70 yaşına girecek olan Putin’in hayatını şekillendiren 7 önemli olay

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
TT

70 yaşına girecek olan Putin’in hayatını şekillendiren 7 önemli olay

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yarın yani 7 Ekim’de 70 yaşına girmiş olacak.
BBC, özellikle son dönemde küresel bir krize ve endişeye yol açması ışığında, Putin’in hayatında zihinsel oluşumuna ve düşünce dünyasına büyük katkı sağlayan 7 önemli anı ele aldı.

1-1964 yılında judoyu öğrendi
İkinci Dünya Savaşı sırasındaki 872 günlük kuşatmanın acı izlerini hala taşıyan Leningrad’da doğan Putin, okulda güçlü ve kavgacı bir çocuktu.
Putin’in en iyi arkadaşı, hiç kimseden korkmadığı için okuldaki herkesle kavga edebildiğini belirtmişti.
Ancak, bu zayıf ama agresif küçük çocuğun sokak çetelerinin istila ettiği bir şehirde yaşaması için dövüş sanatlarını öğrenmesi gerekiyordu.
Putin, 12 yaşında bir Rus savaş sanatı olan samboyu ve ardından judoyu öğrendi.

Azim ve disiplin sayesinde 18 yaşında judoda siyah kuşak sahibi oldu ve ulusal gençler turnuvasında üçüncülüğü elde etti.
O zamandan beri bu, Putin’in ataerkil egosunun şekillenmesine yardımcı oldu. Ayrıca her zaman tehdit altında olduğunu ve proaktif olarak savaşması ve kendisini savunması gerektiğini hissetmesini sağladı.
Putin bir konuşmasında, “Bir kişi kaçınılmaz bir savaştaysa, rakibinin ayakları üzerinde durmaması için ilk önce sert bir şekilde vurmalıdır” demişti.

2- 1968’de KGB’ye iş başvurusunda bulundu
Çoğu insan sorgulanma veya herhangi bir nedenle tutuklanma korkusuyla Leningrad’daki Sovyet gizli istihbarat servisi KGB karargahına gitmekten, hatta oradan geçmekten kaçınırken, Putin için durum çok farklıydı.
Putin, henüz 16 yaşındayken KGB binasına girdi ve o zamanlar buna oldukça şaşıran memura istihbarat servisi için nasıl çalışabileceğini sordu.
Putin’e ilk önce askerlik hizmetini yerine getirmesi veya bir diploma alması gerektiği söylendi. Bu yüzden hangi bölümü okumasının kendisine avantaj sağlayacağını bile sordu.
Putin’in aldığı cevap bir hukuk diplomasıydı ve o andan itibaren hukuk okumaya karar verdi.

Bu hedefini gerçekleştiren, Leningrad Devlet Üniversitesi’nde hukuk bölümünden mezun olan Putin KGB’ye katıldı.
Uzmanlara göre, Putin için KGB en büyük güçtü, partiyle hiçbir bağı olmayanlar için bile güvenlik ve terfi sağlardı.
KGB, aynı zamanda bir otorite figürü olma fırsatı da sunabilirdi.
Putin’in gençken izlediği casus filmleri hakkında söylediği gibi, ‘bir casus binlerce insanın kaderini belirleyebilirdi’.

3-Alman protestocular 1989’da KGB binasını basmaya çalıştı
Tüm umutlarına rağmen, Putin’in KGB’deki kariyeri başlarda hızla yükselmedi. Putin iyi bir iş çıkarıyor ama terfi alamıyordu.
Bu nedenle Almanca kursuna kaydoldu ve ardından 1985’te Dresden’deki KGB irtibat bürosuna atandı.
Ancak Kasım 1989’da Doğu Alman rejimi şok edici bir hızla parçalanmaya başladı.
5 Aralık 1989’da bir grup protestocu Dresden’deki KGB binasını kuşattı.

