Abbas ve Gantz telefon görüşmesi gerçekleştirdi

Görüşme, mevcut halin kötüleşmesi ve güvenlik iş birliğine geri dönüş talebi sürecinde yapıldı.

Filistin Devlet Başkanı Abbas, Birleşmiş Milletler Genel Kurul'un son toplantısında konuşma yaptı.(Reuters)
Filistin Devlet Başkanı Abbas, Birleşmiş Milletler Genel Kurul'un son toplantısında konuşma yaptı.(Reuters)
TT

Abbas ve Gantz telefon görüşmesi gerçekleştirdi

Filistin Devlet Başkanı Abbas, Birleşmiş Milletler Genel Kurul'un son toplantısında konuşma yaptı.(Reuters)
Filistin Devlet Başkanı Abbas, Birleşmiş Milletler Genel Kurul'un son toplantısında konuşma yaptı.(Reuters)

İsrail hükümetinin Filistin yönetimine ‘İran'ın Batı Şeria'da kaosu yaymayı amaçlayan faaliyetleri’ hakkında ilettiği mesajların ardından Tel Aviv'den bir siyasi kaynağın aktardığı bilgilere göre Savunma Bakanı Benny Gantz, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas' ile telefonda bir görüşme gerçekleştirdi. Gantz, kaosun yayılması girişimlerini durdurmak için iki taraf arasındaki güvenlik iş birliğini yeniden sağlamayı talep etti.
Resmi Filistin Haber Ajansı, telefon görüşmesinin Gantz'ı tebrik etmek için gerçekleştiğini aktarırken İsrailli bir yetkili, görüşmenin nispeten kısa olduğunu ancak iki tarafın Batı Şeria'daki güvenlik durumu ve güvenlik iş birliğinin güçlendirilmesini konuştuğunu belirtti. Gantz’ın Abbas'tan artan gerilimi durdurmasını istediğini kaydetti.
İsrailli kaynaklar, Abbas'ın  Gantz’ı İbrani Yeni Yılı vesilesiyle tebrik etmek için pazartesi günü aradığını ve Gantz'ın görüşmeyi Abbas'ı ‘iki halkın çıkarı için güvenlik iş birliğini eski haline getirmeye’ çağırmak için kullandığını aktardı. İsrail Savunma Bakanlığı’na göre Gantz, Abbas ile Oslo Anlaşması açısından Yahudiye ve Samiriye'deki güvenlik durumunu, yasa ve düzenin korunmasını ve Filistin Yönetimi'nin A Bölgesi üzerindeki kontrolünün güçlendirilmesini sağlamak için güvenlik iş birliğinin güçlendirilmesi gereğini görüştü.
Filistin Devlet Başkanı, işgal altındaki Filistin topraklarındaki gerginliğin nedeninin İsrail'in günlük olarak devam eden toplu tutuklama kararlarından, yerleşimci milisleri saldırılar gerçekleştirmeye teşvik etmeye, hatta yerleşim projeleri başlatmaya ve Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırılara ve avlularında Yahudi dualarının dayatılmasına kadar vatandaşlara karşı uyguladığı sert tavırlardan kaynaklandığını vurgulayarak bu talebi reddetti.
Ancak Gantz, ‘İsrail ordusuna ve yerleşimcilere yönelik Filistin terör eylemlerinde önemli bir artış olduğu ve bu durumun orduyu büyük ölçüde varlığını hissettirmeye ve bu operasyonların uygulanmasını engellemek için örgütlerin peşine düşmeye zorladığı’ uyarısında bulundu. İsrailli kaynağa göre konuşma samimi bir şekilde gerçekleşmesine rağmen içeriği ‘sağırların konuşması’ gibiydi.
İsrail ordusunun, ‘İslami Cihad ve Hamas'ın İsrail'deki siyasi krizi fırsata çevirmeyi planlayan birçok hücresini tespit etme’ bahanesiyle İsrail ve yerleşim birimleri içinde operasyonlar yürütmek için bu yılın başından bu yana Filistin topraklarındaki baskıyı büyük ölçüde artırdığı biliniyor. Gantz, güçlerinin son üç ayda iki binden fazla Filistinliyi tutuklamasıyla övünüyor.
Ancak gözlemciler bu girişimi ‘ortak düşman Benjamin Netanyahu'ya karşı savaşta Naftali Bennett ve Yair Lapid başkanlığındaki Değişim Hükümeti'nin konumunu güçlendirmek için ordunun desteğini almak’ olarak değerlendirdi. Birçok eski İsrailli yetkili, yazar ve uzman bu uygulamalara karşı uyarıda bulunarak Filistinlilerin İsrail operasyonları karşısında boyun eğmeyecekleri ve sakinleşmeyecekleri, hatta onlara karşılık verecekleri için İsrail'in  umduğunun tam tersinin gerçekleşebileceğini kaydettiler. Mevcut hükümet koalisyonu düşene ve Netanyahu, Itamar Ben Gvir ve Bezal Smotrich gibi aşırı sağ partilerden bakanlar iktidara dönene kadar, içlerinden birinin Kudüs veya Tel Aviv'de büyük bir operasyon yürütmeyi başarmasının durumun kötüleşmesi için yeterli olduğu vugrulandı.

