İranlılar, protestolarda çok sayıda kurban verilmesine rağmen güvenlik güçlerine meydan okumaya devam ediyorlar

Hamaney, Mahsa Amini adlı genç kadının ölümünden bahsetmezken kadınlar protesto gösterilerinin ön saflarındalar

Dün Tahran’ın merkezindeki bir caddede protestocular tarafından yer yer ateş yakıldı
Dün Tahran’ın merkezindeki bir caddede protestocular tarafından yer yer ateş yakıldı
TT

İranlılar, protestolarda çok sayıda kurban verilmesine rağmen güvenlik güçlerine meydan okumaya devam ediyorlar

Dün Tahran’ın merkezindeki bir caddede protestocular tarafından yer yer ateş yakıldı
Dün Tahran’ın merkezindeki bir caddede protestocular tarafından yer yer ateş yakıldı

İran'da Mahsa Amini adlı genç bir kadının zorunlu başörtüsü yasalarını uygulayan ahlak polisi (İrşad Devriyeleri) tarafından gözaltına alınmasından ölmesinin ardından başlayan rejim karşıtı protestolar devam ediyor. İranlılar, sıkı güvenlik önlemlerine rağmen beş gündür sokaklarda rejimi protesto ediyorlar. İran’daki protesto gösterileri sırasında en az 9 kişi güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybederken gözaltına alınanların sayısı konusunda çelişkili bilgiler geliyor.
Gelişigüzel başlayan protestolar ülke geneline yayılırken, polis güçleri protestocuların şehirlerin merkezine ilerlemesi karşısında şiddeti artırdı. Protestolar sırasında çekilen görüntüler, güvenlik güçleri ve sivil giyimli unsurların protestoculara karşı gerçek mermi kullandıklarını belgeledi. Çevik kuvvet polisi de göstericileri dağıtmak için cop, av tüfeği ve biber gazı kullandı.
Geçtiğimiz hafta Tahran’da ahlak polisi tarafından gözaltına alınan 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ölümü, 'uygunsuz' olarak nitelendirilen kıyafetlerle ilgili endişelere yol açarken ülkedeki özgürlükler ve yaptırımların ağırlığı altında ezilen ekonomisi dahil olmak üzere çeşitli meseleler halk arasında bir öfke patlamasına neden oldu.
Protestolar Çarşamba günü İran’ın başkentindeki Tahran Üniversitesi ve Zehra Üniversitesi'nde başladı. Sosyal medya sitelerinde paylaşılan videolarda, üniversitelerin güvelik görevlilerinin öğrencilerin sokağa inmelerini engellemeye çalıştığı görüldü. Dün yayınlanan bir diğer videoda Tahran’da yüzlerce kişinin ‘Diktatöre ölüm’ sloganları atarak yeniden toplandığı görüldü. Protesto gösterileri, salı akşamı, Tahran Üniversitesi'nin fakülte binalarından birkaç metre uzaklıktaki Fatimi Caddesi'ndeki Tahran Valiliği önünde yoğunlaştı. Tahran'da gece yarısına doğru paylaşılan video kayıtlarında trafik akışının durduğu görüldü.  Tahran Valisi yaptığı açıklamada, yetkililerin ‘daha önce ayaklanmalara katılmış olan ve 700'ünün polis, emniyet ve yargı kurumlarında ciddi kayıtları bulunan’ bin 800 kişinin tespit ettiğini belirtti.


Dün Kasım Süleymani'nin memleketi Kirman'daki pankartını yırtan İranlılar (Twitter)

İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) yakın Tesnim Haber Ajansı’na konuşan Tahran Valisi Muhsin Mansuri, yabancı büyükelçilikleri protestolara dahil olmakla suçladı. Vali Mansuri, “Bazı büyükelçiliklerin ve yabancı misyonların protestolara müdahalesini gözlemledik. Dün gece (salı gecesi) Tahran’daki protesto gösterileri sırasında 3 farklı ülkenin vatandaşlarını gözaltına aldık” dedi.
Bir polis memuru öldürüldü
Çeşitli kaynaklarca açıklanan rakamlara göre beş gündür devam eden protesto gösterileri sırasında ölü sayısı en az 9'a yükseldi. İran'ın resmi haber ajansı IRNA, salı akşamı protesto gösterileri düzenlenen Şiraz kentinde bir polis memurunun öldürüldüğünü ve 4 polis memuru yaralandığını bildirdi.
IRNA’nın haberine göre protestocular ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada bir polis memuru öldü, 4 polis memuru yaralandı. IRNA’nın aktardığı Şiraz Kaymakamı Lütfullah Şeybani’nin açıklamasına göre Şiraz'da 15 gösterici gözaltına alındı.
İran'ın DMO’ya yakın yarı resmi haber ajansı Fars, Kirmanşah kenti savcısı Şehram Kerami, salı günü düzenlenen protesto gösterileri sırasında iki kişinin öldüğünü açıkladı. Savcı Kerami, yaptığı açıklamada, “Kirmanşah'ta dün (Salı günü) çıkan olaylarda maalesef iki kişi öldü. Bunu devrim karşıtı unsurların yaptığından eminiz. Çünkü kurbanların güvenlik güçlerinin kullanmadığı silahlarla öldürüldüğü tespit edildi” ifadelerini kullandı.
Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) DMO'ya yakın Tesnim Haber Ajansından aktardığına göre Kürdistan Emniyet Müdürü Ali Azadi, protestolar sırasında bir kişinin daha hayatını kaybettiğini açıkladı. Salı günü, Kürdistan Valisi İsmail Zari Kuşa, ildeki protestolarda 3 kişinin öldürüldüğünü belirtirken ne zaman öldükleri ile ilgili herhangi bir detay vermekten kaçındı.
Salı akşamı, Kirman şehrinin merkezin bir genç kızın, Tahran'da bir protestocunun ve Kirmanşah şehrinde bir başka göstericinin öldürüldüğü görüntüler yayınlandı. Yetkililer Kürdistan ilinde 3 kişinin öldürüldüğünü söyleseler de yerel Hengaw İnsan Hakları Örgütü 5 kişinin öldüğünü belirtiyorlar. Savcılık ise protestolar sırasında göstericiler, güvenlik güçleri ve o sırada yoldan geçenlerin aralarında bulunduğu 25 kişinin yaralandığını açıkladı.


Dün Zehra Üniversitesi'nde sınıf arkadaşlarıyla başörtüsünü çıkarmış halde ayakta duran bir öğrenci

