İhvan cepheleri arasındaki rekabet artıyor mu?

Mısır'da 2019 yılında gerçekleşen ve Hasm Hareketi’nin suçlandığı Onkoloji Enstitüsü’nün bombalanması olayından bir kare (Reuters)
Mısır'da 2019 yılında gerçekleşen ve Hasm Hareketi’nin suçlandığı Onkoloji Enstitüsü’nün bombalanması olayından bir kare (Reuters)
TT

İhvan cepheleri arasındaki rekabet artıyor mu?

Mısır'da 2019 yılında gerçekleşen ve Hasm Hareketi’nin suçlandığı Onkoloji Enstitüsü’nün bombalanması olayından bir kare (Reuters)
Mısır'da 2019 yılında gerçekleşen ve Hasm Hareketi’nin suçlandığı Onkoloji Enstitüsü’nün bombalanması olayından bir kare (Reuters)

Müslüman Kardeşler’in (İhvan-ı Müslimin) İstanbul ve Londra cephelerinin yanı sıra yeni bir rakip cephe; Değişim Hareketi'nin ya da diğer adıyla Muhammed Kemal grubunun devreye girmesiyle birlikte uzmanların gündemini ‘İhvan cephelerinin mücadelesi genişliyor mu?’ sorusu meşgul etmeye başladı.
Taraflar arasında siyasi faaliyetlerle ilgili iki bildiri yayınlandı ve iki televizyon kanalı açıldı. Güvenlik uzmanlarına ve köktendinci gruplar alanındaki araştırmacılara göre İhvan cepheleri arasındaki rekabet, her cephenin kendi yönetmeliklerini ve yasalarını oluşturmuş durumda olduğunda büyüyecek. Uzmanlara ve araştırmacılara göre bu rekabet onların varlığının birer kanıtı niteliğinde.
Mısırlı yetkililerin “terör örgütü” olarak sınıflandırdığı Müslüman Kardeşler'in liderliği için mücadele eden gruplar arasında geçmişte (2016'da öldürülen İhvan'ın silahlı kanadının kurucusu) Muhammed Kemal tarafından kurulan Değişim Hareketi de katıldı. Londra kanadının Müslüman Kardeşler'in Rehberlik Bürosu'na alternatif daha yüksek bir organ olarak kurulması, Mısır dışındaki İhvan oluşumları arasındaki anlaşmazlıkları körüklemişti. Londra kanadının lideri Münir’in, Türkiye’deki Teşkilat İşleri İdari Ofisi'nin feshedildiğini ve Mahmud Hüseyin ve diğerlerinin görevden alındığını açıklamasının ardından Hüseyin liderliğindeki İstanbul İhvanı’nın Münir'in görevden alındığına dair birkaç açıklama yapmasıyla bu anlaşmazlıklar artmıştı. Tablodaki üçüncü cephe de bu anlaşmazlıkların ardından orta çıktı.
Mısır dışındaki İhvan oluşumları arasındaki rekabet siyasi bildirilerin yayınlanmasıyla alevlendi. Londra kanadı, yayınladığı bildiride Mısır'da herhangi bir iktidar mücadelesine girmeyeceğini açıkladı. Ardından Değişim Hareketi, yayınladığı bildiride siyasi faaliyetlerinin devam edeceğini teyit etti. İstanbul kanadı ise henüz bir bildiri yayınlamadı. Gözlemciler, İstanbul kanadının, Londra kanadı ve Değişim Hareketi tarafından yayınlanan bildirilere farklı bir bakış açısı sunmak için bildirisini gözden geçirdiğini düşünüyorlar.
Radikal hareketler ve uluslararası terör konusunda uzman araştırmacı Munir Edib, İhvan içinde yaşananların, grubun ve ideolojisinin neredeyse çökmek üzere olduğunun göstergesi olduğuna ve mevcut tablonun, bölünmelerin arttığını ve son dönemde İhvan içindeki mevcut durumu yansıttığına inanıyor.
Edib, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Yıllar önce iki cephe vardı. Bunlardan birincisi İbrahim Münir ve Mahmud Hüseyin cephesi, diğeri ise Muhammed Kemal grubu idi. ve Münir ve Hüseyin'den oluşan grup, İhvan’ı temsil ettiklerini ve şiddet yanlılarının Muhammed Kemal'in takipçileri olduğuna inanıyorlardı. Muhammed Kemal grubunu kontrol altına almaya çalıştılarsa da ideolojik farklılık nedeniyle başarısız oldular. Muhammed Kemal grubu, Münir ve Hüseyin grubunun İhvan’ın kurucusu Hasan el-Benna tarafından çizilen çizgiden ve onun ardından Seyyid Kutub’un yazılarıyla güçlendirdiği ‘cihad’ kavramından ayrıldığı görüşündeydi. Muhammed Kemal grubu bundan sonra İhvan’ın silahlı kanadını kurdu. İhvan’ın alimleri tarafından hazırlanan fıkhi kurallara göre şiddet uygulanabileceği kanaatindeydi. Güç ve şiddet kullanımı İhvan’ın algılarına göre çağrıda bulunulan cihad kavramı çerçevesindeydi. Muhammed Kemal, Müslüman Kardeşler Rehberlik Bürosunun bir üyesiydi ve Yüksek İdari Komitesi’ni yönetiyordu. O dönem İhvan’ın komitelerinden seçilmişti, ancak İhvan Rehberlik Konseyi Başkanvekili Mahmud İzzed, Kemal’i görevden aldı. Böylece Londra ve İstanbul cepheleri dahil İhvan’ın ve tüm oluşumlarını temsil ettiğini düşünen şiddete eğilimli bir cephe ortaya çıktı.”
