Türkiye'de yaşayan İranlı kadınlar: 43 yıl sonra nihayet sesimizi dünyaya duyurabildik

Ülkelerindeki baskıya dayanamayıp 8 yıl önce Türkiye'ye yerleşen Raha Asvad ve Farzane Farahani'ye göre dış basına yansıyanlar, buzdağının görünen kısmı. İki kadın da ülkelerinin molla rejiminden kurtulacağı günün hayalini kuruyor

İrşad devriyelerine tepki gösteren kadınlar, "Ahlakın polisi mi olur" diye soruyor / Fotoğraf: Twitter
İrşad devriyelerine tepki gösteren kadınlar, "Ahlakın polisi mi olur" diye soruyor / Fotoğraf: Twitter
TT

Türkiye'de yaşayan İranlı kadınlar: 43 yıl sonra nihayet sesimizi dünyaya duyurabildik

İrşad devriyelerine tepki gösteren kadınlar, "Ahlakın polisi mi olur" diye soruyor / Fotoğraf: Twitter
İrşad devriyelerine tepki gösteren kadınlar, "Ahlakın polisi mi olur" diye soruyor / Fotoğraf: Twitter

Mahsa Amini'nin Tahran'da "zorunlu hicap" kuralına uymadığı gerekçesiyle "irşad devriyeleri" tarafından 13 Eylül'de gözaltına alınıp 16 Eylül'de yaşamını yitirdiğinin açıklanması sonrası İran halkı ayaklandı.
Protestolara polisin aşırı güç kullanarak yanıt vermesiyle ülke geneline yayılan olaylarda 10 gün geride kaldı.
20 yaşındaki Hedis Necefi'nin güvenlik güçlerinin açtığı ateşle öldürülmesiyle olaylar daha da büyüdü.
Yaşamını yitirenlerin sayısı 40'ı geçerken, binlerce kişi yaralandı, yüzlercesi ise gözaltına alındı. 
Yaşananların dış basınında yankı bulmaması için internet kısıtlamasına gidilse de işler Tahran yönetiminin umduğu gibi gitmedi ve dünyanın gözü kulağı Tahran'a çevrildi.

Tahran yönetimi ayaklanma girişimlerini bastırır mı?
Kadınların "ikinci sınıf vatandaş" muamelesi gördüğü, güvende olmadığı gerekçesiyle ayaklanan İran halkının geri çekilmeye niyeti yok gibi.
Mahsa Amini'nin öldürülmesiyle bir isyanın fitilinin ateşlendiği, ülkedeki baskının eskisi gibi süremeyeceği ve yaşananların "devrimin ayak sesleri" olduğu yorumları yapılıyor.
Kadınlara baskının yanı sıra ülkedeki hukuksuzluk, yolsuzluk ve ekonomik krizin had safhaya ulaştığı görüşü de hakim.
"1979 devrimi"ni korumak isteyenlerin anayasal bir reform sürecine ihtiyaç duyduğu sıkça dillendiriliyor.
Diğer taraftan, geçmişte de benzer durumların yaşandığı ve sonrasının gelmediği gerekçesiyle bir süre sonra Tahran yönetiminin ayaklanma girişimlerini rahatlıkla bastırabileceğini düşünenler de yok değil.
22 yaşındaki Amini'nin öldürülmesi İran için bir dönüm noktası oldu, orası kesin ancak eylemlerin nereye evrileceğini kestirmek güç.
 
