Polonya Başbakanı Morawiecki, Rusya'nın nükleer silah tehdidinin 'blöf' olduğunu söyledi

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki (AA)
Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki (AA)
TT

Polonya Başbakanı Morawiecki, Rusya'nın nükleer silah tehdidinin 'blöf' olduğunu söyledi

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki (AA)
Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki (AA)

Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Rusya'nın Ukrayna ve başka yerlerde nükleer silah kullanma tehditlerinin "blöf" olduğunu belirtti.
Morawiecki, başkentte düzenlenen Varşova Güvenlik Forumu'nda yaptığı konuşmada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Ukrayna'daki stratejisini nükleer silah kullanma tehdidiyle şekillendirmeye çalıştığını ve buna izin verilmemesi gerektiğini kaydetti.
Putin'in Ukrayna stratejisini nükleer silah tehdidi üzerinden inşa etme niyetine girdiğini ve bunun bir blöf olduğunu belirten Morawiecki, "Putin, kazanmanın tek yolunun savaşı tırmandırmak olduğuna inanıyor. Bizim de nükleer silah kullanacağına inanmamızı istiyor ancak bu bir şantaj aracı. Biz bu bölgede tarihi çok iyi biliyoruz ve Rusya ancak yoluna çıkan bir karşı güç olduğunda geri adım atıyor. Bu yüzden çok sertler" ifadelerini kullandı.
Morawiecki, Putin'in stratejisinin "bölme ve fethetme" amaçlı olduğunu iddia ederek Putin'in, Batı'nın kendi iç meseleleriyle, enflasyonla ve enerjiyle ilgilenmesini istediğine ancak savaşın enerji krizi ve enflasyonla doğrudan bağlantılı olduğuna dikkati çekti.
Rusya'dan gelen tehditlerin sadece askeri olmadığına işaret eden Morawiecki, "Örneğin propaganda alanında bazı tehditler tamamen hafife alındı. Ayrıca bu savaşın en kritik yönü olan enerji, birçokları için bir sürpriz. Putin bunu bir silah olarak kullanmanın savaşın dinamiklerini değiştireceğine inanıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Morawiecki, Rusya'nın demokratik devlet olarak muamele görmesi için çok derinden değişmesi gerektiğini söyleyerek "Putin, 20. yüzyılın en kötü şeytanlarını, milliyetçiliği, emperyalizmi yeniden yarattı. Şimdi Rus toplumu içinde propaganda olarak kullanılıyorlar" diye konuştu.
Başbakan Morawiecki, Ukrayna'ya mali desteğin de önemli bir alan olduğunu, Rusya'nın, Ukrayna'yı iflas ettirerek ülke içindeki desteği yok etmek istediğini dile getirdi.



İsveç'te maskeli saldırganlar tiyatrodaki anti-faşist etkinliğe sis bombasıyla saldırdı

Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
TT

İsveç'te maskeli saldırganlar tiyatrodaki anti-faşist etkinliğe sis bombasıyla saldırdı

Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)
Neo-nazilerin gerçekleştirdiği düşünülen saldırılarda bazı panel katılımcıları saldırganların yumruklarına maruz kalarak yaralandı (Erik Glaad/Expo)

İsveç polisi, çarşamba gecesi maskeli birkaç saldırganın Stockholm'da düzenlenen anti-faşist bir etkinliğe ev sahipliği yapan tiyatroyu basarak oradaki topluluğa saldırdığını ve sis bombaları patlattığını belirtti. 

Sol görüşlü Sol Parti (Vansterpartiet) ve Yeşiller Partisi'nin (Green Party), İsveç başkentinin güney banliyölerinden birinde bulunan Gubbangen tiyatrosunda düzenlediği etkinliğe yaklaşık 50 kişi katıldı. Etkinliğe bir üyesiyle katılan ırkçılık karşıtı Expo Vakfı, saldırı sonrasında üç kişinin hastaneye kaldırıldığını söyledi.

İsveç Başbakanı Ulf Kristersson saldırıyı kınayarak bunu İsveç demokrasisine yapılmış bir saldırı diye nitelendirdi. TT haber ajansına göre Başbakan, bu tür olayların ülkede yeri olmadığını da sözlerine ekledi.

Kristersson, "Demokratik bir toplantıya yapılan saldırı, tüm demokrasimize yapılmış bir saldırıdır" dedi.

Expo, maskeli saldırganların etkinlik başlamak üzereyken tiyatroya girdiklerini ve biber gazıyla sis bombası kullandıklarını belirtti. 

Vakıf, saldırganları "bir grup Nazi" diye tanımladı.

Expo, "Naziler, fiziksel şiddet kullanarak ziyaretçilere saldırdı" diye belirtti ve saldırganların "giriş salonunu dumanla dolduran bir tür sis bombası atmadan önce binayı tahrip ettiklerini" ifade etti. 