Hengaw İnsan Hakları Örgütü, İran güvenlik güçlerinin Kirmanşah, Sakkas, Divandare, Dehlan, Urmiye ve Piranşehr şehirlerinde açtığı ateş sonucu en az 7 kişinin öldüğünü belirtti. Protestolar, cumartesi günü İran'ın Kürdistan ilinde düzenlenen Amini'nin cenaze töreni sırasında başladı ve ülkenin birçok yerinde halen devam ediyor. Güvenlik güçlerinin protestolara sert müdahalesi çatışmaların patlak vermesine neden oldu.
Gilan eyaleti polisi, ‘isyan olaylarına’ karışan 68 kişiyi gözaltına aldığını açıkladı. Polis tarafından yapılan açıklamada, isyan olayları devam etmesi halinde mevcut yasal araçların kullanacağı belirtildi. Açıklamada, protestolar sırasında yaşanan olaylarda 43 polis ve Besic unsurunun yaralandığı aktarıldı.  Öte yandan dün Amul şehrinin merkezinde protestocular, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney'in resmini taşıyan dev bir pankartı indirmek için büyük bir reklam panosuna tırmandı.  Salı akşamı İran'ın kuzeyindeki Sari şehrinde bir kişinin belediye binasının cephesine tırmanıp 1979 devriminden sonra Velayet-i Fakih sistemini kuran İran’ın ilk Dini Lideri Humeyni’nin resminin olduğu afişi yırttığı görülen bir video paylaşıldı.
Protesto gösterilerinin ön saflarında kadınlar var
Kadınlar protestolara yoğun bir şekilde katılırken birçoğu başörtülerini çıkarıp, sallıyor, yakıyorlar ve halk içinde saçlarını kesiyorlar. Yaş ortalaması 15 ile 40 arasında değişen protestocuların İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in resimlerini yırttığını videolar, sosyal medyada paylaşılıyor.
Zehra Üniversitesi'ndeki protestolar, kadınlara özel bir üniversite ve sert muhafazakar kanadın nüfuzu altındaki bilim merkezlerinden biri olması nedeniyle ender bir olay olarak nitelendirildi. Protestolar başkentin merkezindeki başta Valiasr Meydanı, Tahran Pazarı, İnkilab Caddesi ve Keşaverz Kavşağı olmak üzere kalabalık bölgelerde yoğunlaşırken protesto çemberi salı akşamı, Karkar Caddesi, Heft-i Tir Meydanı, Kerim Han Zend Meydanı ve başkentin batısındaki en büyük yeraltı metro istasyonlarından biri olarak bilinen Sadıkiye’yi kapsayacak şekilde genişledi.
Meşhed’de güvenlik güçleri kadın çalışmaları profesörü ve yazar Mansura Musevi'yi gözaltına aldı. Basında yer alan haberlere göre güvenlik güçleri, Musevi’nin dizüstü bilgisayarına ve bazı taslaklarına el koydu.
Sosyal medya sitelerinde büyük tepkiye yol açan videolardan biri de Meşhed şehrinde güvelik güçlerinin protestocuları kovalarken bir polis memurunun kadınlara saldırdığı görüntüler oldu.
Tesnim Haber Ajansı’nın güvenlik kaynaklarından aktardığına göre birkaç soğuk silahın(barut ya da diğer patlayıcı maddelerin kullanılması sonucu yangın yahut patlamaya neden olmayan bir silah çeşidi) yanı sıra bazı eylemcilerin üzerinde asit ele geçirildi. Kaynaklar, gözaltına alınan eylemcilerin üzerlerinden çıkan asiti kadınların yüzlerine atmayı planladıklarını belirttiler. İran'da daha önce başörtüsü takmadıkları bahanesiyle birkaç kadın asit saldırısına uğramıştı. O dönem İranlı yetkililer, saldırılardan ‘gafiller’ olarak nitelendirdiği kişileri sorumlu tuttular.
Dini Lider Hamaney ve Cumhurbaşkanı Reisi olaylar karşısında sessiz
İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, çarşamba günü 1980-1988 İran-Irak savaşının yıldönümü münasebetiyle yaptığı 55 dakikalık konuşmasında, geçtiğimiz yıl su kıtlığı nedeniyle sokaklarda yaşanan çatışmalardan bu yana İran'da yaşanan en büyük huzursuzluklardan biri olan protestolara değinmedi.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de 77. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul görüşmelerinde yaptığı 38 dakikalık konuşmasında Mahsa Amini'nin ölümü ve geçtiğimiz cumartesi gününden bu yana İran'ı kasıp kavuran protesto gösterilerinden bahsetmedi.
Öte yandan Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, İran'da kadınlara yönelik sistematik şiddete karşı protestosunu BM kürsüsünde açıklayan ilk lider olurken İngiltere Dışişleri Bakanı James Cleverly AFP'ye yaptığı açıklamada, “İranlı liderler, halkın, gittikleri yoldan memnun olmadığını anlamalı ve başka bir yola yönelmeliler” dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da salı günü İranlı mevkidaşı İbrahim Reisi ile yaptığı görüşmede konuyu gündeme getirdiğini söyledi. Macron, gazetecilerin yönelttiği bir soru üzerine İran Cumhurbaşkanı’na Fransa’nın insan haklarını, özellikle kadın haklarını desteklediğini ve Mahsa Amini’nin ölümünün İran'ın güvenilirliği hakkında şüphe uyandırdığını söylediğini belirtti.
İran reform cephesi ise üstü kapalı olarak Hamaney’den 2009 yılındaki protesto gösterilerinde olduğu gibi sokağa dökülen İranlılarla yüzleşmekten kaçınmasını istedi. Reform Cephesi Sözcüsü Ali Şakuri Rad, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Hamaney’in ‘toplum içindeki gergin atmosfer göz önüne alındığında önemli olan bir konuşma yaptığını’ belirterek “Toplumda neler olup bittiğini ne düzeyde bildiğini bilmiyorum” ifadelerini kullandı. Şakuri Rad, İran'da patlak veren ‘Yeşil Hareket’ protestoları karşısında Hamaney’in destekçilerinin sokaklara döküldüğü 30 Aralık 2009 yürüyüşüne atıfta bulunarak “Ancak yeni bir ‘9D’ yaratmayı düşünmemeliler. Şeffaflık ve güvenilirlik hayat kurtarır” yazdı.
Diğer taraftan İran Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi, Hamaney'e atfedilen ve Konsey Genel Sekreteri Ali Şemhani’ye protestoculara sert bir şekilde müdahale edilmesi emri verdiğine dair sızdırılan bir mektubun gerçekliğini reddetti. Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi’nden yapılan açıklamada, muhalif akımların ülkenin çeşitli şehirlerde düzenlenen protestoları ülkeyi kaosa sürüklemek için halkın duygularını istismar etmeye çalıştıkları söylendi.
Sert muhafazakar çizgideki Hamedan Milletvekili Ahmed Hüseyin Felahi, Yeşil Hareket protestolarının ilk günlerinde başından vurularak öldürülen Nida Ağa-Sultan adlı kadına atıfla Mahsa Amini'nin ölümünün yeni bir Nida Ağa-Sultan vakasına dönüşmesi için hazırlanmış bir senaryo olduğunu söyledi.