İran’ın parmağı
Tel Aviv'den siyasi kaynaklar, hükümette Filistin yönetimi ile temasların dosyasını ele alan ve geçen yıl Abbas ile üç kez görüşen Gantz'ın geçtiğimiz günlerde Abbas’a üst düzey generallerden oluşan bir heyet gönderdiğini ve kendisine “Batı Şeria'daki mevcut kaos, İran'ın arkasında olduğu Hamas'ın planının bir parçası ve İsrail'le durumu hem İsrailliler hem de Filistinliler aleyhine fırsata çevirmeyi amaçlıyor" dediğini aktardı.
Kaynaklar, Gantz heyetinin Abbas'ı bu planın Abbas döneminden sonra ve belki de ondan önce Filistin yönetimini yıkmayı hedeflediği konusunda uyardığını doğruladı. Abbas'ı planı bozmanın İsrail ve Filistin yönetiminin ortak çıkarı olduğuna ikna etmeye çalıştılar ancak Abbas buna "İsrail uygulamaları Filistin güvenlik servislerinin ellerini bağlayan ana unsurdur" yanıtını verdi.
Geçen hafta sonu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünde iki devletli çözüme ve aralarındaki tam ayrılığa desteğini ifade eden İsrail Başbakanı Yair Lapid ile açıklamayı memnuniyetle karşılayan ancak Lapid'den kararını fiilen kanıtlamasını ve derhal müzakerelere başlanmasını isteyen Filistin Devlet Başkanı arasında heyecan verici bir tartışma yaşandı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Abbas o sırada İsrail'in ‘Oslo anlaşmasını ortadan kaldırdığını ve iki devletli çözümü yok etmeye çalıştığını’ söyledi. “Artık konuşabileceğimiz bir İsrailli ortak yok" ifadesini kullandı.