Putin acilen en yakın Kızıl Ordu karakolunu koruma talebinde bulunmak için aradı ve onlar çaresizce “Moskova’dan emir almadan hiçbir şey yapamayız. Moskova şu ana kadar sessiz” yanıtını verdi.
Putin, öfkeli kalabalıkla müzakere görevini üstlendi ve herhangi bir can kaybına yol açmadan kuşatmayı bitirmeyi başardı.
Bu durum Putin’in hayatını büyük ölçüde etkiledi.
Sonraki yaşamında merkezi otoritenin ani çöküş veya herhangi bir kuşatmaya maruz kalmaması için her şeyi yapmaya karar verdi.

4-1992 tarihli ‘Gıda Karşılığı Petrol’ anlaşması
Putin daha sonra Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte KGB’den ayrıldı, ancak hızla reformist St. Petersburg belediye başkanının asistanı olarak yeni bir işe başladı.
Ekonomi serbest düşüşteydi ve Putin, şehrin sakinlerine yardım etmek için bir anlaşmayı yönetmekten, petrol ve metalleri (100 milyon dolar değerinde) yiyecek için değiştirmekle görevlendirildi.
Aslında kimse yiyecek görmedi. Kısa süre sonra yapılan bir soruşturmaya göre Putin, arkadaşları ve şehrin gangsterleri parayı cebe indirdi.
Putin, siyasi etkinin para kazandıran bir şey olduğunu ve gangsterlerin yararlı müttefikler olabileceğini çabucak öğrendi.
Etraftaki herkes güç ve yetkisinden faydalanırken, o neden bunu yapmasın?

5-2008’de Gürcistan’ın işgali
Putin 2000 yılında Devlet Başkanı olduğunda, Batı ile ‘eski Sovyetler Birliği’ndeki nüfuz alanı da dahil olmak üzere’ olumlu ilişkiler kurmayı umuyordu. Ancak kısa süre sonra hayal kırıklığına uğradı ve Batı’nın aktif olarak Rusya’yı izole etmeye ve aşağılamaya çalıştığını düşündü.
Putin, dönemin Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin NATO’ya katılmaya kararlı olması ve Gürcistan’ın Rus destekli Güney Osetya’nın ayrılıkçı bölgesinin kontrolünü yeniden ele geçirme girişimine kızmıştı.
Rus ordusu, 5 gün içinde Gürcü ordusunu yendi ve bu durum Saakaşvili’yi aşağılayıcı bir barışa zorladı.

Batı bu durum karşısında çileden çıktı. Ancak bir yıl içinde ABD Başkanı Barack Obama, Moskova’ya 2018 Dünya Futbol Kupası’na ev sahipliği yapma hakkı verilen Rusya ile ‘ilişkileri sıfırlamayı’ teklif etti.
Putin bu durumu, zayıf ve değişken bir Batı’nın patlayabileceği, kızabileceği ve tehdit edebileceğinin, ancak çıkarları söz konusu olduğunda nihayetinde geri adım atabileceğinin bir işareti olarak gördü.

6-2011’den 2013’e Moskova’daki protestolar
2011 parlamento seçimlerinin hileli yapıldığına dair yaygın inanç, Putin’in 2012’de devlet başkanlığına aday olacağını açıklamasıyla daha da yoğunlaşan protestolara yol açtı.
Bu protestolar, Moskova’nın merkezindeki protestocularla dolu Bolotnaya Meydanı’na atıfta bulunarak ‘Bolotnaya protestoları’ olarak biliniyordu.
Protestolar, Putin döneminin en büyük halk isyanını temsil ediyordu.

Rus lider, protestoların Washington tarafından başlatıldığına, teşvik edildiğine ve yönetildiğine inanıyor ve bundan o zamanki ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ı sorumlu tutuyordu.
Özellikle Putin o zamandan beri Batı’nın kendisini tehdit ettiğini ve onu herhangi bir şekilde devirmek istediğini ve aslında savaşta olduğunu hissetti.

7-Koronavirüs izolasyonu
Yeni tip koronavirüs salgını tüm dünyayı kasıp kavururken, Putin olağanüstü bir izolasyona girdi.
Onu görmeye gelen herkes iki hafta karantinaya alındı ​​ve ardından mikropları öldürmek için ultraviyole ışıkla ışınlanmış ve dezenfektan püskürtülmüş bir koridordan geçmek zorunda kaldı.
Bu süre zarfında, Putin ile yüz yüze görüşebilecek müttefikler ve danışmanların sayısı önemli ölçüde azaldı.

