Ukrayna'daki çıkmaz karşısında Putin’in olası ‘çıkışı’ ne olabilir?

Rusya Devlet Başkanı nükleer silah kullanma tehdidi savururken müzakerelere girilmesi imkansız

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin askeri tatbikatları denetlerken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin askeri tatbikatları denetlerken (Reuters)
TT

Ukrayna'daki çıkmaz karşısında Putin’in olası ‘çıkışı’ ne olabilir?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin askeri tatbikatları denetlerken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin askeri tatbikatları denetlerken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'daki güçlerinin gerilemelerine ve Rusya'nın kendi içinde ortaya çıkmaya başlayan çatlaklara rağmen, ‘ileriye kaçışını’ sürdürmeye kararlı görünüyor. Şu anda hem müzakerelere girmenin imkansızlığı hem de nükleer silah kullanma tehdidi ile ufukta savaştan çıkmaya yönelik herhangi bir senaryo gözükmüyor.
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) uzmanlarından Marie Dumoulin, Ukrayna bölgelerinin ilhak edilmesi, yüz binlerce Rus için seferberlik ilan edilmesi ve Kremlin’in tehditkar söylemi ile “Çözüme yaklaşmaktan çok çözümden uzaklaşıyoruz” dedi.

Batı’nın tutumları
Fransa, Putin'in ‘ileriye kaçmaya’ başladığını düşünürken, ABD, Rusya Devlet Başkanı’nın önündeki seçenekleri sorgulayarak nükleer silahların kullanılması durumunda büyük kıyamet savaşının (armageddon) kopacağı konusunda uyarıyor.
ABD Başkanı Joe Biden perşembe günü yaptığı açıklamada, “Putin nasıl bir çıkış yolu bulacak? Rusya içinde sadece itibarını kaybetmekle kalmayıp, aynı zamanda önemli gücünü de kaybederken kendini nasıl bir konumda görüyor?” sorularını yöneltti. Bu sorular, Putin'in hedeflerini anlamaya çalışan ve savaşı durdurmanın bir yolunu arayan tüm Batı başkentlerinde sıkça gündeme getiriliyor.
Finlandiya Başbakanı Sanna Marin, tüm Doğu Avrupa ülkeleri gibi, Putin'le herhangi bir uzlaşmaya karşı olduğunu ve ‘bu çatışmadan çıkmanın tek yolunun Rusya'nın Ukrayna'dan çıkması’ olduğunu vurguladı.
Ancak Rusya’nın geri çekilmesi şu anda masada değil. Mevcut durum aynı zamanda barış müzakerelerine başlamaya da izin vermiyor. Ukrayna karşı saldırıların etkisiyle inisiyatifi yeniden eline aldığı için gelecek, askeri cephe tarafından belirlenebilir.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, uzun süredir müzakere çağrısında bulunduktan ve Rusya'ya karşı pasif bir tutum benimsemekle suçlandıktan sonra perşembe günü Doğu Avrupa gazetelerine verdiği röportajda, “Hala bir savaş sürecindeyiz” dedi.
Paris, savaştan Avrupa güvenlik gereksinimleri de göz önüne alınarak çıkılması gerektiğini tekrarlamasına rağmen, Macron savaşın ‘bir barış anlaşmasıyla değil, Ukraynalılar tarafından seçilen zaman ve koşullara göre sona ereceğini’ vurguladı.

Gittikçe daha tehlikeli olan ‘yaralı bir ayı’
Kiev’den dönen Dumoulin “Ukraynalılar topraklarını geri alana ve Rusya’yı askeri olarak hezimete uğratana kadar durmayacak” ifadelerini kullandı. Aynı zamanda ‘Ukraynalıların hangi noktada yeteri kadar toprağı geri aldıklarını düşünüp duracaklarını’ ve Rusya'nın ilhak ettiği Kırım'ın geri alınmasının hala masada olup olmadığını bilmediğini söyledi.
Diplomatlar giderek daha tehlikeli hale gelen ‘yaralı ayı’ benzetmesinde bulunurken, Putin'in niyetini anlamak hala imkansız ve kimse Putin’in ‘nükleer şantajının’ ne kadar ciddi olabileceğini bilmiyor.
Fransız diplomatik bir kaynak duruma ilişkin yaptığı açıklamada Putin için “Bugün zor bir durumda. Ortada kazanamayacağı bir savaş var. Peki onu ne tatmin edebilir? Bir cevabımız yok. Ancak dikey tırmanış devamlı bir tehlike olmaya devam ediyor. Bir diktatör bir savaşı kaybedemez çünkü kaybederse bu onun ölümü demektir” ifadelerini kullandı.
Bazı analistler, Avrupa ve ABD'yi Putin'in ‘nükleer şantajına’ boyun eğmemeye ve Ukrayna'yı kararlılıkla desteklemeye devam etmeye çağırıyor.
ABD'li tarihçi Timothy Snyder, web sitesinde kaleme aldığı yazıda “Rusya Devlet Başkanı başlattığı konvansiyonel savaşı kaybediyor. Nükleer silah kullanma imalarının, demokratik ülkeleri Ukrayna'ya silah yollamaktan caydıracağını ve Ukrayna saldırısını yavaşlatmak için biraz zaman kazanmasını sağlayacağını umuyor” değerlendirmesinde bulundu.
Araştırmacı Joris Van Bladel, Belçika'daki Egmont Uluslararası İlişkiler Kraliyet Enstitüsü'ne yazdığı bir yazıda, “Rusya, Avrupa ülkelerinin kendisinden önce çökeceği umuduyla zaman kazanmaya çalışıyor” dedi.