"İran'da ne olursa olsun, kadınsan erkeğe göre yarısı kadar hakkın var!"
Independent Türkçe muhabiri Lale Elmacıoğlu İranlı kadınların neler hissettiğini kendilerinden dinledi.
İki isimle görüşüp ülkelerindeki mevcut durumu ve yakın gelecek öngörülerini sordu.
Bu isimlerden biri, 8 yıldır İstanbul'da yaşayan Raha Asvad oldu.
Aslında onu vatanından ayıran süreç, İran'da halkın ayaklandığı son olaylardan farklı değil.
Kadınlara yönelik baskılardan yıldığını söyleyen 40 yaşındaki Asvad'ın seneler önce Tahran'da yaşadığı bir hadise ise bardağı taşıran son damla olmuş.
Geçirdiği trafik kazası sonrası 2 yıl yürüyemeyen Raha Asvad, kadın olduğu için haklarının verilmediğini, bir kadının sigortadan, bir erkeğin yarısı kadar pay alabildiğini ileri sürdü.
"Zararı hesaplıyorlar ve erkeğin yarısı kadar faydalanabiliyorsun. İran'da ne olursa olsun, kadınsan erkeğe göre yarısı kadar hakkın var" diyen Asvad, başlangıçta İstanbul'daki yaşama adapte olmakta zorlansa da sonradan çok alıştığını ve şimdi hayatındaki en doğru kararlardan birini verdiğini düşündüğünü dile getirdi.

"Dışarıda başını açtın diye öldürülüyorsun"
Bir kadın olarak İran'da gördüğü "değersizliğe" daha fazla tahammül edemediğini öne süren Asvad, başörtüsü kullanmak başta olmak üzere uygulanan "baskıya", "alamadığı haklar" da eklenince soluğu Türkiye'de aldığını söyledi.
Asvad, "Kadınları kapanmaya zorluyor, özgürlüğünü ellerinden alıyorlar. Zorla bu hayatta bir şeyi kabul edemem. Kadınım diye hiç kimse kendi istemediğim şekilde davranmamı isteyemez. Dünyanın hiçbir noktasında bu denli baskı yok. Dışarıda 'saçını açtın' diye öldürülüyorsun. Gencecik bir kızın canını almayı hak sayıyorlar, buna ne hakları var? Bu kızın yaşam hakkı var, ailesi var, sevdikleri var" şeklinde konuştu.

Raha Asvad / Fotoğraf: Rana Asvad

"İnsanlar aşırı öfkeli, korku imparatorluğu yıkıldı"
1979'dan beri İran'da benzer baskıların olduğunu ifade eden Asvad'a göre en büyük fark, halkın artık yaşananlara boyun eğmemesi.
"İnsanlar aşırı öfkeli ve artık korkmuyor, herkes dışarı çıkıyor, gencecik çocuklar, 16-17 yaşındakiler bile. Çünkü böyle bir gelecek istemiyorlar" diyen Asvad, "Korku imparatorluğunun yıkıldığını" savundu.
Raha Asvad'a göre tepki hareketi karşılık buldu ama bir lider eksik. Bu nedenle yaşananlar devrim olamaz çünkü lider yok.

"Dünyaya sesimizi duyurduk"
İki arkadaşının gözaltında olduğunu aktaran Asvad, İran'da olaylar nedeniyle baskının artırıldığını ve dışarıyla iletişimin koparılmaya çalışıldığını, kendisinin de annesine ulaşamadığını ve ülkede internetin kısıtlandığını belirterek, "Bu yaşananların iyi yanı şu, dünyaya sesimizi duyurduk. 43 senedir bu olaylar vardı ama şimdi dünya kayıtsız kalamayacak" ifadelerini kullandı. 

"79 devriminde mollalar geldi, annelerimizi babalarımızı kandırdı"
44 yaşındaki Farzane Farahani de Raha Asvad gibi 8 yıl önce İran'dan ayrılmış biri. 
İş nedeniyle ara sıra Kanada'ya gidip gelen Farahani, önce Ankara'da şimdilerde ise Yalova ve İstanbul'da ikamet ediyor.
"1979 devriminde" mollaların "başörtüsü zorunluluğu, baskı olmayacak" diyerek annelerini, babalarını kandırdıklarını ve bir sene sonra istediklerini zorunlu şekilde yapmaya başladıklarını aktaran Farahani, ülkedeki "ahlak polisleri"yle kadınlara yönelik eziyetin başladığını, şiddetin arttığını ve kendilerinin de İran'dan kaçtığını ifade etti. 