Bangladeş eski Başbakanı Halide Ziya'nın cenaze törenine binlerce kişi katıldı

Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
TT

Bangladeş eski Başbakanı Halide Ziya'nın cenaze törenine binlerce kişi katıldı

Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)

Bangladeş’in başkenti Dakka’da, dün hayatını kaybeden eski Başbakan Halide Ziya için bugün parlamento binası çevresinde büyük kalabalıklar toplandı. Ziya, uzun süren bir hastalık mücadelesinin ardından 80 yaşında yaşamını yitirmişti.

Sabahın erken saatlerinden itibaren Dakka ve diğer bölgelerden gelen kalabalıklar, parlamento binasının önündeki Manik Mia Caddesi’ni doldurdu.

ascdfg
Halide Ziya'nın cenaze törenine katılan Bangladeşliler (AP)

Halide Ziya’nın cenaze törenine, ülkedeki farklı bölgelerden gelen vatandaşların yanı sıra Hindistan ve Pakistan’dan da önde gelen isimlerin katılması bekleniyor. Ziya, bugün parlamento binası dışındaki bahçeye, 1981’de askeri darbe sırasında suikasta uğrayan eşinin yanına defnedilecek.

Halide Ziya, eşi vefat ettikten sonra siyasete girdi ve 9 yıl süren, eski bir askeri diktatörü deviren halk ayaklanmasının ardından muhalefetin önde gelen lideri olarak öne çıktı.

Ziya, 1991 yılında ilk kez yapılan genel demokratik seçimlerde ezici bir zafer elde ederek Bangladeş’te parlamenter demokrasinin temellerini attı ve ölümüne kadar Bangladeş Milliyetçi Partisi’nin lideri olarak kaldı.

Sakin kişiliğiyle tanınan Halide Ziya, uzun süreli siyasi rakibi ve eski Başbakan Şeyh Hasina ile güçlü bir rekabet içinde oldu. Hasina, Avami Birliği’nin lideri olarak 15 yıl boyunca ülkeyi yönetmiş, ardından 2024’te büyük bir halk ayaklanmasıyla görevden alınmıştı.

xcdf
Halide Ziya (Arşiv – AFP)

Halide Ziya’nın tabutu, Bangladeş bayrağıyla örtülü şekilde, güvenlik yetkilileri ve parti destekçileri eşliğinde hastaneden evine, ardından cenaze töreninin yapılacağı alana taşındı.

Yetkililer, bugün düzenlenecek cenaze töreninde düzeni sağlamak amacıyla yaklaşık 10 bin güvenlik görevlisi ve asker görevlendirileceğini açıkladı.


Çin, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarına yönelik ‘sorumsuz’ eleştirileri kınadı

Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
TT

Çin, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarına yönelik ‘sorumsuz’ eleştirileri kınadı

Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)
Pekin'deki bir meydanda bulunan dev ekranda, Tayvan çevresindeki Çin askeri tatbikatlarına ilişkin bir haber gösteriliyor. (Reuters)

Pekin bugün, Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarını eleştiren ülkeleri ‘sorumsuz’ olmakla suçladı.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lin Jian, düzenlediği basın toplantısında, “Bu ülkeler ve kurumlar, Tayvan’daki ayrılıkçı güçlerin askeri yollarla bağımsızlık sağlamaya çalışmasına göz yumuyor” dedi.