Edib’e göre Münir ve Hüseyin grubu, bundan sonra Londra ve İstanbul olmak üzere iki cepheye bölündü. Aralarındaki bölünme ve rekabet, aylarca devam etti. Ta ki Muhammed Kemal Hareketi bölünmeyi pekiştiren bir siyasi bildiri yayınlayana kadar. Ancak Londra kanadı acele edip ondan önce başka bir siyasi bildiri yayınladı. Edib, Muhammed Kemal grubunun Londra kanadını da İhvan olarak gördüğünü ekledi.
Mısırlı güvenlik uzmanı, eski İçişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Senatosu üyesi Tümgeneral Faruk el-Megrahi, İhvan cepheleri arasındaki rekabetin, özellikle Değişim Hareketi tarafından bir beka mücadelesi olduğunu söyledi. Megrahi, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, “Değişim Hareketi, Hasm Hareketi, Liva es-Sevra ve Halk Direnişi tarafından kurulan ve şiddeti benimseyen Muhammed Kemal grubunun uzantısıdır ve hepsi başarısızlığa uğramıştır” yorumunda bulundu. Megrahi, Londra ve İstanbul cephelerinin İhvan’ın yönetimini ele geçirmek için rekabete girdiklerini, ancak Değişim Hareketi’nin İhvan’a liderlik etmek istediğini söyledi.
Edib ise yalnızca gidilen yol konusundaki farklılıklarından değil, kendisini cephelere bölen ve her cephenin kendi anayasası ve yönetmeliği olan bir gruptan bahsettiklerini belirterek her birinin kendilerini İhvan olarak gördüklerini ve destekçileri olduğunu söyledi. İhvan’ı şu anda ‘üç başlı’ olarak nitelendiren Edi, bu yüzden önümüzdeki dönemde İhvan içindeki bölünmenin daha da genişleyeceği tahmininde bulundu. Edib, İhvan'ın artık 3 cepheye bölündüğüne ve üç cepheden herhangi birine katılmayı reddettiği için üyeliğini donduran dördüncü bir cephenin yanı sıra örgütten ayrılan beşinci bir cephe daha olduğuna dikkati çekti.
Hasm Hareketi, 2014 yılında ortaya çıktı ve ‘terör eylemlerini’ benimsedi. Mısırlı güvenlik yetkilileri, Hasm Hareketi’nin Müslüman Kardeşler'in sırlarından biri olduğunu belirtiyorlar.  ABD Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz yıl Ocak ayında Hasm Hareketi’ni ve liderlerini kara listeye ekledi.
Öte yandan Değişim Hareketi, destekçilerini gösteriye çağırmak için ‘Hirak 11/11’ (11 Aralık protestoları) adlı bir TV kanalı kurdu. İstanbul kanadı ise, İngiltere'nin başkenti Londra'dan ‘Şuub’(Al-Shoob) adlı yeni uydu kanalıyla yayına başladı. Münir Edib, bu iki televizyon kanalının, İhvan içinde yaşananların sadece bir anlaşmazlık ya da bir bölünme durumu olmadığının kanıtı olduğunu ve her cephenin kendi kanalıyla yayına başladığını söyledi. Edib’e göre bu TV kanallarının açılmasının amacı, fikirlerini destekçilerine ulaştırmak ve destekçilerini belli bir doğrultuda yönlendirmek. Edibe göre söz konusu kanallardan 11 Kasım'dan sonra kendi cephelerini destekleyip diğerleriyle ilgili eleştiriler yapılabilir ve bu durum aralarında bir tartışmaya kadar varabilir. Edib, çatışan cepheler arasında, birbirlerine herhangi bir eleştiride bulunmamaları konusunda şu an için bir anlaşma olduğunu düşünüyor.
Megrahi ise, Londra kanadı ve Değişim Hareketi tarafından yayınlanan bildirilerin, İhvan içinde gerçek bir bölünme olduğunu gösterdiğini vurguladı. Çatışan cepheler arasındaki bölünmenin genişleyeceğini düşünen Megrahi, “Bu iki televizyon kanalı bile anlaşmazlıkları derinleştirecek ve gelecekte bir birlerine karşı kullanacaklar” dedi. Televizyon kanallarının, sahada herhangi bir başarıya ulaşamayacağına inanan Megrahi, “Bunlar, başarısız olan ve kabul görmeyen önceki televizyon kanallarının birer kopyası” ifadelerini kullandı.



