Rekorlar Kraliçesi, 70 yılın ardından İngiltere tahtına veda etti

2. Elizabeth ve Philip’in çocuklarıyla birlikte Kasım 2007'de, Clarence House'da çekilen fotoğrafı. (AFP)
2. Elizabeth ve Philip’in çocuklarıyla birlikte Kasım 2007'de, Clarence House'da çekilen fotoğrafı. (AFP)
TT

Rekorlar Kraliçesi, 70 yılın ardından İngiltere tahtına veda etti

2. Elizabeth ve Philip’in çocuklarıyla birlikte Kasım 2007'de, Clarence House'da çekilen fotoğrafı. (AFP)
2. Elizabeth ve Philip’in çocuklarıyla birlikte Kasım 2007'de, Clarence House'da çekilen fotoğrafı. (AFP)

İngiltere Kraliyet Ailesi dün, çocukları ve torunları ile birlikte İskoçya'daki Balmoral Kalesi’nde bulunan Kraliçe 2. Elizabeth'in 96 yaşında yaşamını yitirdiğini duyurdu.
İngiliz basınının dünkü manşetlerinde Kraliçe’nin sağlığının kötüye gittiğine dikkat çekilmişti. Kraliçe çarşamba gecesi Zoom üzerinden katılacağı önemli toplantının iptal edilmesini tavsiye eden doktorların gözetimi altına alınmıştı.
Sağlığının kötüye gittiğin açıklanmasının ardından, oğlu İngiltere Veliaht Prensi Charles, en büyük oğlu William ile birlikte Balmoral'a gitti. Kızı Anne’ın Kraliçe’ye eşlik ettiği, Prens Andrew, Prens Edward ve sonradan iptal ettiği bir etkinlik için İngiltere’de bulunan Prens Harry’nin de onlara katıldığı belirtildi.

Kraliçe 2. Elizabeth
Tam adı Elizabeth Alexandra Mary Windsor olan Kraliçe 2. Elizabeth, 21 Nisan 1926’da Londra’da doğdu. Ailesinin evinde özel eğitim aldı. Babası Kral 6. George, kardeşi 8. Edward’ın 1936’da tahttan çekilmesinin ardından İngiltere tahtına yükseldi, 2. Elizabeth ise tahtın varisi konumuna geldi.
2. Dünya Savaşı sırasında ordu kapsamında Kadın Yardımcı Bölgesel Hizmeti’nde görev alan 2. Elizabeth, 1947’de Edinburgh Dükü Philip ile evlendi, Charles (Galler Prensi), Anne, Andrew (York Dükü) ve Edward adlarında dört çocuğu oldu.
Kraliçe 2. Elizabeth; Birleşik Krallık, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda Kraliçesi, aynı zamanda İngiliz Milletler Topluluğu Başkanı ve 6 Şubat 1952’den bu yana İngiltere Kilisesi Yüksek Valisi'ydi. İngiliz Milletler Topluluğu’nu oluşturan 53 ülkeden 16’sının kraliçesi konumundaydı.
Prenses 2. Elizabeth, 21’inci yaş gününde henüz bir prenses iken yaptığı konuşmada, “Hepinizin huzurunda beyan ederim ki uzun ya da kısa, tüm hayatımı size hizmet etmeye adayacağım” ifadelerini kullanmıştı.

Rekorlar tarihi
Şubat 1952’de eşi Prens Philip ile birlikte çıktığı Kenya ziyaretinde babasının ölüm haberini alan Prenses Elizabeth, 25 yaşında ülkesine Kraliçe olarak dönmüştü. Ardından 70 yıl tahtta kalarak Kraliçe Victoria’nın 63 yıl, 7 ay, 2 günlük saltanatını geride bıraktı. Kraliçe 2. Elizabeth aynı zamanda dünyanın en yaşlı kraliçesiydi.


Kraliçe 2. Elizabeth ve Suudi Arabistan Kral Selman bin Abdulaziz. (Getty)

Fransa Kralı 14. Louis’nin yaklaşık 72 yıl, Tayland Kralı Bhumibol Adulyadej’in de 70 yıl 4 ay süreyle tahtta kaldığı biliniyor.
Kraliçe 2. Elizabeth’in yüzden fazla ülkeyi ziyaret etmesi de başka bir rekor sayılıyor. İngiliz Milletler Topluluğu ülkelerini 150’den fazla kez ziyaret eden 2. Elizabeth, 22 kez Kanada, 13 kez de Fransa ziyaretinde bulundu. 42 kez dünya gezisine çıkan Kraliçe, 2012’de 89 yaşındayken yurt dışı seyahatlerine çıkmamaya başladı. En uzun seyahati 1953 ile 1954 yılları arasında, 168 gün sürdü. Kraliçe 2. Elizabeth bu süre zarfında 13 ülkeyi ziyaret etti.


Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman ve İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in Londra’da çekilen fotoğrafı. (Getty)

Kraliçe 2. Elizabeth, saltanatı sırasında yaklaşık 21 bin kez resmi angajman gerçekleştirdi, 4 bin yasaya Kraliyet onayı verdi. Aynı zamanda 112 farklı resmi ziyaret kapsamında çok sayıda seçkin ismi ağırladı. Bunlar arasında Etiyopya İmparatoru Haile Selassie (1954), Japonya İmparatoru Hirohito (1971), Polonya Cumhurbaşkanı Lech Walesa (1991) ve ABD Başkanı Barack Obama (2011) da bulunuyor. Kendisi ayrıca Buckingham Sarayı’nda en az 1,5 milyon kişinin katıldığı 180’den fazla resepsiyona ev sahipliği yaptı. 


1953’teki taç giyme töreni sırasında Buckingham Sarayı balkonundan el sallayan Kraliçe 2. Elizabeth ve eşi. (AFP)

İrlanda Cumhuriyeti’ne resmi ziyarette bulunan Kraliçe 2. Elizabeth, aynı zamanda İrlanda Cumhurbaşkanı’nın Büyük Britanya’ya yaptığı ilk resmi ziyarette de yer aldı. Papa ile de karşılıklı ziyaretlerde bulundu.
Kendisi aynı zamanda Birleşik Krallık’ta yetki devri, Afrika’da sömürgeciliğin sonlandırılması gibi önemli anayasal değişikliklere, savaşlara ve iç çatışmalara şahitlik etti.

Churchill'den Truss’a... Truman'dan Biden'a
En son yeni Başbakan Liz Truss Balmoral’da hükümeti kurma görevini devraldığı sırada kamuoyu önüne çıkan Kraliçe 2. Elizabeth, böylece Winston Churchill'den Truss’a kadar 15 başbakanı tanıma fırsatı buldu. Aynı zamanda Harry Truman'dan şimdiki Başkan Joe Biden'a kadar kendi döneminde görev alan 14 ABD başkanından 13’üyle bir araya geldi. Yalnızca eski ABD başkanlarından Lyndon B. Johnson ile tanışma fırsatı olmadı.
Düzenli olarak dini görevleri yerine getirmesiyle tanınan Kraliçe, resmi ziyaretler sırasında 23. Ioannes (1961), 2. Jean Paul (1980, 1982, 2000), 16. Benedictus (2010) ve Papa Francis (2014) olmak üzere dört papayla görüştü.


Churchill, 4 Nisan 1955'te Downing Sokağı’ndan ayrıldığı sırada Kraliçe'nin elini öperken. (AFP)

Kraliçe, 100 yaşını dolduran kişilere toplam 300 bin, 60’ıncı evlilik yıl dönümlerini kutlayan çiftlere ise toplam 900 binden fazla kart gönderdi. 2. Elizabeth’in Prens Philip ile olan evliliği, eşinin Nisan 2021’deki ölümüne kadar 73 yıl sürdü. Bu aynı zamanda bir İngiliz hükümdarının en uzun evlilik süresi olarak da bir rekoru temsil ediyor.
Kraliçe’nin ilki 7 yaşında olmak üzere 200’den fazla portresi çekildi. Kraliçe 2. Elizabeth, 1996’da gerçekleştirdiği ziyaret ile Çin’e giden ilk İngiliz hükümdarı oldu. Ayrıca 16 Mayıs 1991’de ABD Temsilciler Meclisi’ne hitap eden de ilk İngiliz hükümdarıydı.


Kralizçe 2. Elizabeth’in 15 Aralık 1948'de bebeği Charles ile çekilen fotoğrafı. (AFP)

İlk e-postasını 26 Mart 1976’da Savunma Bakanlığı’na bağlı bir araştırma merkezine yaptığı ziyaret sırasında gönderdi. 1997 yılında, Buckingham Sarayı’nın ilk internet sitesini açtırdı. Twitter’daki ilk paylaşımını 2014’te, Instagram’da da 2019’da yayınladı.

Mizah anlayışı
Kraliçe’nin nasıl bir mizah anlayışı olduğu ise pek çok kişi tarafından bilinmiyor. Temsili olarak paraşütle atlayan tek kraliçe olan 2. Elizabeth, Londra’daki 2012 Olimpiyatları’nın açılışı için çekilen bir videoda James Bond ile birlikte rol aldı. Kraliçe videoda, Daniel Craig’ın canlandırdığı casusu Buckingham Sarayı’da karşılıyordu. Daha sonra birlikte helikoptere biniyorlar, Londra semalarında uçuyorlar ve temsili olarak helikopterden olimpiyat stadına atlıyorlardı. Videonun gösterilmesinin ardından gerçekten stada gelen Kraliçe büyük bir coşku ile karşılanmıştı.
Bu yıl ise Platin Jübile kutlamalarında meşhur çizgi karakter ayı Paddington ile Buckingham Sarayı’da çay saatinde bir araya geldiği kısa ve eğlenceli bir video yayınlandı. Kraliçe’nin içinde ne olduğunu her zaman merak konusu olan çantasından en sevdiği marmelatlı sandviçini çıkardığı sahnelere yer verildi.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.