Meghan Markle kapak olduğu derginin manşetini 'ırkçı' bulmuş

Bir kaynak, "Bunun kendisiyle değil, Harry'yle ilgili olmasından dolayı üzgündü" iddiasında bulunmuş

Markle, Kraliçe II. Elizabeth'in cenaze töreninde onun hediye ettiği inci küpelerle saygı duruşunda bulunmuştu (AFP)
Markle, Kraliçe II. Elizabeth'in cenaze töreninde onun hediye ettiği inci küpelerle saygı duruşunda bulunmuştu (AFP)
TT

Meghan Markle kapak olduğu derginin manşetini 'ırkçı' bulmuş

Markle, Kraliçe II. Elizabeth'in cenaze töreninde onun hediye ettiği inci küpelerle saygı duruşunda bulunmuştu (AFP)
Markle, Kraliçe II. Elizabeth'in cenaze töreninde onun hediye ettiği inci küpelerle saygı duruşunda bulunmuştu (AFP)

Yeni bir kitaba göre, Vanity Fair'in kapak konusu Meghan Markle'ı "çok mutsuz" etti çünkü Prens Harry ile ilişkisine atıfta bulunan manşetin "ırkçı" olduğunu düşünüyordu.
41 yaşındaki Sussex Düşesi'nin, derginin Ekim 2017 tarihli sayısında yer alan "Harry'ye Delicesine Aşık" manşetine öfkelendiği bildirildi.
Judy Garland ve Mickey Rooney'nin 1939 yapımı Babes in Arms filminde seslendirdiği ve yüzlerini siyaha boyamış kişilerin dans ettiği şarkının adıyla aynı manşetin atılması yüzünden Markle'ın üzüldüğü aktarıldı.
The Independent'ta yer alan habere göre Meghan'ın kapakta kullanılan kendi fotoğrafından da rahatsız olduğunu iddia eden Valentine Low'un "Courtiers: The Hidden Power Behind The Crown" (Saray Mensupları: Tacın Arkasındaki Gizli Güç) adlı kitabı, onun iç sayfalardaki haberi "olumsuz" olarak tanımladığını öne sürdü.

 
Yazar Low'a konuşan bir kaynak, "Onlar [Harry ve Meghan] bunu internette değiştirmeye çalıştı çünkü [onlara göre] bunun ırkçı kökenleri vardı. Bunun kendisiyle değil, Harry'yle ilgili olmasından dolayı üzgündü" demiş.
Kaynak, "Olumlu bir yazı da olsa, mümkün olan her şekilde suçlamak istiyordu. Fotoğrafları beğenmedi. Haberin olumsuz olduğunu düşünüyordu. Bunun kendisiyle değil, Harry'yle ilgili olmasından dolayı üzgündü" ifadesini kullanmış.
Harry ve Meghan arasındaki ilişki 2016 yılında başladı. İkili, Vanity Fair dergisinin bu sayısının basılmasından birkaç hafta sonra Kasım 2017'de nişanlandıklarını duyurmuştu.



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research