Magen Oz: İsrail'in Gazze Şeridi’ni bölme sopası

Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah yakınlarında, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım malzemeleri almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025
Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah yakınlarında, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım malzemeleri almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025
TT

Magen Oz: İsrail'in Gazze Şeridi’ni bölme sopası

Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah yakınlarında, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım malzemeleri almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025
Güney Gazze Şeridi'ndeki Refah yakınlarında, ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım malzemeleri almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025

Salim er-Rayes

Hamas, temmuz ayının ikinci haftasında, iki taraf arasında bu ayın başından beri ABD, Katar ve Mısır'ın arabuluculuğunda doğrudan yürütülen geçici ateşkes ve rehine takası müzakereleri kapsamında, İsrail'in Gazze Şeridi'nden ne kadar çekileceği ile ilgili haritaları reddettiğini duyurdu. Haritalara göre İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 40'ından fazlasını, yani 365 kilometrekareyi ele geçirmesi sebebiyle bunu reddettiğini ve İsrail'in, geçen ocak ayında üzerinde anlaşmaya varılan haritadaki toplanma noktalarına çekilmesini talep ettiğini açıkladı. Hamas’tan bu açıklama gelirken İsrail ordusu, Han Yunus şehrini doğu ve batı olarak ikiye bölen yeni bir koridorun inşası üzerinde çalışıyordu.

İsrail ordusu, 16 Temmuz'da 15 kilometrelik “Magen Oz” Koridoru’nun inşasının tamamlandığını duyurdu. Koridor, doğu sınırındaki Deyr el-Belah ve Han Yunus şehirleri arasındaki Kissufim Sınır Kapısı’ndan başlıyor ve Han Yunus'un merkezinden geçerek Morag Koridoruna kadar uzanıyor. Nisan ayında kurulan Morag Koridoru, o tarihten beri tamamen İsrail’in askeri kontrolü altında olan Han Yunus ve Refah şehirlerini ayırıyor. Bu koridor, müzakerelerde başlıca anlaşmazlık noktalarından biri. Zira Hamas, ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un uygulanmasına ilişkin teknik detaylar üzerinde hâlâ mutabakata varılmaya çalışılan önerisine göre, ateşkes döneminde ordunun burada konuşlanmaya devam etmesine karşı çıkıyor.

