetim krizi sadece çalışanlarla sınırlı değil, ABD büyükelçilerine de uzanıyor” başlıklı uzun bir paylaşımda milyarder emlakçı, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın, ‘İslam'ın dış çıkarlarını Amerikan değerlerinin üzerinde tutması ve ABD'nin Ortadoğu'daki itibarını zedeleyen cihatçı şiddeti açıkça desteklemesi’ nedeniyle giderek daha yoğun bir şekilde incelemeye maruz kaldığını yazdı.

cvs
Trump ve Şara, Suudi Arabistan'da bir araya geldi, 14 Mayıs 2025 (AP)

Haber ajansı Associated Press (AP) cumartesi günü yayınladığı bir haberde, Başkan Trump'ın sosyal medyada tanınan sağcı provokatör Laura Loomer'ın yönetimindeki karar alma sürecindeki etkisini küçümsese de Loomer'ın öfkesini çeken Trump yönetimi yetkililerinin listesinin giderek uzadığını ve bu yetkililerin kısa sürede başkan tarafından görevden alındığını vurguladı.

Loomer, Barrack’ı geleneksel diplomatik veya güvenlik niteliklerinden yoksun olarak nitelendirerek, her ne kadar deneyimli bir bağış toplayıcı, politikacı ve bölge ülkeleriyle iyi ilişkilere sahip olsa da bu deneyiminin onu Suriye gibi çalkantılı bir ülkede ABD'nin politikalarını uygulamaya uygun hale getirmediğini belirttiği uzun paylaşımında “Barrack'ın felaket getiren ataması, Ortadoğu'da cihatçıların yayılmasını sağladı” dedi.

vfghty
Sağcı aktivist Laura Loomer, geçtiğimiz haziran ayında ABD Kongre Binası önünde (Getty)

Barrack'ın 2021 yılında Adalet Bakanlığı tarafından dış finansal ve siyasi bağlantıları nedeniyle sorgulandığını ve suçlandığını hatırlatan Loomer, “(Barrack) her ne kadar beraat etse de bu olay onun yöntemlerini ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı. Loomer, bu bilgiyi, eski bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisinden aldığını söyledi.

Barrack'ın yolsuzluk iddialarıyla dolu bir geçmişi olduğunu belirten Loomer, onun mali faaliyetlerinin ülkesinin politikalarının uygulanmasıyla çelişip çelişmediğini sorguladı. Barrack'ın Ankara Büyükelçisi olarak görev yaptığı sırada ABD politikasını Türkiye'nin çıkarlarıyla uyumlu hale getirmesi, Müslüman Kardeşler gibi İslamcı grupları koruması da dahil olmak üzere bazı eylemlerinin büyük öfkeye neden olduğunu söyleyen Loomer, bu tür eylemlerin ‘İsrail gibi ABD müttefiklerini ihanete uğrattığını ve cihatçıların yayılmasını önleme çabalarını baltaladığını’ söyledi.

dsdfrgt
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, İstanbul'da ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. Görüşmeye Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani de katıldı (EPA)

ABD'nin ulusal güvenlik çıkarları için Tom Barrack'ın diplomatik görevinden derhal alınması gerektiğini öne süren Loomer, Trump yönetiminin birçok üyesinin Barrack'ı bir dost, hatta bağışçı olarak gördüğünü anladığını ekleyerek, “O halde büyükelçi olmak yerine, yine bir dost ve bağışçı olmaya devam etsin” ifadelerini kullandı.

Barrack'ın tüm diplomatik ve danışmanlık görevlerinden alınmasıyla başlayan bir mekanizma ile hareket edilmesi çağrısında bulunan Loomer, ardından, Yabancı Temsilciler Kayıt Yasası’nın (FARA) ihlali, adaletin engellenmesi ve terörizme maddi destek sağlama suçlarının soruşturulması için özel bir soruşturmacı atanmasını istedi.

Şimdiye kadar bu yorumların Barrack'ın geleceğini nasıl etkileyeceğine dair kesin tahminler yürütülmese de Barrack'ın Lübnan dosyasında üstlendiği rol, ABD’nin yeni Beyrut Büyükelçisi Michel İsa'nın, 1 Eylül'e kadar yaz tatiline giren Senato tarafından adaylığı onaylandıktan sonra göreve başlamasıyla sona erebilir. Başkan Trump'a çok yakın bir isim olan Büyükelçi İsa, Trump’la doğrudan iletişim halinde olduğundan Lübnan'a özel bir elçi atanmasına gerek kalmayacak ve bu görevi büyükelçi üstlenecek.