İçten çöküş
Bazı araştırmacılar, mevcut durumdan olası çıkışlar arasında Putin rejiminin çöküşünü de sayıyor. Buna dayanak olarak, Çeçen lider Ramazan Kadirov ve Kremlin’e yakınlığı ile bilinen Wagner paramiliter grubun başı Yevgeniy Prigozhin tarafından yapılan sert eleştiriler başta olmak üzere, Rus seçkinleri arasında Ukrayna'daki yenilgilere karşı son zamanlarda kaydedilen hoşnutsuzluk belirtilerini gösteriyorlar.
Rus propagandasının bir dizi yetkilisi ve denetçisi, on binlerce Rus'un ülkeden kaçmasına neden olan kısmi seferberlik ilanını, kaotik ve keyfi olduğunu düşünerek eleştirdi.
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda araştırmacı olan Tatiana Stanovaya, Putin'in aksine Rus seçkinlerinin Ukrayna'yı Rusya için ‘varoluşsal bir sorun’ olarak görmediğini kaydetti.
Bu hafta Foreign Policy’de kaleme aldığı yazıda “Burada temel soru şu: Rus seçkinleri ve genel olarak toplum, cehenneme giden yolculuğunda Putin’i takip etmeye hazır mı değil mi? Putin Ukrayna'daki felaket getiren bahsini artırarak kendi çöküşüne giden yolu mu açtı?” ifadelerini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın The Washington Post’tan aktardığı habere Putin'in yakın çevresinden bir üyesinin Ukrayna'daki savaşın yönetim biçimini onaylamadığını açıkça dile getirdiğini bildirdi. Ancak istihbarat teşkilatlarındaki kaynaklar, gazetenin sorularına yanıt olarak rejimin devrilme riskine dair herhangi bir işaret bulunmadığına dikkat çekti.
Marie Dumoulin, ‘rejimin içindeki gruplar arasındaki’ gerilimin Rusya Devlet Başkanı'nı etkilemediğini vurgulayarak, “Temennilerimizi gerçek olarak algılamamalıyız” dedi.
Dumoulin “Bunun ne zaman ve hangi senaryoya göre olacağını ve Putin'den sonra kimin geleceğini kimse bilmiyor” diyerek sözlerini tamamladı.



Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
TT

Muhammed bin Selman, Starmer ve Erdoğan ile son gelişmeleri görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman (Şarku'l Avsat)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz ile Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer arasında dün yapılan telefon görüşmesinde, bölgedeki anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi gerektiği vurgulandı.

Görüşmede, bölgedeki son gelişmeler ve İsrail'in İran'a yönelik askeri operasyonlarının yansımaları ele alınırken, tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesi ve gerilimin azaltılması için her türlü çabanın sarf edilmesinin önemine değinildi.

Diğer yandan İsrail'in İran'a yönelik saldırısı bağlamında Suudi Arabistan ve Türkiye, gerilimin düşürülmesi ve itidalli davranılması için her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ve diyaloğa dönülerek tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA’dan aktardığına göre, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, İsrail'in İran'a yönelik saldırısının ardından bölgede yaşanan gelişmeler gözden geçirildi ve söz konusu gelişmelerin krizin çözümüne yönelik mevcut diyaloğun kesintiye uğramasına yol açtığı ifade edildi.

Türk devlet televizyonu TRT, iki tarafın bölgesel ve küresel konuları ele aldığını belirtti. Erdoğan'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail'in ‘bölgenin istikrar ve güvenliğine en büyük tehdidi oluşturduğunu’ söylediği ve bu tehdidin İran'a yönelik saldırıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirttiği aktarıldı.

Erdoğan, ABD ile İran arasında nükleer müzakereler yoluyla uzlaşma arayışlarının sürdüğü bir dönemde İsrail'in İran'a yönelik saldırısının barış çabalarını baltalamayı amaçladığını ve İsrail saldırılarının İsrail'in ‘bölgesel ve küresel güvenliği sorumsuzca tehdit ettiğini’ bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Görüşme sırasında Erdoğan, ‘bölgenin yeni bir krizi kaldıramayacağı ve yıkıcı bir savaşın bölgedeki tüm ülkelere düzensiz göç dalgaları yaratabileceği’ uyarısında bulunarak, ‘nükleer anlaşmazlığın ancak devam eden müzakereler yoluyla çözülebileceğini’ vurguladı.