İran, Batı’ya karşı mücadelesini Avrupa’ya mı taşıdı?

İran ilk kez Avrupa Kıtası’nda büyük bir savaş veriyor.

İran yapımı SİHA’lar. (Reuters)
İran yapımı SİHA’lar. (Reuters)
TT

İran, Batı’ya karşı mücadelesini Avrupa’ya mı taşıdı?

İran yapımı SİHA’lar. (Reuters)
İran yapımı SİHA’lar. (Reuters)

İranlı askeri danışmanlar ve İran Devrim Muhafızları üyeleri, işgal altındaki Ukrayna’da ve muhtemelen Belarus’ta Rusya’nın Ukrayna şehirleri ve sivil altyapıyı hedef alırken İran yapımı olan ve ‘kamikaze’ olarak bilinen silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) kullanmasına yardım ediyor.
İsrail medyasında yer alan, Ukraynalı bir yetkiliye dayandırılan habere göre Ukrayna’nın geçtiğimiz günlerde Rus mevzilerine düzenlediği saldırıda 10 İranlı yaşamını yitirdi.
Tahran, Rusya’ya yalnızca potansiyel olarak binlerce SİHA değil, aynı zamanda Rusya’nın azalan stokunu desteklemek için ilk kez iki tür balistik füze tedarik etmeye hazırlanıyor.
Foreign Policy dergisinde yer alan analize göre Tahran’ın askeri desteği savaşa ölümcül bir iz bırakıyor. Ancak jeopolitik sonuçları bundan çok daha ötesine uzanıyor.
İran, Rusya’nın Ukrayna’yı boyunduruk altına alma amacı taşıyan emperyal girişimine desteğini artırarak, Ortadoğu’daki kendi emperyal projesini ilerletmeyi umuyor. 
Tahran, SİHA ve füzelerinin yeteneklerini geliştirmek için Ukrayna savaş alanından yararlanırken, muhtemelen Moskova ile yeni silah anlaşmalarında bu derin Rusya-İran ortaklığından yararlanmaya çalışacak.
İran rejimi, aynı zamanda Ukrayna’daki krizi körüklemenin, Batı’yı ‘İran’ın Ortadoğu’daki hegemonya arayışıyla’ yüzleşmekten alıkoyacağını umut ediyor.
Ancak Tahran’ın ‘Avrupa’da bir güç siyasetine atılması’, Washington ve Batılı müttefiklerini İran’a karşı daha sağlam bir politikaya yönlendirmeye yardımcı olabilir.
Rusya, Ukrayna’ya karşı sekiz aylık savaşını engelleyen, savaş alanındaki zayıflıkları gidermek için istekli bir destekçi buldu.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre 1980’lerdeki İran-Irak Savaşı’ndan bu yana SİHA ve füze programlarına önemli miktarda kaynak ve çaba harcayan Tahran, Moskova’ya başta Shahed-136 olmak üzere çeşitli tipte yüzlerce SİHA tedarik ediyor. 
İran mühimmatları, Rus kuvvetlerinin cephe hatlarının yakınındaki sabit hedefleri ortadan kaldırmasına yardımcı olmanın yanı sıra, Rusya’nın son haftalarda azalan füze stokunu korurken, Ukrayna genelindeki şehirlere de çok sayıda saldırı düzenlemesini sağladı.
Ukraynalı bir milletvekili bu hafta yaptığı açıklamada, Shahed-136’nın Rusya’nın Ukrayna’nın elektrik altyapısının yaklaşık yüzde 40’ına zarar vermesinde etkili olduğunu ve bunun ülkenin elektrik üretim kapasitesinin yarısını harap ettiğini söyledi. 
Moskova yönetimi, kış yaklaşırken muhtemelen bu yoğun saldırıların Ukrayna’nın savaşma iradesini yıpratacağını umuyor.
ABD’li yetkililer, Tahran’ın yakında Moskova’ya yalnızca daha fazla Shahed-136 ve diğer SİHA’lar değil, aynı zamanda Fatih-110 ve Zülfikar isimli kısa menzilli balistik füzeler de sağlayacağını belirtiyor.
Bu balistik silahlar, İran’ın Ortadoğu’nun en büyük balistik füze cephaneliğindeki en hassas füzeler arasında.
Fatih-110 daha eski ve 250 ila 300 kilometre menzile sahipken, Zülfikar’ın menzili 700 kilometreye çıkıyor.
İran, Ocak 2020’de Irak’taki ABD mevzilerine yapılan ve ABD askerleri arasında 100’den fazla travmatik beyin yaralanmasına neden olan saldırılar da dahil olmak üzere, son yıllarda çok sayıdaki saldırıda bu füzelerin farklı türlerini kullandı.
