Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hedefimiz Şanghay İşbirliği Örgütü'ne tam üyelik

AA
AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Hedefimiz Şanghay İşbirliği Örgütü'ne tam üyelik

AA
AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hedefin Şanghay İşbirliği Örgütü üyeliği olduğunu belirterek, "Bundan sonraki süreç bu işin en ileri kademesine doğru atılacak bir adımdır." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanghay İşbirliği Örgütü 22'nci Devlet Başkanları Zirvesi için Özbekistan'a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev'in davetine icabetle, Şanghay İşbirliği Zirvesi'ne ilk kez "özel misafir" olarak katıldığını hatırlatan Erdoğan, Türkiye'nin 2012'den bu yana teşkilatın "diyalog ortağı" olduğunu söyledi.
Türkiye'nin, teşkilatın Enerji Kulübü Üst Düzey Grubunun Dönem Başkanlığını da üstlendiğini, 2017'de Grubun Üçüncü Yüksek Düzeyli Grup Toplantısı'na Ankara'da ev sahipliği yaptığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşkilatla Türkiye arasında belli bir müktesebatın oluştuğunu belirtti.
Şanghay İşbirliği Teşkilatının kuruluşundan itibaren gerek güvenlik, gerekse ekonomi ve ticaret alanlarında ciddi mesafeler katettiğini ve bu çerçevede genişlemesini sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, "Küresel ekonomide Asya kıtasının oynadığı belirleyici rol zaten ortadadır. Avrasya coğrafyasının yüzde 60'ını kapsayan teşkilat coğrafyasında 3,2 milyar insan yaşıyor. Teşkilat üyeleri 20 trilyon dolara ulaşan bir ekonomik büyüklükle küresel gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 30'dan fazlasını üretiyor." dedi.

"Birlikte atabileceğimiz adımlara ilişkin değerlendirmelerde bulunduk"
Türkiye'nin, Yeniden Asya Girişimi kapsamında kıta ülkeleriyle iş birliğini ikili ve çok taraflı düzeyde daha da geliştirme iradesinin kati olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Zirvedeki hitabımda tarihi, kültürel, insani bağlara sahip olduğumuz ata yurdu Asya'nın güvenlik, istikrar ve refahının teminini, dış politika önceliklerimiz arasında telakki ettiğimizi belirttik. Bölgemizde ve ötesinde güvenlik ve istikrarın sağlanması için iş birliğine verdiğimiz önemin altını çizdik. Zirvede salgın sonrası iyileşme döneminde ekonomilerimizin dayanıklılığını artırmak amacıyla birlikte atabileceğimiz adımlara ilişkin değerlendirmelerde bulunduk.
Görüşmelerde ayrıca küresel ekonomik gelişmeleri de ele aldık. Küresel enflasyonla mücadelede iş birliğinin önemine değindik. Teşkilat bünyesinde ülkemizle iş birliğinin daha da geliştirilmesi yönünde irade ve istek bulunduğunu memnuniyetle müşahede ettik. Bu Zirve, ülkemizin önceliklerini vurgulamak ve teşkilatı ilgilendiren temel konularda sağlayabileceğimiz katkıları dile getirmek bakımından önemli bir vesile teşkil etti."
Zirve marjında Azerbaycan, Çin, Moğolistan, Özbekistan, Rusya ve İran'ın cumhurbaşkanları ile Pakistan ve Hindistan'ın başbakanlarıyla verimli ikili görüşmeler gerçekleştirdiklerini bildiren Erdoğan, görüşmelerinde ikili ilişkilerin yanı sıra güncel küresel meselelere dair fikir teatisinde bulunduklarını söyledi, istişarelerin ve temasların hayırlı sonuçlar doğurmasını temenni etti.