Hamas ve diğer grupların tepkisi
Hamas, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz'ı İbrani Yeni Yılı vesilesiyle kutlaması sebebiyle tepki göstererek yaşananları ‘Filistin halkının duygularını kışkırtmak’ olarak nitelendirdi. Hamas Sözcüsü Hazım Kasım şu açıklamada bulundu:
"Siyonist savaş bakanına yapılan bu tebrik, işgal ordusunun koruması altındaki Mescid-i Aksa'ya yönelik saldırıların artmasıyla ve Batı Şeria'da halkımıza yönelik cinayetlerin hız kazanmasıyla aynı zamana denk geldi. Halihazırdaki durum, Filistin yönetiminin kendi tarafının rızası dışında Twitter mesajı atmakta ısrar etmesini yansıtıyor ve bu davranış Filistin halkından kimseyi temsil etmiyor.”
Abbas'ın Gantz ile önceki görüşmelerinin diğer Filistinli örgütler tarafından reddedilmesine sosyal medyadaki aktivistlerin de katılmasına rağmen, Kudüs ve Batı Şeria'daki gerginliklerin ortasında gelen çağrı ve Abbas'ın bu çağrı öncesinde Birleşmiş Milletler'de İsrail hükümetine saldırması dikkat çekti. Abbas yaptığı konuşmada 181 ve 194 sayılı kararların uygulanması çağrısında bulunarak "Barış yapacak İsrailli bir ortak yok" dedi ve Filistin Devleti'nin Birleşmiş Milletler'e tam üyeliğini talep etmeye devam ettiğini vurguladı.
Gantz, Abbas'a "İki devletli çözüm şu anda masada değil ve yakın gelecekte de mümkün görünmüyor" diyerek yanıt vermişti. Gantz, şu an çatışmayı azaltma fikrine inanıyor. Gantz, Abbas ile görüşmesinden bir gün önce şu açıklamayı yapmıştı:
“Meseleye pragmatik yaklaşmalıyız, kalıcı bir anlaşmaya varmalıyız. Bu yüzden çatışmayı mümkün olduğunca azaltmak için zamana ihtiyacımız var. Bu, altyapıyı geliştirerek, ekonomiyi iyileştirerek ve stratejik bir kamu söylemi ile yapılabilir. Biz bu çatışmanın yoğunluğunu azaltacak ve olayların esiri olmayacağız. İsrail vatandaşlarının çoğunluğu Filistinlileri yönetmemizi istemiyor. Filistin yönetimini güçlendirmemiz önemlidir. O ne kadar güçlü ve özerk olursa İsrail de o kadar Yahudi ve demokratik olacaktır."



Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
TT

Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için ABD tarafından sunulan Güneşin Doğuşu Projesi, kapsamlı Arap planını geciktirecek mi?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki yıkılmış binaların enkazı arasında yürüyen Filistinli bir adam (AFP)

ABD kaynaklı sızıntılar, Gazze Şeridi’nin bir bölümünün yeniden inşasına yönelik Güneşin Doğuşu Projesi adlı bir planın hazırlandığına işaret etti. Planın, ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner’ın liderliğindeki bir ekip ile ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Bu gelişme, Gazze’de ateşkes anlaşmasının şu aşamada tıkanan ikinci safhasının en önemli unsurlarından biri olan ‘kapsamlı Arap planının’ hayata geçirilmesinde yaşanan aksaklıklar sürerken gündeme geldi.

Söz konusu ABD planı, Mısır’ın Washington ile ortaklaşa Gazze Şeridi’nin tamamının yeniden inşasının finansmanı için bir konferans düzenlemeyi değerlendirdiği bir dönemde ortaya çıktı. Kasım ayı sonunda ertelenen bu girişime ilişkin olarak Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, bunun ‘Mısır ve Arap dünyasının reddine rağmen Filistinlilerin yeniden yerinden edilmesine yönelik planların geri dönüşü’ anlamına geldiğini savunuyor. Uzmanlara göre bu durum üç olası senaryoyu gündeme getiriyor: ABD’nin kısmi planının Filistin’in Refah bölgesinde uygulanması ve Arap planının ertelenmesi; iki planın yerinden etme olmaksızın birleştirilmesi; ya da ateşkes anlaşmasının tamamlanamaması nedeniyle her iki planın da askıya alınması.

ABD’de yayımlanan Wall Street Journal gazetesi cuma günü yayımladığı haberinde, Kushner ve Witkoff tarafından hazırlanan ve Güneşin Doğuşu Projesi olarak adlandırılan planın, yabancı hükümetler ve yatırımcıların iş birliğiyle Gazze’nin enkazını gelecekte bir sahil destinasyonuna dönüştürmeyi hedeflediğini yazdı. Planda, Gazze halkının ‘çadırlardan lüks dairelere’ ve ‘yoksulluktan refaha’ taşınmasından söz edilirken, yeniden inşa süresince yerinden edilmiş yaklaşık iki milyon Filistinlinin nerede yaşayacağına dair net bir bilgi yer almadı.