Bu, Putin’in yetkililer ve danışmanlarla daha az görüşmesine ve dolayısıyla bir kriz veya sorun hakkında alternatif görüşleri daha az dinlemesine neden oldu.
Uzmanlar, o zamandan beri Putin’in tek başına düşünmeye ve kimseye danışmadan karar vermeye alıştığını söylüyor.
Onların görüşüne göre, Putin tüm varsayımlarının doğru ve tüm önyargılarının haklı olduğuna inandı ve Ukrayna’yı işgal kararını da böyle aldı.



ABD, Yeşil İklim Fonu'na 3 milyar dolar ayırdı

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Al Maktum Uluslararası Havalimanı'nda (AP)
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Al Maktum Uluslararası Havalimanı'nda (AP)
TT

ABD, Yeşil İklim Fonu'na 3 milyar dolar ayırdı

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Al Maktum Uluslararası Havalimanı'nda (AP)
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Al Maktum Uluslararası Havalimanı'nda (AP)

Reuters'in haberine göre konu hakkında bilgi sahibi kaynaklar bugün (Cumartesi) ABD'nin Yeşil İklim Fonu'na üç milyar dolar katkı yapacağını açıklayacağını söyledi.

Birleşmiş Milletler tarafından 2010 yılında kurulan Yeşil İklim Fonu, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında, az gelişmiş ülkelerin karbon emisyonlarını azaltmak ve daha temiz enerji kaynakları geliştirmek için ihtiyaç duydukları parayı temin etmelerine yardımcı olmak amacıyla kurulmuştu.

İklim eylemine adanmış en büyük uluslararası fon olan Yeşil İklim Fonu, 20 milyar dolardan fazla taahhüt almıştır.

ABD Başkan Yardımcısı Kamla Harris, ülkesinin bu taahhüdünü bugün Dubai'de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Konferansı’nda (COP 28) açıklayacak.

COP28’de Başkan Joe Biden yerine ABD'yi temsil edecek olan Harris, iklim elçisi John Kerry ve çok sayıda üst düzey yetkilinin de yer aldığı ABD heyetine başkanlık ediyor.


ABD'li yetkililer: İsrail'e çok sayıda 'sığınak delici' bomba olarak bilinen BLU-109 sağladık

İsrail askerleri, geçici ateşkesin sona ermesinin ardından Gazze sınırı yakınında zırhlı personel taşıyıcıya biniyor (Reuters)
İsrail askerleri, geçici ateşkesin sona ermesinin ardından Gazze sınırı yakınında zırhlı personel taşıyıcıya biniyor (Reuters)
TT

ABD'li yetkililer: İsrail'e çok sayıda 'sığınak delici' bomba olarak bilinen BLU-109 sağladık

İsrail askerleri, geçici ateşkesin sona ermesinin ardından Gazze sınırı yakınında zırhlı personel taşıyıcıya biniyor (Reuters)
İsrail askerleri, geçici ateşkesin sona ermesinin ardından Gazze sınırı yakınında zırhlı personel taşıyıcıya biniyor (Reuters)

Wall Street Journal'da yer alan habere göre, ABD'nin Gazze'de Hamas'a karşı savaşta kullanılmak üzere İsrail'e 100 adet sığınak imha bombası ve on binlerce başka türden silah sağladığı belirtildi.

Amerikalı yetkililere atıfta bulunan gazete, ABD’nin İsrail'e patlamadan önce beton sığınaklara ve diğer sertleştirilmiş yapılara nüfuz edebilecek şekilde tasarlanan BLU-109 temin ettiğini bildirdi.

Haberde ayrıca, İsrail'e 15 bin adet füze ve 57 bin adet top mermisi dahil ilave silah ve mühimmat sağlama sürecinin, Hamas'ın İsrail'e saldırmasından kısa bir süre sonra başladığı ve halen devam ettiği belirtildi.


ABD'li Senatör Sanders: "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez"

AA
AA
TT

ABD'li Senatör Sanders: "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez"

AA
AA

ABD'nin Vermont Senatörü Bernie Sanders, "İsrail'in Gazze'ye saldırılarını yeniden başlatmasının kabul edilemez olduğunu" belirtti.