"Rusya-Ukrayna savaşında oynadığımız rol sebebiyle bize teşekkür ettiler"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Şanghay İşbirliği Örgütünün içerisindeki yeri, gelecek vizyonu ve örgütten Türkiye'ye üyelik çağrısı veya daveti olup olmadığına ilişkin soru üzerine şu yanıtı verdi:
"Her şeyden önce bu teşkilat, 'Şanghay Beşlisi' diye başladı ama artık beşli olmaktan çıkmış vaziyette. Şu an üye sayısı 9'a ulaşmış durumda. 3 gözlemci üyesi bulunuyor. Ayrıca bizim gibi diyalog ortağı olan 9 ülke var. Görüştüğüm liderlerin hemen hemen hepsi de özellikle Rusya-Ukrayna savaşında tansiyonu düşürmek için oynadığımız rol sebebiyle bize teşekkür ettiler. 'Burada aldığınız rolden dolayı gerçekten sizleri takdir ve tebrik ederiz.' dediler.
Hepsi ikili görüşmelerimizde gelip işi buraya bağladılar çünkü Rusya-Ukrayna savaşında dünyadaki bu görünen güçler içerisinde 'Ne yapabiliriz, bu işi nasıl çözeriz?' gibi bir durum yok maalesef. Biz ise başından itibaren sürdürdüğümüz o denge politikasıyla gerek Batı'ya gerekse başta Amerika olmak üzere hepsine gereken cevabı, yaptığımız girişimlerle vermiş olduk. Tabii en önemlisi bu tahıl koridoru meselesi."
Tahıl koridoru ile ilgili atılan adımlar hakkında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Zirve'de yaptıkları görüşmede de konuştuklarını belirten Erdoğan, "Malum, tahıl koridorunun gelişmekte olan ülkelerden ziyade az gelişmiş ülkelere yönelik çalıştırılması gerekiyor. Bizim burada oynadığımız asıl rol bu. Burada da onu yine konuştuk, 'Biz az gelişmiş ülkelere bu tahıl koridorunu kullandırtalım, onlara ulaşalım, bunun gayreti içerisinde olalım.' dedik. Tabii Sayın Putin de onun üzerinde özenle duruyor." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bundan sonraki süreçte de biz bunu inşallah en ideal şekilde çalıştırarak az gelişmiş ülkelere bu koridoru nasıl kullandırtacağız, buralara nasıl ulaşacağız, buralara ne yapabiliriz, bunun takipçisi olacağız." ifadesini kullanarak, şöyle devam etti:
"Bütün bu ülkeler bunun üzerinde de durdular, duruyorlar. Tabii biz de aynı şekilde bunun üzerinde durduk, duruyoruz. Tabii biz Şanghay Beşlisi içerisinde üye konumunda değiliz. Biz şu anda buraya ev sahibi Özbekistan'ın davetiyle özel konuk olarak katıldık. Tabii Şevket Bey ile bizim özel bir hukukumuz var. Bu özel hukukumuz dolayısıyla beni ve İlham Bey'i buraya özel olarak davet etmiş oldu. Şimdi bundan sonraki süreç ise bu işin en ileri kademesine doğru atılacak bir adımdır. Bu adım da tabii önümüzdeki dönemin ev sahibi olacak Hindistan'daki görüşmelerde belki gündeme daha ileri seviyede gelecek. Üye olmak-olmamak hepsi ayrı ama bizim bu ülkelerle olan münasebetlerimiz, bu atılan adımla çok daha farklı bir konuma taşınmış olacaktır."
Kastettiğinin, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üyelik olup olmadığı sorulan Erdoğan, "Tabii. Hedef o." dedi.

"Ermenistan'ın barış ve iş birliğine odaklanması önem taşıyor"
Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik saldırılarına yeniden başladığı ve Şuşa Mutabakatı'na göre Türkiye'nin bölgeye askeri birlik göndermesinin söz konusu olup olmadığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Ermenistan'ın provokasyonları karşılığında Azerbaycan başlattığı operasyonu tamamladığını söylüyor. Operasyonu bitirdiğine göre de bunu şimdi dalgalandırmanın bir anlamı yok. İlham Bey'den aldığım bilgilere göre Azerbaycanlı kardeşlerimiz şu anda kendilerini güvenli bir konuma taşımış oldular. Ermenistan'ın Azerbaycan'a yönelik provokasyonlarından vazgeçmesi, evvelce verdiği taahhütlere uygun davranarak bir an önce barış ve iş birliğine odaklanması burada önem taşıyor. Bizim dileğimiz, bölgemizde yürütülen normalleşme süreçlerinin başarıyla nihayete erdirilmesi ve bölgesel barış ve istikrarın kalıcı olarak sağlanmasıdır."
Tahıl koridoruyla ilgili olarak Rus gemilerine hem garanti verilmemesi hem el konulmasından dolayı Rusya'nın kendi tahıllarını ve gübreyi de çıkartamadığı hatırlatılarak, "Avrupa Birliği yasaklamış, ambargo koymuş ama gübre meselesinde özellikle kendilerine alıyorlar. Asya, Afrika, Latin Amerika ülkelerine hala yasak devam ediyor. Bu kapsamda Rusya'yla özellikle bu gönderilemeyen bölgelere tahıldan bahsettiniz ama gübrenin de gönderilmesi söz konusu olabilecek mi?" sorusuna karşılık Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tabii gerek Rusya'dan gerek Ukrayna'dan gelen her türlü ürün, bu tahıl ürünü olabilir, gübre olabilir, bunların hepsi için biz ilgili ülkeyle muhakkak müzakereleri, görüşmeleri yapıyoruz. Gerek Dışişleri gerek ilgili bakanlar olsun, hepsi muhataplarıyla da görüşmek suretiyle adımlarımızı buna göre atıyoruz. Şu ana kadar adımları böyle karşılıklı müzakereyle, istişareyle attığımız için de henüz böyle ciddi bir falso ortaya çıkmadı. Sayın Putin'le burada yaptığımız görüşmede de bu sürecin aynı ihtiyatla sürdürülmesi konusunda mutabık kaldık."