Expo tarafından yayımlanan görüntülerde panik içindeki katılımcıların mekandan kaçmaya çalıştığı görülüyor.

Saldırı tüm siyasi partiler tarafından kınandı. Henüz herhangi bir tutuklama yapılmadı.

SVT kanalına göre Sol Parti'den Nooshi Dadgostar, "bireyler arasında eşitlik" anlamına gelen etkinliğe "Nazi gibi görünen kişilerin şiddetle saldırıldığını" söyledi.

Dadgostar; ülkedeki "tüm siyasi güçleri", "demokrasimizi tehdit eden radikal sağa" karşı birlikte mücadele etmeye çağırdı.
Independent Türkçe


Ukrayna asker çağında erkeklerin yeni pasaport başvurusu yapmasını yasakladı

Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)
Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)
TT

Ukrayna asker çağında erkeklerin yeni pasaport başvurusu yapmasını yasakladı

Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)
Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)

Ukrayna, savaşın vurduğu ülkeyi terk etmek isteyenleri etkileyen yeni bir düzenlemeyle askerlik çağında erkeklerin yurtdışına pasaport başvurusunda bulunmasını geçici olarak yasakladı.

Artık 18 ila 60 yaşındaki erkeklere pasaportlar sadece Ukrayna'da verilecek.

Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba'nın Kiev'in 18 ila 60 yaşındaki erkeklere yönelik konsolosluk hizmetlerini 18 Mayıs'a kadar askıya aldığını açıklamasından bir gün sonra Ukrayna Dışişleri Bakanlığı çarşamba günü bu düzenlemeleri duyurup açıklığa kavuşturdu. Bakanlık, 23 Nisan'dan sonra alınan başvuruların 18 Mayıs'tan sonra ele alınacağını söyledi.

Kuleba, yurtdışında yaşayanları Rusya'nın 26 aydır süren istilasında askerlik yapmadıkları için eleştirdi. Zorunlu askerliğe tabi erkeklerin yurtdışında yaşamalarına rağmen hâlâ devlet hizmetlerinden yararlanmak istemelerinin tutarsız olduğunu söyledi.

gtnbyn
Polonya'nın Varşova kentindeki bir alışveriş merkezinde Ukraynalılar, Ukrayna'nın pasaport hizmet noktasının kapalı kapıları önünde (AFP)

X'te, "Yurtdışında kalmak bir yurttaşı anavatana karşı görevlerinden muaf tutmaz" diye yazdı.

Bakanlık, Ukrayna'ya dönmek istediklerini beyan eden özel bir belge isteyen başvuru sahiplerine büyükelçilik ve konsoloslukların yardım sunması gerektiğini duyurdu.

Bakanlık ayrıca, özel ajansların ve satıcıların artık pasaport başvurularını yürütmesine izin verilmediğini açıkladı. Ukraynalı erkeklerin pasaport başvurularıyla sadece devlet misyonları ilgilenecek.

Bakanlık, engelliler dahil sıkıyönetim yürürlükteyken devlet sınırlarını geçmelerine izin verilen yurttaşlar için yeni kurallar dizisinin geçerli olmadığını da ekledi.

Devlet Başkanı Volodimir Zelenski duyuru hakkında yorum yapmadı ancak her gün yaptığı gece konuşmasında "Rus savaş makinesine" karşı koymaktan bahsetti. Zelenski, "Güçlü pozisyonlar ve güçlü eylemler yoluyla mümkün olan en kısa sürede barışa ulaşabilmemiz için her biçimde, her açıdan güce ihtiyacımız var" dedi.

Devlet Başkanı bu ay, Ukrayna'daki seferberlik kurallarını revize eden kritik bir yasayı imzalamıştı.

Yurtdışında yaşayan 18 ila 60 yaşındaki erkekler, Ukrayna konsolosluklarında kayıt belgelerini göstermeden pasaportlarını yenileyemeyecek. Yürürlüğe girecek olan yeni seferberlik yasası, gönüllüleri teşvik etme ve askerlikten kaçanları cezalandırma yoluyla asker sayısını arttırmayı amaçlıyor.

Askerlik çağında tahminen 86 bin Ukraynalı erkek Avrupa Birliği'nde yaşıyor ve savaşın vurduğu ülke, daha donanımlı ve daha büyük Rus ordusu tarafından yürütülen istilaya karşı mücadelede asker sıkıntısı çekerken yüzlerce binden fazlasının da yurtdışında yaşaması bekleniyor.

Independent Türkçe


Yerleşimciler neden Mescid-i Aksa'da kurban kesmeye çalışıyor?

Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurbanlığını taşıyan Dağa Dönüş Derneği üyesi bir Yahudi (Dağa Dönüş Derneği)
Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurbanlığını taşıyan Dağa Dönüş Derneği üyesi bir Yahudi (Dağa Dönüş Derneği)
TT

Yerleşimciler neden Mescid-i Aksa'da kurban kesmeye çalışıyor?

Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurbanlığını taşıyan Dağa Dönüş Derneği üyesi bir Yahudi (Dağa Dönüş Derneği)
Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurbanlığını taşıyan Dağa Dönüş Derneği üyesi bir Yahudi (Dağa Dönüş Derneği)

Tel Aviv'deki güvenlik kaynakları, dün (Çarşamba) Mescid-i Aksa'nın avlusunda kurban kesme girişiminde bulundukları için gözaltına alınan üç Yahudi yerleşimcinin serbest bırakıldığını duyurdu. Bu gelişme, söz konusu girişimlerin arkasındaki derneğe ve bu adımı tekrar tekrar atmalarının nedenlerine dikkat çekti.

İsrail medyasına göre yerleşimcilerin serbest bırakılması, aşırılık yanlısı görüşleriyle tanınan ve yakın çevresi Mescid-i Aksa'da kurban kesmeye çalışan yerleşimcilerin üye olduğu Dağa Dönüş Derneği’yle bağlantılı olan Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in müdahalesiyle gerçekleşti.

Yerleşimciler, Hamursuz (Fısıh) Bayramı için kurban olarak kesmeyi planladıkları keçilerle birlikte Mescid-i Aksa'ya giderken gözaltına alındılar.

2015'ten beri faaliyet gösteren Dağa Dönüş Derneği, Yahudileri Mescid-i Aksa'ya girmeye ve orada dua ve dini ritüelleri yerine getirmeye teşvik etmek için çalışan birçok Yahudi dernek ve hareketten biri. Bu hareketler Tapınak Tepesi'ndeki gerçekliğin değiştirilerek Yahudilerin inanç özgürlüğü çerçevesinde ibadet edebilmeleri için çağrıda bulunurken, Dağa Dönüş Derneği, Müslümanların Mescid-i Aksa'ya girmesini engellemek ve burayı sadece Yahudiler için kutsal bir yer haline getirmek için çalışıyor.

Cazip meblağlar

Dağa Dönüş Derneği üyeleri her yıl Mescid-i Aksa'da kurban kesme girişiminde bulunuyor. Filistin lehçesinde Arapça öğrenmiş olan liderleri, tutuklanan her aktiviste 120 dolar, keçisini getirmeye çalışırken tutuklanan herkese 240 dolar ve keçisini Mescid-i Aksa'da kesmeyi başaran herkese iki bin 600 dolar ödül veriyor.

DVEF
Mescid-i Aksa'da kesilmek üzere kurban getirmeye çalışan aşırılık yanlısı Yahudi yerleşimciler (Dağa Dönüş Derneği)

Dağa Dönüş Derneği, Mescid-i Aksa’ya girmelerine yardım edecek ya da Yahudiler gelip keçiyi Mescid-i Aksa'ya götürene kadar evinde saklayacak her Arap'a yüklü bir meblağ teklif ediyor. Polis, onları yolda gözaltına aldığı için keçileri Mescid-i Aksa’ya sokmayı başaramasalar da süreci tekrarlıyor. Dernek üyeleri ayrıca, provokatif yollarla dikkat çekmek için çeşitli faaliyetler yürütüyor. Örneğin, Yahudiler için en kutsal yer olan Ağlama (Burak) Duvarı avlusuna Arap kıyafetleri içinde bir grup giriyor ve defalarca ‘Allahu Ekber’ diye bağırıyor.

Derneğin Ben-Gvir ile ilişkisi

Haaretz gazetesine göre dernek Ben-Gvir ve ailesine yakın; sözcüsü derneğin lider kadrosunda yer alıyor ve eşi de dernek saflarında aktif.

Gazete, dernek üyelerinin dün, polisin kendilerini gözaltına aldığını ve Hamursuz (Fısıh) Bayramı boyunca soruşturma amacıyla gözaltında kalacaklarını bildirdiğini, ancak bir saat sonra soruşturma yapılmadan Ben-Gvir'in müdahalesiyle serbest bırakıldıklarını yazdıkları mesajlarını yayınladı.

Gazete, Ben-Gvir'in müdahalesinin yasalara aykırı olduğunu ve bakanın, polisin profesyonel çalışmasına müdahale etmesini yasaklayan Yüksek Adalet Mahkemesi kararıyla çeliştiğini vurguladı.

Ben-Gvir haberlerle ilgili yorum yapmaktan kaçınırken, kendisine yakın çevreler “yasadışı olanın, tek amaçları dua etmek olan aktivistlerin utanç verici bir şekilde gözaltına alınması olduğunu” söyledi.