Lin, “Buna rağmen, Çin’in ulusal egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunmak için yaptığı gerekli ve adil faaliyetleri sorumsuzca eleştiriyorlar. Gerçekleri çarpıtıyor ve doğru ile yanlışı karıştırıyorlar; bu tam bir ikiyüzlülük örneğidir” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Avustralya Dışişleri Bakanlığı, Çin’in Tayvan çevresindeki askeri tatbikatlarını ‘istikrarsızlaştırıcı’ olarak nitelendirerek kınadı ve Pekin’e endişelerini ilettiklerini açıkladı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “Avustralya, herhangi bir eylemin kazara çatışma, yanlış hesaplamalar veya tırmanma riskini artırmasını şiddetle karşı çıkmaktadır” denildi. Ayrıca, “Uyuşmazlıklar diyalog yoluyla çözülmeli, güç veya zorlama ile değil” uyarısında bulunuldu ve tatbikatların ‘bölgesel gerginliği artırma riski taşıdığı’ vurgulandı. Çin, pazartesi ve salı günleri Tayvan çevresinde füze fırlatmaları yapmış, onlarca savaş uçağı ve gemiyi sevk ederek adanın limanlarını abluka altına alan tatbikatlar düzenlemişti. Pekin, Tayvan’ı kendi topraklarının bir parçası olarak görüyor ve gerekirse zorla ilhak edebileceğini belirtiyor. Tayvan Sahil Güvenlik yetkilileri bugün, Çin savaş gemileri ve sahil güvenlik gemilerinin ada çevresinden çekilmeye başladığını ve askeri tatbikatların sona erdiğine dair işaretler alındığını açıkladı.


Trump-Netanyahu görüşmesi: ABD Başkanı’nın müttefikleriyle arası ne durumda?

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
TT

Trump-Netanyahu görüşmesi: ABD Başkanı’nın müttefikleriyle arası ne durumda?

ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD'nin Florida eyaletindeki Palm Beach'te bulunan Trump'ın Mar-a-Lago kulübünde yapılan görüşmenin ardından düzenledikleri basın toplantısında, 29 Aralık 2025 (Reuters)

Elie el-Kuseyfi

ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz eylül ayında gerçekleşen ve Netanyahu’nun Gazze ile ilgili ABD'nin 20 maddelik barış planını onaylamasıyla iki aşama arasında bir dönüm noktası oluşturan toplantı ile pazartesi günü Florida'da gerçekleşen toplantı aynı değildi. Bu son görüşme, iki tamamen farklı aşama arasında net bir kırılma noktası oluşturmazken bölgede yeni bir aşama için teorik ve pratik temeller atmadı. Aksine özellikle Trump’ın yaptığı açıklamalara göre son görüşme, daha ziyade Suriye ve Türkiye ile ilgili, daha az ölçüde de Gazze ile ilgili daha önce açıklanan tutumları yinelemek ve İran'ın nükleer ve füze programları ile ilgili diğer pozisyonları güncellemek için bir fırsat oldu.

Bu yüzden görüşme, özellikle İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaş ve bunun son iki yıldır bölgede yarattığı etkiler sonrasında, bölgesel ve uluslararası değişikliklerden ciddi şekilde etkilenmemiş gibi görünen iki tarihi müttefik arasındaki toplantı geleneğinden sapmadı. Bu durum ne toplantı öncesinde ne de sonrasında bir sorun oluşturdu. Ancak Gazze'deki ateşkesin ardından Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkinin geleceği ve bölgedeki gelişmeleri ve bölgesel çıkarlarını yorumlamalarında görünen farklılıklar sorusu gündeme geldi. Görüşme sırasında, iki lider arasında ve ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir model oluşturabilecek gerçek bir ayrılık belirtisi olup olmadığına dikkat çekildi.

Trump ve Netanyahu’nun eylül ve aralık aylarında gerçekleştirdikleri görüşmeler arasındaki temel fark, Trump'ın bölgedeki müttefiklerine karşı tutumunda yatıyordu.

