Uzmanlara göre, İtalya'da seçimin ardından sağ bir hükümet ortaya çıkacak

AA
AA
TT

Uzmanlara göre, İtalya'da seçimin ardından sağ bir hükümet ortaya çıkacak

AA
AA

Floransa Üniversitesi ve özel LUISS Üniversitesi ortak araştırma merkezi olan İtalya Seçim Çalışmaları Merkezi (CISE) Müdürü Prof. Lorenzo De Sio ve LUISS Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Vincenzo Emanuele, aşırı sağın iktidara gelme ihtimalinin yüksek olduğu İtalya'daki kritik genel seçimi ve oluşması muhtemel sağ hükümetin dış politikasını AA muhabirine değerlendirdi.
De Sio, seçimlerin muhtemel sonuçlarına ilişkin, "En olası sonuç sağın, referanduma gerek kalmadan anayasayı değiştirebilecek üçte iki çoğunluğa sahip olmasa da sağlam bir merkez sağ hükümet çıkarmasıdır." dedi.
Böyle bir hükümetin kurulması halinde İtalyan dış politikasının değişip değişmeyeceği veya ne yönde ilerleyeceğine ilişkin soru üzerine De Sio, "Bu açıdan beklenti, özellikle dış politika ve Avrupa Birliği (AB) ile genel ilişkiler, Avrupa entegrasyon süreci bakımından İtalyan siyasetinin temel koordinatlarında bir devamlılık olması yönündedir." ifadelerini kullandı.
De Sio, bunların dışında bazı ekonomi konuları da olmak üzere göçmenler ve medeni haklar alanlarında daha sağ karakteristiğinde bir yaklaşım göreceklerini kaydetti.
Başbakan olması durumunda aşırı sağcı İtalya'nın Kardeşleri Partisi (FdI) lideri Giorgia Meloni'nin AB ile ilişkilerde "iddialı" bir tutum benimseyebileceğini dile getiren De Sio, "Burada diğer Avrupa ülkeleriyle müzakerelerde İtalya'nın çıkarlarını daha etkili şekilde temsil etmeye çalışacağı kanaatindeyim. Ama benim izlenimim, İtalya'nın AB'nin kilit ortağı olduğu gerçeğinden herhangi bir sapma olmayacağı yönünde." diye konuştu.
NATO ile ilişkiler konusuna da değinen De Sio, Meloni ve partisinin ana muhalefette yer almasına karşın Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna'ya destek konusunda hükümetin kararlarına parlamentoda lehte oy kullandığını hatırlatarak, "Bu açıdan bakıldığında, kanaatimce bu yönde büyük bir değişiklik beklenmemelidir." dedi.
Giorgia Meloni liderliğindeki aşırı sağcı FdI için "post-faşist" değerlendirmelerinin yapıldığı hatırlatılan ve bunun bir risk olup olmadığı sorulan Lorenzo De Sio, "Hayır, ben böyle bir risk görmüyorum. Çünkü aradan geçen 100 yıl önemli ve bunun 70 yılı demokrasiyle geçti. İtalya’da yaşayan vatandaşların belli haklarla yaşama alışkanlıkları var, temsil edildiğinizi görmek gibi. Kendi özerkliğine sahip olmaya alışmış farklılaşmış medeni bir toplum o nedenle böyle bir risk görmüyorum." ifadelerini kullandı.

Kovid-19, savaş ve yüksek enerji maliyetlerinin gölgesinde geçen bir seçim dönemi
LUISS Üniversitesi Siyaset Bilimi Doktor Öğretim Üyesi Vincenzo Emanuele de İtalya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ilk kez sonbaharda seçime gittiğine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu, ülke için yeni bir şey. Çok kısa ve yaza denk gelen bir kampanya dönemiydi. Savaş ve Kovid-19 başta olmak üzere yüksek enerji maliyetleri gibi şu anki hükümete yük olan, gelecek hükümete de yük olacak uluslararası sorunlar sebebiyle kalkışa geçmekte zorlanan bir kampanya dönemiydi. O nedenle partilerin vaatleri daha az güvenilir olarak değerlendirildi. Partiler, önceki kampanya dönemlerine göre tonlarını düşük tutmaya çalıştılar çünkü vadedip sonra vaatlerini gerçekleştirmek mümkün olmayabilir. Bu bakımdan özel bir seçim."
Seçimin sonucuna yönelik iki senaryonun öne çıktığını aktaran Emanuele, "En olası senaryo merkez sağın çoğunluğu alması ve Giorgia Meloni liderliğinde İtalya'nın Kardeşleri'nin zaferi. Bu senaryoda Meloni, İtalya tarihindeki ilk kadın başbakan olabilir. İkinci senaryo ise merkez sağ ittifakın parlamentonun iki kanadından birinde mutlak çoğunluğu elde edemediği durum. Bu olursa 2013 ve 2018'den sonra üst üste 3. kez olacak. 'Hung parliament' yani hiçbir partinin mutlak çoğunluk sağlayamadığı parlamento düzeninin ortaya çıktığı durumla karşı karşıya kalacağız." diye konuştu.
Geçmişteki bağları ve parti logosunda kullandığı sembol sebebiyle Meloni'nin partisinin "post-faşist" olarak tanımlanabileceğini dile getiren Emanuele, "Bazı gözlemciler Meloni'nin kazanması durumunda İtalya’nın faşizm tehlikesine koştuğunu belirtiyor ama bence eğer bir tehlike varsa bunun kamu kaynaklarının idaresine, yüksek faturalara, ülkenin uluslararası arenadaki konumuna ilişkin bütüncül bir tehlike olduğuna inanıyorum." dedi.
Emanuele, dış politikada Meloni'nin özelikle de Ukrayna savaşı konusunda sağ ittifak içindeki ortakları Silvio Berlusconi ve Matteo Salvini'ye göre daha "Atlantikçi" olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"O daha çok Atlantikçi olduğunu gösterdi. Bu savaş meselesinde Berlusconi ve Salvini'den daha Atlantikçi ve başından beri ABD ile iş birliğinden yanaydı. Dolayısıyla bu açıdan kendisini meşrulaştırdı. Ancak AB içinde henüz tam olarak meşrulaştıramadı. Çünkü şu aşamada Fransa ve Almanya liderleri ona olumlu bakmıyor. Meloni'ye karşı belli bir çekingenlik, biraz husumet ve soğukluk var. Ama burada farklı ülkelerle gerçek çıkarlar bağlamında her şeyin aşılabileceğini düşünüyorum."



Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
TT

Birleşik Krallık tarihinde bir ilk: Artık göçmenler yönetiyor

Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)
Britanya, Galler ve İskoçya'nın başbakanları farklı etnik azınlıklardan geliyor (The Independent Arabia)

Galler İşçi Partisi Lideri Vaughan Gething, Galler Bölgesel Başbakanı olarak seçilmesinin ardından dört kurucu ülkeden (İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda) oluşan Birleşik Krallık'ın (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığ) üç ülkesi göçmen kökenli isimler tarafından yönetilmeye başlandı. Gething, Galler'in başkenti Cardiff’te hükümetin dümenine geçerken, Rishi Sunak İngiltere Başbakanı olarak Londra'da, Hamza Yusuf ise İskoçya Başbakanı olarak Edinburgh'da iktidarı ellerinde bulunduruyor.

Babası Güney Galler'den bir veteriner olan 52 yaşındaki Vaughan Gething’in annesi ise Zambiya'da bir kümes hayvanı çiftliğinde çalışıyordu. Eski Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Mandela'nın hikayesi, Gething’i henüz 17 yaşındayken İşçi Partisi'ne katılmasında etkili oldu. Gething, 2011 yılında Cardiff'te meclis üyesi seçilerek siyasi kariyerine başladı.

Cardiff hükümetinde 2013 yılından bu yana çeşitli görevler üstlenen Gething, 2014 yılında Kalkınma Bakan Yardımcılığı, ardından Sağlık Bakan Yardımcılığı, ardından 2016-2021 yılları arasında Sağlık Bakanı olarak görev yaptı. Birkaç gün önce rakibi Jeremy Miles'ı kıl payı mağlup ederek Galler İşçi Partisi'nin lideri olan Gething, 2021 mayısında Mark Drakeford hükümetinin ekonomi bakanlığı görevini üstlenmişti.

Gething, özelde Galler’in genelde ise Avrupa’nın ilk siyahi lideri oldu. Birleşik Krallık tarihindeki bu yeni durum, ‘artık göçmenlerin çocukları ve torunları sahada ve yerel meclislerden hükümete kadar çeşitli siyasi makamlar için ülkenin yerli halkıyla rekabet ediyor’ yorumlarına neden oldu.

Galler’de bir göçmenin başbakan olarak seçilmesinden önce Hint asıllı Budist Rishi Sunak, 2022 yılında İngiltere’nin başbakanlık koltuğuna oturmuştu. Pakistan asıllı bir Müslüman olan Hamza Yusuf ise 2023 yılında İskoçya hükümetinin başına geçti. Böylece Birleşik Krallık'ı oluşturan ülkelerden üçü artık her zaman beyazların seçildiği makamlara partileri tarafından seçilen göçmenlerin getirildiğine tanık oldu.

Birleşik Krallık'ta farklı milletlerden üç ismin iktidara gelmesinin ve göçmenlerin çocuklarının ve torunlarının siyasetin tüm kademelerinde yer almasının yolu açıldı. Yerel halkla belediye ve meclis sandalyeleri için yarışan göçmenlerin çocukları ve torunları, hükümetlerde çeşitli görevler alırken bakanlık görevlerinde bulundular ve iç siyasi sahnede etkili oldular.

Birleşik Krallık'taki dördüncü ülke olan Kuzey İrlanda da liderlik konusunda bir istisnaya tanık oluyor. Kuzey İrlanda tarihinde ilk kez ‘Birleşik İrlanda’ fikrini destekleyen Katolik bir kadın siyasetçi olan Sinn Fein, 2023 yılında Belfast parlamento seçimlerinde rakibi Demokratik Birlik Partisi'nin (DUP) 1998 yılında imzalanan barış anlaşmasının temelini oluşturan güç paylaşımı hükümetine yönelik boykotunu sona erdirmeyi başararak iktidara geldi.