Dağa Dönüş Derneği Başkanı Raphael Morris, “kurbanlık hayvanların kesilmesinin Hamursuz Bayramı'nın en önemli dini ritüeli olduğunu” söyledi. Morris ayrıca, 15 haham tarafından Başbakan Binyamin Netanyahu ve Ben-Gvir'in ofisine gönderilen ve yerleşimcilerin Tevrat yasalarının gerektirdiği şekilde Hamursuz Bayramı kurbanlarını Mescid-i Aksa'da kesmelerine izin verilmesini talep eden mektuba atıfta bulundu.

DFVB
İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Reuters)

Morris, “Bu yıl da görevimizde başarısız olduk ama şimdiden gelecek yıl için yeni bir girişimde bulunmaya hazırlanıyoruz. Sadece bir keçi değil, kızıl bir düve getirmeyi umuyoruz. Bu daha kutsal” ifadelerini kullandı.

Kırılmalar ve kapanmalar

703 yerleşimci, İsrail polis güçlerinin yoğun koruması altında dün el-Meğaribe Kapısı'ndan Mescid-i Aksa’ya girdi.

Kudüs İslami Vakıflar İdaresi'ne göre yüzlerce yerleşimci, 35 kişilik gruplar halinde Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi ve işgal polisinin koruması altında provokatif turlar gerçekleştirdi. İslami Vakıflar İdaresi tarafından yapılan açıklamada, İsrail polisi korumasındaki Yahudi grubun, Harem-i Şerif'in avlularında dolaşıp çeşitli dini ritüellerini yerine getirdikten sonra Mescid-i Aksa'dan ayrıldığı kaydedildi.

İşgal güçleri, Yahudi yerleşimcilerle birlikte Filistinlilerin de Eski Şehir ve Mescid-i Aksa'nın girişlerine erişimini kısıtladı ve kontrollerini sıkılaştırdı.

Kudüs askeri bir kışlaya dönüştü; 3 binden fazla işgal polisi şehrin dört bir yanına konuşlandırıldı. Polis, Eski Şehir ve Mescid-i Aksa'ya giden cadde ve yollara onlarca kontrol noktası kurdu ve Filistinlileri durdurarak, kimliklerini ve eşyalarını kontrol etti.

CDFBRBG
Mescid-i Aksa'ya giren Dağa Dönüş Derneği üyeleri (Dağa Dönüş Derneği)

Harem-i İbrahim Camii Vakfı Müdürü Mutaz Ebu Suneyne, caminin kapatılmasını kınayarak, bunu kutsallığının açık bir ihlali ve Müslümanların ibadet yerlerine erişim hakkına yönelik provokatif bir saldırı olarak nitelendirdi.

Şarku’l Avsat’a konuşan görgü tanıkları, Yahudi bayramlarını kutlama bahanesiyle yerleşimcilerin El Halil şehrine ve arkeolojik alanlara erişimini güvence altına almak için güçlerin Harem-i İbrahim Camii'ne giden tüm girişlerde varlıklarını yoğunlaştırdığını ve Eski Şehir'deki bazı pazarları kapattığını doğruladı.

İsrail’in, Yahudi bayramları bahanesiyle, Yahudilerin dini ritüellerini ve siyasi festivallerini gerçekleştirmelerine izin vermek için Harem-i İbrahim Camii'ni her yıl 10 gün tamamen Müslümanlara kapatması dikkat çekiyor.


Tel Aviv, Güney Lübnan'ın tamamına yönelik ‘saldırı operasyonunu’ duyurdu

Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila kasabasında İsrail hava saldırısında vurulan evlerinin camından zafer işareti yapan Lübnanlılar (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila kasabasında İsrail hava saldırısında vurulan evlerinin camından zafer işareti yapan Lübnanlılar (AP)
TT

Tel Aviv, Güney Lübnan'ın tamamına yönelik ‘saldırı operasyonunu’ duyurdu

Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila kasabasında İsrail hava saldırısında vurulan evlerinin camından zafer işareti yapan Lübnanlılar (AP)
Lübnan'ın güneyindeki Kafr Kila kasabasında İsrail hava saldırısında vurulan evlerinin camından zafer işareti yapan Lübnanlılar (AP)

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, Güney Lübnan'daki savaşın 200’üncü gününde, kuvvetlerinin güneyde bir ‘saldırı operasyonu’ yürüttüğünü ve Hizbullah liderlerinin yarısını ortadan kaldırdıklarını söyledi. Askeri bir gelişme olarak ise Tel Aviv, iki taraf arasındaki karşılıklı gerilimin ortasında güneyde ‘Ateş Kemeri’ stratejisini uygulamaya koydu.

Gallant, Lübnan'ın kuzey sınırında gerçekleştirdiği turun ardından yaptığı açıklamada, “Sınıra çok sayıda kuvvet konuşlandırıldı ve ordu güçleri şu anda Güney Lübnan'ın tamamında saldırı operasyonları yürütüyor. Güney Lübnan'daki Hizbullah liderlerinin yarısı ortadan kaldırıldı, diğer yarısı ise saklanıyor ve güçlerimizin operasyonları karşısında sahayı terk ediyor” ifadelerini kullandı.

