Danimarka Kraliçesi II. Margrethe, torunlarının unvanlarını aldıktan sonra özür diledi

"Bazen zor kararlar vermek zorundasınız"

II. Margrethe, Birleşik Krallık kraliçesi II. Elizabeth'in ölümünün ardından Avrupa'da en uzun süredir tahtta kalan kişi oldu (AFP)
II. Margrethe, Birleşik Krallık kraliçesi II. Elizabeth'in ölümünün ardından Avrupa'da en uzun süredir tahtta kalan kişi oldu (AFP)
TT

Danimarka Kraliçesi II. Margrethe, torunlarının unvanlarını aldıktan sonra özür diledi

II. Margrethe, Birleşik Krallık kraliçesi II. Elizabeth'in ölümünün ardından Avrupa'da en uzun süredir tahtta kalan kişi oldu (AFP)
II. Margrethe, Birleşik Krallık kraliçesi II. Elizabeth'in ölümünün ardından Avrupa'da en uzun süredir tahtta kalan kişi oldu (AFP)

Danimarka Kraliçesi II. Margrethe, torunlarından 4'ünün kraliyet unvanlarını aldıktan sonra özür diledi.
Kraliçe, 3 Ekim'de yayımladığı açıklamada kararına gelecek tepkileri öngöremediğini ifade ederek üzgün olduğunu belirtti.
Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: 
"Kararımı bir kraliçe, anne ve babaanne olarak verdim. Ancak bir anne ve babaanne olarak, küçük oğlumun ve ailesinin bundan ne ölçüde etkileneceğini doğru tahmin edemedim. Ciddi bir etki yarattı ve bunun için üzgünüm. "
II. Margrethe, kararını gelecekte monarşinin yapısını korumak ve kraliyetin devamlılığını sağlamak için aldığını belirtti. 
"Bazen zor kararlar vermek zorundasınız ve doğru anı bulmak da güç olabiliyor" diyen Danimarka kraliçesi, kraliyetle ilgili görev ve sorumlulukların daha az kişinin elinde olmasının daha doğru olduğunu ifade etti.
Kraliçe II. Margrethe, açıklamasını "Umarım ailecek bu durumu çözebilecek huzuru buluruz" ifadeleriyle noktaladı.
Danimarka kraliçesi, geçen hafta yaptığı açıklamada küçük oğlu Prens Joachim'in 4 çocuğunun prens ve prenses unvanlarının sona ereceğini duyurmuştu. 
Buna göre 23 yaşındaki Nikolai, 20 yaşındaki Felix, 13 yaşındaki Henrik ve 10 yaşındaki Athena'nın, 1 Ocak 2023 itibarıyla Monpezat kont ve kontesi unvanlarını kullanacağı belirtilmişti. 
Veliaht Prensi Frederik'in ve 4 çocuğunun unvanlarıysa değiştirilmemişti. 
Kararın ardından Prens Joachim, "Çocuklarınıza böyle kötü davranılmasını görmek hiç hoş değil" demişti. 
Joachim'in eski eşi ve en büyük iki oğlunun annesi Frederiksborg Kontesi Alexandra da şoke olduğunu söylemişti. 
Prens'in eşi Prenses Marie ise kararın ardından okuldaki arkadaşlarının kızı Athena'yla dalga geçtiğini ifade etmişti.
 



Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
TT

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere güvenin azaldığı tespit edildi

Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)
Araştırmacılar, yanlış haberleri çürütmek için yeni yollar aranabileceğini söylüyor (Pexels)

Yanlış bilgileri çürüten gazetecilere daha az güvenildiği ortaya kondu. Hatta okuyucu bilginin yanlış olduğundan şüphelense bile, gerçeği ortaya çıkaran gazeteciye pek güvenmiyor. 

Medyaya güven azalırken dezenformasyonun arttığı bir dönemde hatalı bilgileri düzeltmek de zorlaşıyor.

Yayın kuruluşları ve gazetecilerin taraflı olduğu düşüncesiyle insanlar okudukları haberlere temkinli yaklaşıyor. Daha önceki çalışmalarda veri doğrulamanın yarattığı etkiyle ilgili çelişkili sonuçlar çıkmıştı. 

Yanlış haberleri çürütmenin ne kadar işe yaradığı ve neden etki yaratmadığını öğrenmek isteyen araştırmacılar bir çalışma yürüttü.

Communication Research adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmada 691 katılımcıya siyasi ve ekonomik haberler okutuldu. Bu haberlerde evsizlik oranlarından fentanilin aşırı doz ölümlerindeki etkisine kadar çeşitli iddialar yer alıyordu.

Bunların doğruluğuna ne kadar inandığını belirten katılımcılar daha sonra bu iddiaları onaylayan veya çürüten doğrulamayı okudu. Ardından bu doğrulamayı yapan gazeteciye ne kadar güvendikleri soruldu. 

Daha sonra bazı ürünlerle ilgili bilgiler içeren yazılarla aynı çalışma yürütüldü. Bu sefer verilen doğrulamalara "doğruluk kontrolü" işareti konmadı. Araştırmacılar bu sayede duyulan güvenin bu etiketten etkilenip etkilenmediğini anlamaya çalıştı.

İki çalışmanın sonucunda da yanlış bilgileri çürüten gazetecilere duyulan güven kayda değer derecede daha azdı. Katılımcılar inandıkları düşünceyi doğrulayanlara daha çok güvenirken, diğerlerinde daha fazla kanıt talep ediyordu. 

Çalışmanın yazarlarından Randy B. Stein, PsyPost'a yaptığı açıklamada "Halk genel olarak gazetecilere güveniyor ve doğrulayıcı makalelere duyulan güven epey yüksek" diyerek ekliyor: 

Yani klişe düşüncenin aksine, halkın doğruluk kontrollerine ve gazetecilere hiç güvenmediği doğru değil ancak düzelten/çürüten makalelere yönelik daha fazla şüphe var.

Araştırmacılar buradaki düzeltmenin, yayın kuruluşlarının haberlerindeki hataları düzeltmek için yayımladığı tekzip metinleri olmadığını ekliyor.   

Bilim insanları ilginç bir sonuçla da karşılaştı: Katılımcılar bir bilginin doğruluğundan şüphe etse bile bunu çürüten gazetecilere güvenmiyordu. 

Araştırmacılar bir haberin çürütülmesinin şaşkınlık yaratması, insanların onaylamaya kıyasla daha çok kanıt araması ve gazetecilerin taraflı davrandığından şüphelenmesinin buna yol açtığını düşünüyor. 

Şaşırtıcı bir diğer bulguysa, haberin çürütülmesi katılımcıların iddiayla ilgili düşüncesini değiştirmesine karşın gazeteciye güvenleri yine de sarsılıyordu. 

Stein, "Yanlış bilgileri düzeltmeye çalışan gazetecilerin (ya da herhangi birinin) aleyhine bir durum var" diyor. 

Araştırmacılar, halkın yanlış bilgileri çürüten haberlere nasıl ve neden güvenip güvenmediği üzerine daha fazla araştırma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Makalenin yazarları, Conversation için kaleme aldıkları yazıda şu ifadeleri kullanıyor:

Gazetecilerin önündeki zorluk, bilgiyi çürüten biri gibi görünmeden bunu nasıl çürüteceklerini bulmak olabilir.

Independent Türkçe, PsyPost, Conversation, Communication Research