"2023 içerisinde Akkuyu birinci güç ünitesinin açılışını yapabileceğiz"
"Rusya Federasyonu'nun, KKTC'yi tanıyabileceğine dair bazı yorumlar yapılıyordu, bu konu gündeme geldi mi? Türkiye ile Rusya'nın mevcut iş birliği alanlarını Doğu Akdeniz'de daha da genişletmeleri gibi ilave birtakım adımlar söz konusu olabilir mi? Akkuyu'nun gecikmemesi yönünde sizin de takip ettiğiniz bir süreç vardı. Bu konuda bizimle paylaşabileceğiniz detay var mı?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Kuzey Kıbrıs konusundaki tutumumuzu sadece Rusya'ya değil, tüm uluslararası topluma anlatıyoruz, beklentilerimizi gerekçeleriyle izah ediyoruz. Akkuyu ile ilgili olarak da mutabakat sağlandı. Bu mutabakatla birlikte de şu anda oradaki Türk firması IC ile mutabık kaldılar. Bundan sonraki süreci hızla devam ettirerek 2023 içerisinde de birinci üniteyi inşallah bitirip birinci ünitenin açılışını yapabileceğiz."
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüşmesinde Türkiye'nin, Karabağ ya da Zengezur Koridoru konusundaki tutumu ve Suriye'deki pozisyonunun gündeme gelip gelmediği ve Zirve'de Astana Süreci'ne ilişkin herhangi bir temasın olup olmadığına ilişkin soru üzerine Erdoğan, "Doğrusu Astana Süreci'ni Zirve'de görüşmedik ama muhataplarımla Suriye meselesinin kalıcı çözümüne dair meseleleri ayrıca ele alıyoruz. Karabağ konusunda da tüm bölge ülkelerinin Azerbaycan'ın toprak bütünlüğüne koşulsuz ve güçlü destek vermeleri önemli. 20 Ekim'de Zengilan Havalimanı'nın açılışını yapacağız. İlham Bey bu havalimanının açılışına özellikle zaten bizden tarih aldı ve biz de tarihi verdik. 'Zengilan'ın açılışını yaptıktan sonra da Cebrail'e geçer, inşallah töreni de orada yaparız.' dedi. Mutabık kaldık. Belki bazı liderleri de oraya ayrıca kendisi çağıracak." ifadelerini kullandı.
Liderlerle sohbet ederken çekilen bir fotoğrafın kamuoyunda çok konuşulduğu hatırlatılarak fotoğrafın nasıl oluştuğu sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İlham Bey o koltuğu bana bıraktı, kendisi yandaki koltuğa geçti. Çoğu Rusça bildiği için tercüman da konuştuklarımızı Rusçaya çeviriyordu. Oradaki sohbetimiz tabii hepsinin bayağı hoşuna gitti. Güzel bir anı oldu." dedi.
Bir gazetecinin, söz konusu fotoğrafın, "Masa böyle kurulur" ya da "Diğer masadakiler dağılabilir" şeklinde yansımalarının olduğunu belirtmesi üzerine Erdoğan, "Ama biliyorsunuz bizimki altı kişilik masa değil." dedi.



Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
TT

Hindistan ve Pakistan neden diğer ülkeler gibi savaşmıyor?

Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

AP, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilime dikkat çekerek, iki ülkenin 1947'de İngiltere'den bağımsızlıklarını kazanmalarından bu yana üç büyük çaplı savaşa sahne olduğunu belirtti. İki komşu ayrıca, dünyanın en soğuk ve en yüksek rakımlı savaş alanı olarak tanımlanan bir buzulun tepesindeki çatışma da dahil olmak üzere onlarca çatışmaya tanık oldular.

Son gerginlik, Hindistan'ın Pakistan'ı suçladığı, İslamabad'ın ise herhangi bir dahli olduğunu reddettiği, turistlere yönelik ölümcül bir silahlı saldırının ardından yaşandı.

Hindistan ve Pakistan diğer ülkeler gibi savaşmıyor. Buradaki başat faktör, büyük saldırıları caydırmanın ayırt edici bir aracı ve durum kötüleşse bile çatışmanın kontrolden çıkmayacağının garantisi olan nükleer cephanelikleri.

Ncjxj
 Keşmir'in Pakistan tarafından yönetilen kısmının başkenti Muzafferabad'da Hindistan saldırıları sonucu yıkılan bir caminin yakınında nöbet tutan askerler (AFP)

Hindistan ve Pakistan neden bu şekilde savaşıyor? Çünkü nükleer cephanelikleri birbirlerini yok edebilecek kapasitede.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Pakistanlı güvenlik analisti Seyyid Muhammed Ali şu ifadeleri kullandı: “Pakistan ve Hindistan diğer tarafı defalarca yok etmeye yetecek kadar nükleer silaha sahip. Nükleer silahları, Karşılıklı Garantili İmha (MAD) senaryosu yaratıyor. Her iki ülke de stoklarının boyutunu ve kapsamını diğerine MAD garantisini hatırlatacak şekilde bilinçli olarak geliştirdi.”

Her iki ülke de nükleer kapasitelerini açıklamıyor, ancak her birinin 170 ila 180 arasında kısa, uzun ve orta menzilli savaş başlığına sahip olduğuna inanılıyor. Her iki ülke de bu silahları hedeflerine ulaştırmak için farklı sistemlere sahip.

Ali, cephaneliklerin daha fazla çatışmayı önlemek ve caydırmak için savunma amaçlı bir hamle olduğunu, çünkü ‘iki tarafın da böyle bir savaşı başlatmayı göze alamayacağını ya da bundan bir şey elde etmeyi umamayacağını’ söylüyor.

İlk bakışta öyle gelmeyebilir ama nükleer silahlar karşı tarafa aşırı tepki veremeyeceğini hatırlatır. Ancak cephaneliklerini çevreleyen gizlilik, Pakistan ya da Hindistan'ın nükleer bir ilk saldırıda hayatta kalıp kalamayacağının ve ‘ikinci saldırı kabiliyeti’ olarak adlandırılan misilleme yapıp yapamayacağının belirsiz olduğu anlamına geliyor.

Jfjfj
Pakistan'ın Lahor kenti yakınlarında Hindistan saldırısında hasar gören hükümet sağlık ve eğitim kompleksinin yönetim binası önünde duran arama kurtarma görevlileri (Reuters)

Bu kabiliyet, nükleer gerilime yol açabilecek saldırganlığı önleyerek bir düşmanın ilk saldırı yoluyla nükleer bir savaşı kazanmaya çalışmasını engeller. Bu kabiliyet olmadan, teoride, bir tarafın diğerine savaş başlığı fırlatmasını engelleyecek hiçbir şey yoktur.

Keşmir anlaşmazlığın merkezinde

Hindistan ve Pakistan, her birinin bağımsızlığını kazandığı 1947'den bu yana Keşmir üzerinde hak iddia ediyor ve sınır çatışmaları on yıllardır bölgeyi istikrarsızlaştırıyor.

Keşmir, Hindistan yönetimine karşı direnen silahlı isyancıların bulunduğu, iki ülke arasında bölünmüş tartışmalı bir Himalaya bölgesidir.

Her iki ülke de Keşmir'in bir bölümünü kontrol ediyor. Bölge yoğun bir şekilde askerileştirilmiş bir sınırla bölünmüş durumda.