İsrail ordusu dün (çarşamba) erken saatlerde, Lübnan'ın güneyindeki Ayta eş-Şaab civarında silah ve cephane depoları ile altyapı sistemleri dahil olmak üzere 40 Hizbullah hedefini hava ve topçu ateşiyle bombaladığını duyurdu. İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre Ayta eş-Şaab bölgesini terörist amaçlar için kullanan Hizbullah, bu bölgeye İsrail'in iç cephesine yönelik onlarca terör aracı ve altyapısı yerleştirdi.

Lübnan Ulusal Haber Ajansı (NNA), Gazze'deki bombardıman stratejisine benzer bir gelişmeyle ‘İsrail'in Ayta eş-Şaab ve çevresindeki bazı köylerin yakınlarında Ateş Kemeri stratejisini uyguladığını’ ve Ayta eş-Şaab, Ramiya, Cebel Balat ve Halle Verde kasabalarının eteklerini hedef alan 13'ten fazla saldırı gerçekleştirdiğini bildirdi.

Söz konusu İsrail saldırıları, Hizbullah'ın dün akşam Lübnan'ın güneyindeki Hanin kasabasında bir eve düzenlenen İsrail bombardımanında aralarında 11 yaşında bir kız çocuğunun da bulunduğu iki sivilin öldürülmesine misilleme olarak İsrail'in kuzeyindeki Şumira’ya onlarca Katyuşa roketi fırlattığını ve ‘Avivim yerleşiminde İsrail askerlerinin bulunduğu bir binayı uygun silahlarla hedef alarak onları öldürdüğünü ve yaraladığını’ açıklamasının ardından geldi. Hizbullah, salı günü Akka'nın kuzeyindeki iki İsrail askeri bölgesine, İsrail saldırısında bir savaşçısının öldürülmesine karşılık olarak insansız hava aracı (İHA) saldırısı düzenlediğini duyurdu.

İsrail topçusunun ed-Dahira ile Yarin arasındaki ormana yangın çıkarıcı işaret fişeği bombaları atması ve Alma eş-Şaab kasabası yakınlarındaki bir evi hedef alan hava saldırısı ile güney kasabalarına yönelik bombardıman gün boyunca devam etti.

Güney cephesindeki savaşın 200’üncü gününde İsrail'in kayıplarına ilişkin rakamlar yayınlayan Hizbullah, iki binden fazla kişinin yaralandığını ve öldüğünü, 186 yerleşim birimi, 176 sınır noktası, 51 hava saldırısı ve 55 geri mevzi olmak üzere toplam bin 650 askeri operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu. Hizbullah, bombardıman sonucunda 722 yerleşim biriminin imha edildiğini ve beş İHA’nın düşürüldüğünü, beş Demir Kubbe platformu, iki askeri fabrika ve 192 askeri aracın imha edildiğini belirtti.

Devam eden çatışmalar nedeniyle savaş kayıplarına ilişkin resmi istatistiklerin bulunmadığı Lübnan'da bin 200'den fazla konutun yıkıldığı ve beş binden fazlasının da kısmen hasar gördüğü tahmin ediliyor. Bombardıman altındaki bölgelerde 100 binden fazla kişi evlerinden olurken, Lübnan'da 252'si Hizbullah savaşçısı, aralarında çocuk, sağlık görevlisi ve gazetecilerin de bulunduğu 72 sivil olmak üzere en az 380 kişi hayatını kaybetti.


Çorlu'da 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazası davasında karar açıklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Çorlu'da 25 kişinin hayatını kaybettiği tren kazası davasında karar açıklandı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde 25 kişinin hayatını kaybettiği, 340 kişinin yaralandığı tren kazasına ilişkin yargılanan 13 sanıktan 9'una, 8 yıl 4 ay ile 17 yıl 6 ay arasında değişen hapis cezaları verildi.

Çorlu 1. Ağır Ceza Mahkemesince Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda görülen davanın 20. duruşması yapıldı.

Duruşmaya tutuksuz sanıklar dönemin Çerkezköy Yol Bakım ve Onarım Şefi Özkan Polat, Köprüler Şefi Çetin Yıldırım, dönemin Demir Yolu Bakım Müdürü Turgut Kurt, hat bakım onarım memuru Celaleddin Çabuk, TCDD Üst Yapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Levent Kaytan, dönemin Altyapıdan Sorumlu 1. Bölge Bakım Servis Müdür Yardımcısı Nizamettin Aras, yol kontrolörü Burhan Ortancıl, dönemin Bakım Servis Müdürü Mümin Karasu, dönemin Bakım Servis Alanlarından Sorumlu Müdür Yardımcısı Levent Meriçli, dönemin TCDD 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan, mühendisler Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya, kazada ölenlerin yakınları ve yaralananlar ile tarafların avukatları katıldı.