İran, Ortadoğu’daki vekillerine bu silahların çeşitli türlerini konuşlandırmış olsa da rejim bunları daha önce hiç Doğu Avrupa’ya göndermemişti.
Shahed-136 SİHA’lara ek olarak bu füzelerin de Rusya’nın savaş devam ederken idareli olarak kullandığı, kısa menzilli İskender balistik füzeleri ve diğer füzelerini korumasına yardımcı olması bekleniyor.
İran ve Rusya’nın Ukrayna’da bu kadar yakın işbirliği yapması, İran konusunda önde gelen bazı Rus uzmanlar da dahil olmak üzere birçok gözlemciyi şaşırttı.
Son zamanlardaki ittifaklarına rağmen İran ve Rusya, bir dizi Rusya-İran savaşı ve İran siyasetine sık sık Rus müdahalesi de dahil olmak üzere çarlık dönemine kadar uzanan uzun bir düşmanlık ve güvensizlik geçmişine sahip.
Soğuk Savaş sırasında İran’ın ABD ile müttefik olan şah tarafından yönetilmesiyle ilişkiler gerildi ve 1979’daki İran devriminden sonra daha da kötüleşti.
Yeni İran rejimi, ABD gibi Sovyetler Birliği’ni de ‘Şeytan’ olarak nitelendirdi.
Tıpkı Moskova’nın İran-Irak Savaşı sırasında Bağdat’a yardım etmesi gibi İran rejimi de Sovyetler Birliği’ne  karşı Afganları destekledi.
İlişkiler daha sonra, 1990’larda Rusya’nın İran’ın büyüyen nükleer altyapısına ve füze programlarına yardım sağlamasıyla düzeldi.
Ancak Rusya, büyüyen nükleer programı nedeniyle İran’a yaptırım uygulayan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) çeşitli kararlarını kabul ettiğinde İran’ın güvensizliğine neden oldu.
Bununla birlikte Rusya-İran ilişkileri, Vladimir Putin’in 2012’de devlet başkanlığına dönmesi ve özellikle ortak müttefikleri Beşşar Esed’i kurtarmak için 2015’te Suriye’ye askeri müdahalesinden bu yana ivme kazandı.
Devam eden şüphe ve rekabete rağmen her iki taraf da Batı’ya karşı ortak muhalefet tarafından yönlendirilen çıkarlarının giderek daha fazla iç içe geçtiğini görüyor.
Resmi bir ittifak gelmese de, bu Rusya ve İran’ın ‘Çin ile birlikte’ anlaşmalarını derinleştirmesini engellemeyecek.
Ukrayna’yı işgalinden bu yana Moskova, Batı yaptırımlarına karşı ortak çabaları da dahil olmak üzere Tahran ile olan ortaklığını ikiye katladı.
Bu arada İran Dini Lideri Ali Hamaney, yetkililere Rusya ve Çin ile daha güçlü ilişkiler geliştirmeleri yönünde talimat verdi. 
Kremlin’in desteğiyle, İran’a geçen yıl Çin ve Rusya’nın başını çektiği Şanghay İşbirliği Örgütü’ne tam üyelik verildi.
Tahran ayrıca BRICS grubuna üye olmak istiyor ve şu anda Moskova liderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği ile kalıcı bir serbest ticaret anlaşması müzakere ediyor.
Bu bağlamda bakıldığında, Rusya’ya SİHA’lar, füzeler ve askeri danışmanlar sağlama anlaşması İran için stratejik bir anlam taşıyor.
Bu, İran’ın değerini, Batı karşıtı ittifaktaki iki kıdemli ortağından birine gösterebilir. 
Anlaşma aynı zamanda İran’ın karşılığında ne alabileceği sorusunu da gündeme getiriyor. 
Bugün Rusya, İran’a gelişmiş savaş uçakları veya Moskova’nın daha önce Tahran’a satmayı reddettiği S-400 hava savunma sistemini sunabilir.
Bu arada İran, Batı yapımı hava savunma sistemleri ve diğer silahlara karşı en son SİHA ve füze platformları için kapsamlı bir test alanı elde edecek. 
Tahran, Ukrayna sahasında öğrendiği dersleri, Ortadoğu’da gelecekteki silah ve taktik geliştirmede uygulayacağından emin.