Ezeli rakipler üç savaşlarından ikisini de Keşmir için yapmışlardır.

Birçok Keşmirli Müslüman, isyancıların bölgeyi Pakistan yönetimi altında ya da bağımsız bir devlet olarak birleştirme hedefini destekliyor.

Hindistan kontrolündeki Keşmir'de yaşanan sınır çatışmaları ve militan saldırıları Yeni Delhi'nin İslamabad'a karşı giderek daha sert bir tutum takınmasına ve onu ‘terörizmle’ suçlamasına neden oldu.

Son çatışmada Hindistan, geçen ay gerçekleşen silahlı katliamla bağlantılı olarak Pakistan destekli militanlar tarafından kullanılan yerleri vurarak Pakistan'ı cezalandırdı.

Geleneksel askeri dengesizlik

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) Askeri Denge Raporu'na göre Hindistan 2025 yılında 74,4 milyar dolar harcamayla dünyanın en büyük savunma harcaması yapan ülkesi ve dünyanın en büyük silah ithalatçılarından biri.

Pakistan ise geçen yıl 10 milyar dolar harcadı. Pakistan, komşusuna kıyasla iki kat daha fazla aktif silahlı kuvvete sahip olan zengin Hindistan'la asla boy ölçüşemez.

Hindistan'ın silahlı kuvvetleri geleneksel olarak Pakistan'a odaklanmış olsa da, mücadele etmesi gereken bir başka nükleer komşusu da Çin. Hindistan, Hint Okyanusu'ndaki deniz güvenliği konusunda giderek daha fazla endişe duyuyor.

Bunlar Pakistan'ın güvenlik modelinde dikkate almak zorunda olmadığı iki faktör.

Pakistan'ın uzun ve dar yapısı, ordunun dış politikadaki büyük rolü ile birleşince silahlı kuvvetlerin hareketli olmasını ve savunmaya öncelik vermesini kolaylaştırıyor.

Tırmanma ve gerilimi azaltma modeli

Ne Pakistan ne de Hindistan diğerine karşı askeri hamlelerini duyurmak için acele etmiyor. Mevcut düşmanlıkların alevlenmesinden de anlaşılacağı üzere, saldırıların ve misillemelerin teyit edilmesi biraz zaman alabilir.

Ancak her ikisi de diğerinin kontrolündeki topraklarda ve hava sahasında operasyonlar yürütüyor.

Bu operasyonlar bazen kontrol noktalarına, tesislere ya da militanlar tarafından kullanıldığı iddia edilen yerlere zarar vermeyi amaçlıyor. Aynı zamanda liderleri kamuoyunun baskısına boyun eğmeye ve yanlış hesaplama potansiyeline sahip bir şekilde karşılık vermeye zorlamak, onları utandırmak veya kışkırtmak da amaçlanıyor.

Bu faaliyetlerin çoğu Keşmir'i Hindistan ve Pakistan arasında bölen Kontrol Hattı boyunca gerçekleşiyor.

Jfjdj
Hindistan ile Pakistan arasındaki Wagah Sınır Kapısı yakınlarında duran Hindistan Sınır Güvenlik Güçleri (AFP)

Bu hattın medya ve kamuoyundan büyük ölçüde izole edilmiş olması, saldırı veya misilleme iddialarının bağımsız olarak doğrulanmasını zorlaştırıyor.

Bu tür olaylar, iki ülkenin nükleer kapasiteleri göz önüne alındığında uluslararası endişeleri arttırmakta, dikkatleri Hindistan ve Pakistan'a ve nihayetinde Keşmir üzerindeki rekabet eden iddialarına geri çekmektedir.

Her iki ülkenin de kaynaklar için rekabet etmesini gerektirecek bir durum söz konusu değil

Pakistan'ın muazzam bir maden zenginliği var, ancak Hindistan'ın bundan faydalanmak gibi bir arzusu yok. Hinduların çoğunlukta olduğu Hindistan ile Müslümanların çoğunlukta olduğu Pakistan arasında temel ideolojik farklılıklar olsa da birbirlerine hükmetmek ya da birbirlerini etkilemek gibi bir amaçları yok.

Keşmir dışında birbirlerinin topraklarında hak iddia etmek ya da hegemonya kurmak gibi bir niyetleri de yok.