Florida'daki görüşme, bu soruya ne bir cevap ne de cevabına dair bir ipucu barındırıyordu. Ki bu da bekleniyordu, ancak bu durum, sorunun artık geride kaldığı ve iki ülke arasındaki ilişkilerin önümüzdeki dönemde birçok sorunun ve belki de bazı ‘durumsal’ değişikliklerin konusu olmayacağı anlamına gelmiyor. Toplantı, Trump ve Netanyahu arasındaki ilişkinin niteliği konusunu büyük ölçüde çözmüş olsa da bu ilişki, eylül ayındaki son toplantılarından bu yana geçtiğimiz üç ay içindeki gelişmelerden olumsuz etkilenmiş gibi görünmüyor. Buna karşın Trump gibi bir başkan için çifte öneme sahip olabilecek şahsi düzeydeki ilişki, Gazze'den Suriye ve Türkiye'ye, belki de Lübnan'a ve daha az ölçüde İran'a kadar, iki liderin mevcut sorunlara yaklaşımlarında farklılıklar olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Gazze'de ateşkesin ilan edilmesinin ardından gündeme gelen Netanyahu'nun ‘yerine geçecek kişi’ sorunu, özellikle ABD yönetiminin şu anda onun yerine geçecek halihazırda bir aday olmaması ve Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın açıkça ifade ettiği üzere ‘Bibi’ye (Binyamin Netanyahu’nun lakabı) yönelik bölgesel hassasiyetin en azından şu aşamada Trump'ın ona verdiği desteği yeniden gözden geçirmesine neden olacak bir aşamaya gelmiş gibi görünmemesi sebebiyle ertelenmiş veya gündemden düşmüş gibi görünüyor. Onun varlığı Washington’ın bölgesel stratejisini etkilemediği ve bölgedeki nüfuz ve çıkarların belirlenmesi sürecinin son aşamasına henüz gelinmediği sürece bunun olması beklenmiyor. Dolayısıyla Netanyahu'nun sahneden çekilmesi talebi, yeni bir aşamaya geçiş için acil veya gerekli hale gelmiş değil. Bu da aynı zamanda bölgesel tarafların Washington üzerinde manevra yapma ve baskı uygulama kabiliyetine ve Washington'ın bölgesel müttefiklerinin taleplerini dengeleme ve çıkarlarına göre önceliklerini düzenleme kabiliyetine de bağlı.

sdfrgt
ABD Başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin başkenti Washington'daki Beyaz Saray'da bir araya geldi, 25 Eylül 2025 (Reuters)

Diğer bir deyişle, Trump Netanyahu'yu övüp İsrail'in ateşkes anlaşmasına yüzde 100 bağlı olduğunu söylerken, diğer tarafların bağlılığını sorgulasa da, görüşme Gazze ve bölge genelinde İsrail ve ABD’nin önceliklerindeki farklılıklar hakkındaki önceki sızıntıları yalanlamadı. Ancak aynı zamanda, özellikle Beşşar Esed rejiminin düşmesinde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın rolünü öven Trump, İsrail'in Suriye'den başlayıp Doğu Akdeniz'den geçerek Afrika Boynuzu'na uzanan stratejik bir çatışmaya girdiği bir dönemde, Türkiye'nin Gazze'deki rolünü desteklemeye devam ediyor gibi göründü. Bu da ne iki liderin görüşmesinde ne de ABD ve İsrail'in bölgesel meselelere ilişkin politika ve önceliklerinde önemsiz bir ayrıntı değil. Trump ve Netanyahu’nun eylül ve aralık aylarında gerçekleştirdikleri görüşmeler arasındaki temel fark, Trump'ın bölgedeki müttefiklerine karşı tutumunda yatıyordu. Suriye'den Yemen'e, Akdeniz'den Kızıldeniz kıyılarına kadar bölge ülkeleri arasında eşi ve benzeri görülmemiş bir jeopolitik rekabet varken, Trump bölgedeki müttefiklerine karşı ne tür bir tutum sergiliyor?

Florida

Florida’daki görüşmeyi, Gazze'deki ateşkesin ardından geçtiğimiz üç ayı Amerika ve İsrail'in değerlendirmesi olarak görecek olursak özellikle de Trump, İran'ın nükleer kapasitesini yeniden inşa ettiği ‘kanıtlanırsa’ yeni saldırılarla tehdit ettikten sonra ABD ve İsrail'in şu anda en az anlaşmazlık yaşadığı konunun İran olduğu söylenebilir. İran’ın füze programına gelince Trump, İran'ın nükleer programını kontrol altına almakla aynı önceliği vermeye Netanyahu kadar hevesli görünmüyordu. Trump'ın İran'la ilgili tehditler ve anlaşma arayışları arasındaki tüm açıklamaları, ABD’nin İran sorununa yaklaşımındaki belirsizliği teyit ediyor. Trump, İran'daki ‘başarılarından’ bir kez daha gurur duyduğunu gösterirken, daha da önemlisi, ABD'nin İran'a yönelik saldırılarını ‘Ortadoğu barışı’ ile ilişkilendirdi. Bu, Trump'ın kendisi ve yönetimi için bölgedeki ‘barışın’ önemini vurgulamak ve daha da önemlisi, Nobel Barış Ödülü yolunda şahsi bir başarı olarak görmek için kullandığı yöntemlerden biri.