Siyasi açıdan, Hamas liderlerinden Dr. Basem Naim, İsrail'in yeni koridorla ilgili son duyurusu hakkında, koridor ve inşası duyurusunun bir değeri olmadığı yorumunu yaptı. Sebep olarak da İsrail’in tüm Gazze Şeridi’ni tamamen kontrol etmesini, Hamas ile İsrail arasında özellikle haritaların, ateşkes döneminde ordunun konuşlanacağı noktaların, Gazze Şeridi'nin kuzey, doğu ve güney sınır bölgelerinde askerilerin konuşlanacağı bölgenin boyutunun belirlenmesi ile ilgili müzakerelerin, şüphesiz ateşkes döneminde bile ordunun sahada gerçekleştirdiği değişiklikleri, gelişmeleri ve genişlemeleri içerecek olmasını gösterdi. Başka bir deyişle, Naim’e göre Magen Oz, mevcut müzakere sürecinde bir engel teşkil etmeyecek.

En büyük sorun, ordunun sahada dayattığı jeopolitik ve demografik değişimlerdir. Bu değişimlerden, öncelikle yaşadıkları bölgelerden zorla çıkarılan ve geri dönüşleri engellenen sakinler etkilenmektedir

Ancak en büyük sorun, ordunun sahada dayattığı jeopolitik ve demografik değişimlerdir. Bu değişimlerden, öncelikle yaşadıkları bölgelerden zorla çıkarılan ve geri dönüşleri engellenen sakinler etkilenmektedir. Bu arada ordu, savaş boyunca uyguladığı “hobilerini” sürdürmeye devam ediyor. Yerleşim alanlarını yıkıyor, evleri ve tarım arazilerini yerle bir ediyor, yollar, elektrik, su ve iletişim ağları dahil olmak üzere altyapıyı yok ediyor, bölgeyi daha önce güneydeki Refah, kuzeydeki Cibaliye, Beyt Lahiye ve Beyt Hanun beldelerine yaptığı gibi yaşanmaz ve çorak bir toprağa dönüştürüyor. Buna ilaveten, Gazze Şehri'nin doğu mahallelerini buldozerlerle yerle bir ediyor.

Gazze Şehri'ndeki açlık krizinde bir yardım kuruluşundan gıda yardımı almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025 (Reuters)Gazze Şehri'ndeki açlık krizinde bir yardım kuruluşundan gıda yardımı almak için toplanan Filistinliler, 24 Temmuz 2025 (Reuters)

Filistin Merkez İstatistik Bürosu'nun 2023 yılı tahminlerine göre, Ekim 2023'te başlayan İsrail soykırım savaşından önce Han Yunus yaklaşık 54 kilometrekarelik bir alana ve 438 bin nüfusa sahipti. Nüfusunun yarısından fazlası, merkezi ile doğusundaki yerleşim bölgelerinde yoğunlaşmıştı ama burası son operasyonlardan sonra İsrail’in kontrolüne geçti. Han Yunus’un durumu, 18 Mart'ta savaşın yeniden başlamasının ardından sakinlerinin tahliye edilmesi ve İsrail askeri kontrolünün dayatılmasının ardından Refah'ta yaşananlara çok benziyor.

İsrail ordusu, Han Yunus’un doğusundaki el-Fahari, Büyük Abasan, Yeni Abasan, Huza’a ve Beni Suheyla mahallelerini ilhak etti. Bu mahallelerin sakinleri, son iki ayda ordunun verdiği tahliye emirleri ve işlediği katliamlar sonrasında zorla göç ettirildiler. Bu katliamlar onlarca kişinin ölümüne, binlerce ailenin şehrin batısındaki el-Mevasi bölgesine kaçmasına neden oldu. Daha önce Mevasi’de sınırlı sayıda aile yaşar ve bölge en önemli tarım alanlarından biri olup, ana gıda deposu olarak kabul edilirken, son zamanlarda yerinden edilenler seralarda ikamet etmek zorunda kaldılar.

