Beyaz Saray, Güneş'i karartmanın yollarını arıyor

Bu yöntem hava araçlarıyla stratosfere ince bir sis tabakası yaymayı içeriyor

Bong Joon-ho'nun 2013 yapımı Snowpiercer filminde insanlar Güneş'i kararttığı için Dünya soğumuş ve yaşanılmaz bir hal almıştı (CJ Entertainment)
Bong Joon-ho'nun 2013 yapımı Snowpiercer filminde insanlar Güneş'i kararttığı için Dünya soğumuş ve yaşanılmaz bir hal almıştı (CJ Entertainment)
TT

Beyaz Saray, Güneş'i karartmanın yollarını arıyor

Bong Joon-ho'nun 2013 yapımı Snowpiercer filminde insanlar Güneş'i kararttığı için Dünya soğumuş ve yaşanılmaz bir hal almıştı (CJ Entertainment)
Bong Joon-ho'nun 2013 yapımı Snowpiercer filminde insanlar Güneş'i kararttığı için Dünya soğumuş ve yaşanılmaz bir hal almıştı (CJ Entertainment)

Beyaz Saray, iklim krizinin etkilerini hafifletme amacıyla Güneş'i karartmanın yollarını araştıracak.
CNBC'nin haberine göre Beyaz Saray Bilim ve Teknoloji Politikası Ofisi, bu doğrultuda tasarlanan 5 yıllık bir araştırma projesini koordine edecek.
Proje, atmosferdeki sera gazlarının neden olduğu ısınmayı azaltmak için Dünya'ya ulaşan Güneş ışığı miktarını değiştirme fikrini temel alıyor.
Araştırma planı, Güneş ışığını uzaya geri yansıtmak için atmosfere partiküller püskürtmeyi ve bunun Dünya üzerindeki olası sonuçlarını değerlendirmeyi içeriyor.
Bu yöntem hava araçlarıyla atmosferin stratosfer katmanına çeşitli gaz ve partiküllerden oluşan ince bir sis yaymak demek. Bazı bilim insanları bu sayede Güneş ışığının bir kısmının uzaya geri yansıyacağına ve gezegenin soğuyacağına inanıyor.
Ancak böyle bir senaryoda hangi gaz ve partiküllerin kullanılması gerektiği yıllardır tartışma konusu.
İklim teknolojilerine odaklanan yatırım fonu Lowercarbon Capital'in kurucusu Chris Sacca, Beyaz Saray'ın bu hamlesini olumlu görenlerden.
CNBC'ye konuşan Sacca, "Bu yöntem milyarlarca insanın geçim kaynağını koruma potansiyeline sahip" dedi:
"Beyaz Saray, araştırmayı ilerletiyor. Böylece gelecekte verilecek herhangi bir karar, jeopolitik ayrımlara değil bilime dayanabilir."
Söz konusu fikir ilk kez 1989'da Harvard Üniversitesi'nde görev alan Prof. David Keith tarafından incelenmişti. O zamandan beri zaman zaman dile getirilse de birçok uzman bu fikre şüpheyle yaklaşıyor.
Carnegie İklim Yönetişim Girişimi'nin yöneticisi Janos Pasztor, "Bir ülkenin önce emisyon azaltımlarında ne yaptığına bakılmalı. Buna bakmadan diğer adımlarını değerlendiremezsiniz" ifadelerini kullandı:
"Güneş radyasyonunu değiştirmek asla iklim krizine çözüm olmayacak."

Atmosfere partikül püskürtmek
Güneş'ten gelen ışığın bir kısmını engelleme fikri 2020'de Güney Afrikalı bilim insanlarının yürüttüğü bir araştırmayla da gündeme gelmişti.
Cape Town Üniversitesi'nde görevli bilim insanları, kentin üzerindeki atmosfere büyük miktarda kükürt dioksit gazı salmayı ve Güneş'i kalıcı olarak "karartarak" su kaynaklarını korumayı amaçladıkları bir plan hazırlamıştı.
Bu planın su kıtlığı riskini 2100'den önce yüzde 90 oranında azaltacağı ifade edilmişti.
Ancak birçok uzman bu fikre karşı çıkmıştı. Kükürt dioksit tekniğinin çevre ve insan sağlığı üzerinde zararlı etkileri olabileceği belirtilmişti.
 