Daha önce sızdırılan bilgilerde olduğu gibi, özellikle Trump'ın ‘yakında başlaması planlanan’ yeniden inşa sürecinin Hamas'ın tamamen silahsızlandırılmasına bağlı olmadığı yönündeki açıklamasından sonra, ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında bir anlaşmazlık var gibi görünüyor.

Başka bir deyişle, ABD Başkanı Gazze'deki savaşı sona erdirmeye kararlı ve savaşı yeniden başlatmak ya da İsrail'in çatışmayı tırmandırmasına ‘izin vermek’ konusunda hiçbir heves ya da istek göstermiyor. Ancak, anlaşmanın çökmesine yol açmamak kaydıyla, İsrail'in mevcut bombardıman ve saldırılarının hızına da karşı çıkmıyor. Peki ya ikinci aşamaya geçmek? Burada da, daha önce sızdırılan bilgilerde olduğu gibi, özellikle Trump'ın ‘yakında başlaması planlanan’ yeniden inşa sürecinin Hamas'ın tamamen silahsızlandırılmasına bağlı olmadığı yönündeki açıklamasından sonra, ABD yönetimi ile İsrail hükümeti arasında bir anlaşmazlık var gibi görünüyor.

Bu, Netanyahu için çok hassas bir konu, çünkü sağ kanattan ABD yönetimine hiçbir taviz vermemesi yönünde baskı görüyor. Bu baskı, son iki gün içinde anlaşmanın ikinci aşamasının maddelerinden biri olan Refah Sınır Kapısı’nın yeniden açılması meselesinde de açıkça görüldü.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Netanyahu, sınır kapısının açılabileceğini ima ettikten sonra, İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in baskısıyla geri adım attı, ancak bu, özellikle de toplantı öncesinde İsrail ordusuna Gazze'deki durumu sakinleştirmesi talimatı verilmiş olması nedeniyle Florida’daki görüşme öncesinde yapılan bir manevranın parçası olabilir. Ancak Trump, şu anda ABD'nin pozisyonunu iyi yöneten Hamas'a karşı bir şekilde ‘olumlu’ görünse de, net bir takvim belirlemeden ve konuyu yoruma açık bırakarak, Netanyahu ve hükümetini bir dereceye kadar tatmin edebilecek şekilde, Hamas'a silahsızlanması için zaman tanıdı.

frgthy
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, Washington'daki Beyaz Saray'da, 10 Kasım 2025 (AFP)

Bölgede devam eden sert rekabete geri dönecek olursak bu rekabetin eksenleri henüz tam olarak oluşmamış olsa da, özellikle potansiyel ittifaklar açısından, Abraham (İbrahim) Anlaşmaları ve Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve İsrail arasındaki ittifak çerçevesinde İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki kesişimlerinden giderek daha fazla söz edilmeye başladı. Bu durum, Pakistan'ın birden fazla tarafla ortak çıkarları olması nedeniyle konumunun zorlu olduğu bir dönemde, Suudi Arabistan, Türkiye ve Mısır da dahil olmak üzere bu kesişimlerden ve ittifaklardan etkilenen ülkelerin, karşı kesişimler ve ittifaklar kurma girişiminde bulunup bulunmayacağı sorusunu gündeme getiriyor. Ne olursa olsun, Yemen ve Afrika Boynuzu'ndaki gelişmeler, daha geniş bölgesel manzara ve rekabet haritasının önemli bir parçası haline gelmiştir. Bunları Ortadoğu'da, daha spesifik olarak Arap Levant'ta, özellikle de Türkiye-İsrail rekabetinin zirveye ulaştığı Suriye'de yaşananlardan ayırmak artık mümkün değil. Bu da hem Netanyahu hem de Erdoğan ile dostluğuyla övünen ABD yönetimi ve Trump için can sıkıcı bir konu. Trump'ın, Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de işlerin yolunda gideceğini defalarca kez iddia etmesi, bunun gerçekten gerçekleşmesi için yeterli mi? ABD'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi temsilcisinin pazartesi günü İsrail'in Somaliland’i tanıma kararını desteklemesi, ABD'nin Afrika Boynuzu'nda ve belki de Yemen'de İsrail'e karşı taraflı bir tutum sergilediğini gösteriyor. Bu durumda, iki ülke arasındaki çatışmanın Somali, Somaliland ve genel olarak Afrika Boynuzu'na yayılması konusunda ABD'nin nasıl bir tutum sergiliyor?