Sanders, sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya çatışmalara verilen "insani ara"nın uzatılması çağrısı yaptı.

Paylaşımında Sanders, "Netanyahu'nun Gazze'de saldırılarını yeniden başlatması kabul edilemez. Şu anda Gazze'nin güneyinde 2 milyon insan yaşıyor. Birçoğu daha önce kuzeydeki çatışmalardan kaçtı." ifadelerini kullandı.

Senatör Sanders, Gazze'ye daha fazla insani yardımın girmesi ve daha fazla esirin serbest bırakılması için "insani ara"nın uzatılması gerektiğini kaydetti.

Ayrıca Sanders, ABD'nin İsrail'e neredeyse hiçbir şarta bağlı olmaksızın yılda 3,8 milyar dolar yardım yaptığını ancak Başkan Joe Biden'ın Kongreden bunun üzerine 14,3 milyar dolar daha istediğine işaret ederek, "Bu açık çek yaklaşımı sona ermelidir." dedi.


Sanchez, İsrail’in İspanya’nın dostu olduğunu vurgularken Gazze’de sivillerin öldürülmesini reddettiğini yineledi

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
TT

Sanchez, İsrail’in İspanya’nın dostu olduğunu vurgularken Gazze’de sivillerin öldürülmesini reddettiğini yineledi

İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)
İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’a düzenlediği bombardımanın ardından sağlık görevlileri bir binanın enkazından bir kişiyi kurtarmaya çalışırken Filistinlilerin tepkisi (AFP)

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in İsrail’in Gazze Şeridi’ni bombalamasının meşruluğunu sorguladığı açıklamalarının Tel Aviv tarafından “utanç verici” olarak nitelendirilip Madrid büyükelçisini geri çağrıldı. Fransız Haber Ajansı’na (AFP) göre büyükelçinin çağrılmasının ertesi günü dün Sanchez, İsrail’in “İspanya’nın dostu” olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği’nin (AB) İsrail’i en çok eleştiren ülkeleri arasında gelen İspanya, Gazze savaşı konusunda tutumunu korumuş, bu da Madrid hükümeti ile Netanyahu hükümeti arasında günler süren bir gerilime sebep olmuştu.

Ancak Başbakan Sanchez, dün X platformunda yaptığı paylaşımda, İsrail savaş hükümetinin bir üyesi ve eski savunma bakanı olan Benny Gantz ile yaptığı telefon görüşmesinde “İsrail’in İspanya’nın müttefiki ve dostu olduğunu tekrar söylediğini” belirtti.

Sanchez “7 Ekim’de Hamas’ın yaptığı terör saldırısını bir kez daha kınadığını” söyleyerek, “İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu” vurguladı.

Sanchez “Ancak aynı zamanda İspanya’nın Gazze’de sivillerin ölümünü kabul edilemez bulduğunu ve İsrail’in uluslararası insancıl hukuka saygı göstermesi gerektiğini de yineledim” ifadelerini kullandı.

İsrail perşembe günü, “utanç verici” olarak nitelendirdiği Sanchez’in açıklamaları nedeniyle Madrid büyükelçisini “istişare için” çağırdığını duyurmuştu.

Sanchez, perşembe günü İspanya devlet televizyonuna verdiği röportajda İsrail’in uluslararası insancıl hukuka uyduğuna dair “ciddi şüpheleri” olduğunu, dünyanın İsrail’e “eylemlerini uluslararası insancıl hukuka dayandırması gerektiğini” söylemesinin elzem olduğunu belirtmişti.

Sanchez “gördükleri görüntülere ve özellikle çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere hayatını kaybedenlerin sayısının artmasına dayanarak” İsrail’in uluslararası insancıl hukuka uyduğuna dair “ciddi şüpheleri” olduğunu belirtmişti.

“Filistin devletini tanımanın AB’nin çıkarına olduğunu” savunan Sanchez’in bu tavırları, Netanyahu hükümetiyle ilişkilerin gerilmesine sebep olmuş ve Tel Aviv kendisini “terörü desteklemekle” suçlamıştı.