Ancak İran yöneticileri için Rusya’nın Ukrayna’daki savaşını desteklemek, aynı zamanda Batı'ya yönelik saldırılarının bir uzantısı. 
İran onlarca yıldır Lübnan’daki Hizbullah ve Yemen’deki Husiler gibi Ortadoğulu militan gruplara, Rusya’ya sağladığı bazı SİHA ve füzeler de dahil olmak üzere silah tedarik ederek nüfuzunu genişletmeye ve rakiplerini zayıflatmaya çalıştı. 
Bugün Tahran, aslında aynı silahlanma stratejisini Avrupa’ya uyguluyor.
İran, Ukrayna’daki krizi körükleyerek, muhtemelen ABD’nin dikkatini Ortadoğu’dan başka yöne çekmeye devam etmeyi umuyor. 
Washington arka arkaya üç başkanın yönetiminde, askeri kaynakları başka yerlere kaydırmak ve ülke içindeki sorunlara odaklanmak için bölgeden büyük ölçüde çekilmeyi tercih edeceğinin sinyallerini verdi. 
Putin’in Ukrayna’daki savaşı Batı’nın dikkatini ve kaynaklarını çektiğine göre, Tahran bu eğilimi körüklemek için bir fırsat görüyor.
Bunun yerine Washington, İran’ın Rusya’nın savaşına verdiği desteğin, ABD’nin Ortadoğu’da daha güçlü bir şekilde kararlılığına yol açacağını açıkça belirtmelidir.
Özellikle İran genelinde protestolar devam ederken şimdi Başkan Joe Biden yönetiminin, bölgedeki İran nüfuzunu zayıflatmaya odaklanmak için İran politikasını yeniden gözden geçirmesi için iyi bir zaman olabilir.
ABD’nin kınamaları ve yaptırımları, daha büyük bir stratejinin parçası değilse, çok az şey başaracaktır.
İronik olarak, Tahran’ın Ukrayna’daki savaşta Rusya’ya verdiği destek, özellikle Avrupa’nın Ortadoğu’ya daha fazla dikkat etmesine neden olabilir.
İngiltere ve Avrupa Birliği (AB), geçen hafta Washington’ın ayak izlerini takip etti ve İran’ın SİHA programının unsurlarına karşı yaptırımlar uyguladı.
İran’ın Avrupa'ya yönelik tehdidi yaklaştıkça ABD, İran’a yönelik Atlantik ötesi politikaları daha güçlendirmek için bu fırsatı kaçırmamalı.
ABD ayrıca Rusya’nın İran’la derinleşen bağlarına işaret ederek, İsrail ve Körfez ülkelerinden Moskova’ya karşı daha fazla destek almalı.
İran’ın Rusya’nın savaşına verdiği destek, İsrail’in veya Körfez ülkelerinin Rusya’ya yönelik hesaplarını şu an için değiştirmiyor. 
Örneğin Tel Aviv, Kiev’in hava savunma sistemleri talebini karşılama konusunda isteksizliğini koruyor.
Ancak Rusya İran’a gelişmiş silahlar satmaya başlarsa, bölgedeki ABD müttefikleri fikirlerini değiştirebilir.
Bu nedenle Moskova daha önce bunu yapmaktan kısmen kaçınmıştı.
Aynı zamanda ABD, İran’ın SİHA ve füze tehdidinin ön saflarında yıllarca yaşayan İsrailli ve Arap müttefiklerinin, İran saldırganlığına karşı koymak için ihtiyaç duydukları askeri yeteneklere ve desteğe sahip olmalarını sağlamak için çalışmalıdır.
Washington ayrıca Arap-İsrail güvenlik işbirliğini teşvik etme ve kolaylaştırma çabalarını iki katına çıkarmalıdır.
İran’a karşı koymaya yardımcı olmanın yanı sıra, Ortadoğu’daki müttefiklerine yönelik güçlü ABD desteği de onları ABD’nin Rusya ile ilgili taleplerine daha açık hale getirebilir.
Son olarak, İran’ın Ukrayna’daki eylemleri, Biden yönetimi ve Avrupalı ​​ortaklarına, Tahran ile 2015 tarihli nükleer anlaşmayı canlandırma arayışlarından vazgeçmeleri için bir neden daha veriyor. 
Anlaşma, İran’ın nükleer silah hırslarını kontrol altına almamanın yanı sıra, sivil nükleer projeler ve yaptırımlardan kaçınma konusunda daha fazla Rusya-İran işbirliğini mümkün kılıyor.
Aynı zamanda, Tahran’a Rusya’dan ve başka yerlerden gelişmiş konvansiyonel silahlar tedarik etmek için ihtiyaç duyduğu fonları sunuyor.



BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi bugün Gazze ile ilgili yeni bir karar tasarısını oylayacak

 Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)
Yerlerinden edilmiş Filistinliler, eşyalarıyla birlikte Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Nuseyrat Mülteci Kampı yakınındaki sahil yolu üzerinden güneye doğru yol alıyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi bugün Gazze Şeridi'nde ateşkes çağrısı yapan ve kuşatma altındaki bölgeye insani yardımın ulaştırılmasını öngören bir karar tasarısı üzerinde yeniden oylama yapacak. Söz konusu öneri, ABD'nin tekrarlanan vetolarına rağmen 23 aydır devam eden savaş karşısında harekete geçmeye çalışan üye devletlerin çoğunluğu tarafından destekleniyor. Bugünkü oylama, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği ve 14 Filistinlinin hayatını kaybettiği bir ortamda gerçekleşiyor.

Bu arada, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus bugün, zaten baskı altında olan Gazze'deki hastanelerin, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde İsrail'in kara harekatının genişlemesi nedeniyle ‘çöküşün eşiğinde’ olduğunu belirterek, ‘bu insanlık dışı koşulların sona ermesi’ çağrısında bulundu. Ghebreyesus, X platformunda yaptığı paylaşımda, “Gazze'nin kuzeyindeki askerî harekât ve tahliye emirleri, yeni bir göç dalgasına yol açarak, zaten psikolojik travma yaşayan aileleri, giderek küçülen bir alana itiyor. Baskı altında olan hastaneler çöküşün eşiğindeyken, şiddetin artması erişimi engelliyor ve WHO'nun hayati önem taşıyan ekipmanları ulaştırmasını engelliyor” ifadelerini kullandı.

Filistin Enformasyon Merkezi, bugün Gazze Şeridi'nde hayatını kaybeden 14 kişiden 9'unun Gazze şehrinden olduğunu bildirerek, ‘işgal güçlerinin Gazze şehrinin kuzeybatısında vatandaşların evlerini yıkmak için tonlarca patlayıcı yüklü 4 zırhlı aracı patlattığını’ kaydetti. Nuseyrat'taki el-Avde Hastanesi, dün gece, ‘İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın 7. Blok bölgesindeki bir evi hedef alması sonucu dört şehit ve on yaralıyı kabul ettiğini’ bildirdi.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee ise bugün, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında çatışmaların genişlediğini duyurarak, ‘İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere patlayıcı cihazlar içeren bir silah deposuna saldırı düzenlendiğini’ kaydetti.

Adraee X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “162. ve 98. tümenler, Gideon’un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehrinde savaş operasyonlarını genişletiyor ve terörist altyapıyı yok ediyor” dedi.