Taslak metne göre projenin toplam maliyetinin on yıl içinde 112,1 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. ABD’nin bu süre zarfında ‘önerilen tüm çalışma alanları’ için hibe ve borç garantileri sağlamayı taahhüt edeceği ifade ediliyor. Ancak gazeteye göre, yeniden inşa sürecinin Hamas’ın silahsızlandırılması ve tüm tünellerin imha edilmesi şartına bağlanması, projenin önündeki en büyük zorluklardan biri olarak öne çıkıyor.

Yeniden imarın dört aşamada gerçekleştirilmesi planlanıyor. Çalışmaların güneyde Refah ve Han Yunus’tan başlaması, ardından orta kesimdeki mülteci kamplarına ve son olarak Gazze kentine doğru ilerlemesi öngörülüyor. ‘Yeni Refah’ başlığını taşıyan bölümlerden birinde, bu bölgenin Gazze’de ‘yönetim merkezi’ haline getirilmesi ve 500 binden fazla kişiye ev sahipliği yapması tasarlanıyor. Söz konusu şehirde 100 binden fazla konut, 200’ü aşkın okul, 75’ten fazla sağlık tesisi ile 180 cami ve kültür merkezinin yer alması planlanıyor.

Bu sızıntılar, Yediot Aharonot gazetesinin internet sitesinin yaklaşık sekiz gün önce bir İsrailli yetkiliye dayandırdığı açıklamaların ardından geldi. Haberde, Tel Aviv’in ABD’nin talebi üzerine Gazze Şeridi’ndeki enkazın kaldırılmasının maliyetini üstlenmeyi ve bu büyük mühendislik operasyonunun sorumluluğunu almayı prensipte kabul ettiği, yeniden imar amacıyla da Gazze’nin güneyindeki Refah’ta bir bölgenin tahliyesine başlanacağı aktarılmıştı.

fr
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinin önünde yemek almak için kabıyla birlikte bekleyen yerinden edilmiş bir Filistinli çocuk (AFP)

21 Ekim’de İsrail’de düzenlenen bir basın toplantısında konuşan Jared Kushner, İsrail ordusunun kontrolü altındaki bölgelerde Gazze’nin yeniden inşasının ‘titizlikle planlandığını’ söyledi. Kushner, “İsrail ordusunun kontrolündeki alanlarda, güvenliğin sağlanması hâlinde inşaata başlanması için şu anda değerlendirmeler yapılıyor. Bu bölgeler, Filistinlilere gidecekleri, çalışacakları ve yaşayacakları bir yer sunmak amacıyla ‘Yeni Gazze’ olarak tasarlanıyor” dedi. Kushner, Hamas’ın kontrolü altındaki bölgelere ise yeniden imar için herhangi bir fon ayrılmayacağını vurguladı.

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Reha Ahmed Hasan, Trump’ın barış planının en başından itibaren ABD ve İsrail’e daha geniş bir hareket alanı tanıdığını belirterek, Washington’ın gündeme getirdiği yeniden imar planının ‘Filistinlilerin bir kez daha yerinden edilmesi hedefini gerçekleştirmeye yönelik bir girişim’ olduğunu savundu.

Filistinli siyasi analist Abdulmehdi Mutava, Güneşin Doğuşu Projesi’nin, ABD’nin Gazze nüfusunun kısmen yerinden edilmesi fikrinden vazgeçmediğini gösterdiğini ifade ederek, planın İsrail’in güvenliğini önceleyen ve gayrimenkul yatırımlarına dayanan bir yaklaşım içerdiğini dile getirdi.

Wall Street Journal’a göre, Güneşin Doğuşu Projesi’ni inceleyen bazı ABD’li yetkililer, planın uygulanabilirliği konusunda ciddi şüpheler taşıyor. Yetkililer, Hamas’ın silahsızlanmayı kabul etmesinin zor olduğunu, bunun gerçekleşmesi hâlinde bile ABD’nin, savaş sonrası bir bölgenin yüksek teknolojiye sahip kentsel bir alana dönüştürülmesinin maliyetini üstlenecek zengin ülkeleri ikna edip edemeyeceğinin belirsiz olduğunu kaydediyor.