"Buzdağının ucunu görüyor insanlar, bir bilseler kadınlar neler yaşıyor İran'da"
Farahani'ye göre görünenler, gerçekte olanların yanında çölde kum tanesi gibi kalıyor. 
"Mahsa Amini'dan sonra başkalarının da öldürüldüğünü savunan Farahani, şunları kaydetti:
"Bizim kızımız da o yaşta. Çok etkilendik. Mahsa'ya yapılanları anlayamıyoruz. Yalvarmış kardeşi, minibüste Mahsa'nın kafasını defalarca koltuğa çarpmışlar. 'Biz garibanız, Tahran'ı gezmeye geldik' demiş kardeşi ama dinlememişler. Gayet normal giyinmiş, neden öldürüldü? Kürt olduğu için mi? Protestolar boyunca birçok kadını öldürdüler. 3 gece önce Hedis Necefi, 6 mermiyle öldürüldü! Bu nasıl bir düşmanlık? Annelerimiz, babalarımız geçmişte bu insanlara inandıklarına bin pişman. DEAŞ gelseydi bunların yaptığı neyi yapmayacaktı ki? DAEŞ'ten farkları yok. Devrim gelmesin, burası paramparça olur diye korkuttular. Buzdağının ucunu görüyor insanlar, bir bilseler kadınlar neler yaşıyor İran'da."

"Devrimin ayak sesleri geliyor"
İran halkın desteğinin ülke geneline yayılmasından duyduğu mutluluğu dile getiren Farahani, "Bir kadına polis müdahalede bulununca, kadını erkeği hep birlikte karşı çıkılıyor. Devrimin ayak sesleri geliyor. İnsanlar artık polisten korkmuyor" yorumunu yaptı.
Farahani'ye göre yaşananlar İran için bir dönüm noktası. Çünkü bu kez geçmiştekinden farklı. Halk korkup sinmiyor, pes etmiyor ve şöyle söylüyor.

Farzane Farahani / Fotoğraf: Farzane Farahani

"Uçağı vurduklarını günlerce kabul etmemişlerdi, aynısını yapıyorlar"
İran'ın 1,5 yıl önce Tahran-Kiev seferini yapmakta olan 176 kişilik yolcu uçağını "yanlışlıkla" düşürdüğünü açıklamasını hatırlatan Farahani, "Uçağı vurduklarını günlerce kabul etmemişlerdi, yine aynısını yapıyorlar. Yaptıklarını kabul etmiyorlar. Birinden bir eşya emanet alsan, zarar gelse gidip özür dilersin. Gencecik bir kızın canı alınıyor, özür dileyen yok, neden ölmüş, ne olmuş açıklayın? Protesto edenleri dövenlere destek çıkıp, hastaneye ziyarete gidiyorsunuz! Birleşmiş Milletler'in toplantısından dönmüşsün, koşa koşa hastaneye gidiyorsun" sözleriyle tepkisini dile getirdi.

"İnsanlar artık her şeyi göze aldı"
43 senedir İran'da bir şeyin değişmediğini ama artık halkın her şeyi göze aldığını belirten Farzane Farahani, "ahlak polisi" olarak anılan irşad devriyelerine de öfkeli:
"Güzelim İran, bu tarihi ülke, o kültürlü insanlar, irşad devriyeleri denen ahlak polisine mi kaldı? Ahlakın polisi mi olur? Başörtüsü ile ahlak ne alaka? Kim diyor başını örten çok ahlaklı da örtmeyen ahlaksız? Böyle insanlar dini daha mı çok sevdi? Sen kimi irşad ettin? İnsanlar sizi mi sevdi? Artık gideceksiniz!"

"Dünya basını desteğini çekerse, İran'daki herkesin canına okunur"
İran'da kadınların yaşadığı "zulmün" dünyaya duyurulmasında Türkiye, ABD, Kanada, İsveç, Almanya başta olmak üzere pek çok ülkenin desteğine dikkati çeken Farahani, bu destek geri çekilirse İran'daki herkesin birer birer canına okunacağını öne sürdü.

