Kelebeklerin kanatlarındaki renklerin sırrı ortaya çıktı

Kelebeklerin kanatlarındaki renklerin sırrı ortaya çıktı
TT

Kelebeklerin kanatlarındaki renklerin sırrı ortaya çıktı

Kelebeklerin kanatlarındaki renklerin sırrı ortaya çıktı

Cornell Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, kelebeklerin kanatlarındaki renk ve desen farklılığında kelebeklerin çöp DNA’sı önemli rol oynadığını belirtti.
Şarku’l Avsat’ın Science dergisinin son sayısında yayınlanan araştırmadan aktardığı bilgilere göre çöp DNA’sının (kodlanamayan DNA) kelebeklerin kanatlarında renk ve desen çeşitliliğine neden oluyor. Çöp DNA’lar, protein üretim mekanizmasına güçlü bir şekilde müdahale edemiyor ve sadece o canlının genetiğinin tamamlanmasına yardımcı oluyor.
Sheffield Ünviersitesi Genetik Tıp Profesörü Şerif el Hamisi başkanlığındaki araştırma ekibi, geçtiğimiz ay Nature dergisinde çöp DNA’nın önemini açıklamıştı. Çöp DNA, kodlanmış DNA’nın tamamı için gerekli görülüyor.
Kelebekler üzerinde yapılan çalışma, insanlardaki çöp DNA’nın insanlar için yararlı olduğu gibi bu DNA’nın kelebekler üzerindeki etkisini ortaya koydu.
Araştırma ekibi, aynı genin kelebek kanatlarında bu farklılığa nasıl yol açtığını düşünmesiyle başladı. Çalışma sonunda geni harekete geçiren çöp DNA’nın kelebeklerin kanadındaki renk ve desen çeşitliliğine neden olduğu ortaya çıktı.
Cornell Üniversitesi Ziraat ve Yaşam Bilimleri Fakültesi'nde Ekoloji ve Evrimsel Biyoloji Profesörü Robert Reed ve ekibi, önceki çalışmalarında kelebek kanatlarında bulunan çizgileri etkileyen WntA ve renk çeşitliliğini kontrol eden Optix adlı iki renk genini ortaya çıkarmıştı. Araştırmacılar, kelebekler üzerinde yaptıkları araştırmada son geni ortadan kaldırdığında kanatlar siyaha büründü. İlk gen silindiğinde ise kanatlardaki çizgiler kayboldu.
Yeni çalışmada araştırmacılar, çöp DNA’nın WntA geni üzerindeki etkisini inceledi. En büyük kelebek aileleri üzerinde yapılan araştırmada çöp DNA’ların her biri silindiğinde kelebeklerin kanatlarında muhteşem modeller değişti.
Cornell Üniversitesi’nin internet sitesinde yayınlanan raporda Reed, “Evrimin çoğunun, kodlama yapmayan DNA’lardaki mutasyonlar nedeniyle gerçekleştiğini öğrendik” dedi.



Bilim insanları "gençlik pınarını" keşfetti ama risk büyük

Araştırmacılar, hücrelerin "gençlik pınarı"nı bulduklarını söylüyor ancak bunun büyük bir bedeli var (AFP)
Araştırmacılar, hücrelerin "gençlik pınarı"nı bulduklarını söylüyor ancak bunun büyük bir bedeli var (AFP)
TT

Bilim insanları "gençlik pınarını" keşfetti ama risk büyük

Araştırmacılar, hücrelerin "gençlik pınarı"nı bulduklarını söylüyor ancak bunun büyük bir bedeli var (AFP)
Araştırmacılar, hücrelerin "gençlik pınarı"nı bulduklarını söylüyor ancak bunun büyük bir bedeli var (AFP)

Julia Musto 

Araştırmacılar, hücrelerin "gençlik pınarı"nı keşfetti ama bunun ağır bir bedeli var.

Mayo Clinic'ten araştırmacılar perşembe günü, 60 yaşın üzerindeki bazı kişilerin bağışıklık sisteminin yıpranma açısından çok daha genç göründüğünü açıkladı. Bağışıklık sistemi bizi hastalıklardan korur ve iyileşmemizi sağlar. Yaşlanmayla birlikte bağışıklık sisteminin vücudu enfeksiyon ve hastalıklardan koruma becerisi zayıflayabilir. Genç bağışıklık sistemleri sürekli yeni bakteri ve virüslere maruz kalırken önceki araştırmalar, bebeklerin bağışıklık sisteminin istilacılarla mücadelede yetişkinlerinkinden daha başarılı olduğunu göstermişti.

Araştırmacılar bazı kişilerin, yaşlarına uymayan bağışıklık sistemleri olduğunu söylüyor.

Mayo Clinic'ten romatolog ve klinisyen-bilim insanı Dr. Cornelia Weyand yaptığı açıklamada, "Bu hastaların 60'lı ve 70'li yaşlarında olmasına rağmen çok genç bağışıklık sistemleri olduğunu gözlemledik" diyor 

Ancak bunun bedelini otoimmüniteyle ödüyorlar.

Otoimmünite, bağışıklık sisteminin sağlıklı doku ve organlara yanlışlıkla saldırmasıyla ortaya çıkıyor. Cleveland Clinic'e göre, lupus, multipl skleroz, sedef hastalığı, çölyak hastalığı ve Haşimato hastalığı gibi bilinen en az 100 otoimmün hastalık var. Stanford Medicine'a göre genetik ve hormonal farklılıklar nedeniyle kadınlar erkeklere göre daha yüksek risk altında.

Doktorlar, dev hücreli arterit diye bilinen nadir bir otoimmün hastalık için Minnesota'daki kliniğine tedaviye giden 100'den fazla yaşlı hastada bu anomaliyi tespit etti.

Klinik, dev hücreli arteritin, atardamarların iç yüzeyinde meydana gelen ve baştaki atardamarları etkileyebilen bir iltihaplanma olduğunu belirtiyor. Tedavi edilmezse körlüğe, aort anevrizmasına ve nadiren felce yol açabiliyor. Sık sık baş ağrısı, çene ağrısı ve görme sorunlarına neden oluyor. Bu hastalığa neyin yol açtığı hâlâ bilinmiyor.

Bu hastaların hastalıklı dokularını inceleyen araştırmacılar, bağışıklık sistemlerinde "kök hücre benzeri T hücreleri" diye bilinen özel hücreler buldu. Bu hücreler, sağlıklı bir bağışıklık sisteminin onarımı ve korunması için kritik öneme sahip genç kök hücreler gibi davranıyor. Ancak bu örnekte otoimmün hastalığı yayıyorlardı.

Bilim insanları ilerleyen aşamalarda bu bağlantı ve hastalarda gözlemledikleri bulgular hakkında daha fazla bilgi edinmeyi umuyor.

Mayo Clinic'te yaşlanma üzerine araştırma yapan Dr. Jörg Goronzy, "Düşünülenin aksine bağışıklık sisteminin vücutla birlikte yaşlanmasının faydaları var" diyor. 

Bağışıklık sisteminin genç kalmasının bedelini düşünmeliyiz. Bu bedel otoimmün hastalıklar olabilir.

Bulgular hakemli dergi Nature Aging'de yayımlandı.

Independent Türkçe, https://www.independent.co.uk/news