Bu şüphelere paralel olarak ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, cuma günü yaptığı açıklamada, “İki ya da üç yıl içinde yeni bir savaş çıkacağına inanılıyorsa, kimseyi Gazze’ye yatırım yapmaya ikna edemezsiniz” dedi. Rubio, uzun vadeli yeniden imar ve insani destek için bağışçıların bulunacağına dair güçlü bir güven taşıdıklarını da sözlerine ekledi.

Reha Ahmed Hasan ise Rubio’nun, Hamas’ın silahsızlandırılması konusunda İsrail’in söylemini tekrar ettiğini belirterek, ‘istikrar güçlerinin konuşlandırılması ve Hamas’ın silahsızlandırılması gibi yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçmenin zor olduğunu’ ifade etti.

ABD kaynaklı bu sızıntılar, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, yaklaşık 17 gün önce Berlin’de Alman mevkidaşı Johann Wadephul ile düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamaların ardından geldi. Abdulati, “Yeniden imar konferansı için ABD ile ortak bir başkanlık oluşturulması konusunda istişarelerde bulunuyoruz ve ortaklarla iş birliği içinde bu konferansın en kısa sürede yapılması için uygun bir tarih üzerinde uzlaşmayı umuyoruz” demişti.

dfgt
Han Yunus'taki bir yardım kuruluşunun aşevinden sıcak yemek almak için toplanan yerlerinden edilmiş Filistinliler (AFP)

Bunun ardından Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, kısa süre önce Doha Forumu’nda düzenlenen bir oturumda, “Filistin halkını desteklemeyi sürdüreceğiz, ancak başkalarının yıktığını yeniden inşa etmeyi finanse etmeyeceğiz” dedi. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, söz konusu Katar açıklamalarını, ‘Washington’a İsrail’i çekilmeye zorlaması ve yeniden imar sürecini başlatması yönünde bir baskı’ olarak değerlendirdi.

Kahire’nin kasım ayı sonunda düzenlemesi planlanan Gazze Şeridi’nin yeniden imarına ilişkin konferans ise gerekçe açıklanmaksızın ertelenmişti. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf, geçtiğimiz ayın sonunda Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, konferansın ertelenme nedenine ilişkin bir soruya yanıt olarak, Kahire’nin ‘Gazze Şeridi’nde erken toparlanma ve yeniden imar konferansının başarılı olması için bölgesel ve uluslararası ortaklarla uygun ortamı hazırlamak üzere çalıştığını’ ifade etmişti.

Reha Ahmed Hasan, ABD tarafından gündeme getirilen planların ‘kapsamlı Arap yeniden imar planı’ çerçevesindeki süreci geciktirebileceği görüşünü dile getirerek, yeniden imar konferansının aksamasını birinci aşamanın tamamlanmaması ve İsrail’in çekilmemesiyle ilişkilendirdi. Yeni yeniden imar planına ilişkin olası senaryoları değerlendiren Hasan, Filistinlilerin yerinden edilmemesi şartıyla Arap ve ABD planlarının birleştirilebileceğini söyledi.

Abdulmehdi Mutava ise yeniden imarın geleceğine dair üç ihtimal üzerinde durdu. Mutava’ya göre, ABD planının tek başına hayata geçirilmesi ve kapsamlı Arap planının ertelenmesi, ya da birinci aşamanın tamamlanmaması nedeniyle sürecin tıkanıklığının sürmesi ve her iki planın da uygulamaya geçememesi olasılıklar arasında yer alıyor.


İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
TT

İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’da düzenlediği saldırılarda 5 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)
Filistin sivil savunma ekipleri, Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin cenazelerini aramak için Han Yunus’taki bir evin enkazını kaldırıyor (EPA)

Gazze Şeridi’nin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde İsrail ordusunun bugün (pazar) sabah saatlerinde düzenlediği hava saldırısında üç Filistinli yaşamını yitirdi. Batı Şeria’da ise iki Filistinli, İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldü.

Filistin resmi ajansı WAFA’nın sağlık kaynaklarına dayandırdığı habere göre Şucaiyye’de İsrail insansız hava aracının sivillerin bulunduğu bir topluluğu hedef alması sonucu bir kişi hayatını kaybetti.