"Hepimiz bekliyoruz, bunlar çekip gitsin de dönelim diye!"
Son olarak eğitimli, maddi durumu nispeten iyi, "kalburüstü" olarak ifade edilen kesimin halihazırda İran'ı terk ettiğini ifade eden Farahani, tam tersi olup destek sonuç verir ve molla düzeni yıkılırsa, kendisi dahil çoğu İranlının vatanına döneceğini savundu:
"Okumuş insanlar, parası olanların çoğu zaten ülkeden gitmişti. Ülke eski dönemine, 43 sene öncesindeki haline dönerse, çoğu İranlı da ülkesine döner. İnsan ailesini, toprağını, hatıralarını, ülkesini özlemez mi? Hepimiz bekliyoruz, bunlar çekip gitsin de dönelim diye! Siz gideceksiniz, bizler döneceğiz!" 



ABD'den tepki çeken plan: 80 bin göçmeni "Amazon gibi" depolayacaklar

ABD Kongresi temmuzda çıkardığı yasayla en az 100 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulabilmesi için 45 milyar dolarlık ekstra bütçe sağlamıştı (AP)
ABD Kongresi temmuzda çıkardığı yasayla en az 100 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulabilmesi için 45 milyar dolarlık ekstra bütçe sağlamıştı (AP)
TT

ABD'den tepki çeken plan: 80 bin göçmeni "Amazon gibi" depolayacaklar

ABD Kongresi temmuzda çıkardığı yasayla en az 100 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulabilmesi için 45 milyar dolarlık ekstra bütçe sağlamıştı (AP)
ABD Kongresi temmuzda çıkardığı yasayla en az 100 bin kişinin gözaltı merkezlerinde tutulabilmesi için 45 milyar dolarlık ekstra bütçe sağlamıştı (AP)

Donald Trump yönetimi, ABD'ye yasadışı yollarla giren göçmenlerin gözaltında tutulması için bir adım daha atıyor.

İç Güvenlik Bakanlığı, büyük sanayi depolarını gözaltı merkezlerine çevirmek için harekete geçti. 

Washington Post'un özel haberine göre yüklenici şirketlere çağrı yapılarak bu işi üstlenmeleri istenecek.

Bu planla toplamda 80 bini aşkın göçmenin elden geçirilecek depolarda tutulması planlanıyor.

Mevcut sistemde hangi tesiste boş yer varsa göçmenler oraya gönderiliyor. 

Yeni planla birlikte 5-10 bin kişi taşıyabilecek 7 dev tesis ya da 1500 kişi kapasiteli 16 merkezden birine hızlıca sevk edilecekler.

Planın savunucuları, yeni planın göçmenlerin daha rahat ve "verimli" bir şekilde sınır dışı edilebilmesini sağlayacağını savunuyor.

Diğer yandan bu plan eleştiri de topluyor. Depoların insanların yaşaması için planlanmadığını vurgulayan insan hakları savunucuları yapılacak tüm değişikliklere rağmen havalandırma, ısıtma, su tesisatı ve hijyende büyük sıkıntılar yaşanabileceğini işaret ediyor. 

National Immigration Project'ten Tania Wolf, göçmenlere insan gibi davranılmayacağını öne sürerek "Daha iyi bir ifade bulamadım ama insanlara sığır muamelesi yapıyorsunuz" dedi. 

ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) Direktör Vekili Todd Lyons'un nisanda düzenlenen bir sınır güvenliği konferansında Amazon depoları örneğini verdiği hatırlatıldı:

Bunu bir iş gibi görmeyi daha iyi becermeliyiz. Prime gibi ama insanlarla yapılanı.

Amerikan gazetesi taslağın nihai halini henüz almadığını ve detayların değişebileceğini bildirdi. 