Adraee’nin paylaşımının devamında şu ifadeler yer aldı: “İsrail Hava Kuvvetleri dün, Gazze şehrinde Hamas'a ait bir silah deposuna saldırı düzenledi. Bu depoda, bölgede faaliyet gösteren İsrail güçlerine karşı kullanılmak üzere hazırlanmış patlayıcı cihazlar depolanıyordu.”

‘Acil ateşkes’

Geçtiğimiz ağustos ayı sonunda seçilmiş üyeler, BM'nin Gazze Şeridi'nde resmi olarak kıtlık ilan etmesinin ardından karar taslağı üzerinde görüşmeler başlattı.

Metnin ilk taslağı, yardımların ulaştırılmasının önündeki tüm engellerin derhal kaldırılmasını talep ediyordu. Ancak diplomatik kaynaklar, Fransa ve Birleşik Krallık'ın, küresel barış ve güvenliği korumak için kurulmuş bir kuruluş tarafından yayınlanan ve ABD'nin her halükârda engelleyebileceği, tamamen insani yardım amaçlı bir kararın yararlılığı konusunda şüpheci olduklarını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bugün oylamaya sunulacak olan karar taslağı, insani yardımların girişine getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını talep ediyor. Aynı zamanda, ‘Gazze'de acil, koşulsuz, kalıcı ateşkes’ ve rehinelerin koşulsuz olarak serbest bırakılmasını talep ediyor.

İsrail ordusuna göre, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail yerleşimlerine düzenlediği eşi görülmemiş saldırı sırasında kaçırılan 251 kişiden 47'si halen Gazze Şeridi'nde esir tutuluyor; bunlardan 25'i hayatını kaybetti.

ABD, daha önce BM Güvenlik Konseyi'nde oylamaya sunulan benzer karar taslaklarını reddetmişti. En son haziran ayında, müttefiki İsrail'i korumak için veto hakkını kullanmıştı.

Öfke ve hayal kırıklığı

Öncekilerle aynı kaderi paylaşması muhtemel olsa bile, bunu tekrar denemenin faydası olup olmadığı sorusu gündeme geliyor.

Bu soruya yanıt olarak bir Avrupalı diplomat, “Hiçbir şey yapmamak, BM Güvenlik Konseyi'nin 14 üyesine ve küresel kamuoyuna konumlarını açıklamak zorunda kalmayacak olan Amerikalılar için kolay olacaktır” diyerek, sadece ABD'nin veto hakkından korkulduğu için hiçbir şey yapmama fikrini reddetti.

İsmini vermek istemeyen diplomat, “Bu, sahadaki Filistinlilere pek yardımcı olmuyor, ama en azından çaba gösterdiğimizi göstermeye devam ediyoruz” ifadesini kullandı.

Önceki veto, BM Güvenlik Konseyi'nin diğer 14 üyesinin öfkesini uyandırdı. Bu üyeler, İsrail'e Gazze halkının içinde bulunduğu kötü durumu sona erdirmesi için baskı yapamamanın hayal kırıklığını giderek daha fazla dile getiriyorlar.

Yahudi devleti, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te topraklarına düzenlediği saldırının ardından patlak veren savaşı durdurması için uluslararası baskıyla karşı karşıya.

İsrail'in resmi verilerine göre, söz konusu saldırıda İsrail tarafında çoğu sivil olmak üzere bin 219 kişi öldü.

BM'nin güvenilir bulduğu Hamas hükümeti tarafından yayınlanan rakamlara göre, 7 Ekim saldırısının ardından İsrail ordusu tarafından başlatılan şiddetli askerî harekât sonucunda Gazze Şeridi'nde çoğu sivil 65 binden fazla Filistinli öldürüldü.

Savaşın başlamasından bu yana İsrail tarafından kuşatma altında tutulan Filistin topraklarındaki iki milyondan fazla nüfusun büyük çoğunluğu yerinden edildi. İsrail'in Mart 2025 başında uyguladığı kuşatma mayıs sonundan bu yana nispeten hafifletilmiş olsa da, insani yardım bu topraklara sadece sınırlı miktarda ulaşabildi.


İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze şehrine saldırısı için üç aşamalı bir plan

Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)
Sahil yolunu kullanarak Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneye doğru giden Filistinliler, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Gazze şehrine yönelik harekâtın ikinci gününe girilmesiyle, İsrail ordusunun Güney Cephesi Komutanı Tümgeneral Yaniv Asor tarafından hazırlanan üç aşamalı bir plan ortaya çıktı. İsrail'in Walla internet sitesi, bu planın ‘benzeri görülmemiş ve Gazze Şeridi'ndeki çatışmalarda bir emsal teşkil edecek’ olduğunu belirtti.

İnternet sitesine göre bir kaynak, ‘Asor'un Gazze şehrini kontrol altına almak için uzun süredir üzerinde çalıştığı ve üç aşamaya ayırdığı bir plan olduğunu’ söyledi. ‘Ateş aşaması’ olarak adlandırılan ilk aşama, yer üstü ve yer altı robotları da dahil olmak üzere çeşitli araçlar kullanılarak terör altyapısının (çoğunlukla geceleri) kapsamlı bir şekilde yok edilmesine odaklanıyor.

Kaynak, ‘operasyonun kapsamının eşi benzeri görülmemiş’ olduğunu ifade ederek, “Gazze daha önce hiç böyle bombalanmamıştı… Ve bu sadece ikinci gece” dedi. İkinci aşama, ‘hızlı ateş, işgalin kendisi ise daha yavaş olacak’ ilkesine dayanan kara operasyonu ile ilgili. Üçüncü aşama ise şu anda ‘İsrail savaşları tarihinde eşi benzeri görülmemiş askeri yeteneklerin toplanması yoluyla yüksek güvenlikli’ olarak sınıflandırılıyor.

vfdbg
Gazze şehrinde İsrail bombardımanı sonucu yıkılan bir binanın enkazını inceleyen Filistinliler (AP)

Şarku’l Avsat’ın Walla internet sitesinden aktardığına göre, aşamalar son iki ay boyunca istihbarat servisleri ve Rehineler ve Kayıp Kişiler Komutanlığı ile koordineli olarak, İsrail askerleri ve rehineler için riskleri en aza indirme ihtiyacını göz önünde bulundurarak dikkatlice planlandı.

İsrail, geçtiğimiz salı günü Gazze şehrini tamamen kontrol altına almak amacıyla, İzzeddin el-Haddad'ın liderliğindeki Kassam Tugayları'nın şehirdeki taburunu yenilgiye uğratmak hedefiyle Gazze şehrine şiddetli bir kara saldırısı başlattı. İsrail ordusu, önümüzdeki yılın başına kadar sürecek operasyonda 2 bin 500 savaşçıyla karşı karşıya kalacağını tahmin ediyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ordunun bir dizi ateş hattıyla şehre saldırısını yoğunlaştırdığı ve Batı Şeria ile İsrail'de şiddetli patlamaların duyulduğu bir gecenin ardından Gazze şehrine yönelik kara harekatının başladığını duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü, 98., 162. ve 36. tümenlerden gelen düzenli ve yedek kuvvetlerin, Gideon'un Savaş Arabaları 2 Operasyonu kapsamında Gazze şehri genelinde büyük çaplı bir kara operasyonu başlattığını duyurdu. Kuvvetler, operasyon planına uygun olarak faaliyetlerine başladı ve durumun değerlendirilmesine bağlı olarak genişlemeye hazırlanıyor.

Geçici koridor

İsrail dün Gazze şehrine yönelik saldırılarını yoğunlaştırarak bölge sakinlerini güneye doğru kaçmaya zorladı. On binlerce kişinin er-Reşid Caddesi'nde toplanmasıyla hareketin son derece yavaşlaması üzerine ordu, Filistinlilerin tahliyesi için ikinci bir geçici koridor açmak zorunda kaldı.

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ndeki çeşitli mahalleler ve hayati bölgelere yönelik devam eden operasyonunun bir parçası olarak, salı gecesi ve çarşamba günü Gazze şehrinde yaklaşık 50 hedefi vurduğunu, son 24 saatte ise Gazze şehrinde 140 hedefi vurduğunu açıkladı.