Aynı kaynaklar, İsrail savaş uçaklarının Mansura Caddesi üzerindeki Şeva akaryakıt istasyonu yakınında iki sivili öldürdüğünü bildirdi.

Bu ölümlerle birlikte, 11 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasından bu yana can kaybı 404’e, yaralı sayısı ise 1108’e yükseldi.

Öte yandan İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyinde yürütülen operasyonlarda iki Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

Kuzeydeki Kabatiya bölgesinde bir Filistinli gencin askerlere taş attığını belirten ordu, askerlerin ateş açtığını ve gencin öldüğünü açıkladı. Ramallah’taki Filistin Sağlık Bakanlığı, hayatını kaybeden kişinin 16 yaşında olduğunu belirtti.

Diğer yandan Silat el-Harithiya bölgesinde bir Filistinlinin askerlere el yapımı patlayıcı attığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. Filistin Sağlık Bakanlığı, 22 yaşındaki gencin göğsünden vurularak öldüğünü açıkladı.

Gazze Savaşı’nın Ekim 2023’te başlamasının ardından Batı Şeria’daki gerilim belirgin şekilde yükseldi. İsrail ordusu bu süreçte, bölgede faaliyet gösteren silahlı gruplara karşı operasyonlarını yoğunlaştırdı.

Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre, son iki yılda Batı Şeria’da 1030 Filistinli öldürüldü; bunların 235’i yalnızca bu yıl içinde gerçekleşti.


Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
TT

Iraklı gruplar, silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısına katıldı

Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)
Bağdat'taki Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) unsurları tarafından düzenlenen bir tören (DPA)

Iraklı milis gruplarının liderleri son günlerde silahların devletin elinde sınırlandırılması çağrısı yapmaya başladı. Bu gelişme, yerel düzeyde sürpriz, soru işaretleri ve eleştirileri beraberinde getirdi. Zira söz konusu isimler, kısa süre öncesine kadar direniş eksenine mensup oldukları gerekçesiyle silahlarını açıkça sergiliyor, devlete meydan okuyor; ABD karşıtlığını vurgulayarak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekilmesini talep ediyordu.

Yerel analizlerde bu olgu, Irak’taki Amerikan baskıları, olası bölgesel dönüşümler ve bu grupların yeni parlamentoda sandalye kazanmalarının ardından siyasi alana yönelme arayışlarıyla ilişkilendiriliyor.

Diğer yandan Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’in çağrısına ek olarak, son iki gün içinde ABD’nin yaptırım ve terör listesinde yer alan, fraksiyonlarla bağlantılı üç tanınmış isimden de silahların devletin elinde sınırlandırılması yönünde çağrılar geldi.

Üç grup

Bu isimlerin başında, yaklaşık 27 sandalyeyle parlamentoda güçlü bir varlık elde eden Asaib Ehli’l Hak Hareketi Genel Sekreteri Kays el-Hazali geliyor. Hazali cuma günü yaptığı açıklamada, “Silahların devletin elinde sınırlandırılmasına inanıyoruz ve bunu gerçekçi adımlarla hayata geçirmek için çalışacağız” dedi. Aynı yönde açıklamalar, Ensarullah el-Evfiya Hareketi Genel Sekreteri Haydar el-Garavi ile İmam Ali Tugayları lideri Şibl ez-Zeydi’den de geldi.

Üç grubun liderlerini ortak paydada buluşturan unsurlar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri çatısı altında yer almaları ve ABD’nin terör listesinde bulunmaları olarak öne çıkıyor. Bu durum, söz konusu isimlerin, silahlı gruplara mensup unsurların yeni kurulacak hükümette yer almasına karşı çıkan Washington’a yönelik siyasi manevra arayışında oldukları yorumlarını güçlendiriyor.

Irak’ta en yüksek yargı organının başkanı dün yaptığı açıklamada, silahların devletin elinde sınırlandırılması konusunda silahlı grupların liderlerinin iş birliğine onay verdiğini duyurdu.

Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan, yayımladığı açıklamada, ‘hukukun üstünlüğünün sağlanması, silahların devletin elinde sınırlandırılması ve askeri çalışmaya duyulan ulusal ihtiyacın ortadan kalkmasının ardından siyasi faaliyete geçilmesi’ yönündeki tavsiyesine olumlu yanıt verdikleri için ‘kardeş fraksiyon liderlerine’ teşekkür etti.