Washington ve İsrail'in bölgesel meselelerde uzlaşıya varıp varmayacaklarını, yani Washington'ın İsrail'e Suriye'de ateşkes karşılığında Lübnan'da gerginliğin tırmanmasını kabul edip etmeyeceğini tahmin etmek zor.

Trump, Türkiye ve İsrail hakkında söylediklerini, Suriye ve İsrail hakkında da söyledi. Netanyahu'nun Florida'daki açıklamalarından İsrail'in Suriye ve Lübnan meselelerine yaklaşımının tamamen güvenlik temelli olduğu açıkça anlaşılırken, Trump iki ülke arasındaki ilişkilerin ABD'nin planladığı şekilde ilerleyeceğini belirtti. ABD Başkanı, yönetiminin her iki konuyu da ağırlıklı olarak siyasi bir perspektiften ele aldığı bir dönemde, sınır güvenliği ve azınlıkların, özellikle de Dürziler ve Hıristiyanların korunmasının önemini bir kez daha yineledi. Washington, Suriye'de Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın yönetimini desteklemeye devam ediyor. Trump, pazartesi günü yaptığı açıklamada, elbette kendisinin bölgeye ilişkin hesaplamalarında göz ardı edemeyeceği Arap ülkeleri-Türkiye çatışmasında kilit bir figür olduğunu göz önünde bulundurarak, Şara'yı övdü. Washington, Lübnan'da özellikle İsrail ve Lübnan'dan siyasi müzakerecilerle güçlendirildikten sonra, Lübnan'ın güneyindeki ateşkesi izleyen ‘mekanizma’ komitesini artık daha fazla destekliyor. Ancak Lübnan, Suriye ve hatta Gazze'ye göre daha az bölgesel ve uluslararası koruma altında olduğu için ‘zayıf bir nokta’ olmaya devam ediyor. Öte yandan bu, İsrail'in Hizbullah'a daha fazla saldırmayı planlaması halinde bunun ABD'de anlayışla karşılanacağı anlamına gelmiyor. Çünkü ABD'nin Lübnan'daki hesaplamaları, Washington'ın desteğiyle seçilen mevcut cumhurbaşkanı ve hükümeti desteklemeyi gerektiriyor. Şimdiye kadar, bu desteği özellikle de Trump'ın da tekrarladığı gibi, Washington, Lübnan hükümetinin ve desteklediği Lübnan ordusunun Hizbullah'ın silahları sorununu ‘çözme’ konusundaki sınırlarını anlayışla karşıladığını gösterdiğinden sonlandırması için bir neden görünmüyor. Ancak Trump'ın Hizbullah'ın kötü davranışlarına ilişkin yorumları, ABD'nin İsrail'in Hizbullah'a karşı tırmanışına yeşil ışık yakmaya devam edeceğine işaret ediyor.

Burada, Washington ile İsrail arasında bölgesel meselelerde bir takas olacağını, yani Washington'ın Suriye'deki sükunet ve Lübnan'daki gerginlik karşılığında İsrail'i feda edeceğini öngörmenin kolay olmadığını belirtmek gerekir. Bu yaygın bir görüş olmakla birlikte, her bir konunun kendine özgü niteliği ve ABD’nin bölgesel çıkarları bağlamında bu konulara olan ilgisi göz önüne alındığında, birbirinden ayrılamayacak bu iki unsurun bir arada ele alındığı bu görüş tam olarak doğru değil. İsrail'in manevra alanı ve Tel Aviv'in, ABD yönetiminin kesin bir politikası olmayan kırılgan bölgelerde fiili durumu dayatma kabiliyeti küçümsenemez, ancak genel olarak, ‘bir dönüm noktası’ veya ‘tarihi’ olarak nitelendirilemeyecek olan Florida’daki görüşme, bölgedeki mevcut durumun değişmeyeceğini ilan ediyor. Bu durum, ABD yönetimi ile zaman kazanmaya devam eden Netanyahu'yu tatmin edebilir ve aynı zamanda Gazze Şeridi ve bölge ile ilgili tüm vaatlerini tek başına yerine getiremeyen Trump'ı da tatmin eder. Dolayısıyla, savaşın ve barışın olmadığı mevcut durum, Trump için bir nebze rahatlatıcı olmakla birlikte onu verdiği aşırı vaatlerden de kurtarıyor!