Sanchez’in geçtiğimiz hafta Belçikalı mevkidaşı Alexander De Croo ile birlikte Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı’nın Mısır tarafına yaptığı ziyaretin ardından İspanya ile İsrail arasındaki gerilim tırmanmıştı.

Sanchez, söz konusu ziyareti sırasında “(Gazze Şeridi’nde) masum sivillerin ayrım gözetilmeksizin öldürülmesinin asla kabul edilemez olduğunu” söylemişti.

“Gazze krizine çözüm bulmanın yeterli olmadığını” söyleyen Sanchez, İsrail’in, onlarca yıldır süren İsrail-Filistin çatışmasını çözmek için “Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ün” de dahil edildiği “kapsamlı bir yaklaşım” benimseyen ilk taraf olması gerektiği konusunda ısrar etmiş, “uluslararası topluma ve İsrail’e Filistin devletini tanıma” çağrısında bulunmuştu.

De Croo ise Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırının ardından İsrail'in tepkisinde uluslararası insancıl hukuka saygı göstermesi gerektiğini söylemiş ve sivillerin öldürülmesine son verilmesi ihtiyacını vurgulamıştı.

Buna karşılık İsrail Dışişleri Bakanlığı ofisi, İspanyol ve Belçikalı yetkilileri “terörizmi” desteklemekle suçlayarak, iki ülkenin büyükelçilerini “protesto” için Dışişleri Bakanlığı’na çağırmıştı.


Japonya Başbakanı Kişida, Gazze'de gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını umduğunu belirtti

AA
AA
TT

Japonya Başbakanı Kişida, Gazze'de gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını umduğunu belirtti

AA
AA

Japonya Dışişleri Bakanlığının açıklamasına göre Kişida, Dubai'deki Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP28) kapsamında temaslarını sürdürüyor.

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ile 30 dakika süren görüşmede Kişida, Gazze Şeridi'nde gerilimin en kısa sürede yatıştırılmasını ümit ettiğini bildirdi.

Japon Başbakan, malzeme ikmallerinin artırılmasının, Gazze'deki insani durumun iyileştirilmesi açısından hayati önem taşıdığını kaydetti.

Kişida, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile görüşmesinde de Gazze'de savaşın sürdürülmesinin üzüntü verici ve en kısa sürede anlaşmaya dönülmesinin önemli olduğunu vurguladı.

Japonya Dışişleri Bakanı Kamikawa Yoko, Kişida'nın Orta Doğu gezisinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşmesinin planlanmadığını açıkladı.

İsrail'in Gazze'yi işgalinde son durum

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.

İsrail’de 7 Ekim’deki saldırılarda 310'dan fazlası asker olmak üzere 1200 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 kişinin yaralandığı duyuruldu. İsrail ordusuna göre, 7 Ekim’den bu yana Gazze'deki çatışmalarda 70, Lübnan sınırında da 6 İsrail askeri öldürüldü.

Gazze’deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bini aştı.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te de 7 Ekim'den bu yana İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 248 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. İşgal sırasında bazı hastaneleri bastı. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.

İsrail ordusunun 8 Ekim'den bu yana Lübnan’ın güneyine yönelik saldırılarında 22 sivil hayatını kaybederken Hizbullah ile sınırda girdiği çatışmalarda ise 86 Hizbullah mensubu öldü.

Hamas ile İsrail arasındaki esir takası mutabakatı

İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara 4 gün "insani ara" verilmesine ilişkin uzlaşma, 24 Kasım Cuma günü saat 07.00'de (TSİ 08.00) uygulamaya girmiş ve daha sonra 3 gün daha uzatılmıştı.

İsrail ile Hamas arasında varılan esir takası mutabakatı çerçevesinde Gazze Şeridi'nden 81 İsrailli esir, İsrail hapishanelerinden de 240 Filistinli esir serbest bırakıldı.

İsrail ordusu, bu sabah “insani aranın” sona ermesinin hemen ardından Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını yeniden başlattı.


Blinken, Irak'a kendi topraklarındaki Amerikalıları koruma yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulundu

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
TT

Blinken, Irak'a kendi topraklarındaki Amerikalıları koruma yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulundu

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken (AP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Irak hükümetine, Amerikalı personelin bulunduğu tüm tesisleri koruma yükümlülüklerini yerine getirmesi ve Irak'ta Amerikalılara yönelik saldırıların sorumlularını adalet önüne çıkarması çağrısında bulundu.

ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Blinken'in Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile İsrail ile Hamas arasındaki savaş ve çatışmanın büyümesinin engellenmesi hakkında görüştüğü belirtildi.

Blinken'in görüşmede Gazze'deki insani durumu, Irak ve bölgedeki diğer ortaklarla işbirliği yaparak adil ve kalıcı barışın temellerinin atılması için atılabilecek adımların belirlenmesi konusunu ele aldığı belirtildi.


ABD, İran’ı ‘milyarlarca dolardan’ mahrum bırakmak istiyor

Geçen 29 Kasım’da Tahran’daki Filistin Meydanı’nda yere çizilen bir ABD bayrağının üzerine konulan ayakkabı boyama malzemeleri (EPA)
Geçen 29 Kasım’da Tahran’daki Filistin Meydanı’nda yere çizilen bir ABD bayrağının üzerine konulan ayakkabı boyama malzemeleri (EPA)
TT

ABD, İran’ı ‘milyarlarca dolardan’ mahrum bırakmak istiyor

Geçen 29 Kasım’da Tahran’daki Filistin Meydanı’nda yere çizilen bir ABD bayrağının üzerine konulan ayakkabı boyama malzemeleri (EPA)
Geçen 29 Kasım’da Tahran’daki Filistin Meydanı’nda yere çizilen bir ABD bayrağının üzerine konulan ayakkabı boyama malzemeleri (EPA)

ABD Temsilciler Meclisi, Tahran’la yapılan tutuklu takası anlaşması kapsamında ABD’nin Katar’a aktardığı 6 milyar dolara İran’ın erişmesini engelleyecek bir yasa tasarısını Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerin desteğiyle onayladı.

Bunun bir yasaya dönüştürülmesi için Senato’nun, Temsilciler Meclisi tarafından onaylanan tasarıya benzer bir tasarıyı onaylaması gerekiyor. Başkan Joe Biden’ın, senatörlerin çoğunluğunun oyunu almadığı sürece veto hakkını kullanarak bu yasayı imzalamayı reddetme hakkı var.

‘İran Terörizmine Fon Yok Yasası’ adlı tasarı 119 aleyhteki oya karşılık 307 lehteki oyla Temsilciler Meclisi’nden geçti.

Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin Cumhuriyetçi Başkanı Michael McCaul oturum sırasında “Bölgede böylesi bir istikrarsızlık varken, yapmamız gereken son şey İran destekli terörizme daha fazla aktarılmak üzere 6 milyar dolara erişimi açmaktır” dedi. ABD’li yetkililer, İran’a henüz tek bir kuruş verilmediğini söyleyerek bu eleştirilere karşı çıktı.

Daha önce İran konusunda Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak çalışan ve halihazırda Demokrasileri Savunma Vakfı’nda (FDD) kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Richard Goldberg, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte “Kriz veya çatışmayı önlemek umuduyla İslam Cumhuriyeti’ne daha fazla para pompaladığımızda aslında daha fazla kriz ve çatışmayla karşı karşıya kaldığımızı artık anlamalıyız” dedi.


ABD'de 5 senatör, Çin'de artan solunum yolu hastalıkları hakkında Biden'ı uyardı

AA
AA
TT

ABD'de 5 senatör, Çin'de artan solunum yolu hastalıkları hakkında Biden'ı uyardı

AA
AA

ABD'de 5 senatör, solunum yolu hastalıklarının arttığı Çin ile ABD arasında seyahat yasağı uygulamasının başlatılmasını talep etti.

Marco Rubio öncülüğünde 5 Cumhuriyetçi senatör, Çin'deki solunum yolu hastalığı vakalarında yaşanan ani yükselişin ardından Biden yönetimine mektup yazdı.

Mektupta, Çin'deki çocuklar arasında hızla yayılan "gizemli" ve "bilinmeyen" bir hastalığa değinilerek, "Bu yeni hastalığın yarattığı tehlikeler hakkında daha fazla bilgi sahibi olana kadar ABD ile Çin arasındaki seyahati derhal kısıtlamalıyız." ifadesine yer verildi.