Washington Post, ay başında ICE'nin 68 bini aşkın göçmeni tesislerinde tuttuğunu ve bunlardan yüzde 48'inin herhangi bir hüküm giymediğini veya suçlamayla karşı karşıya olmadığını belirtti. 

Donald Trump'ın "sınır çarı" diye tanımladığı Tom Homan'ın 2025'te 580 bine yakın kişiyi sınır dışı ettiklerini duyurduğu da anımsatıldı. 

Independent Türkçe, Washington Post, Daily Beast


Myanmar'daki iç savaşta salgın riski: Bulaşıcı hastalıklar sınır tanımaz

Myanmar'da nisanda yaşanan depremlerde, cuntanın sağlık malzemelerinin dağıtımını engellediği öne sürülmüştü (Reuters)
Myanmar'da nisanda yaşanan depremlerde, cuntanın sağlık malzemelerinin dağıtımını engellediği öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Myanmar'daki iç savaşta salgın riski: Bulaşıcı hastalıklar sınır tanımaz

Myanmar'da nisanda yaşanan depremlerde, cuntanın sağlık malzemelerinin dağıtımını engellediği öne sürülmüştü (Reuters)
Myanmar'da nisanda yaşanan depremlerde, cuntanın sağlık malzemelerinin dağıtımını engellediği öne sürülmüştü (Reuters)

Myanmar'daki iç savaş, sıtma ve kolera gibi hastalıkların bölgeye yayılmasına neden olabilir.

New York Times'ın haberine göre, yatırımlarda silahlara öncelik veren cunta yönetimleri tarafından Myanmar sağlık sistemi yıllardır ihmal ediliyor.

Sivil hükümet döneminde hastalık kontrolünde bazı ilerlemeler kaydedilmiş olsa da 2021'de ordunun yeniden iktidarı ele geçirmesiyle bunlar tersine döndü.

UNICEF'e göre Myanmar, hiç aşılanmamış çocukların sayısının en fazla olduğu ülkeler arasında. İç savaşla boğuşan ülkedeki doktorlara göre, boğmaca ve difteri gibi önlenebilir hastalıklar artıyor.

Cunta sağlık sistemini korumadığı gibi hastane ve tıbbi tesislere de saldırıyor.

Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre Myanmar ordusu, bu yıl sağlık tesislerine en az 67 saldırı düzenledi.

Myanmar'ın Bangladeş sınırına yakın bir bölgede isyancıların elindeki 300 yataklı hastanenin bu ay bombalanması sonucu en az 34 kişi hayatını kaybetmişti.

Köylüler ve ayrılıkçı örgütler, hava saldırılarından korunmak için sıtma gibi hastalıkları taşıyan sivrisineklerin istila ettiği ormanlarda saklanıyor. Bazı doktorlar 20 defa sıtma geçiren hastaları tedavi ettiklerini söylüyor.

Ayrıca Myanmar'da 2021'deki darbenin ardından Tayland'da da sıtma vakalarının arttığı belirtiliyor.

Çatışmalar nedeniyle, Myanmar-Tayland sınırındaki Mae Sot kasabasında yer alan Mae Sot Genel Hastanesi'ne giden hasta sayısı yaklaşık yüzde 50 arttı.

Ancak hastane müdür yardımcısı Dr. Rojanasak Thongkhamcharoen, gelen Myanmarlı hastaları tedavi etmekten başka seçenekleri olmadığını belirtiyor:

Myanmar'daki sağlık durumunu önemsemezsek, çocuk felci gibi uzun süredir görülmeyen hastalıkların yeniden ortaya çıkmasıyla karşılaşabiliriz. Bulaşıcı hastalıklar sınır tanımaz.

Tayland-Myanmar sınırında çalışan epidemiyolog Dr. Voravit Suwanvanichkij de şu uyarıları paylaşıyor:

Bu kriz insanları geceleri uykusuz bırakmalı. Myanmar'ın çoğu epidemiyolojik bir kör noktaya dönüştü.