Washington'ın ciddiyeti

İslamcı gruplar üzerine çalışan araştırmacı Nizar Haydar, fraksiyon liderlerinin silahların devletin elinde sınırlandırılmasına yönelik çağrılarının, ‘Şii güçler ve tüm fraksiyonların, fraksiyonları içeren yeni bir hükümetle anlaşmayı reddeden Amerikan tutumunun ciddiyetini hissetmeye başlamasından’ kaynaklandığına inanıyor.

Haydar, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Fraksiyonlar, ABD’nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya’nın Bağdat’a gelmesinden önce Washington’a iyi niyetlerini kanıtlamak için şu sıralar zamanla yarışıyor” ifadesini kullandı.

Haydar, silahlı fraksiyonları iki gruba ayırıyor. İlk grup, siyasi ve seçim sürecine çeşitli aşamalarda dahil olan, son olarak da son parlamento seçimlerine katılan ve geçmiş hükümetlerde bir ya da daha fazla bakanla temsil edilen fraksiyonlardan oluşuyor. Bu gruplar, devlet otoritesi dışında silahlı bir güç olmaktan çıkarak, güvenlik başta olmak üzere devlet kurumlarının bir parçası haline gelmeyi hedefliyor.

Haydar’a göre bu ilk grup, ‘uluslararası ve bölgesel toplum nezdinde, özellikle de ABD’de kabul görmek amacıyla bugün silahların devlet elinde sınırlandırılmasını savunan kesim’ olarak öne çıkıyor.

İkinci grup ise son parlamento seçimlerine katılmış olmalarına rağmen kendilerini hâlâ siyasi sürecin içinde görmeyen, ‘direniş’ söylemini kullanmaya devam eden ve devlete tam entegrasyonunu ilan etmeden önce mümkün olan en büyük siyasi, mali ve güvenlik kazanımlarını elde etmeye çalışan fraksiyonlardan oluşuyor.

Aşamalı taktik

Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı İhsan eş-Şemmeri de ABD’nin fraksiyonlar üzerindeki baskısının önem ve etkisi konusunda aynı görüşü paylaşıyor ve bu baskının, söz konusu grupları devlet çerçevesi dışında silah taşımaktan vazgeçtiklerini açıklamaya zorladığını belirtiyor.

Şemmeri, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Silahsızlanma çağrıları; ABD’nin silahların dağıtılması ve devlet ile silahlı kuvvetler başkomutanının denetimi altında toplanması yönündeki şartlarıyla ve Savaya’nın Irak’a gelişinin yaklaşmasıyla eşzamanlı olması bakımından ele alınmalı” dedi.

Bu çağrıların aynı zamanda yeni hükümetin kurulmasına yönelik müzakerelerin zamanlamasıyla da bağlantılı olduğunu ifade eden Şemmeri, “Bu gruplar, ABD’nin bu yöndeki itirazlarının boyutunu bilerek yeni hükümete dahil olmayı hedefliyor” değerlendirmesinde bulundu.

defrt
Ketaib Hizbullah üyeleri, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen bir geçit töreninde (Reuters)

Şemmeri, söz konusu çıkışların, ‘ABD’nin bu tür çağrılara vereceği tepkiyi ölçmeyi amaçlayan geçici ve taktiksel bir bağlamda’ gündeme gelmiş olabileceğini, aynı zamanda bu fraksiyonların Washington ile doğrudan müzakerelere girmesi için bir kapı aralayabileceğini de dile getirdi.

Iraklı fraksiyonların çağrılarının, Hizbullah’ın söyleminden bağımsız ele alınamayacağını vurgulayan Şemmeri, bu tutumun Hizbullah’ın silahsızlanmaya ilişkin şartlarıyla örtüştüğünü belirterek, “Amaç, silahsızlanma sürecinin ABD ve dış baskıların sonucu değil, yerel ve iç düzenlemelerin bir parçası gibi görünmesini sağlamak” dedi.