İsrail ordusu dün, kara harekâtını genişletip Gazze Şeridi'nin en büyük şehrine yönelik bombardımanı yoğunlaştırmasının ardından, Gazze şehrinde yaşayanların ayrılması için ‘geçici bir geçiş yolu (koridor)’ belirlediğini duyurdu.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Güneye hareketin kolaylaştırılması için Selahaddin Caddesi üzerinden geçici bir koridor açılıyor” dedi. Adraee, koridorun bugün öğlen saatlerinden cuma günü öğlen saatlerine kadar ‘48 saat’ boyunca açık olacağını belirtti.

Selahaddin Caddesi, kuzeyden güneye kıyı şeridine paralel uzanır. Son haftalarda ordu, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Gazze şehri sakinlerine, şehri ele geçirmeyi amaçlayan bir saldırı başlatmaya hazırlanırken, şehri terk edip Gazze Şeridi'nin güneyinde kurduğu ‘insani yardım bölgesine’ taşınmaları gerektiği konusunda uyarılarını yoğunlaştırdı.

fghyju
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinliler güneye doğru ilerliyor, 17 Eylül 2025 (Reuters)

İsrail ordusu dün, Gazze şehrini terk etmek zorunda kalanların sayısının 350 bini aştığını belirterek, birçok Filistinlinin orada kalmaya direndiğini, ancak bölgede sığınacak güvenli bir yer olmadığını vurguladı.

Gazze şehrinden henüz ayrılmamış yaklaşık 800 bin Filistinli bulunuyor. İsrail, Hamas'ı teslim olmaya zorlamayı umuyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, operasyonun başlangıcında yaptığı açıklamada, “Hamas'tan iki şey istiyoruz ve onlar bunları istediğimiz için vermeyecekler: tüm rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas'ın silahsızlandırılması. Buradaki saldırı ne kadar yoğun olursa, Hamas o kadar yorulur ve rehinelerin serbest bırakılma şansı o kadar artar” ifadelerini kullandı.

Yoğun hava bombardımanının yanı sıra ordu, ilave kuvvetlerin girişine hazırlık olarak, şehrin dış mahallelerindeki binaları ve altyapıyı yok etmek için patlayıcı yüklü zırhlı personel taşıyıcıları kullandı.

İsrail ordusu ayrıca, halihazırda yedek görevde olan 70 bin askere ilave olarak, operasyon için yaklaşık 60 bin yedek askeri çağırdığını duyurdu.

Yorgunluk haberlerine rağmen, İsrail ordusu yedek askerlerin katılım oranının yüksek olduğunu ve çoğu birimde yüzde 75 ile yüzde 85 arasında değiştiğini vurguladı. Yedek kuvvetler arasında üç tugay ve birkaç tabur ile istihbarat ve lojistik personeli de dahil olmak üzere birçok muharebe destek askeri bulunuyor.

Farklı eksenler

Gazze şehrine yapılan saldırının yanı sıra, İsrail ordusu 99. Tümen'in Gazze'nin kuzeyindeki İsrail tampon bölgesinde savunma operasyonları yürüttüğünü, Gazze Tümeni'nin ise Gazze Şeridi'nin güneyinde operasyonlar gerçekleştirdiğini duyurdu.

İsrail ordusu, Gazze şehrinin yüzde 40'ını kontrol ettiğini ve tam kontrolü ele geçirene kadar operasyonlara devam edeceğini belirterek, planın durdurulabilecek şekilde tasarlandığını iddia ediyor.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Gazze şehri, başta Şucaiye, ez-Zeytun, et-Tuffah, ed-Derac, Tel el-Heva, Şeyh Rıdvan, es-Sabra, en-Nasr, eş-Şati Mülteci Kampı ve Şeyh Aclin olmak üzere bir dizi önemli mahalle ve kampı içeriyor. İsrail, dün erken saatlerde çoğu Gazze şehrinde olmak üzere 57 Filistinliyi öldürdü.

knk
Gazze sınırına yakın bir bölgede konuşlandırılan İsrail mobil topçu birlikleri, 17 Eylül 2025 (AFP)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), İsrail'in Gazze şehri ve kuzey bölgelerine yönelik bombardımanlarının yoğunlaşmasıyla Gazze sakinlerinin giderek artan bir korku içinde yaşadıklarını belirterek, Gazze Şeridi'nde insani acıların daha da kötüye gideceği uyarısında bulundu.