Duruşma, mahkemeye sunulan belgelerin okunmasıyla başladı.

Daha sonra karar öncesi sanıklara son sözleri soruldu.

Sanıklardan Karasu ek iddianame ve mütalaa da görevini yapanın cezalandırılmak istendiğini ileri sürerek "Halkalı'dan Kapıkule'ye kadar olan hatla ilgili uyarıları ve denetimi yazışmalar ile bildirmiştim. Görevimi yerine getirdim. Beraatımı talep ediyorum." dedi.

Diğer sanıklar da suçsuz olduklarını ileri sürerek beraatlarını talep etti.

Mahkeme heyeti verdiği kısa aranın ardından açıkladığı kararda "Taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan Karasu'ya 17 yıl 6 ay, Kurt'a 16 yıl 3 ay, Aslan'a 15 yıl, Polat'a 13 yıl 9 ay, Önder'e 10 yıl, Meriçli, Parlak ve Başkaya'ya 9 yıl 2'şer ay, Aras'a ise 8 yıl 4 ay hapis verdi.

Heyet, sanıklardan Kaytan, Ortancıl, Yıldırım ve Çubuk'un ise beraat etmesine hükmetti.

Mahkeme ayrıca sanıklardan Aslan, Karasu, Kurt ve Polat'ın hükümle birlikte tutuklanmasına karar verdi.

- Tekirdağ'daki tren kazası

Uzunköprü-İstanbul seferini yapan yolcu treninin 8 Temmuz 2018'de Çorlu yakınlarında vagonlarından bazılarının devrilmesi sonucu 25 kişi yaşamını yitirmiş, 340 kişi yaralanmıştı.

Davanın iddianamesinde "kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu" bulundukları gerekçesiyle sanıklar Turgut Kurt, Özkan Polat, Çetin Yıldırım ve Celaleddin Çabuk'un "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan 2 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.

Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporları ve değerlendirme neticesinde 9 Eylül 2022'de soruşturmanın genişletilmesine karar verilmiş, bu kapsamda aynı suçtan Nihat Aslan, Levent Meriçli, Mümin Karasu, Levent Kaytan, Nizamettin Aras, Burhan Ortancıl, Tevfik Baran Önder, Deniz Parlak ve Kubilay Başkaya hakkında Çorlu Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açılmıştı.

Dava kapsamında söz konusu dönem TCDD 1. Bölge Müdürlüğü'nde Bakım Servis Müdürü olan Mümin Karasu 10 Ekim 2022'de tutuklanmış, tutukluluğuna yapılan itiraz üzerine Çorlu 2. Ağır Ceza Mahkemesince 25 Kasım 2022'de hakkında yurt dışına çıkış yasağı konularak tahliye edilmişti.

Davanın 17'nci duruşmasında Cumhuriyet savcısı esas hakkındaki son görüşünde, tutuksuz 13 sanığın tamamının "birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan cezalandırılmasını, Karasu, Kurt ve Polat'ın üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, üzerlerine atılı suç için öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacak olmasından tutuklanmalarını istemişti.


Rapor: Mısır, İsrail'in Refah'taki hamlelerini durdurmak için Gazze müzakerelerini ilerletmeye çalışıyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerinden edilmiş Filistin kamplarının uydu görüntüsü (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerinden edilmiş Filistin kamplarının uydu görüntüsü (AFP)
TT

Rapor: Mısır, İsrail'in Refah'taki hamlelerini durdurmak için Gazze müzakerelerini ilerletmeye çalışıyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerinden edilmiş Filistin kamplarının uydu görüntüsü (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerinden edilmiş Filistin kamplarının uydu görüntüsü (AFP)

Arap Dünyası Haber Ajansı (AWP), İsrail Yayın Kurumu'nun bugün (Perşembe) ismini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberinde, Mısır'ın, İsrail'in Refah'taki hamlelerini durdurmak için İsrail ile Hamas arasında esir takası anlaşması müzakerelerini ilerletmeye çalıştığını bildirdi.

Ajans ayrıca İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin en güney bölgesine yakın bir zamanda gireceğinin konuşulmasıyla birlikte, İsrail'in ‘Hamas'la müzakerelerin temelini oluşturacak yeni ana hatlar’ olarak tanımladığı taslakları hazırlamaya başladığını belirtti.

AWP, müzakereler hakkında bilgi sahibi olduğunu söylediği iki kaynağa dayandırdığı haberinde, Güvenlik Kabinesi üyelerinin bugün yapılması beklenen oturumda, müzakere ekibinden, görüşmelerin bir özetini alacağını bildirdi.

Mısır dün (Çarşamba) Gazze'de acil ve sürdürülebilir bir ateşkes sağlanması, esir değişimi ve insani yardımların ulaştırılması gerekliliği konusundaki kararlılığını vurguladı.