Kovid-19 salgını döneminde Çin'in gerçekleri gizlediği anımsatılan mektupta, bunun ABD'ye maliyetine vurgu yapıldı.

Mektupta, Biden yönetimi "Amerikalıların sağlığını ve ekonomiyi korumak için gerekli adımları atmaya" çağırılarak, yeni hastalık hakkında "daha fazla bilgi sahibi olana kadar" uygulanacak seyahat yasağının ABD'yi "ölümden, tecritlerden, zorunluluklardan ve daha sonra ortaya çıkabilecek salgınlardan" kurtarabileceği belirtildi.

Dünya Sağlık Örgütü yetkilisi Maria Van Kerkhove, geçen hafta konuya ilişkin yaptığı açıklamada, Çin'de görülen hastalık dalgasının, 2018-2019'da Kovid-19'dan önce gözlemlenen kadar yüksek olmadığını belirtmişti.

Ocak 2020'de, eski ABD Başkanı Donald Trump, Kovid-19 salgınının yayılmasını önlemek amacıyla ABD'ye Çin'den yapılacak seyahatlere bazı kısıtlamalar getirmiş, ancak uçuşları yasaklamamıştı.


Pakistan, Körfez ülkelerinin yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasını istiyor

AA
AA
TT

Pakistan, Körfez ülkelerinin yenilenebilir enerjiye yatırım yapmasını istiyor

AA
AA

Geçici hükümet Başbakanı Anvarul Hak Kakar, Körfez ülkelerinin Pakistan'da yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalarını istediklerini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı’na (COP28) katılmak üzere Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Dubai kentinde bulunan Başbakan Kakar, CNN’e verdiği röportajda, bölgedeki ve ötesindeki iklim değişikliği etkilerinin en aza indirilmesine katkıda bulunmak için kömüre dayalı enerji santrallerinden yenilenebilir enerji projelerine dönüşümün Pakistan'ın odak noktası olduğunu belirtti.

Kakar, Körfez ülkelerinin Pakistan’da yenilenebilir enerjiye yatırım yapmalarını istediklerini ifade ederek, bunun önemli bir fırsat olduğunu vurguladı.


Putin, Rus ordusundaki asker sayısını yaklaşık 170 bin artırdı

AA
AA
TT

Putin, Rus ordusundaki asker sayısını yaklaşık 170 bin artırdı

AA
AA

Kremlin’in internet sayfasından yayımlanan Putin’in imzaladığı kararnameye göre, 1 milyon 320 bini asker olmak üzere Rusya Silahlı Kuvvetlerinin personel sayısı 2 milyon 209 bin 130 kişi olarak belirlendi.

Karar imzalandığı günden itibaren yürürlüğe girdi.

Daha önce Putin’in 1 Ocak 2023 tarihi itibariyle yürürlüğe giren kararnamesine göre, Rus ordusundaki personel sayısı 1 milyon 150 bin 628’i asker olmak üzere 2 milyon 39 bin 758 kişiden oluşuyordu.

Böylece bir önceki kararnameye göre, asker sayısında 169 bin 372 kişilik artışa gidilirken diğer personel sayısında bir artış yapılmadı.

“Seferberlik kararı yok”

Rusya Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, ordudaki asker sayısında yaklaşık 170 bin artış yapıldığı hatırlatılarak vatandaşların zorunlu askerlik hizmetine alınmasını önemli ölçüde artırmaya yönelik bir plan bulunmadığı vurgulandı.

Açıklamada, "Seferberlik için herhangi bir hüküm yoktur." ifadesi kullanıldı.

Rus ordusundaki artışın, Ukrayna’da "özel askeri operasyon" yürütülmesi ve NATO’nun devam eden genişlemesiyle bağlantılı olarak Rusya’ya yönelik tehditlerin artmasından kaynaklandığına işaret edilen açıklamada, "Mevcut koşullar altında silahlı kuvvetlerin sayısında ve muharebe gücünde ilave artış NATO blokunun saldırgan faaliyetlerine karşı uygun bir yanıttır." ifadesine yer verildi.