Zayıf tepkiler

Filistin Dışişleri Bakanlığı, uluslararası toplumun soykırım, yerinden edilme ve ilhak suçlarını ve Filistin halkının maruz kaldığı tarihi adaletsizliği, acıyı ve eşi görülmemiş ıstırabı, her gün tekrarlanan ve sıradanlaşan, alışılmış meseleler olarak ele almasına karşı bir kez daha uyarıda bulundu.

Bakanlık dün yaptığı açıklamada, Filistinlilerin maruz kaldığı durumlara karşı uluslararası toplumun ve devletlerin düşük düzeyli tepkilerini eleştirdi. Bu tepkilerin, özellikle Gazze şehrinin şu anda yaşadıkları göz önüne alındığında, soykırım suçlarının artışına karşı uluslararası toplumun yasal ve ahlaki sorumluluklarına uygun olmadığını belirtti.

n mb nm
İsrail'in askeri operasyonu nedeniyle Gazze'nin kuzeyinden ayrılmak zorunda kalan Filistinlileri izleyen bir kadın, 17 Eylül 2025 (Reuters)

Bakanlık, Filistin halkına yönelik saldırıları durdurmada başarısız olması, uluslararası hukuku ve Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) aldığı ihtiyati tedbirleri uygulayamaması ve işgalci gücün Filistinli sivillere karşı en önemli yükümlülüklerinden biri olan uluslararası insani hukukun güvence altına aldığı temel insani ihtiyaçlara erişimi sağlamadaki başarısızlığı nedeniyle uluslararası toplumu doğrudan sorumlu tuttu. Bakanlık, halkımıza dayatılan ölüm veya yerinden edilme seçeneklerine sessiz kalmanın veya rıza göstermenin, sadece önemli meselelerin siyasi olarak ele alınmasında değil, aynı zamanda en temel insan hakları ve ilkeleri alanında da suç ortaklığı ve çifte standart oluşturduğunu vurguladı.

Bakanlık, işgalin Filistinli sivillerin yaşamları üzerindeki tekelini ve şiddetli hakimiyetini kırmak için pratik uluslararası cesaret gösterilmesi ve çok geç olmadan onlara uluslararası insani koruma sağlanması çağrısında bulundu.


Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
TT

Suveyda'nın kendi kaderini tayin hakkı için imza kampanyası başlatıldı

Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)
Suriye’nin güneyindeki Suveyda ilinde, kendi kaderini tayin hakkı için başlatılan imza kampanyasının duyulduğu büyük bir afiş (Suveyda News)

Suriye'nin güneyinde bulunan ve nüfusunun çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Suveyda ilinde, uluslararası topluma Suveydalıların kendi kaderini tayin etme hakkı konusunda referandum yapılmasını desteklemesi çağrısında bulunan bir dilekçe için imza kampanyası başlatıldı. Bu kampanya, Şam'ın salı günü Ürdün ve ABD'nin desteğiyle bölgede güvenliği yeniden tesis etmek amacıyla hazırladığı ‘yol haritasını’ duyurmasına yönelik bir misilleme niteliğinde.

Şarku’l Avsat’a konuşan yerel kaynaklar, Suveyda’da 19 oy verme merkezi olduğunu, 2 binden fazla gönüllünün görev aldığını ve kampanya sırasında güvenliği sağlamaktan Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri tarafından ‘atanan’ iç güvenlik güçlerinin sorumlu olduğunu söylediler.

Başka bir bağlamda, bilgili kaynaklar, ABD’nin çabalarına rağmen İsrail ile Suriye arasında beklenen güvenlik anlaşmasının imzalanmasını engelleyen derin ayrılıklar olduğunu vurguladı.

Öte yandan İsrail basını, bazı kaynakların, daha önce bildirildiği üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında önümüzdeki hafta New York'ta Suriye'nin güneyindeki tampon bölgenin kontrolüne ilişkin bir anlaşma imzalanmasının veya bir görüşme yapılmasının söz konusu olmadığını aktardı.