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ‘Filistin'in Refah kentindeki askeri gerilimin ciddiyeti ve bölgeyi istikrarsızlığa itebilecek yansımaları’ konusunda uyarıda bulundu.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Mısır, Katar ve ABD, Gazze Şeridi'nde ateşkes ve esir takası anlaşması sağlanması amacıyla arabuluculuk yapıyor. Ancak ocak ayından beri süren arabuluculuk çabaları şu ana kadar başarısızlıkla sonuçlandı.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri geçtiğimiz hafta CNN'e verdiği röportajda, “Görüşmeler devam ediyor, hiç kesintiye uğramadı. Sürekli fikirler ortaya atılıyor ve hedefe ulaşılana kadar da bunu yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.


Washington, Lübnan-İsrail sınırında ‘sert bir gerilim’ yaşanabileceği konusunda uyardı

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf (Şarku’l Avsat)
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf (Şarku’l Avsat)
TT

Washington, Lübnan-İsrail sınırında ‘sert bir gerilim’ yaşanabileceği konusunda uyardı

ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf (Şarku’l Avsat)
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf (Şarku’l Avsat)

ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf, Lübnan-İsrail sınırında ‘sert bir gerilim’ yaşanabileceği uyarısında bulundu. Ancak ‘diplomatik çözüm için halen bir fırsat’ olduğunu vurgulayarak, yönetimin Hizbullah tarafından başlatılan saldırılara nasıl karşılık vermesi gerektiği konusunda İsrail için bir ‘uyarı yolu’ oluşturduğunu açıkladı.

Avrupa ve Ortadoğu'dan gazetecilerle yaptığı brifing sırasında, kendisine Lübnan-İsrail sınırında artan gerilime diplomatik bir çözüm bulma şansı olup olmadığı sorulduğunda Leaf, “Bu meseleyi diplomatik yollardan çözme imkânı var” yanıtını verdi. Leaf, ABD yönetiminin, Başkan Joe Biden'ın Küresel Altyapı ve Enerji Güvenliği Özel Koordinatörü Amos Hochstein'ın ‘enerjileri ve çabaları’ aracılığıyla bu konuda ‘derinden kararlı’ olduğunu vurguladı.

“Bu pencere kapanıyor” demeyi reddeden Leaf, ‘sınırda yüksek derecede bir istikrarsızlık olduğunu ve bunun da sınırın her iki tarafındaki toplulukların yerlerinden edilmesine yol açtığını’ belirterek, ‘gerilimin artma potansiyelinin ciddi olduğu’ uyarısında bulundu.

Hamas'ın 7 Ekim'de İsrail'e yönelik saldırılarının ardından ABD yönetiminin, ‘Hizbullah'ın ilk saatlerde başlattığı saldırılara nasıl karşılık vermesi gerektiği konusunda İsrail'i uyarmak için bir yol’ oluşturduğunu açıklayan Leaf sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrail'i Hizbullah'a nasıl karşılık vereceği konusunda dikkatli olması konusunda uyardık. Onları çatışmanın genişlemesine yol açacak bir savaşa girmemesi konusunda uyarmak için bir dizi kanal kullandık. Diğer ortaklar da bize yardım etti ve onların Hizbullah ile kanallarını, çatışmanın büyümesine yol açacak olan savaşa girilmesine karşı uyarıda bulunmak için doğrudan ya da dolaylı kullandık. Kesinlikle gerilimi azaltma potansiyeli var. Nihayetinde Lübnan ile İsrail arasındaki sınırın belirlenmesine yönelik diplomatik bir çabaya geçilebilir.”


Beyaz Saray, Gazze'deki toplu mezarlarla ilgili İsrail'den "cevap" istiyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde bulunan cesetler insanlar ve sağlık çalışanları tarafından kurtarıldı (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde bulunan cesetler insanlar ve sağlık çalışanları tarafından kurtarıldı (AFP)
TT

Beyaz Saray, Gazze'deki toplu mezarlarla ilgili İsrail'den "cevap" istiyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde bulunan cesetler insanlar ve sağlık çalışanları tarafından kurtarıldı (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'taki Nasır Hastanesi'nde bulunan cesetler insanlar ve sağlık çalışanları tarafından kurtarıldı (AFP)

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Amerikalı yetkililerin Gazze'de toplu mezarlar bulunduğuna ilişkin son derece rahatsız edici raporlar konusunda İsrailli mevkidaşlarıyla temas halinde olduklarını belirtti.

Reuters'in haberine göre Sullivan dün (Çarşamba) düzenlediği basın toplantısında, “Bu raporlar çok rahatsız edici… tam olarak ne olduğunu anlamak istiyoruz. İsrail hükümetiyle birçok düzeyde temas halindeyiz. Cevaplar istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Sullivan, kaburga kemiğindeki rahatsızlık nedeniyle seyahatinin ertelenmesinin ardından, önümüzdeki birkaç hafta içinde Suudi Arabistan'a seyahat etmeyi beklediğini, rahatsızlığının yüzde 80 oranında iyileştiğini ve kendisini çok daha iyi hissettiğini belirtti.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı, Başkan Joe Biden'ın dün (Çarşamba) Hamas'ın elinde bir süre bulunan dört yaşındaki Amerikalı kız çocuğuyla görüştüğünü açıkladı.