Ülkede nisanda yaşanan  7,7 ve 6,4 büyüklüğündeki iki depremde 3 binden fazla kişi hayatını kaybetmiş, halihazırda zaten yetersiz olan sağlık sistemi de iflasın eşiğine gelmişti.

Independent Türkçe, New York Times, Think Global Health


Güney Asya devi, Silikon Vadisi’nin hedefinde: 70 milyar dolarlık yatırım yapılacak

Microsoft CEO'su Satya Nadella, Başbakan Narendra Modi'yle ocak ayında Yeni Delhi'de görüşmüştü (Narendramodi.in)
Microsoft CEO'su Satya Nadella, Başbakan Narendra Modi'yle ocak ayında Yeni Delhi'de görüşmüştü (Narendramodi.in)
TT

Güney Asya devi, Silikon Vadisi’nin hedefinde: 70 milyar dolarlık yatırım yapılacak

Microsoft CEO'su Satya Nadella, Başbakan Narendra Modi'yle ocak ayında Yeni Delhi'de görüşmüştü (Narendramodi.in)
Microsoft CEO'su Satya Nadella, Başbakan Narendra Modi'yle ocak ayında Yeni Delhi'de görüşmüştü (Narendramodi.in)

Amazon, Microsoft ve Google gibi teknoloji devleri Hindistan'a büyük yatırım taahhütleri verdi.

Washington Post'un haberine göre Silikon Vadisi şirketleri, ekimden bu yana Hindistan'da toplam 67,5 milyar dolarlık yatırım yapma sözü verdi. Taahhütlerin yüzde 80'i bu ay açıklandı.

Yatırımların büyük kısmı, yapay zeka destekli sohbet botlarının işlemesini sağlayan devasa veri merkezlerinin inşası için kullanılacak.

Hindistan'daki yazılımcılar için eğitim programları ve küçük işletmeler arasında yapay zeka kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla yatırımlar da yapılacak.

ChatGPT'nin yaratıcısı OpenAI ve rakibi Claude'un üreticisi Anthropic, bu yıl Hindistan'da ofisler açtı.

Microsoft CEO'su Satya Nadella ve Intel CEO'su Lip-Bu Tan gibi isimler de bu ay Hindistan Başbakanı Narendra Modi'yle bir araya gelip, yapay zeka ve yarı iletken çip üretimiyle ilgili konuları ele aldı.

Güney Asya ülkesi, şubatta uluslararası bir yapay zeka zirvesine ev sahipliği yapmaya da hazırlanıyor. Hindistan hükümetine göre bu, Küresel Güney'de düzenlenen ilk uluslararası zirve olacak.

Analizde, 1 milyardan fazla internet kullanıcısına sahip Hindistan'ın teknoloji devleri için "kazanılması gereken bir pazara" dönüştüğü ifade ediliyor.

Amerikan finansal hizmet şirketi Wedbush Securities'den Dan Ives, "Silikon Vadisi'nde herkes Hindistan'da büyük bir rekabetin başladığını biliyor" diyor.

Microsoft, Hindistan'da 17,5 milyar dolarlık yatırım yapacağını 9 Aralık'ta duyurmuştu. Firmanın Asya'daki en büyük yatırımı kapsamında, Hindistan'ın Haydarabad şehrinde devasa bir veri merkezi kurulması planlanıyor.

Google da büyük bir veri merkezi için 15 milyar dolarlık yatırım yapacağını ekimde açıklamıştı.

Öte yandan çevreciler, ciddi miktarda enerji ve su gerektiren veri merkezlerinin, halihazırda kaynak sıkıntısı çeken Hindistan için uzun vadede kıtlık gibi sorunlar yaratabileceğine işaret ediyor.

Ekonomistler de yapay zekanın yaygın olarak benimsenmesinin ülkedeki işgücü piyasasını altüst edebileceği uyarısında bulunuyor.

Independent Türkçe, Washington Post, New York Times