Yeni koridor, ordunun savaş sırasında kurduğu dördüncü koridordur. Öncelikle Gazze Şeridi'nin kuzeyini merkezden ve güneyden ayıran Netzarim Koridoru açıldı, ardından İsrail ordusu, Gazze’nin Mısır ile güney sınırı boyunca uzanan Philadelphia Koridoru’nun (Selahaddin Koridoru) kontrolünü ele geçirdi. Daha sonra da Refah ve Han Yunus şehirlerini ayıran Morag Koridoru’nun kontrolünü ele geçirdi. Son olarak da askeri durumu daha karmaşık hale getirmek, sakinlerin koşullarını daha da zorlaştırmak için bir baskı aracı haline gelen Magen Oz Koridoru ilan edildi.

Doğu Han Yunus sakinlerinden olan ve Mevasi bölgesine sığınmak zorunda kalan 42 yaşındaki Mahmud Ebu Rida, al-Majalla'ya İsrail'in son duyurusunun ardından evini ve doğup büyüdüğü mahalleyi kaybettiğini hissetmeye başladığını söyledi. “Magen Oz öncesinde, her an ateşkes deklare edilebileceğini ve evlerimize dönebileceğimizi söylerdik. Ancak bugün korkularımız var. Ordunun kontrolü devam ediyor ve geri dönemeyebiliriz. İşler kolay değil. Uzun süredir sokaklarda yaşıyoruz ve müzakerelerde gerileme yerine herhangi bir ilerleme bekliyoruz.”

38 yaşındaki Abdullah Ebu Cezer de Ebu Rida'nın evlerine dönmelerine izin verilmeyeceği yönündeki endişelerini paylaşıyor. Majalla'ya konuşan Abdullah, son haftalarda zorla yerinden edilmeyi reddettikleri için evinin yakınında doğrudan bombardımana maruz kalan ve öldürülen çok sayıda akrabası ve arkadaşı olduğunu belirtti. Kendisinin ve diğerlerinin, akrabalarını ve komşularını gömmek için geri dönmeyi umduklarını, ancak, yerinden edilenler arasında umutları yeşerten müzakerelerin bu kritik döneminde, Magen Oz Koridoru’nun kuruluşunun ilan edilmesinin onlarda hayal kırıklığına yol açtığını söyledi.  

İsrail ordusu, bölgeleri askeri olarak ayırmaya ve bölge sakinlerinin geri dönmesini engellemeye yardımcı olması için Gazze Şeridi'ni koridorlar ile ayrılmış askeri bloklara bölmeyi hedefliyor

İsrail ordusu, bölgeleri askeri olarak ayırmaya ve bölge sakinlerinin geri dönmesini engellemeye yardımcı olması için Gazze Şeridi'ni koridorlar ile ayrılmış askeri bloklara bölmeyi hedefliyor. Bunun için de bölgeleri, Filistinli fraksiyonlardan askeri olarak temizlemeyi, yer altındaki tünel ağları ve fraksiyonlara ait silah depoları dahil olmak üzere altyapıyı yok etmeyi, üyelerini yıkılmış binalar arasında takip etmeyi hedeflediğini açıklıyor. Yine ordu düzenli olarak kontrolü altındaki bölgelerde tünel ağları keşfettiğini ve imha ettiğini duyuruyor.

Ordu, askeri operasyonlarının bir parçası olarak, İsrail'in Gazze'den tek taraflı olarak çekildiği 2005 yılından önce Gazze Şeridi'ni ayıran askeri koridorları yeniden tesis etmeye çalışıyor olabilir.Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre o dönemde bu askeri koridorlar, İsrail yerleşim yerleri arasında uzanırken, Gazzelilerin hayatını zorlaştırıyor ve binlerce dönüm araziyi yutuyordu. Ordunun çekilmesinin ardından tüm bunlar yerleşim yerlerine ve tarım alanlarına dönüştüler.