Hareket, geçen kasım ayında esaret altındayken dört yaşına giren Abigail Idan'ı, yedi hafta boyunca Gazze'de tutulduktan sonra serbest bıraktı.


Dünya çapında 300 milyon insan ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya

 Gazze'de gıda yardımı alan Filistinli çocuklar (DPA)
Gazze'de gıda yardımı alan Filistinli çocuklar (DPA)
TT

Dünya çapında 300 milyon insan ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya

 Gazze'de gıda yardımı alan Filistinli çocuklar (DPA)
Gazze'de gıda yardımı alan Filistinli çocuklar (DPA)

Birleşmiş Milletler ve diğer insani 16 yardım kuruluşunu dün (Çarşamba) yayınladığı bir rapora göre dünyada gıda güvensizliği 2023 yılında daha da kötüleşti ve bu durumdan muzdarip insan sayısı 282 milyona yükseldi.

Bu sayı 2022 yılına göre 24 milyonluk bir artışı ifade ediyor. Gıda Güvenliği Bilgi Ağı tarafından hazırlanan, gıda krizleriyle ilgili en son küresel raporda belirtilenlere göre bu yıl için beklentiler durumun daha da kötüleşeceği yönünde.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres raporun girişinde şunları söyledi: “Bolluğun olduğu bir dünyada açlıktan ölen çocuklar var. Finansman, ihtiyaçlarla orantısız. Özellikle yardım dağıtım maliyetinin artması nedeniyle, ülkelerin sürdürülebilirlik için mevcut kaynakları artırması gerekiyor.

 Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberine göre savaşlar, iklim kaosu ve yüksek yaşam maliyeti krizi ve uygunsuz eylemler nedeniyle 2023'te yaklaşık 300 milyon insanı ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıya kalacak.

Bu, akut gıda güvensizliğinden muzdarip insan sayısının art arda arttığı beşinci yıl olacak.


İran'ın Suriye'deki varlığını azaltmaya yönelik ‘örtüşen hedefler’

Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
TT

İran'ın Suriye'deki varlığını azaltmaya yönelik ‘örtüşen hedefler’

Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)
Suriye'deki İran Devrim Muhafızları Ordusu mensupları (arşiv)

Şarku’l Avsat'a konuşan kaynaklar, İran'ın Suriye'deki askeri varlığını azaltmaya başladığını ve bunun birbiriyle örtüşen hedefleri olduğunu düşünüyor.

AFP'nin haberine göre İran güçleri, Şam'daki ve Suriye'nin güneyindeki karargâhlarını Golan Tepeleri sınırına kadar tahliye etti. Bu kararın, İran Devrim Muhafızları Ordusu'nun (DMO) üst düzey komutanlarını hedef alan son saldırıların ardından alınan bir tedbir olduğunu öne sürdü.

“Geri çekilme haberinin sızması, İran'ın Suriye'den ayrıldığına dair bir hile olabilir” diyen Iraklı kaynaklar, “bu aldatmacanın kendilerine üçüncü bir tarafa bilgi sızmasını araştırmak için yeterli zaman verdiğini” kaydetti.

Suriye dosyasıyla bağlantılı bir Şii siyasetçi Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Iraklı militanların İran ordusunun bıraktığı boşluğu doldurmak için Suriye'ye geçmeye hazır olmalarına rağmen, bu operasyon bir kamuflaj olabilir” dedi ve “İran'ın sahadaki varlığı başından beri sınırlıydı” ifadelerini kullandı.

Şii siyasetçi, “İran'ın Suriye'deki askeri varlığını azaltmasının özellikle ABD Başkanı Joe Biden'a yönelik bir önlem olduğunu, İran'ın eski Başkan Donald Trump'ın ya da herhangi bir aşırılık yanlısı Cumhuriyetçinin ABD başkanlık seçimlerini kazanmamasını istemesi nedeniyle, Biden'a bölgede nominal bir zafer kazandırmak için yapıldığı” değerlendirmesinde bulundu.

Kaynaklar, Tahran'ın, ‘Suriye'deki casuslara geri çekildikleri yanılsamasını vererek tuzak kurmak ve böylece bilgi sızdıran ağı tespit etmek’ istediğini iddia etti. Kaynaklar ayrıca, İran'ın ‘İsrail ve ABD'nin Şam'daki kontrollerini gevşetme yolunda olduklarından emin olmak için herkese sahayı terk ettiği yanılsamasını vermek istediğini’ kaydetti.