Faysal bin Ferhan’dan İran’a nükleer programında şeffaflık çağrısı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan cuma günü New York’ta THINK Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen foruma katıldı. (Think Research and Advisory)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan cuma günü New York’ta THINK Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen foruma katıldı. (Think Research and Advisory)
TT

Faysal bin Ferhan’dan İran’a nükleer programında şeffaflık çağrısı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan cuma günü New York’ta THINK Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen foruma katıldı. (Think Research and Advisory)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan cuma günü New York’ta THINK Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen foruma katıldı. (Think Research and Advisory)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, ülkesinin İran’ın nükleer silah edinmesi konusundaki endişelerini dile getirirken bölgeye ve uluslararası güvenliğe yönelik tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu.
Prens Faysal bin Ferhan, New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun oturum aralarında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“İran’ın nükleer programından endişe duyuyoruz. İran’ın nükleer silah edinmesinin son derece tehlikeli bir mesele olduğu konusunda netiz. Sadece bölgedeki güvenlik için değil, aynı zamanda uluslararası güvenlik için de tehlikeli. İranlılardan, nükleer programlarının sivil amaçlı olduğuna yönelik ifadeler duyuyoruz ve bunun doğru olmasını umut ediyoruz. Ancak eğer durum buysa, nükleer programlarına yönelik şeffaflığın olmamasını anlamıyorum. Bizim de bir nükleer programımız var ve birçok bir şeffaflık standardına bağlıyız ve programın içeriğini herkesin tam olarak görebilmesi için uluslararası ortaklarımızla birlikte çalışıyoruz. Dolayısıyla, İranlıların herkese güven vermek için şeffaflık yaklaşımını benimsemelerini umuyoruz. Bu yapmazlarsa, niyetleri hakkında birçok soru gündeme gelecektir.”
İran ve Husiler
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Suudi Arabistan Araştırma ve Medya Grubu’na (SRMG) bağlı THINK’in Ortadoğu Enstitüsü ile iş birliği içerisinde düzenlediği forumda, İran’ın Husilere sürekli bir biçimde insansız hava araçları sağladığını söyledi. Faysal bin Ferhan, ülkesinin İran tarafından üretilen insansız hava araçları saldırılarının yaklaşık yüzde 94’ünü engellemeyi başardığını belirtirken bu tehditlere karşı bölge ülkeleri arasındaki iş birliğinin önemini vurguladı. “Birlikte daha iyi çalışabileceğimiz yolları ve sistemlerimizi bölgedeki tehditlerle mücadele etmemizi sağlayacak yönde nasıl hızla geliştirebileceğimizi araştırıyoruz” dedi. Prens Faysal bin Ferhan, insansız hava aracı teknolojisinin gelecekteki savaşlarda önemli bir faktör haline geldiğine dikkat çekerek “Maalesef İran’ın Yemen’deki Husilere ileri teknolojiyle donatılmış insansız hava araçları sağlaması nedeniyle Krallık’taki bizler de çok deneyim kazandık” ifadesini kullandı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan’ın gündeminde Yemen’deki ateşkes de vardı:
“Husilerin ateşkesin uzatılmasını muhtemelen kabul etmeyeceklerine dair işaretler görüyoruz. Bu çok üzücü bir gelişme olur. Zira ateşkes Yemen halkı için şimdiden bazı şeyleri gerçekleştirdi. Husiler Yemen halkı için en iyisinin ne olduğuyla ilgileniyorlarsa, ateşkesi uzatmayı ve kalıcı bir ateşkes anlaşması yapmayı kabul ederler diye düşünüyorum. Şu an yaptıkları tek şey, Yemen hükümetinin karşılayamayacağını çok net bir şekilde bildikleri sonsuz taleplerde bulunmak. Ayrıca mevcut ateşkeste verdikleri taahhütleri de uygulamıyorlar.”
Faysal bin Ferhan ayrıca İran’dan Husilere silah akışının devam ettiğini vurguladı.
Irak
Prens Faysal bin Ferhan, Irak ile ilgili de şu açıklamalarda bulundu:
“Krallık, Suudi şirketlerini Irak’a yatırım yapmaya teşvik ediyor. Zira Irak halkı umutlanıp, işlerin ve fırsatların olduğu kalkınmış bir gelecek görürse, bu Irak’taki durumu istikrara kavuşturmaya ve Irak halkının çıkarlarını umursamayan kişilerin etkisini sınırlayarak siyasi ve ideolojik gündemlerinde ilerleme kaydetmelerini sağlayacaktır. Ülkedeki durumun şu an zor olduğunu biliyoruz. Ancak Irak’ın çıkarları ve ekonomisinin inşası için değişim çağrısı yapan sesler de var. Irak’ın birçok vasfı bulunuyor.”
İsrail ve Filistin
Prens Fausal bin Ferhan, İsrail ile ilişkiler konusunda Krallığın ‘barışla ilgilendiğini’, bununla birlikte istikrarlı bir bölge için tek yolun Filistin krizini çözmek olduğunu ve çözümün ise ‘ancak başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması ile olacağını’ belirtti. Dışişleri Bakanı, bu konuda ilerleme kaydetmek için İsrailliler ve Filistinliler arasında müzakerelere ihtiyaç olduğunu belirterek bu yöndeki her türlü çabayı desteklediğini vurguladığı açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bu gerçekleştirilene kadar, atılan herhangi bir ek adım sürdürülebilir olmayacaktır. Sürdürülebilir barışa ihtiyacımız var ve bunu gerçekleştirmenin tek yolu da bir çözüme ulaşmaktan geçiyor.”
Rusya ve Ukrayna
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Rusya-Ukrayna krizi hakkında yaptığı yorumda, çatışmanın sona erdirilmesi için müzakereler gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. “Bu konuda herkes hemfikir. ABD’den bunu duyduk. Ukrayna’dan da böyle duyduk. O yüzden şimdi diyalogu kurma yolunu bulmamız gerekiyor” dedi. Prens Ferhan, Krallığın krizin başlangıcından bu yana arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu gösterdiğini belirttiği sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, krizin başlamasının hemen ardından hem Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hem de Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’i arayarak yardım teklifinde bulundu.”
Veliaht Prens’in esir alınan kişilerin serbest bırakılmasını sağlamak için çalıştığını belirten Bakan, “İki gün önce, Krallığa varmalarının ardından eve dönüş yolunda olduklarını duyurmaktan mutluluk duyuyorum” ifadelerini kullandı.
Çin
Prens Faysal bin Ferhan, Çin’in Krallık ve ABD için en büyük ticaret ortağı olduğunu vurguladığı açıklamasında şunları söyledi:
“Dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olan Çin ile çalışmak hepimizin çıkarına. Bu nedenle diyalogun devam etmesi önemli. Marjinalleştirme siyasetinde bir artış görüyoruz. Dünyadaki birçok ülke, adil bir şekilde temsil edilmediğini ve çıkarlarının gözetilmediğini düşünüyor. Bu çok tehlikeli ve marjinalleştirme artarsa ​​küresel ekonominin ve uluslararası güvenlik yapısının bozulacağından korkuyoruz. Biz Krallık’ta, halkımız için sürdürülebilir kalkınma ve refaha giden bir yola odaklanmaya karar verdik. Siyasetin dikkatimizi dağıtmasını istemiyoruz. Yatırım, iş birliği ve ilerleme hakkında görüşmek istiyoruz ve uluslararası ortaklarımızın da bunlara odaklanacağını umuyoruz.”



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times