 Ancak tüm bunlardan daha tehlikelisi, Hamas ve İsrail arasında devam eden müzakerelerin başarısız olması halinde ne olacağıdır? Keza sözde “temizlik” operasyonlarının ardından ordunun askeri kontrolü altındaki bölgelerin geleceğinin ne olacağıdır?

Herkes, iki taraf arasında bir ateşkes anlaşmasına varılması ve şartlarının bu ayın sonundan önce açıklanması konusunda iyimser görünüyor olabilir. Bu iyimserlik, ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya Hamas ile ateşkes amacıyla bir anlaşma yapması yönündeki baskısından kaynaklanıyor. Ne var ki bu anlaşmada ateşkesten daha önemli olan, Hamas'ın Gazze'deki askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları’nın elindeki İsrailli rehinelerin yarısının iadesidir. Bunların on canlı rehine olduğu tahmin ediliyor. Ancak İsrail ordusu bu iyimserlikle hareket etmiyor.

Operasyon, Deyr el Belah ve Han Yunus şehirlerini ayıracak beşinci bir koridor oluşturmak için yer üstündeki ve altındaki her şeyi yok etmeyi amaçlıyor

İsrail ordusu, askeri operasyonlarını yayılmacı bir şekilde sürdürüyor ve ateşkes ilan edilene kadar da bu şekilde devam edecek. Askeri birlikler tüm senaryolara hazır bir şekilde beklemeye devam edecekler. Böylece siyasi ve arabuluculuk çabaları geçici ateşkes hedefine ulaşamazsa, İsrail yayılmacı askeri operasyonlarını sürdürecek. Bu operasyonlar, hükümetin bu ay duyurduğu Gazze sakinlerini Refah şehri içinde kontrolü altındaki bölgelere nakletme planını hayata geçirmesi için önünde ilave ufuklar ve seçenekler açılmasına katkıda bulunabilir. Hamas ise bu planı reddediyor ve İsrail'i Gazze beldeleri içindeki bölgelerden çekilmeye zorlayarak planı engellemeye çalışıyor. Ancak ateşkesin ardından savaş yeniden başlarsa bunun uygulanmayacağını kim garanti edebilir?

 Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta gıda malzemesi taşıyan bir kamyona baskın düzenlendikten sonra un çuvallarını taşıyan adamlar, 22 Temmuz 2025 (AFP)Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta gıda malzemesi taşıyan bir kamyona baskın düzenlendikten sonra un çuvallarını taşıyan adamlar, 22 Temmuz 2025 (AFP)

Magen Oz Koridoru, büyük olasılıkla İsrail'in sopası, hükümetin gelecekte tüm Gazze Şeridi'ni kontrol etme yönündeki yayılmacı planlarını uygulamaya devam etmesini sağlayacak bir güç noktası oluşturacak. Birkaç gün önce, savaşın iki tarafı arasında bir anlaşmaya varılamaması ve yanıtlarda yaşanan gecikmeler nedeniyle İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Deyr el Belah beldesinin güneybatısındaki bölgeler için büyük çaplı tahliye emri yayınladı. Ardından da bir kara harekâtı, tarım arazilerine ve evlere yönelik topçu ateşi ve buldozerlerle bir saldırı gerçekleştirildi. Bu, savaşın başlangıcından bu yana ordunun kara kuvvetleriyle bölgeye yönelik ilk kara harekâtıydı.

Harekâtın dikkat çekici yanı, ordunun Deyr el Belah'ın güney bölgelerine yakın yeni dördüncü koridoru bir hareket ve ikmal noktası olarak kullanmasıydı. Haaretz'in ismini açıklamadığı askeri bir kaynağa dayandırdığı haberine göre, harekât, bölgeyi temizlemeyi, yer üstündeki ve altındaki her şeyi yok ederek Deyr el Belah ve Han Yunus’u birbirinden ayıran beşinci bir koridor oluşturmayı amaçlıyor. Bu durum, İsrail'in Gazze Şeridi'ni küçük kantonlara bölmeye devam ederek kademeli olarak kontrolü ele geçirmeyi amaçlayan yayılmacı niyetlerini teyit ediyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.