Independent Türkçe, Futurism, CNBC



Neandertallerin sonunu kan grupları mı getirdi?

Homo sapiens'le çiftleşen Neandertallerin DNA'sı, bugünkü insanlarda görülüyor (Tom Björklund)
Homo sapiens'le çiftleşen Neandertallerin DNA'sı, bugünkü insanlarda görülüyor (Tom Björklund)
TT

Neandertallerin sonunu kan grupları mı getirdi?

Homo sapiens'le çiftleşen Neandertallerin DNA'sı, bugünkü insanlarda görülüyor (Tom Björklund)
Homo sapiens'le çiftleşen Neandertallerin DNA'sı, bugünkü insanlarda görülüyor (Tom Björklund)

Bilim insanları Neandertallerin soyunun tükenmesine, kan gruplarının yol açmış olabileceğini tespit etti.

Modern insanların en yakın akrabalarından Neandertaller, onbinlerce yıl boyunca Avrasya'da yaşadıktan sonra yaklaşık 40 bin yıl önce ortadan kalktı.

Bilim insanları tam olarak neden yok olduklarını anlamaya çalışırken, Aix-Marseille Üniversitesi'nden bir ekip, kan gruplarına odaklandıkları yeni bir araştırma yürüttü.

Araştırmacılar, kan gruplarının arkasındaki genetik yapıyı anlamak adına 20 bin ila 120 bin yıl önce yaşamış Neandertallerin ve modern insanların genomlarını diziledi. 

Hakemli dergi Scientific Reports'ta 23 Ocak Perşembe günü yayımlanan makaleye göre Homo sapiens, Afrika'dan ayrılıp Avrasya'ya yayılmaya başladıktan kısa süre sonra Rh kan grubu sisteminde yeni varyantlar geliştirdi. Ancak bu genetik varyantlar, uzun zamandır bölgede yaşayan Neandertallerde saptanmadı. 

Rh kan grubu sistemi, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyindeki belirli antijenlere (protein veya şeker) dayanıyor. Örneğin D antijeni, Rh-pozitif kan grubundaki insanlarda varken, Rh-negatif olanlarda bulunmuyor. 

Yeni çalışmada Neandertallerin, modern insanlarda çok nadir görülen bir Rh kan grubuna sahip olduğu tespit edildi. 

Ayrıca bu eski insan türünün kan grubu çeşitliliğinin, Homo sapiens'e kıyasla çok daha düşük olduğu ortaya çıktı. Araştırmacılar, grup içindeki kan gruplarının 80 bin yıl boyunca büyük ölçüde aynı kaldığını söylüyor.

Bilim insanları bunların, Neandertallerin sonunun gelmesinde rol oynadığından şüpheleniyor. 

Makalenin başyazarı Stéphane Mazières, "Neandertal bir kadının, Homo sapiens veya Denisova insanı bir erkekle çiftleştiği her durumda, yenidoğanın hemolitik hastalığı görülme riski yüksek" diyerek ekliyor:

Bu durum Neandertal nüfusunun ölümüne katkıda bulunmuş olabilir.

Anneyle bebeğin kan grubu uyuşmadığında ortaya çıkan yenidoğanın hemolitik hastalığında, sarılık, anemi, beyin hasarı ve hatta ölüm görülebiliyor.

Araştırmacılar kan grubu çeşitliliğinin, Neandertallerin yok oluşunu hazırlarken Homo sapiens'in hayatta kalmasını sağlamış olabileceğini de düşünüyor. 

Mazières, "Günümüzde bazı kan grupları; kolera, sıtma, bir tür mide gribi virüsü ve son zamanlarda gördüğümüz gibi Kovid gibi patojenlere karşı avantaj sağlıyor" diye açıklıyor:

Bu nedenle, ilk Sapienslerdeki kan gruplarının, dünyaya yayılıp yeni ortamlarla karşılaşırken onları yeni bir cephanelikle donatmış olabileceğini düşünebiliriz.

Independent Türkçe, IFLScience, Live Science, Discover Magazine, Scientific Reports